Skip to main content
Şiirlenelim

Şiirlenelim

By Hedablida

Güneş battığında, gökyüzü yerini yıldızlara bıraktığında ve Pazar gecesi 23.45 geldiğinde Twitch üzerinden şiir yayınları başlar ve huzur birkaç saatliğine tüm vücudumuzu sarar.
Currently playing episode

Ev- Rabindranth Tagore

ŞiirlenelimDec 01, 2022

00:00
01:57
Korkma Ben Varım (Bildiğim bir şey varsa, talih ve talihsizlik aynı kuyudaki iki kovadır.)- Murat Menteş

Korkma Ben Varım (Bildiğim bir şey varsa, talih ve talihsizlik aynı kuyudaki iki kovadır.)- Murat Menteş

''Her defasında ayaküstü laflıyoruz. Konuşurken gözlerimin içine bakıyor.

Gerçi isterim ki, bu hileli aşk oyunlarına hiç lüzum kalmasın. Müntekim, benim onu aç karnına sevdiğim gibi sevsin beni. Midesi aşkla kasılacağına, kalbi aşkla çarpsın. Fakat ne çare...Aşk yalnızca sağlam vücutlu ve tok karınların mı tekelinde? Yalvarırım ''hayır'' deyin!

Omzuna dokundum. Durdu. Çöle düşen ilk yağmur damlasını duymanın heyecanı içindeyim. Dönüyor. Baharı fetheden ordunun sancağı gibi dalgalanan elbisesi karşısında hazır ola geçiyorum. Gözleri, zamanın başlangıç gecesi kadar derin. Artık kainatın hiçbir yerinde emniyette değilim.

Daha ilk buluşmamızda, iki yıla kadar ya evli ya da ölü bir adam olacağımı fark etmiştim.

Zirveye yeni yağmış kar kadar güzeldi. Ve bana karşı çığ gibi büyüyen bir öfkeden başka bir şey hissetmiyordu. Bildiğim bir şey varsa, bir çığın ortalama hızı saatte 180 km'nin üzerindedir.

Filmlerde görürdüm, fakat bir gün gerçeğine rastlayacağımı hiç ummazdım. Kafamın içinde bir bulut peyda olmuştu. Yongalarla dolu çürük bir çuval gibi dağılıyordum. Kemiklerimin içerisinde zehirli karıncalar yürüyordu.

Babama, gökten inen canavar sürüsüne karşı beni korumasını söylemeliyim. Yalan söylerken nefesi kesilenlerdenim: ''Haftasonu uğrasam baba, olur mu?''

-''Sen 25 yaşındayken daha dürüsttün evlat. Anlat bana, bir derdin mi var? Biri canını mı sıktı, kız meselesi mi?''


''Hayır. Sadece selam vermek için aradım. Senin şefkat dolu şüpheciliğini özlemişim.'' Şu cümlenin uğursuzluk raddesindeki yapmacıklığına bakar mısınız! Bildiğim bir şey varsa, bir erkek, babasıyla nasıl konuşacağını ölünceye kadar öğrenemez. Hangi ölünceye kadar? İşte onu bilmiyorum. Henüz.


O gün anladım ki, avarelik büyük bir konsantrasyon gerektiriyor.


''Benim burada ne işim var?'' diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz gibi?

Bildiğim bir şey varsa, talih ve talihsizlik aynı kuyudaki iki kovadır. Onu karşımda gördüğüm anda, hayatımın en kötü dönemini geride bıraktığımı anladım.

Dilimin ucuna bir milyon farklı söz geliyor fakat hepsi de anlamsız.

Şebnemle çorba içmeye oturacağız. Bana çorba yapmış. Cennet bahçesinde rehabilitasyon. Şebnem kaşığıyla çorbanın içindeki mercimek dilimlerini avlıyor. Ona bakarken, sanki içimde tavuk taşıyan bir kamyon uçurumdan aşağı yuvarlanıyor.

''Hava ne güzel değil mi?'' diye gıdaklıyorum.

-''Evet.'' diyor. ''Bazı 22 Kasımlar böyle güneşli olur.''

Çorbadan bir kaşık alırken, hayatım boyunca denk geldiğim otuz civarında 22 Kasım'a hiç dikkat etmediğime yanıyorum.

-''22 Kasım 1963'te, Dallas'ta gökyüzü bulutsuz, hava ılıktı.'' diyor. ''Kırk üç yaşında ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy ve eşi Jacqueline, üstü açık bir Lincoln'deydiler. Halk, başkanı görebilmek için sağına soluna yığılmıştı. Kennedy ayağı kalkmış, korteje el sallıyordu. Tam o sırada başına isabet eden bir kurşun, kafatasını parçaladı.''

Şebnem'e göre taihi kavramak ve sevmek, onun düpedüz hayat olduğunu görmekle mümkündü. Asırlar evvel ölöüş kimselerin canları, tarihçilere emanetti. Zamanı, şimdiyi, tarihten ayırmamak gerekiyordu. Şebnem'in söyledikleri, kulağımın pasını silen felsefi bir çocuk şarkısına benziyordu. Çok önemsediği, hayatına anlam kazandıran düşüncelerini bana anlatıyordu. Gururlanıyordum.

Bildiğim bir şey varsa,

Onun sevgisini kazanmak, hayatımda aldığım en büyük mükafattı. Canıma can katmıştı.


Bildiğim bir şey varsa,

Yapacak çok şeyim yok, seni incitmemek dışında.

Ve öğrenmemen için, elimden gelmeyenleri de yapacağım.

Korkma. Kaygılanma Şebnem. Sen oldukça, ben de varım. Kimse bunu değiştiremez.

Kimse beni etkileyemez.

Korkma, ben varım.


Apr 18, 202404:30
Yağmur Kaçağı- Attila İlhan/ Kayıp Kentin Yakışıklısı- Yılmaz Erdoğan/ Arayış- Mehmet Yıldız/Şiir Alayı- Can Yücel

Yağmur Kaçağı- Attila İlhan/ Kayıp Kentin Yakışıklısı- Yılmaz Erdoğan/ Arayış- Mehmet Yıldız/Şiir Alayı- Can Yücel

Bu yağmurlar böyle yorgun yağıyorlar

Bu rüzgarlar

Bu ışıklar böyle birden sönüyorlar


Ümitlerini güvercinler gibi uçmuş

Gemilerin kayboldukları yerde kaybetmiş


Sonra durdum öyle biraz

Kırmızı koltuk eskiyene kadar oturdum


Bu bakır tadı

Bu bakışlar

Hepsi,

Hayat böyle

Duygu dolu düşler her zaman gerçekleşmiyor

Umut diri kalmıyor

İnsanlar güçten düşebiliyor,

Çaresiz kalabiliyor

Ümitlerini yitirebiliyor

Hepsi insan işi

Hepsi,

Hepsi insan işi....


Sonra

Yağmur oldu, yağdı zaman

Dünyayı yedi bitirdi

Hayat dedim adına

Hiç durmadan devam etti


Kum gibi…

Kum gibi aktı gitti.

Başına buyruk

Çıldırmış gibi


Hırs atını yıldızlara doğru sürmüşüz

Mesafeleri ölçüyorüz

Yeni yıldızlar keşfediyorsun da,

"Kendini" keşfedemiyorsun...


Yıllar sonra anladım ki,

Ruhlarına yakın gelmeyen tüm davranışlara tuhaflık diyor insanlar


Anlatacak çok şey var

Ama anladım ki, insan doğru yolda yürürse yol eninde sonunda onu hedefine ulaştırıyor

Anladım ki, onları ne okumak ne de anlatmak yetiyor

Anlamlarını anlamak için yaşamak ve yaşatmak gerekiyor

O menzile de ancak fedakârlık ile gidiliyor


Anladım ki, iki farklı hayatı tek noktada birleştirmenin başlangıcı,

Bizim o doğruyu yapmamızla başlıyor


Her şeyimiz, dünya öyle istedi diye!

Biz öyle yaptık diye!


Işığı anlayalım derim

Aydan,

Yıldızdan

Ve güneşten

Işığı bilsin derim vücudum,

Etim,

Kemiğim ve aklım

Çırılçıplak

Yeniden doğmuş gibi


Her şeyi yeniden koklamak

Ve düşünmek her şeyi yeniden

İlk sevdiğin zamanki kadar

Meçhul

Ve güzel sevdiklerin


Işığın altında çünkü her şey yenidir


Apr 18, 202403:03
20 Yaşıma Mektup...(19)

20 Yaşıma Mektup...(19)

''Yüreğin terk edilmiş olabilir.

Kıymeti bilinmemiş olabilir.

Anlaşılmamış olabilir.

Ve hatta artık aşktan ürkmüş de olabilir.


Peki, onun gibi sen de mi yalnız bırakacaksın sol yanını?


Yoksa daha bir sıkı mı sarılacaksın kendine?

Hiçbir zaman yeni ufuklara açılmak için geç değildir.''


Apr 18, 202406:44
''Ben olsam utanırdım biliyor musun? Ben olsam yemin olsun utanırdım. Senin ettiğini ben etseydim, Ve kafamı koyduğum yastık başımı ağrıtmasaydı, yastıktan bile utanırdım.''

''Ben olsam utanırdım biliyor musun? Ben olsam yemin olsun utanırdım. Senin ettiğini ben etseydim, Ve kafamı koyduğum yastık başımı ağrıtmasaydı, yastıktan bile utanırdım.''

Çok sevmenin sevgisizliğine uğradım ben

Feda ettim her şeyi bağlanmak korkusu uğruna


Kalırsan sel basar yataklarımı

Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde


Susuyorum,

Ölülerim uyuyor kalbimde


Geçsin istiyorum zaman

Mümkün olduğunda hızlı

Her şey olacağına varsın

Ben de öleceksem eğer,

Bu belirsizlik artık bitsin

Ben de öleceğime varayım


Çöl geçer

Çöl durur

Çöl yaratılır yeniden

Çok uzaklarda değil

İçimizin iklimi kuma bakar

Suları çekilen kumlara bakar

Anlarsın sen de

Uzun bir susmadır başkasındaki ölüm


Aniden olmadı

Birikti

Yavaş yavaş doldu

Taştı sonunda


Ben olsam utanırdım biliyor musun?

Ben olsam yemin olsun utanırdım

Senin ettiğini ben etseydim,

Ve kafamı koyduğum yastık başımı ağrıtmasaydı,

Yastıktan bile utanırdım

Sen hiç mi?

Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana


Çünkü senin ayıklanmamış duyguların avucunda

Benimse kalbim rehin bir cellat mezadında


Tedirginim aslında

Seni unutuyor olmak,

Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen,

Yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni


Gel diye beklemiyorum artık

Hatta istemiyorum gelmeni


Ara sıra aklıma geliyorsun

Bana ne diyorum

Benim derdim yeter bana


Alıştım mı yokluğuna?

Vaz mı geçiyorum varlığından?

Tedirginim aslında

Ya başkasını seversem?

İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem


Kendi kopardığım çığın altında kalıyorum

Şimdi kalıntılarımın arasında başka biriymiş gibi dolaşıyorum


Çünkü bilmiyorum hala bazı şeylerin gerçek yerini

Çünkü hatırlayınca,

Başımın içinden geçiyormuş gibi olan şeyler, genellikle göğsümle boğazım arasında bir yeri

acıtıyor

Yumru diyorlar


Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim


Sana baktığım gibi baktım ağaçlara,

Çimene;

Ağaç,

Bana senin baktığın gibi değil

Ağaç, bana ağaç gibi,

Çimen, bana çimen gibi baktı

Eskisi gibi değil burası sensiz


Sen kırıldığın yerden bir kapı araladın bana

Bir kapı

İttirsem ardına dek açılacak

Ama ikimizi birden sığdıramam odana

Bana zor

Sana yazık


Ben düşünmeye başlayınca seni,

İnan ki, dağlar, taşlar,

İnan ki, bulutlar,

İnan ki, yağmur kar ve toprakla

Onlar da benimle birlikte

Ve onlar da benim kadar seni düşünürler


Bu sözleri söyledim sana

Ama daha o gün anlamalıydım


Benim bir kalmışlığım, durmuşluğum vardır zaten

Bir taş nasıl ağrır bir katılıkta?

Bu dünyada isteyip alamamak nedir?

Benden anlayın


Hep böyle kaldım dünyanın karşısında

Durmadan duran...



Eskisi Kadar Özlemiyorum Seni- Özdemir Asaf/ Sevgi Duvarı- Can Yücel/ Soğuk Kazı- Birhan Keskin

Apr 18, 202404:13
Tutunamayanlar (XIX)- Oğuz Atay/ Stasis- Yücel Kayıran/ Uçurumda Bir Gömü- Mustafa Uçurum/ Mecalis-i Seb'a- Mevlana

Tutunamayanlar (XIX)- Oğuz Atay/ Stasis- Yücel Kayıran/ Uçurumda Bir Gömü- Mustafa Uçurum/ Mecalis-i Seb'a- Mevlana

Ben geldim

Sana seni anlatmaya

Artık elimden mi tutarsın,

Ardımdan mı gelirsin,

Yoksa kanatlarına tutunduğum kuşların bir tüyünden de sen mi tutarsın,

Orasını gönlün bilir

Dinle

Birazdan bir yolculuk başlayacak seninle…


Yol da sensin, yolcu da

Yolculuğun başı da, sonu da sensin aslında


Uzaklaştıkça değersizleşen,

Anlamsızlaşan bir dünya

Gözümüzde büyüttüğümüz kadar büyük,

Kendimizi içinde hissettiğimiz kadar yakındı bize

Ve uzağında durmayı başardıkça her şey küçüktü


Varolmayı öğrenemedim hiç

Bulunduğum zamana dâhil olmayı


Biraz yanımda dur, derdi annem,

Gitme başka yere


Keder, gazel gibi toplanmıştı gözlerinin içinde

İmgesizdim ben oysa, duyu buharlaşmıyordu yüzüme


Ne ise o idim,

Sel gidince geriye kalan kum belki de...


Bir yıldız kayar,

Bir gazel düşer dile

Bir ses düşer insanın içine


Hiç kimsem yok...

Hiç kimsem olur musun diyene kadar sürer gider yollar


Kurusa fidanın,

Güllerin solsa

Gönümde solmayan gülümsün benim

Yaprakların gazel olsa, dökülse,

Daha taze fidan dalımsın benim


Ağarsa saçların,

Belin bükülse

Yine şu gönlümsün benim


Baharda gazel dökme bahçelerime

Ben yaşamayı bilmez miyim?

Sanki güzellikleri görmez miyim?

Papatya beyazlığında ölüm sarısı

Bu çiçekler uğruna ölmez miyim?

Ben seni sevmez miyim?


Can demez senden gayrısına

Bu cana ne demeli?

Yine de bir can ister canımdan

Canana ne demeli?


Sen canımın içindesin, canımsa senden habersiz.

Dünya seninle dolu, dünya senden habersiz.


Gönlüm, canım nasıl bulsun seni?

Çünkü sen…tümüyle gönüldesin, gönülse senden habersiz.


Senin izin hayâlde,

Senin adın dildedir, dilse senden habersiz.

İnsanların senden haberi isimledir, izledir.

İsme, ize karşılık, hepsi senden habersiz.


Künhünün denizinde inci arayanlar, yakin ve zan vâdisinde senden habersiz.

Seni nasıl şerh edip anlatayım?

Çünkü sonsuza deK,

Şerh senden âcizdir, anlatım senden habersiz.

Nasıl anlatayım...Senden haber veren de, senden öyle habersiz



Künh: Bir şeyin aslı, özüdür. bir şeyin cevheri, aslı, kökü, özü, vechi ve de nihayetidir.

Yakin: Doğruluğundan şüphe bulunmayan


Apr 18, 202403:20
Salkımsöğütlerin Gölgesinde- Melisa Gürpınar/ Kuş Koysunlar Yoluna- Nilgün Marmara/ Lavinia- Özdemir Asaf/

Salkımsöğütlerin Gölgesinde- Melisa Gürpınar/ Kuş Koysunlar Yoluna- Nilgün Marmara/ Lavinia- Özdemir Asaf/

Yarın için, var mı bir hazırlığınız?

Şöyle olgunlaşmamış bir umut saklıyor musunuz yüreğinizin en gizli köşesinde?

Gelecek günlerde,

Hatta ömrünüzün son gününde bile kullanabileceğiniz,

Gelişmekte olan bir umut?


Dünden kalan hayat,

Anımsayabildiğiniz kadarıyla,

Sizin de damağınızda bir tat bıraktı mı acaba?

Acı ya da tatlı

Buruk,

Kekremsi bir tat.


Ben roman yazsam, hayatı kervan yüküyle taşırdım yanımda

Öykü yazsam, belki bir kırık testi yeterdi, yolculuğumda bana

Ama şiir yazınca,

Cam bir kadehte sunmak gerekiyor hayatı başkalarına


Haykırmak İstiyorum herkese

Ve her şeye

''Yordun beni'' diyebilmek istiyorum hiç olmazsa

Yordun beni her karşılaşmada


Sanki boşlukta duran bir kağıt parçasıydım da,

Koşup dünyanın gölgesine sığınmasam,

Yanacakmışım gibi gelmişti bana


O kalp ki,

Kırık bir kadeh gibi,

Göğsüme batıp durmamış mıydı zaten yıllar boyunca?


Kalbim,

Benim geleceğim,

Her şeyim oldu

Bilseniz,

Onu sevebilmek, ne kadar fazladan bir yük

Ve ağır bir duygu


Dünya o kadar büyüktü ki;

Bir noktayım ortasında, ne yapsam.

Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya,

Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam


Çokca Yağmur yağsa, temizlenir mi şu kirli dünya?

Çiy damlasını yazsam,

Sabah güceniyor

Dikeni yazsam, ağlıyor kiraz çiçeği

Kanı yazsam, kan oluyorum

Çimenlere uzaktan baksam, otların kokusuyla eriyor gövdem


Bir vapur düşlüyorum bazen...bacası sığmıyor satırlara.

Gözlerimdeki nem, damlıyor hep sayfalara


Neyleyim?

Ben de yıldızlara bakıyorum kurtulmak için acılardan


Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?

Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına?

Niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?

"Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna"

Bir çocuk demiş.


Hep çocuk kalmalı.

Avuçlarında ezik bir şeker,

Yanaklarında tozlu yaşlar,

Ve yüzündeki mahzun gülümsemeyle,

Pencereden bakan, öksüz bir çocuk olarak kalmalı.


Korkmalı gök gürültüsünden,

Tabancadan,

Kara örümcek ile perili köşkten.

Eğilip denize dokunmalı,

Düşlerinde yol alan köpüklü bir yelkenliden.


Öyle çabuk geçiyor ki günler,

Sen de bir bak hayatına

Daha dün doğmuşuz sanki

Yeni okula başlamışız,

Yeni sevmişiz.


Öyle çabuk geçiyor ki günler,

Sen de bir bak hayatına.

Yarın bitecek sanki her şey

Yarın ölecek gibiyiz


Günlerimiz dün bir,

Bugün iki

Sakın bir şey bırakma yarına

Yarın yok ki


Bunları düşünürken,

Sen, bana

Sen desen de, demesen de olur.

Ama ben sana ''sen'' diyeceğim.

Düşün dur.


Apr 18, 202403:03
Sevgili yavrum, dünya senin etrafında değil, güneşin etrafında dönecek hep...Bunu lütfen kalbine yaz.

Sevgili yavrum, dünya senin etrafında değil, güneşin etrafında dönecek hep...Bunu lütfen kalbine yaz.

Sevgili Yavrum,

Nerden aldın "olmaz"ları?

O "geçilmez"leri?


Birisinin "olsaydı"larında

Sana dünya kadar yer ayrılır


Topla gül goncalarını toplayabilirken,

Zaman akıp gidiyor

Aynı çiçek sana bugün gülümserken,

Yarın solup gidiyor


Çelişe çelişe kopardım ben bu yaşımı ecelden

Yanlışlar biriktirdim

Yabani atlar suladım

Bir kendimi doğru sanırdım gençken

Yanılmışım, anladım


Bir yürürsün göğe, kara öyle değil

Bir yorul, bir acıksın karnın, ağrısın

Bir usansın, öyle değil


Sevgili Yavrum,

Zamanla yerleşir yaşadıkların

Yeniden konumlanır

Çoğalır anlamları

Önemi kavranır

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey,

Çok sonradan değerini kazanır


Yokluğu derin,

Ve sürekli bir sızı halini alır


Böyle zamanlarda,

Bazen,

Uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için,

Bazen,

Hatırlamak gerekir hatırlanmak için

Bazen,

Ağlamak gerekir açılmak için

Bazen,

Anmak gerekir anılmak için...

Bazen de, susmak gerekir duymak için


Nehir gibidir insan

Derinlerinde ne saklar,

Ne fırtınalar kopar,

Söylemez

Sadece, sessizce akar ve gider...


Kalp sırrına erenler ne yapar, bilir misin?

Susarlar

Kızmazlar

Küsmezler

Kırmazlar

Kırılmazlar

Her şeyde bir güzellik bulurlar

Hiç bir şeyi insandan bilmezler

Susarak konuşurlar


Sevgili yavrum

Dünya senin etrafında değil,

Güneşin etrafında dönecek hep

Bunu lütfen kalbine yaz

Elimde olsa, kristal bir kalede saklardım seni

Ama burası dünya

Burası bu kadar

Dünya seni görmezden gelse de, ben yanındayım


Her şey kendi dilince konuşur

Karanlık örtse de üstünü,

Gecede devam eder renk

Ağacın dalında,

Rüzgarda...

Her şey kendi rengince konuşur


Sevgili Yavrum, vicdan, insanın içindeki tanrıdır

Ona saygılı ol


Merhametin ve şefkatinle onu besle, büyüt

Ama unutma,

Hayatta hep senin gibiler çıkmayacak karşına

Buna hazırlıksız yakalansan da, ben yanındayım...


Her yürek sevebilseydi eğer

Ayrılık hiç olmazdı

Her seven yürekli olsaydı zaten,

Aşk bu kadar basit olmazdı


Değerli bir şey elde etmek için,

Fedakarlık yapman gerekir


Yapılması zor olan şey ile,

Yapılması doğru olan şeyin, genellikle aynı şey olduğunu biliyor musun?

Anlamı olan hiçbir şey kolay değildir

Yetşkinlerin hayatına ''kolay'' girmez


Sevgili yavrum,

Her şeyi sev

Ama hiçbir şeye sonsuza kadar sürecek diye umut bağlama


İnsanlar gider

Kimse seninle sonsuza dek kalamaz

Kimseye böyle bir yük yükleme

Gitmek isteyen gidebilmeli

Sen istiyorsun diye kimse seninle kalmamalı

Aradığın sevgi bu değil


İnsanın üzerine hayal kurulmaz

İnsanla beraber hayal kurulur

Kalbinin en köhne sokaklarına bağır bunu avaz avaz


İnsanlar,

Hayalin kendisi olamaz

Senin kurduğun hayallere giderken, yanında yoldaş olabilirler ancak

Yoldaşın yola ihanet etse de, ben yanındayım

Sevgisiz kaldığın her anında, ben yanındayım


Sevgili yavrum, kelimeler yalan söyler

Hislerine saygı duy

Hislerine saygı duyulmayan yerlerden uzaklaş


Ve düşün

Dünya çok hızlı dönüyor ve sen nadide bir kuşusun gönlümün


Sevdiğin şeyler seni kör, ve sağır eder


Sınırların olsun;

Seni sen yapan gerçeklerin

Ve kendi doğruların

Bunlara körü körüne bağlı kalma

Gerekirse, onları değiştir, dönüştür

Ama kimsenin sınırlarını paldır küldür çiğnemesine müsaade etme

Kalbindeki ayak izlerini silmekte zorlansan da, ben yanındayım


Hasta mısın?

Derdin mi var?

Susuz musun?

Su da seni arar, bulur.


Çok ızdırabın varsa sevin, çünkü feraha kavuşacaksın.

Alçakgönüllü ol ki,

Şeref, sabır, sana doğru aksın, gelsin


Dünya sana doğru akmasa da,

Sen ona doğru ak,

Akışta kaybolsan da,

Ben yanındayım



Ölü Ozanlar Derneği- N. H. Kleinbaum/ Gittiğim Her Yerde Çiçek Açacağım (2)- Ali Bayam

Mar 21, 202407:11
Yaz Tarifesi- Onur Caymaz/ Hiç- Can Dündar/ Acılara Tutunmak- Hasan Hüseyin Korkmazgil/ Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek- Adnan Yücel

Yaz Tarifesi- Onur Caymaz/ Hiç- Can Dündar/ Acılara Tutunmak- Hasan Hüseyin Korkmazgil/ Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek- Adnan Yücel

Hepsi bir vapur dumanı diyordum

Gelip, geçer


Acılarım tazeyken,

Kimseyle konuşmazdım


Hiç önemsemiyormuş gibi gözüküp,

Deliler gibi önemsiyordum


Ben çaresizliğin eli olsaydım,

Tutmazdım kimsenin elini


Dünyada iki kapılı bir han gibi durmanın,

Buraya böyle gelmiş olmanın,

Geçene yol açmanın,

Ki, içinden rüzgâr geçirmenin

Ne büyük güç istediğini anladım

Durmanın ne büyük sabır


Neyin peşine düşersen,

O hep senden kaçmaya başlar ya hani,

Hayat sahi böyle

Neyin arkasından koşarsan, ondan mahrum kalıyorsun

Kimi çok seversen, tüm sınavın o oluyor

Korktuğun her ne varsa, istisnasız başına geliyor

Neyi asla yapmam diyorsan, bir gün son çare o şeyi yapmak zorunda kalıyorsun


Bir insanı unutmak zorunda kaldın mı hiç?

Hiç,bir insanı unutmak,bir insandan vazgeçmek

Bir insanı hayatından sonuna kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?

Hani ölmüş gibi,

Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi

Her an kapıdan içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip

Ama aslında hiç gelemeyeceğini bilmen gibi


Mutluluk da böyle

Aranıp bulunacak bir şey değil

Peşine düşülecek bir şey değil

Yaşanacak bir şey


Yaşayanlar bir gün ölür elbette

Ağaçlarla

Balıklarla

Kuşlarla


Ağlayanlar bir gün güler elbette

Uyanmakla

Anlamakla

Bilmekle


Kısa çöp, uzun çöpten hakkını alır elbette

Direnmekle

Kurtulmakla

Barışla


Öyle geceler var ki, sabaha çıkamayacağını düşünüyorsun

Yarın olmayacak,

Bu gece bitmeyecek,

Acı hiç dinmeyecek gibi hissediyorsun

Sonra sabah oluyor

Hayat bir şekilde yine devam ediyor

Güneş doğuyor

Sonra geçiyor


Her şey gibi,

Her şey kadar

Bu can yaksa da hep böyle oluyor


Gün bitse bile gökyüzünde

Günler daha mühürlenmedi

Çünkü dilde söz,

Çiçekte renk,

Ve zamanda gelecek bitmedi


Ben ölümden korkmam!


Ölmek bir şey değil doktor

Ondan sonrasını düşlemek beter


Ben ümitsizliği tedavi edemem Doktor

Onu incelerim

Ümitsizlik ödenen bir bedel

Yaşamın derinlerine indiğinde, ümitsizlikle her zaman karşılaşırsın


Kimin yüzüne baksam,

Düşünsem neyi,

Yaklaşsam neye,

Uzatsam elimi okşamak diye,

Kararıyor masmavi sabahlarım


İnsanlar ağaçlardan ders almalı

Ne üzerinde barınan kuşların,

Ne gölgelerinde yatan insanların,

Ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutuyorlar



Mar 21, 202403:56
Gittiğim Her Yerde Çiçek Açacağım⁠⁠- Ali Bayam

Gittiğim Her Yerde Çiçek Açacağım⁠⁠- Ali Bayam

Bazen bir şey yaşatıyor hayat insana. O yaşadığı şeylerden sonra, tüm beklentisini kesiyor hayattan.

Kaç çiçek boğulmuştur,

Kaç ağaç delirmiştir,

Çan seslerini de yanında götürdü diye yokluğa alıştırıyor kendini


Bir bıçak mütemadiyen ve gaddarca göğsünü oyuyor

Ama ben gökyüzüne bakmaya devam ediyorsun


Ama hiç durmaksızın,

Herkesin izlediği yolun tersine gidersen,

Hayatın boyunca başa­rısızlığa uğramamayı nasıl isteyebilirsin?


Eski bir şaman atasözünde dediği gibi,

“Ders sen öğrenene kadar devam edecek.”

Ve sen öğrendikten sonra, başka bir ders başlayacak

Yaşamak, öğrenmek için var biraz da

Mutlu olmak için değil


Her şey bir kez ölür ama sen ölmez sanırsın

Ben taşların da can verdiğini çok görmüşümdür

Kaç kez,

Bir düş kırıklığı için, yalnızca.


Üşüyeceksin,

Tir tir titreyeceksin metruk bir bankta

Ateşi olan herkes senden kaçacak

Yanacaksın kalabalığın ortasında

Suyu olan herkes senden kaçacak

Kaburgalarına saplanan sancı, seni yok edecek yavaş yavaş


Kimsesizlik,

Kimliği olur bazen insanın, bilirsin.

Ama zamanın seninle yürüyen bir yol arkadaşı olduğunu kabullendikçe, her mevsime uyum sağlıyorsun.


Yokluğunu hissettiği şeyin, ne olduğunu bilemez insan ya bazen hani. Hatırlanmayan bir rüyanın aşinalığı gibi hani. Hani..Bir şey eksik. Bir şey yok. Yok olduğuna eminsin, yoksunluk hissediyorsun ama, ne eksik bilmiyorsun.


Seninki, bir uçuruma yıllarca bakmış olmanın düşmekten daha acı bir hale gelmesi.


Bağımlı insan atlı karıncaya binmiş gibidir. Ne bir varış noktası, ne de bir ilerleme vardır hayatında. Herkes ilk başladığı yerde, midesi kaldırana kadar döner durur. İnsanın kendiyle mücadelesi, bağımlılıklarını yok etmesiyle başlar.


Ne dersin? Ufkun gözükmediği gökyüzüne bir bak.

Küçücük bir noktasın


Belki de her şeyi kabullenip, hayatı akışına bırakmak lazım

Zorlamak bazen çözüm değildir

Ve zorla olan hiçbir şey, güzel değildir


Ben baktım ki, insanlar göründüğü gibi çıkmıyor

İyice tanıya kadar, iyi veya kötü dememeyi öğrendim

Baktım ki fazla değer vermek işe yaramıyor,

Gerektiği kadar değer vermeyi öğrendim

Baktım ki acele edince kötü şeyler oluyor,

Sabretmeyi öğrendim

Baktım ki, nasip değilse olmuyor,

Hayırlısı demeyi öğrendim

Baktım ki arkamdan konuşanlar susmuyor,

Allah'a havale edip, yoluma devam etmeyi öğrendim


Ne kadar yakının olursa olsun,

Bir başkasının içinden geçenler daima bir meçhul olarak kalacak

Bir yastıkta uyuyanlar bile, birbirlerinin rüyalarını bilmez

Herkes kendi korkulu rüyalarına uyur

Yine herkes, kendi kabusuna uyanır

Bunu hatırla


Her şeyi sev

Ama hiçbir şeye sonsuza kadar sürecek diye umut bağlama

Bir elinde çiçek olanların, diğer eline de bakmayı unutma

Hayat adil değil...

Ve sen çok güzelsin.

İncinmemen mümkün değil ama teselli edecek kimse olmasa da kendine kendin olduğunu unutma


Hislerine saygı duy. Hislerine saygı duyulmayan yerlerden uzaklaş.

Çünkü rızan olmayan bir şeyi bir defa yaparsan, bir daha, artık kendi hayatını yaşayamayabilirsin


Yine de kimseye kızma

Ya da küsme...

Hayat yolunun bir yerlerinde, kendine yaslanıp dik durmaya daima ihtiyacın olacak

Hiçbir mezar iki kişilik kazılmaz demiştim ya hani,

Tam da öyle

Unutma


Mar 21, 202405:05
Nazım Hikmet- Memet Fuat/ Gittiğim Her Yerde Çiçek Açacağım (5)- Ali Bayam/ Yazma Sevgi Duvarı- Can Yücel

Nazım Hikmet- Memet Fuat/ Gittiğim Her Yerde Çiçek Açacağım (5)- Ali Bayam/ Yazma Sevgi Duvarı- Can Yücel

Herkes karada balık gibi çırpınıyor


Hangisine üzülelim?

Buldum derken kaybolana mı,

En yakın derken, uzak olana mı,

Zamansızlıklara mı?

İmkansızlıklara mı?


Bir şey kaldı unutulan

Kopunca kendimizden

Ve her şeyden biraz kopunca


Hiç kimseye hiçbir şey anlatmadan sadece susmak istiyorum

Sadece susmak

Bu yorgunluğu kelimelerle anlatmak istemiyorum

Biri adımı sorsun istemiyorum

Nasılım, ne haldeyim bilinsin istemiyorum. Susmak istiyorum, sadece susmak.

Bir bankta gece yarısı ağlamak bir de


Varsın yeşermemiş olsun bahçeler

Karlar erimemiş olsun dağlarda

Hatta çığ basmış olsun yollar


Kendi yağmurunun çamuruna gömüldükten sonra

Yani bütün gece omuzunda bir testiden,

Kendi avuçlarına döküldükten sonra,

Kapıyı açıp çıkabilecek miyiz?

Yani yalnızlığı,

Bir boş anımızda,

Çıkarıp,

Açıp,

Kaldırıp atabilecek miyiz?


Biraz da sessizliğim konuşsun

Harfsiz bir dil bulalım içimizde

Sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde


Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin biliyorum


Beklemekten baska çare olsaydı,

Seni durdurmazdım…

İnan bana…Ama yok.

Başka çare yok

İlaç bile beklemeden tesir etmez,

Çiçek bile, vakti gelmeden önce açmaz…


Sus

Bu kış, bahara dönünceye kadar

Bu gece, gündüz oluncaya kadar.

Uzak yollar, yakınlaşıncaya kadar

Bu sıkıntının ardından, ferahlık gelinceye kadar


Acının, bala dönüştüğünü farkedinceye kadar

Sebepler var edilinceye kadar

Bahaneler oluşuncaya, kadar sus.

Sus

Bütün bu susmalarına karşılık,

Her şeyin iyi olacağına inanarak sus.

Sus


Her susuş bir cevap olsun

Her susuş, sabrın olsun

Her susuş, duan olsun

İçten yakarışının adı


Her susuşun,

Bekleyişinin,

Umut edişinin,

İnancının,

Sevdiğinin vurgusu olsun


Tuz basıp,

Yaralarıma ne kadar susulacaksa, o kadar sustum.

Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin

Açmadım kimselere yüreğimi


Susmak kimi zaman, ateşe su,

Kimi zaman ateşe rüzgar olmuştur

Yağmur alıp toprağa karışan sessizlik en güzel sestir duyabilen için

Sus gönlüm,

Sus.

Bütün bu susmalarına karşılık,

Her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus


Mar 21, 202403:35
Evren Ağacı- Özdemir İnce/ Kesik Esintiler- Oruç Aruoba/ Günaydın Yeryüzü, Bir Yeryüzü Tanığı- İlhan Berk

Evren Ağacı- Özdemir İnce/ Kesik Esintiler- Oruç Aruoba/ Günaydın Yeryüzü, Bir Yeryüzü Tanığı- İlhan Berk

İyi geceler rüzgar, günaydın,

İyi geceler hiç kimse, günaydın,

İyi geceler hiçbir yer

Sana günaydın


Parmağımın ucuyla dokunuyorum dünyaya

Büyük bir hızla koşup geçiyor yanımdan

Uzağımda üstünü örtüp, yatıyor pusuya

Sanki bir şey bulacakmış gibi kanımda


Dalgaların yanında yürürken ben,

Gülümsemenle gelseydin sen,

Hiçbir şey söylemeden

Kendiliğinden

Dünya yaşlanıyor mu?


Bu suda sen de ben gibi en güzel günlerini,

Unutulmuş akşamlarını,

Ve artık bir daha yaşamak imkânı olmayan geçmişi,

Bütün saltanatıyla yaşar bulacaksın


Sen şu mavi gökyüzü gibisindir

Baktıkça ferahlık verirsin insana


Akdeniz’de şimdi bir kuş uçuyorsa

Senin için uçuyor

Bir ağaç uzatmışsa dallarını aydınlıklara doğru,

Sen geçiyorsun aklından


Senin gözlerine benzeyebilmek için koyulaşan göğün mavi ufuklarını seyrediyorum


Farkında mısın bilmiyorum

Kimse kendi acısını bile duy­muyor artık

Kimse bir başkası için kederlenmiyor

Birbirine ihtiyacı olanlar, özenle uzak duruyor birbirinden

Küçücük çocuklar bile yalnızlığın bilimini yapıyor


“..Ben seni sevmek istiyorum, diyecektin, diyemedin.

Yalnızlık taşa çevirir yüreği, diyemedin.

İnsan sevmezse, dün­ya bir yaşama cezasından başka nedir ki, diyemedin.

Her vaz­geçişte,

Gövdemiz biraz daha uzaklaşır bizden, diyemedin.

İn­san bütün acılardan sadece bir sevgi sözüyle döner dünyaya, diyemedin.


Neler gördüysen dünyada, bağır

Neler duyduysan yanarken parmak uçların, söyle bana


Ben ki, seninle aştım yaşları


Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa, o kadar

Bir yaprak ne kadar yapraksa, o kadar

Ne kadar suysa bir su, o kadar


Seninle olan ilişkimiz, bir çiçeğin toprakta kök salması gibidir

Toprak bazen sert olabilir

Yağmur bazen fazla yağar

Ama seninle büyümek için her zorluğu aşacağım

Sana olan sevgim,

Bir bahçıvanın özenle yetiştirdiği en nadide çiçeği koruma arzusundan daha güçlüdür


Beni bulamazsan üzülme

Eşyalarımı bulacaksın

Kestiğim taşları,

Açtığım yolları,

İşlediğim heykelleri bulacaksın

Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,

Parmak izlerimiz değecek birbirine


Bir insana inanmak ne demek biliyor musun?

Kapının önündeki ağaçlarla, birden çiçeğe duruyorsun...

Ne demek biliyor musun bir insanı sevmek?

Birden dünyada kötü insan kalmıyor


Bizim rüyalarımız olmadan dünya güzel olamaz

Bizim şarkılarımız olmadan insan sevmeyi bilemez

Bizim merhametimiz olmadan, Tanrı kimseyi bağışlayamaz

Bizim dudaklarımız gülmeden, çocuklar çiçek açamaz


Çerçevesiz gökyüzünü,

Ve tel gölgesiz güneşi seninle paylaşmak için yazıyorum


Beni anlayasın diye

Beni umudun yerine koyasın diye


Mar 21, 202404:26
''Dedim, kırk sesle yıkansam da, gitmez kalbimden sesin.''

''Dedim, kırk sesle yıkansam da, gitmez kalbimden sesin.''

Dünyanın tarihinden bir gölge geçti


Şu geçen bulutlardan konuşuyoruz


Rüzgarların,

Taşın geleceği yoktur diyorsun


Hem aşk da kendine dönüyor, biliyorsun


Ben ne kadar şey gördüm,

Yaşadımsa, onları anlatmayı söz verdim sana

Kendimi sana bir deniz diye tanıttım


O zamandı işte

Kendini anlatan dünya geldi

Başladı işine


Yol ki,

Yoktur


Yol ki,

Varış değildir


Gidiyorduk


Sana ''gökyüzünün yarısı'' diye seslenirdim

Ve susmak bilmezdim


Suyun kalabalığıyla yaşardım her yerde

Su umudu biliyor


Beni böyle sen soydun bir çiçeğe su verir gibi

Böyle gri tarihler, gri gökler altından yaşadık


O kadar içten gülüyordun ki,

İçini kıskandım.

İçin olmak istedim


Çorak gülüşündeki yoksunluğu biliyorum

Unutacak çok şeyler var, biliyorum

Sen, içimdeki bensin biliyorum


Ne zaman düşünsem seni, sabırsızım

Na zaman baksam sana, açlığım büyür

Ne zaman özlesem seni, alkımlanır direncim

Ne zaman beklesem, avunmaz bir çocuğum


Bekliyorum

Bir daha bekliyorum

İki

Üç

Dört

Bekliyorum


Burada değilse, nerededir hayat?

Bir başka yerde,

Ufkun arkasında

Ya da keşfedilmemiş bir anakara?

Bence senin yanında


Şimdi kim bilir nerede değilim diyerek,

Günler yanımdan

Günler önümden

Günler içimden

Etinle geçiyor


Erken zamansın

Dokunamıyorum


Sanki insan,

En son bir kere de bulamamak için gidiyormuş gibi bazı yerlere

Görememek için

Ben de çok geldim

Ben de çok bulamadım seni


Çalmayan kapının da sesi var diyerek,

Ardına kadar açtığım şeyler,

Nasıl gelmiyormuşsun diyerek baktığım yol,

Nasıl geçmiyormuşsun diye baktığım sokak...


Sadece seninle ilgili o kadar dağ,

Sadece seninle ilgili o kadar ova gezdim ki


Seni kırk kere sordular

Bilmiyorum dedim

Biliyordum...


Diyebilirim ki, bilinmeyen dualar buldum

Başka bitkiler

Ihlamur


Dedim

Kırk sesle yıkansam da, gitmez kalbimden sesin


Elimi sürmek istemediğim bu çağda:


Tüm hayallerini gerçekleştirdiğini görmek istiyorum

Kazandığını görmek istiyorum

Karşılaştığın tüm engelleri aştığını görmek istiyorum

Başarılı olduğunu görmek istiyorum



Kuşların Doğum Gününde Olacağım- İlhan Berk/ Dünya Lekesi Dünya Lekesi (3)- Seyyidhan Kömürcü

Mar 21, 202403:32
Canyelekleri Tavandadır- Özdemir İnce

Canyelekleri Tavandadır- Özdemir İnce

Elimde boş bir gidişin melodisi

Söyler dururum içimde

Pardon

Kimdi acılar?

Yıpratamazlardı insanı bu kadar


Ölümün diyeti ne?

Hayatın ayarı kaç?


Herkes kendi dünyasına daldı

Geçti, geçmez dediğimiz zaman

Kuşları unuttuk


Yolu soruyordum rüzgâra

Ben durdum,

Yol yürüyordu


Karar kesin

Gemileri yakmıştım


Gördüğüm şeylerin beni aşmasına dayanamıyordum

Havanın, suyun, toprağın beni aşmasına dayanamıyordum

Yaşamın hızının beni aşmasına dayanamıyordum


Olmuyorsa zorlamıyorum. Eskisi gibi olmayacağını bildiğim halde, savaşmıyorum mesela. Olmayacağını anladığım noktada çabalamayı bırakıyorum. Tam o noktada, kimsenin hiçbir şeye değmediğini ve hiçbir şeyi hak etmediğini daha net görüyorum.


Alışmamak için gözyaşı ve kedere,

Ölmemek için o acıdan

Yeni bir silah yarattım yaşamaktan


3 Basit kuralla yaşıyorum:

Sevgi, eylem olmadan hiçbir şeydir

Güven, kanıt olmadan hiçbir şeydir

Ve özür, değişim olmadan hiçbir şeydir


Ben de biliyordum gitmem gerektiğini

Ama insan, binbir hevesle girdiği kapıdan apar topar çıkamıyor


Aynı günü defalarca yaşayıp, bir ömrü, bir güne sığdırmaktan korkuyorum.

Şiir okumayan insanların beni yerden yere vurmasından korkuyorum.

Matematiği, tarihi, fiziği öğrenirken, insanlığı unutmaktan korkuyorum.

Yüreğimde gezen insanların, başkasıyla gezmesinden korkuyorum.


Kitap sayfalarının gazete kağıdı gibi sofraya serilmesinden korkuyorum.

Dünyanın, son âşık olan insanının haberlere çıkmasından korkuyorum.

İnsanların aynı evde yaşayıp, birbirine yabancı kalmasından korkuyorum

İnsanı güldüren hatıraların sahtesini yapmalarından korkuyorum.

Dertlerimi anlatan kelimelerin yetersiz kalmasından korkuyorum.

Yıldızları izleyen insanların bir gün vazgeçmesinden korkuyorum.

Güzel şeyler olup, tam mutluluğu yakalamışken, sıkılmaktan korkuyorum.


Bugünler geride kalacak... Kalmayacak!

Her gece,

herkes bütün acılarını hatırlayacak- gözlerini kapattığında.

Böyle olmasa, binlerce çeşidi olur muydu uyku ilaçlarının?


Her şey yaralamak istiyor seni

Her şey yaralanmanı istiyor senin

İstiyorlar ki,

Bedelini ödeyesin yürüdüğün dünyanın


Acıtıyor bizi aşıp giden yaşam

Direnmeyi öğreniyoruz yenik düştükçe


Yorgun değilim ama geçen günlerden

Artık geceye gözlerimi açarak bakıyorum


Yorgun değilim geçmişten

Şimdiden

Gelecekten


Bir yalnızlığım vardı,

Gittikçe aşıyorum


Mar 21, 202403:21
Tahir'ül Mevlevi Mesnevi Şerhi

Tahir'ül Mevlevi Mesnevi Şerhi

Bir gün kızsan bana,

Alsan başını,

Yüz bin yıllık yere gitsen,

Dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?


Demedim mi şu görünene razı olma,

Demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl?

Onu süsleyen,

Bezeyen ben'im demedim mi?


Ben bir denizim demedim mi sana?

Sen bir balıksın demedim mi?

Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın

Senin duru denizin ben'im demedim mi?


Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?

Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,

Senin kolun kanadın ben'im demedim mi?


Demedim mi yolunu vururlar senin,

Demedim mi soğuturlar seni.

Oysa senin ateşin ben'im,

Sıcaklığın ben'im demedim mi?


Türlü şeyler demedim mi sana?


Söyle,

Bunları sana hep demedim mi?


Karanlıkta iyiydim

Mutlu değildim

Üzgün değildim

Korkmuş değildim

Ama halimden memnundum


Seni yalnızlıktan sevmedim

Senin ışığın,

Bende istemeyi uyandırdığı için sevdim


Ateş daima su ile korkutulur

Çünkü onu söndürür

Fakat su, yanmaktan ne vakit ve nasıl korkar?


Aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini

Diye övgü,

Diye sana,

Diye haziran


Heves uykudaysa,

Ruh çıplak gezer

Gazel bundan,

Keder bundan,

Sır bundan


Derler ki,

Bir hayaldir dünya

İtibar edilmez bir rüya


Öyle ser-mestem ki,

İdrâk edemem dünya nedir?

Ben kimim?

Sâkî olan kimdir?

Mey û sahba nedir?


(Aşk ile öyle başım dönüyor ki artık bilmiyorum dünya nedir?

Ve bilmiyorum, ben kimim;

Bana aklımı başımdan alan badeyi sunan da kim;

İçki ve kadeh nedir?)


Aşktan geçmek kolay değil

Hiç bilmez misin?


Perişan gönlüme ayrılık ateşi düşürdün

Gözlerimi hasret gözyaşlarıyla doldurdun

Artık hayalini de istemiyorum.

Çünkü yüreğimin ateşinden,

Hayalin yanabilir

Gözyaşı selime, hayalin düşebilir


Senin sen,

Benim de ben olduğumu sanma!

Şimdi İki ten,

Bir can ile yaşamaktadır ey sevgili!


Mar 21, 202402:48
Deli Kızın Türküsü- Gülten Akın

Deli Kızın Türküsü- Gülten Akın

Fırtına

Barınak

Gemiler, değil mi?

Ne güzel alışmıştım

Harflerle ve sayılarla yazılmayanlar vardır

Her denize kıyı olabilir misin?


Satranç sevgilim

Taşlar

Unut

Kaleleri

Ve filleri köpekli adamlar tutmuşlar

Söyle ona sıraya dizmekten vazgeçsin


Bir büyük oyun yaşamak dediğin

Beni ya sevmeli

Ya öldürmeli


Bedeni olmayan seslerin çığlığa dönüşmeyi kurduğu yerlerde,

Sen şarkı söylemek için bekliyorsun

Yanılıyorsun


Sen,

Hayatının en önemli konusunu,

"Neyse, boş ver!" diye kapatıyorsun!


Dişlerimiz olduğu için ısırıyoruz

Bu yüzden bu kadar vahşiyiz…


Gözlerimiz olduğu için hayran kalıyoruz.

Bu yüzden bu kadar aşığız…


Söylüyoruz

Okusunlar

Sanmasınlar susan bir kuşağız

Bizden sonra bağıracak olanlar


Aynı dille konuşuyor

Aynı dili konuşmuyoruz


Ayrılıklar oldu,

Acılar oldu

Yitikler oldu bugün

Kışlar doldu

Boşalmadan doldu bugün


Biz belki çok bilen,

Çok dalgın,

Çok konuşkan

Ama kesinlikle ölen bir kuşağız


Ağıtla başlarız yaşamaya

Konuşmadan önce sevmeyi biliriz

Ama biliyoruz

Her konuşma bir şeyi değiştirir hayatımızda


Düşünmeden,

Konuşmadan yaşayanlarımız,

Düşünmeden,

Konuşmadan yaşayanlarımızın geleceğini bekliyor

Aykırı bir sese yeniliyor kocaman sessizlik

Gelecek bir türlü gelmiyor


Sen bu dediklerimi duyuyorsun

İnsan kendini kendinde unutmuş bir oluş

Sen bu dediklerimi duyuyorsun


Bilemiyoruz yaşamayı severek

Ve sevmeden

Belki hem severek

Hem sevmeden


Mar 07, 202402:56
Uyuyan Adam IV- Georges Perec

Uyuyan Adam IV- Georges Perec

Mucize bu...

Denizin ikiye yarılması değil,

Denizin ikiye yarılabiliceğini ,

Ya da yarılamayacağını düşünebilmenin kendisi mucize


Özürlere,

Pişmanlıklara,

Nostaljilere ihtiyacın yok


Sen hiçbir şeyi dışlamıyor,

Hiçbir şeyi reddetmiyorsun

İlerlemekten vazgeçtin

Ama zaten ilerlemiyordun ki..

Yeniden yola çıkmıyorsun

Vardın sen

Daha uzağa gidip de ne yapacağını kestiremiyorsun


Hiçbir sarsıntının,

Hiçbir seslenmenin,

Hiçbir yanığın seni uyandıramayacağı kadar derin uyumayı başarsan bile,

Bu göz hep olacak

Senin gözün,


Hiç kapanmayacak,

Hiç uyumayacak olan gözün


Kendini görüyorsun

Kendini gören kendini görüyorsun

Sana bakan sana bakıyorsun

Uyansan bile, görüntün aynı, değişmez kalacak


Kendine binlerce,

Milyarlarca gözkapağı eklemeye başarsan bile,

Hala, arkada, seni görmek için bu göz olacak


Uyumuyorsun

Ama uyku artık gelmeyecek

Ölü değilsin

Ve ölüm bile seni kurtaramayacak


İnsan yol boyu hırpalanıyor

Yıpranıyor

Yoruluyor apansız

Yaralar açılıyor görmediğimiz yerlerinde

İçinde. Bir yerde

Bir yerlerde

İyileşmek zaman alıyor

İyileşmiyor


Bir başlangıç noktası yakalamak istiyor insan

Ama bütün noktalar çok uzaklarda

Çok bulanık...


Hakikat arıyor herkes

Ama kimse bulmak istemiyor.

İnsan haykırmak istiyor


Çözümü bulduğunu,

Bunalımının kaynağına indiğini haykırmak istiyor

Bu abuk sabuk karmaşık laf yığınından sıçrayıp çıkmak,

Bu sözcük bataklığından kaçıp kurtulmak istiyor insan


Ama artık bir sıçrama taşı yok,

Tutunacak bir dal da

Hayal gücünün dibini boylamaktan başka yol yok


Ben de bir zamanlar insanın ötesindekinin hayaline kapıldım

Diğer ötedünyaya inananlar gibi

Yarattığım Tanrıysa, insanların ürünü ve cinnetiydi

Diğer tüm tanrılar gibi


Toplum dediğin şey sen değil misin?


Önünde,

Zamanlar boyunca, kıpırtısız, bunalımsız, kargaşasız bir yaşam olacak

Ne bir pürüz,

Ne bir dengesizlik

Dakikadan dakikaya,

Saatten saate,

Günden güne, hiç bitmeyecek olan bir şey başlayacak:

Yaşamın


Yaşadığın gerçekliği değiştirmek istiyorsan,

Beklentilerini değiştirmen gerektiğini bilmelisin


Değişim zor

Ama zorluklar da senin için var


Tırtıl için kozası ona zorluktur

Dışarı çıkmasını zorlaştırır

Ancak aynı zamanda onu dışarıya karşı koruyan,

Güçlendiren de kozasıdır

Değişim, ruhunu yenilemeni sağlayacak olan zihninin deri değiştirmesidir


Değişmezsen, yenilenemezsin


Kendinin üzerinde,

Zaferine ve özgürleşmene hizmet edecek canlı anıtlar inşa etmelisin

Ama önce kendi kendini inşa etmelisin

Dik bir beden ve dik bir ruhla...


En yüksek dağların kökü, yerin en dibinde kalanlardır


Bir karadeliğin uzağından geçersen, belki rotan ona doğru sapar

Ama içine düşmeyebilirsin

Ama ona çok yakınsan, sarmal bir rota izleyerek içine düşebilirsin

Böyle iki sonucu birbirinden ayıran kritik mesafe, olay ufkudur

Olay ufkunun içindeki her şey,

Işık bile, karadeliğe düşmeye mahkumdur


Bize olan da bu


Herkes herkesle aynı şeyi gördüğünü

Ve duyduğunu düşünsün diye yapılır bunca şey

Çünkü herkesle aynı şeyi gördüğünü düşünen, kendi körlüğünden kuşku duymak zorunda kalmaz

Ve bu konuda hiç olmadığı kadar çok destekler birbirlerini


Halbuki karşımıza çıkan her türlü olay ve kişiden,

Kendimize çıkarmamız gereken bir ders,

Bir öğreti,

Bir deneyim yok mudur?


Ve unutma:


Dünyada taştan olmayan,

Ve kimsenin senden alamayacağı bazı şeyler vardır

İçinden alamayacakları

Ve dokunamayacakları bazı şeyler

Asla dokunamazlar



Mar 07, 202406:21
20 Yaşıma Mektup...(18)

20 Yaşıma Mektup...(18)

"Kaliteli yaşamak için varlıklı olmak gerekli değil" derdi annemiz, hatırlar mısın?

"Varlıklı olmak, var olmak değildir" derdi babamız.


O yüzden kendine sebepler yaratmalısın. Umutlar üretmelisin. Yarın gidecek bir yerin yoksa, dünden öteye gidemezsin.

Mar 07, 202406:33
Ziyan, Azil- Hakan Günday

Ziyan, Azil- Hakan Günday

Size bir hayatı nasıl aldığımı anlatacağım. Bunu nasıl yapabildiğimi. Nasıl bu kadar kendimden geçebildiğimi. Her şeyi...


Dünya yuvarlak. Hayat da öyle.

En derini, aynı zamanda da en yükseğidir hayatın. Nereden baktığına bağlı.

Nerede doğduğuna.

Doğduğun yerden ne kadar uzaklaştığına bağlı.


Ama o sabah... Daha fazlası da vardı...Hatta o sabah, her şey fazladan da fazlaydı!

Uyanışım fazlaydı. Yataktan kalmışım, yürüyüşüm fazla. Yüzümü yıkayışım ve yine yürüyüşüm fazlaydı. Mutluluğa benzeyen bir şeyle kaplanmıştım . Ellerim, gözlerim ve gördüklerim fazlaydı. Bana hayatımı unutturan bir şey vardı üstümde.

Fazladan bir şey...


Geçmişi izliyordum. Uykularımı. Gecelerimi. Hiçbir şey anlamayan ailemi. Alnıma gömülmüş o çizgiyi izliyordum.

“Ben ağlamam” dedim kendime. “Kurutamam gözyaşlarımı çünkü. Başlarsam duramam diye ağlamam. Bütün damarlarım, kemiklerim çıkar gözkapaklarımdan. Geriye bir tek derim kalır.

Yalnızlığın labirenti... Benim şu an içinde yaşadığım evin bir çeşit tanımlaması bu.


İçinde doğduğun evi tanımak zorundasın. Patlamanın, geçmişi yok ettiğini bilmelisin.

Patlama öncesindeki hiçbir davranış ve düşüncenin sonucu yoktur. Kuralların doğum tarihi, zamanın başlangıcıdır. Zamanın başlangıcıysa, patlama anıdır.

Hala içinde yaşıyor olsan bile, doğduğun evi asla tanıyamadığını biliyorum. Üzerindeki çelik ve cam tabutların, kentin kalbinden uzaklaştıkça, ahşap ve taş kundaklara dönüştüğü, bütün sokak sularının döküldüğü denizin kıyısında sessiz bir ev.

Sessiz ve kalın duvarlı bir ev.

Nefes almadan önce düşünülen bir ev.

Her şeyin ve herkesin mükemmel olduğu bir ev.


Tanıklık ettiğim dünya, şiddet kullanılarak yönetiliyordu. Ancak kimse bunu itiraf etmiyordu. Hatta şiddet kelimesi bile gömülmüştü. Onun yerine başka bir kelime kullanılıyordu. Para. Çok daha nazik. Çok daha yasal. Çok daha ahlaki. Çağdaş uygarlıkta şiddetin anlamı paraydı.


Buradan çıkmak mümkün mü? Buradan çıkılabilir mi? Çıkılsa bile nereye gidilir?

İnsanlara ihtiyacım olduğuna inanmaya başlamıştım.

Demek ki, insanların sokakta yürürken, günde bir kez de olsa umut kelimesini bir tabelada okumaya ihtiyaçları var.


Bugünlük düşünebileceğim başka bir şey var mı diye baktım, aklımın sağına soluna.

Yok.

Peki.

Zaten hayat da yetmeyecek düşünmeye her şeyi...

Biz insanlar, sadece iyi bir performans gösterip öyle ölmek istiyoruz.

Yoksa, başka yapacak bir şey yok...


Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?

Onlar ne olacak?


Onlar da,

Göğüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler.

Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler.


Yürüyorum. Yürünmesi gerektiği için değil. Sadece yürüyebildiğim için.


Kabul etmek gereken ilk gerçek de, doğumunda gözlerinin kapalı olduğu...

Hayata karanlıktan geldiğini bilmelisin. Anavatanın karanlık. Karanlığın kuralları yoktur. Karanlığın tarihi yoktur.

Doğumundan birkaç saat sonra gözlerini açmanın nedeni, ışığın seni beklediğini bilmendir.

Ben içinde karanlığın ağır bastığı bir çocuktum. Karanlık basınca kendini tanıyamayan bir çocuk. Adını koyamadığım bir duygu vardı içimde.

Parçalama ve parçalanma duygusu.


Gitmek istiyordum.

Hayatın sonuna kadar gitmek.


Zaten acıya ve yalana ne kadar dayanabileceğimi hep merak etmişimdir.

Hayat = zevk - acı.

Sonuç pozitifse yaşamışsındır hayatı, negatif ise doğduğun gün ölmüşsündür.


Şu an sadece kalp atışımı dinliyorum.

En sevdiğim ve tek dinlediğim grup: Atardamarlar!

Mükemmel bir orkestra.

Hiç nazlanmadan çalıyor. Kaprissiz. Ben ne zaman istersem...


Mar 07, 202405:10
Bir Kadın Seni Seviyorsa (3)- Nursen Yıldırım

Bir Kadın Seni Seviyorsa (3)- Nursen Yıldırım

Bilinmeyen bir zamandan,

Kimsenin duymadığı bir ses işittim,

Bahar geldi diye…

Yapraklar hiçbir zaman böylesine sarılmamışlardı umutlarına


Peki ya neydi,

O bulutların üzerindeki gözyaşları?


Düşmek istemiyordu toprağa...

Kaçıyordu belki de


Toprak yalnızca toprak değilmiş

Sevdiklerinin yorganıymış

Bundanmış kokusunu seviyor oluşumuz

Kalp de kırılıyormuş


İyiliğe olan inancımı kaybetmemek için çırpınırken,

İçimde özenle büyüttüğüm çiçeklerimi koparan herkese kırgınım


Gidecek yerim olmayışından değil

Sevgimin gururumdan güçlü oluşunu bir silah gibi kullanan herkese kırgınım


Telefonumu kapattım

Kimse beni aramasın istediğimden değil

Aksine

Beni merak etsin birileri

Hayatımda bir kez olsun birileri benim için endişelensin istedim

Önemsenmek istedim


Ben,

Biten her şeyi ve herkesi olduğu yerde bırakıp,

Arkama bakmadan yoluma devam ettim


Anlamadığın nokta bu!

Seni bırakamadım değil, bitiremedim...


Son bir kez daha karşında durabilmek isterdim

Sana artık eskisi gibi bakmadığımı,

Bakamadığımı gösterebilmek için

Tükettiğin şeyi gösterebilmek için


Konu ve şartlar ne olursa olsun yoluma devam edebilirim

Bu çok güçlü oluşumdan değil,

Yoluma olan inancımın çok kuvvetli oluşundan


Biliyorum,

Bir şey kesiyor içini

Bir şey yumrukluyor göğsünü durmadan



Biliyorum,

Ateşe verilmiş bir orman var içinde,

Deprem sonrası yıkılmış bir ev,

Bir kuş yaralı.


Biliyorum

Tüm bunlara rağmen,

Ağlayamıyorsun.

Hissizliğinden değil,

Alıştığından şiddete.


Affediyorsun demiyorum

Diyemiyorum

Benim ölseler affetmeyeceğim insanlar var

Bana, ölsem affetmeyeceğim şeyler yaptılar

Ama daha az hatırlıyorsun


Biliyorum "ben şimdi ne yapacağım" sorusunun içine düşürdüğü çaresizliğini

Biliyorum ''belki karşılaşırız'' umudunu


Kendini "yok" hisseden kadınlar var

Varlığını,

Güzelliğini,

Neşesini kaybettirdiğiniz kadınlar var

Kendini "hiç" hisseden kadınlar var


Neden bazılarımız asla sevilmeye layık görülmedi mesela?

Neden bizdik yenik başlayan hayata?

Neden benim annem ölü?


Kendimi çok yüksekten yere düşmüş camdan bir vazoya benzetiyorum

Bileklerimi değilse bile,

Umutlarımı kesmişliğim var benim


Kırılmış hissediyorum.

Kaçırılmış

Kandırılmış

Eksilmiş

Dağıtılmış

Ve karıştırılmış


İyiyim.

Hepsine rağmen.

Yorgunluğuma,

Çocukluğuma rağmen...

Size,

Terk edilmişliğime,

Bu sabaha rağmen...


Mar 07, 202403:52
Hasar Ayini- Seyyidhan Kömürcü, Kendinin Ağacı (2)- Seyyidhan Kömürcü

Hasar Ayini- Seyyidhan Kömürcü, Kendinin Ağacı (2)- Seyyidhan Kömürcü

Kandım

Kaldım

Ve anladım

Önümde beş öğün yangın


Dünyada çok önemli şeyler oldu

Bu dünyada birini sevdik


Bir tayın bir taya baktığı

Bir tayın, bir taya uzun uzun baktığı

Bir tayın bir tayı bıraktığı gibi, dünyada çok önemli şeyler oldu


Ben bir ilk

Tam uyumak üzereyken nerelerden

Ben bir ilk

Uyanır uyanmaz nerelerden dönemedim


Sanki dünyaya gelmedim de

Olmayan bir yerde,

Olmayan birine bakıp bakıp çıktım ben


Hayatım oturmuş da,

Ben ayakta kalmışım hissi


Uyanınca mektubuna cevap yazdım

Dedim ki:

Neresinde kaldığını unuttuğun bir kitabı okuma


Alnında bir yer var

Kullanılmamış bir yalnızlık

Sanki durmadan bir çiçeğin kenarını anlatıyor bana


Gözleri son kez soruyor hazır olup olmadığımı

Ölümü hazmedip edemeyeceğimi

Ben onun kadar iyi anlatamıyorum derdimi gözlerimle

Dudaklarımla yanıt veriyorum sorusuna

Kimseyi öpmediğim gibi öpüyorum

Hayatı öpmediğim gibi öpüyorum ölümü...


Şunu çok iyi biliyorum ki,

Filmler ve kitaplar beni benden gizliyor

Ve,

Umudunu kesmeyenlerin hatrına dönüyor dünya


Ben yürüyüp gitmek istiyorum bu kargaşanın içinden

Tüm olup biteni silip gitmek istiyorum

Affedilmeyince öfkelenen her çocuk gibi,

Kırılan oyuncağıma gözden uzakta ağlamak istiyorum belki

Her canım yandığında bilek burktuğum her şey tek tek yükleniyor sırtıma


Evrenin kuralı bu

Tökezlersen,

Tüm taşlar, başlar nasıl çelme takacağının telaşına

Her şeyden soyunup gitmek istiyorum bu oyundan


Gidiyorum diye beni suçlama

Gitmemek için verdiğim çabayı hatırla

Yalvarışlarımı

Çırpınışlarımı

Haykırışlarımı hatırla

Duymadın beni

İnsan durduk yere hiç evini terk eder mi?


Adam olamadım bu şehirde,

Akşamları yalnızlıktan,

Sabahları işsizlikten,

Ve senin yüzünden


Bundan böyle sade geçecek hayatım

Eski bir aşkı hatırlayacağım zaman zaman

Her yeni günle değişecek gökyüzü

Bir sıcak rüzgardır, esecek


Orda yok olmak,

Orda yok sayılmaktan da iyidir

Eminim


Mar 07, 202403:39
''Okuyarak öğreneceksin. Ama severek anlayacaksın.''

''Okuyarak öğreneceksin. Ama severek anlayacaksın.''

Saadet zamanı

Avluya doğru oturmuşuz

Sen ve ben


Endamımız çift,

Suretimiz çift,

Ruhumuz tek,

Sen ve ben


Bulandıran palavralardan azade, gamsız bir keyif

Sen ve ben,

Ne sen varsın ne de ben,

Bir olmuşuz aşk elinden


Bu dünyada senin gibi temiz biri yok

Güzel yok,

Latif yok,

Tezcanlı yok

Bu yolda çok olur dil uzatmalar

Sen bizle nasılsın?

Artık korkuya mahal yok


Hata yapmak bizde istemediğin kadar

Kötü şöhret, aşk, coşku, sarhoşluk çokça var

Bunların arasında maksat sensin

Yakınma hiç boşuna

Sen varsan, her şey var


Hoştur bana senden gelen

İnsanın değeri ne ile ölçülür; bilir misin? Aradığı şeyle! İnsan neyi ararsa ona layıktır


Senden taze

Senden yeşil olmaz bahar

Senden daha parlak olamaz mehtaplar

Senden güzel uyanan seher yoktur!

Senden daha tatlı bir şeker nerde var?


Sen cansın,

Sen cihansın

Cihan, ancak seninle hoştur.

Hoş olmayan her şey, seninle hoştur

Güzeldir


Huzurludur

Her kim ki azda çokta gözü yok

Zenginlikmiş,

Yoksullukmuş derdi yok


Hiç gökyüzü,

Kendi başından dönme sevdasını çıkarabilir mi?

Yeryüzü de teninden titremeyi hiç giderebilir mi?


Göklerin yolu, senin gönlündedir

Gönül, senin yerini tutacak bir kimseyi asla aramaz

Senin vuslat gülünden başka, hiçbir gülü asla koklamaz


Aşkta konuşma, aşktan bahsetme yoktur

Aşkı yaşamak vardır

Aşkta inlemek,

Gözyaşı dökmek vardır

Bu gözyaşları sana kafidir


Ey sevgili!


Nu-Man O To/ Divan-ı Kebir- Mevlana


Mar 07, 202402:44
Bir Akşamda Çocukların Türküsü- Afşar Timuçin

Bir Akşamda Çocukların Türküsü- Afşar Timuçin

Baba nisan yağmurları bir panayır türküsüdür Birazdan güneş açınca verecekler oyuncaklarımızı Baba savaş olmasın savaş çıkarsa Kirletirler göklerimizi yırtarlar uçurtmalarımızı Baba savaş patlarsa en çok bize kızacaklar

Ağabeylerimiz kıracak çelimsiz bacaklarımızı Bilyalarımızı ezecek tanklar düşlerimizi dövecek toplar Çamurlara bulayacaklar nisan yağmurlarımızı Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı Baba onlar da çocuktur onlar da kuş dili bilir Kuş dalı gözünden anlar dal kuşu tüyünden tanır Rüzgârlardan rüzgârlara yıkım gelmez hiçbir zaman O çocuklar o portakalları ölür de yemez

Feb 25, 202401:35
Hurufi Melal- İhsan Deniz

Hurufi Melal- İhsan Deniz

''Senin artık gülmekten vazgeçtiğin gün topladım bu hurufat tozlarını Gözlerindeki ışığa yeniden dokundum, rutubetli sabrını yarıladım, badem çiçekleriyle tazelenen gönül bağını yağmurlu vedalara bağışladım...''

Feb 25, 202402:10
Cumartesi Beşi Çeyrek Geçe- Elif Gülnur Parmaksız

Cumartesi Beşi Çeyrek Geçe- Elif Gülnur Parmaksız

Bir cumartesi günü
Saat tam beşi çeyrek geçe...
Bana gel eski günlerdeki gibi yine
Çok güzel bir zaman yarattım ikimiz için de
Ve çapkınca gülümse...

Elinde bir çizik olsun
Kopartırken nar çiçeğinden hatıra
Yüzünde o bildik yaramaz çocuk edası...


Bir sürpriz yap bana ne olur....
Her cumartesi günü beşi çeyrek geçe
Yüreğim ellerimde
Seni beklerim

Bunu yaz bir yere


Nasıl dünya bir durduğu yerde beklemezse,
Senin düşüncelerin de gelecek benim bahçeme
O an beni bul beklediğim bu evde.


Unutma
Sadece sen,

Ben ve gökyüzünde birkaç tanık
Şahit olacak hikayemize...

Feb 25, 202401:21
Gerçek Ad- Yves Bonnefoy

Gerçek Ad- Yves Bonnefoy

Sen olan bu şatoya çöl diyeceğim Bu sese gece,

Yüzüne yokluk,

Ve sen bu kısır yeryüzüne düştüğünde, Hiçlik diyeceğim seni taşıyan şimşeğe Sevdiğin bir ülkedir ölmek

Geliyorum Ama hep karanlık yolların boyunca yok ediyorum biçimini

İstediğini ve belleğini, Acıma bilmeyen düşmanınım ben senin Savaş diyeceğim sana

Ve savaşın gözüpekliğiyle davranacağım Ve ellerime alacağım karanlığı

Delik deşik yüzünü, Kalbime, fırtınanın aydınlattığı bu ülkeyi Bu koyu ışığın görünebilmesi için Sözlere bile bir öz gerek, Bütün türkülerden öte bir kıyı Yaşayabilmen için ölümü aşmak gerek, Akıtılmış kandır en arı varlık

Feb 25, 202401:11
Bir Ses, Douve Konuşuyor- Yves Bonnefoy

Bir Ses, Douve Konuşuyor- Yves Bonnefoy

İhtiyarlıyorduk,

O bir dolu yaprak bense pınar, O az güneş bense derinlik, O ölüm bense yaşama bilgeliği İstiyordum ki, zaman alaycı olmayan gülüşüyle Fauna

Yüzünü göstere karanlıkta, Karanlığı taşıyan rüzgâr esse Ve kuytu pınarda sarmaşığın içtiği Derin suyu bulandırmak ola ölüm Ara sıra, derdin,

Tan sökerken Dolaşıp o kararmış yollarda, Taşın uyumuşluğunu paylaşırdım

Kördüm onun gibi tıpkı... İşte çıktı o yel, gülünç oyunlarımı Ölüm perdesinde belirten pırıl pırıl. Özlediğim yazdı, Gözyaşımı kurutacak kızgın bir yaz, İşte çıktı o soğuk, üyelerimde büyüyen, Ve ben uyandım ve acı çektim. Sen ey kaçınılmaz sürem, Ey toprak, o en çıplak, bıçak gibi! Özlediğim yazdı, Mutluydum gerçek, Ölesiye hem. Gözler yitmiş,

Ellerim açılmakta pisliğine Bir bengi yağmur Sönüp bitsin söz Sönüp gitsin söz Şu basık odada, senin bana erdiğin, Daralsın ocağı çığlığın, kapansın Sönüp bitsin söz

Feb 25, 202402:05
Tanrım, sensiz deli oluyorum. Seninle daha da deli oluyorum!

Tanrım, sensiz deli oluyorum. Seninle daha da deli oluyorum!

Nice ormanlar geçtim

Denizler seyrelttim

Yollar eskittim,

Abandım kıyısına göğün

Ve kuytusuna koyakların


Dua ediyor muydum? Bilmiyorum

Benden daha akıllı biriyle konuşuyor

Ya da konuşmaya çalışıyordum

Tanrım, diyordum, bana yol göster

Yaşamım buysa,

Bana katlanma gücü ver



Bunu yaptığımı biliyorum

Doğmaya çalıştım

Tanrı varsa, şahittir

Ve ahiret varsa, oraya gittiğimde mutlaka şunu söylerdim:


"Tanrım,

Zaten cezalarımın bedelini dünyada ödedim.

Hem doğduğumda

Hem yaşadığımda

Hem yeniden doğmaya çalışırken."


Tanrım,

Bu dünya, bir kalp kırıklıkları diyarı


Kaçmanın bir yolu yok mu? Kaçmam gerek! Hem de hemen!

Kapılardan

Pencerelerden,

Tavanın,

Tahtasının arasından!

Kollarım, bacaklarım kirişlerin arasında parçalansa bile bunu yapmam gerek!


Gitmekti insan,

Kalmak değil

Ve aramak mühimdi bulmaktan çünkü


Nedir bulvarlara taşan bu kalabalık ücra?

Nedir bu bekleyiş?

Ekranlardan içimize Mdüşen bu telaş?

Bu gelgit,

Bu itiş-kakış


Tanrım!

Bu nasıl hayat böyle?

Düşlerle gerçeklik hep çatışma içinde


Kimin daha çok acı çektiğini gösterebilecek bir ölçek yok

Ve bunu yargılayacak kimse yok

Kimsenin başkalarının acılarını yargılamaya hakkı yok

Ve başkaları tarafından, kabul edilmesini sağlamak gibi bir görevimiz de yok

Ama eğer acı çekiyorsak, sadece kabul etmek gerek


Bırak da yatayım Tanrım

Tıpkı bir taş gibi sakin ve hareketsiz...Ve izin ver, günün ilk ekmeği gibi taptaze kalkayım


Hayaletlerin dünyada dolaştıklarını biliyorum

Öleceğimi de biliyorum

Yalnızca bir günlük yaşam için dünyaya geldiğimi biliyorum

Biliyorum son sabahın ne zaman olacağını

Işığın ne zaman ürkütemeyeceğini artık geceyi

Ve ne zaman sonrasız olarak bitip, tükenmez bir rüyaya dönüşeceğini

Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum

Başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır

Düşünmeye kalkarsa, atlayamaz insan

Artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.


Fakat yıldız kümelerinin sık sıralar halinde dairesel devinimlerini gönlümce izlediğim zamanlar, ayaklarımın artık yeryüzüne değmediğini hissediyorum...


Başladığım yere dönmüş sokakları arşınlıyordum yine

Etrafımdaki yüzlere baktım

Yüzümün onların yüzlerinden farklı olmadığını biliyordum


Kanı çekilmiş,

Gergin, endişeli, yitik yüzler.

Köklerinden koparılıp,

Güzel bir vazoya yerleştirilmiş çiçeklerden farksız yüzler



Ah Tanrım, anlatılamayacak bir şey bu...


İnsanoğlunun kaderi bu mu?

Aklını kaybetmeden önce mi mutluydu, kaybettikten sonra mı?


Son mu bu?

Yoksa başlangıç mı?


Burada yaşadıkça, umulacak yalnızca tek şey var:

Çıldırmamak

Eğer henüz çıldırmamışsam tabii


Kuşku duyuyorum

Korkuyorum

Kendi ruhuma bile itiraf etmeye cesaret edemediğim tuhaf şeyler düşünüyorum


Tanrım beni koru,

Sırf sevdiklerimin hatırına bile olsa...

Bana güç ver!

İnsanlar, diğer insanların üzerine bassalar da cezası yok

Bana bir öfke maskesi ver!


Aslında....Sana inanmıyorum Tanrım

Ama ne olur bana yardım et



Kitaplık Sayı 209 (Mayıs - Haziran 2020)/ Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm- Gökçer Tahincioğlu/ Bulantı- Jean Paul Sartre

Feb 15, 202405:02
Harry Potter XIX- J.K Rowling

Harry Potter XIX- J.K Rowling

''...Bir plan yaptı. Bu kez başarıya ulaşılmalıydı artık. Karışık bir kafaya en iyi gelen şey, zorlu bir antrenmandır, diye düşünüyordu.

Tuhaf kazalara ve yaralanmalara alışıktı. Eğer Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’na devam ediyorsanız ve belaları üstünüze çekme konusunda hünerliyseniz, bu kaçınılmaz bir durumdu zaten.


Gözleri öfkeli, bakışları sabitti.

Harry karanlıkta yatağının tentesine bakarak, Voldemort'du, diye düşündü. Bütün bu aileleri parçalayan, bütün bu hayatları mahveden oydu...''


Feb 15, 202405:53
 Uzaklıklar- Roni Margulies/ Bu Beden Benim Evim (4)- Rupi Kaur/ Grapon Kâğıtları- Didem Madak/ Çiçek Senfonisi- Özdemir Asaf

Uzaklıklar- Roni Margulies/ Bu Beden Benim Evim (4)- Rupi Kaur/ Grapon Kâğıtları- Didem Madak/ Çiçek Senfonisi- Özdemir Asaf

Yine akşam

Yapılacaklar yapılamadı yine

Başlanamayanlarla yarım kalanlar,

Pencerenin hemen dışında


Her şeyin rengi soluk bu günlerde

Her şey kirli bir sarıya dönük


Gerçekleşmeyi bekleyen bir dolu mucize bekliyor içimizde

Bu yüzden vazgeçmiyoruz kendimizden

Dayanılmaz oluyor ulaşamamak korkusu gitgide


Nasıl kırık dökük,

Yarım yamalak, eksik,

Nasıl yamalı hayatlar geçiyor gözlerimin önünden


Bir ben anladım sanırım

Kalkmadım ama yerimden ben de

Anladım sadece


Ne zor şey

İnsanın bildiğini anlatamaması.

Ben diyip susması,

Sen diyip, ağlamaklı kalması


Bana anlat diyorlar

Sonunda sarılamayacağımı bildiğim birinin hasreti,

Nasıl anlatılır ki?


Anladım

Anladım

Uzun söze gerek yok


Ne kaçmak mümkün

Ne erişmek


Aslında başka şeyler hayal etmiştim

Ama olsun


Bildiği gibi aksın hayat

Bildiğini okusun kader


İnsan biraz da zamanın içinde süzülmeli

İyi ve kötü anıları birbirine karışıp, belirsizleşmeli

Ve silinip gitmeli


Bilmem ki

Yarattıklarımız mı çok,

Yakıp yıktıklarımız mı yoksa...


Bütün hayatımı nasıl geçirdim ben?

Kendim olup da,

Kendimi hiç göremeden?


Hiçbir zaman çiçek açmayacağı belli olan bir bitki gibi...


Ben değil bu

Ben olmayayım bu

Bu olmasın ben

Hayır ben değilim bu....


Gözlerimin kenarlarında kırışıklıklar kalsın

Onlar güldüğüm anların hatırası

Toprakta derine işleyen kökler gibi

Yüzüme işlesin çizgiler


Tutsun hayat ellerimden


Dünya bana doğru dönüyor

Ama kimseyi yakınıma getirmiyor

Sadece güneşi alıp uzağıma götürüyor


Zamanla her şey kolaylaştı ama,

Bilmem ki, ne pahasına?

Kaybettiklerim çok mu kazandıklarımdan acaba?


Başarısız olmak düşündürmüyor beni

Ben bakmasaydım sana

Sen gülmeseydin bana

Kimbilir ne kadar uzağa bakmadan gidiyordum arkama


Diyemediklerim ağlıyor

Dudaklarım ağlıyor

Uykularım ağlıyor

Yanım ağlıyor

Ben ağlıyorum

Hapsediyoruz sesimizi dilimizin altına, damağımızı parçalaya parçalaya...

Duymuyorsun


Neyiz biz?

Rüzgar çoktan ters taraftan esmeye başlamışken,

Kıyıya vuran gecikmiş dalgalardan başka?


Hüzün neydi sanki o zaman?

Ölüm neydi sanki o zaman?

Bir önseziden başka


Her şey yalan burada

Her şey yapmacık

Her yerde bu donuk bekleyiş

Ve sen bütün bunların arasında, devinim halindeki tek şeysin


Dokunur ateşe pervane

Kendini mi bulur, kayıp mı olur bilinmez

Bilir sonunu Prometheus

Bilir her gün ciğerlerinin dişleneceğeni

Ama çalar ateşi


Bilir sonunu Sisifos

Zirveye çıkaracağı kayanın

Yuvarlanıp düşeceğini

Ama taşır yine de

Taşır

Ve bilir sonunu insan

Bilir bilinmezlik arasında bir köprü olduğunu

Ama yaşar yine de

Yaşar


Sevmeni istiyorum beni

Tamamlanmamışlığımı sorgula, kına.

Yorgunum,

Azımsa yorgunluğumu.

Kırgınlığımı yer,

Önemset boşladığını şeyleri.

Kuşkulandığımda, doğrula kuşkularımı

Yatıştır sonra,

İnsancıl kıl beni.


Ben korkmuyorum sana yönelmekten,

Seni yinelemekten,

Seni yenilemekten,

Bir bağlayan,

Bir ayıran duyuda,

Senden gelmekten,

Sana gelmekten


Seni seviyorum

Bunu unutma

Sevmek,

Kavuşmaya yetmiyor

Bunu da


Sen sadece sen değilsin

Benimsin

Bendesin

Ve insan, kendisini bulacağı bir yere varmalı


Bakabiliyorsan, gör

Görebiliyorsan, fark et


Dilerim kendine gel

Dilerim kendine iyi gel



Feb 15, 202405:14
Öğrendim Ki... (VIII, Toplu Şiirler)

Öğrendim Ki... (VIII, Toplu Şiirler)

''...Ben çok taşa gülle karşılık verdim, çok şeyi affettim.


Öğrendim ki,

Taş çiçek açmıyor

Bunu suyu boşa harcadığımda anladım.''


Feb 15, 202406:47
Posta Kutusundaki Mızıka VI- A.Ali Ural

Posta Kutusundaki Mızıka VI- A.Ali Ural

Sevgili dost,

Biraz yürümek, yürürken de düşünmek istiyordum.

Hareket halindeyken, düşünceler de harekete geçiyor.

Sevgili dost,

Her defasında bu iki kelimeyle başlıyorum mektubuma. Çünkü bu iki kelimeden her biri, gücünü diğerinden alıyor.

Sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor. Eğer bir ruh beraberliğiyse dostluk, iki ruhu bir kılan nedir? Demek, "Dost insanın bir ikinci kendisidir." Demek, "Sevgi hiç ayırt etmez; sevenle sevilen aynı şeydir."

Postanedeki memur, kâğıt parayı ışığa tutarak "sahte" olduğunu anladı. Sen nasıl ayıracaksın sahteyle gerçeği? Acaba nasıldır sahtesi basılamayacak dostluğun resmi?

Sevgili Dost,

İnsan bir bakışla ne görebilir?

Tam buruşturmaya başlamıştım ki, elimin yine bir dudağa dokunduğunu hissettim. Onu bulduğum yerde bırakamaz, hiç görmemiş gibi uzaklaşamazdım yanından. Buruşturulmuş haritanın bir yüz olduğunu fark ettiğim zaman artık çok geçti.

Sevgili Dost,

O günden beri kiminle yüz yüze gelsem, bir harita görüyorum. Küçük ya da büyük ölçekli, fiziki ya da siyasi. Her harita, Mona Lisa'nın esrarengiz tebessümüyle aydınlanıyor. Göllerine, bataklıklarına, vadilerine, vahalarına çağırıyor beni.

Mutlu­luk bir seyahat şekli olması gerekirken, bir türlü ulaşı­lamayan hayalı istasyonlar haline geliyor . Yüzlerimiz, hüznün yüzlerce elbisesinden hangisini seçeceğine bir türlü karar veremiyor.


Sevgili Dost,

Sevinçler ne de küçük ölüyorlar. Halbuki büyük doğmuşlardı.

Tebessüm, daha yayılmadan dudağa, kuruyor.


Akıl freninin patladığını söyleme bana...

Bu, durmak istediğin zaman aniden frene basmaya benziyor. Çünkü frene basmak, kolay olduğu kadar tehlikelidir de. Asıl mesele sürati ayarlamak, tehlikeyi sezmek ve firenin son direncini kaybedeceği son ânı hesaba katmaktır. Bu hem ölçü, hem de zaman işidir.


Farkına var hayatın sen de. Bir sağa, bir sola gidip dokun her şeye.

Ağaçlara, kuşlara dokunamasan da...Denize, balığa tutunamasan da. Banklara dokun, bankalara değil. Bugün bir iyilik yap kendine. Kendine dokun.


Birbirimizi tanımak için neyi bekliyoruz?

Birbirimizi anlamak için neyi bekliyoruz?

Birbirimize anlatmak için neyi bekliyoruz?


Sen Sevgili Dost,

Elde ettiğin şeyler için nasıl bir bedel ödediğini düşünüyorsun?

Ya elde edemediklerin için?


Canın yanıyor değil mi? Çünkü insan en son kendine kızar. Çünkü çoğu kez duygularını ve arzularını kendinden bile kamufle eder.

Savaşamadığın her şey, zamanla, alışamadığın bir yaraya dönüşür.


Sevgili Dost,

Bir gün sen de sonbaharla tanışacaksın. Çok seveceksin onu. Sıcak bir yaz sonu, hiç ummadığın bir anda kapını çalacak


İnsan mecbur olunca öğre­niyor

İnsan çıkış yolu isterse, öğreniyor

Hiçbir şeye aldırma­dan öğreniyor...

Kırbaçla kendi kendisini denetliyor

Ve en ufak bir direnişte kendi etini parçalıyor


Hayatın bir bekleyiş değil de,

Tat alınabilecek bir şey olabileceğini insan öğreniyor


Feb 15, 202404:02
Alengirli Şiirler (3), Aslında Herkes Haklı- Ali Lidar

Alengirli Şiirler (3), Aslında Herkes Haklı- Ali Lidar

Bir mide dolusu yalnızlık

Ve buz gibi bir sessizlik


Kal sen gittiğin yerde

Geri dönmek, unutulan bir ağrıyı hatırlamak gibi


Biliyorsun değil mi Tanrım

Çok iyi biliyorsun

İkimizde biliyoruz

Birbirimizi kandırmayalım

Ben aslında annemin,

Babamın

Ve senin, müşterek

Ve başarısız projesiyim


Kime biraz fazla yaklaşsam, delirdiğini görür gibiyim


Kalkıp gitmem lazım kalkamıyorum

Bak

Ben çok ciddiyim

İnsanlar gelip gelip gidiyorlar


Yola çıkan herkes, bir süre sonra yol oluyor

ve başka yollar geçiyor üstünden

İçinden yollar geçer

Üstünden başka insanlar geçer

Yolculuklara çıkan yol çiğnenir

Yıpranır

Ve ölüp gidemez


Size de komik gelmiyor mu ölümün olduğu yerde zaman?


Yanı başımızda her gün

Bir dağ devrile devrile,

Geçer gider de

Fark etmezler

Yürür gider aralarından

Görmezler


Ne kadar ışık varsa, aslında hepsi yalan

Ne kadar güzel ihtimal varsa, o kadar hayal kırıklığı


Belki kadar kesin

Ve keşke kadar imkânsız


Bir şey olmayacağını bile bile bekliyorsun

Bir şey olmayacağını bile bile, beklemek işte hayat...


Artık anladım

Başladığı yerde bitermiş yolculuklar

Üç tür attım belki

Lâkin hâlâ yolun başındayım


Üşeniyorum derken kastettiğim tam olarak bu işte

Sonu asla gelmeyecek bir hissi, kelimelerle anlatmaya çalışmaktan daha yorucu ne olabilir?

Yoruluyorum demedim de be

Üşeniyorum dedim,

Hepsi bu...


Kaçmak isteyip de kaçamayan,

Durması gereken yerde,

Durması gerektiği gibi durmayı da beceremeyen herkes gibiyim anlayacağın!


İçinden çürümüş bir ağaç kadar asilim

Kendine faydası yok

Gölgesi herkese yeter


Geç kalmaların arasında nefes almaya çalışıyoruz işte hepimiz

Kimimiz başka insanlara tutunup ayakta kalmaya çalışıyor

Kimimiz yaşayamadığı çocukluğuna sığınıp,

Oynayamadığı bütün oyunları bir nefeste oynamak için çabalıyor


Doğup büyüdüğü yere ait değil insan

Acı çektiği

Ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil


Anlattıklarım kayda geçti

Anlatmadıklarım bende saklı


En çok yalan söylememeye çalışırken yalan söylüyor insan

Kırmamaya çalışırken kırıyor


Anlatmaya çalışıyorum

Çünkü bunu daha önce de yapmıştım

Anlatmaya çalışıyorum,

Çünkü kederli ve mutsuz bir manyaksan,

Daha önce anlatmaya çalıştığın şeyleri durup durup anlatmaya çalışırsın


Anlatmaya çalışıyorum

Çünkü bu dünyada gerçekten anlatmak istediğim şeyler kimsenin umurunda değil

Anlatmaya çalışıyorum çünkü anlatmazsam, susup kendi bataklığımda boğulacağım


Beni sadece anlaşılmak dinlendirir artık


Feb 15, 202403:36
''Şu ışıklar gibi olmak lazım. Her yeri aydınlatamayacağını bildiğin halde, sevgiyle, yine de yanmak lazım...''

''Şu ışıklar gibi olmak lazım. Her yeri aydınlatamayacağını bildiğin halde, sevgiyle, yine de yanmak lazım...''

Gelme diyecektim. İyi ettin geldiğine.

Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz.

İşte ilk ateş gözlerine düştü.

Sonra dudaklarına. Saçlarının arasına kıvılcımlar doldu, ışıl ışıl...


Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.


Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum.

İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi :)


Bir yangın nasıl oluyordu da hiç sönmeden yeniden yanmaya başlıyordu?

Yeniden yanmak için, sönmek gerekmez miydi?

Biz hiç sönmüyorduk.

Tekneler mesela, denizin üstündeyken yanabiliyorlar.

Enteresan değil mi?

Derdinin devası yanındayken yanmak.


Bir de seni unutamadım diyorsun

Ben bunu hiç denemedim bile

Sana yakıştırdığım bütün yağmurların dediğini yaptım

Her sonbahar seni duvarıma astım

Adını yazdım düşen yaprakların üstüne

Seni unutmadım

Hiç denemedim bile


Yitik bir aşkı savunuyorum bu gece

Ateşi bilmeyen bir bebek gibi uzatıyorum resmine ellerimi bu gece

Seni sonsuza dek seveceğimi söyleyemem. Bu samimiyetsizlik olur. Ama sonsuza dek gururunu kıracak hiçbir şey yapmayacağıma söz verebilirim. Tuttuğum eli bırakmam. Anlatılan derdi ezberlesem bile dinlerim. İki elim kanda olsa koşarım. Sabrımla, affımla, kırgınlıklarımı örterim. Ama eğer zerre itildiğimi hissedersem, bırak kalmayı, göz ucuyla bile bakamam o tarafa.

Yanmadan öğrenmiyorsunuz ateşten uzak durmayı. Ama hiç değilse bir kere yanmak lazım.

Ve solup gitmektense, bence yanmak daha iyidir.


Her insan, bir gün yaprak gibi yere düşüyordu

Kimi zaman sararmış bir yaprak gibi,

Kimi zaman haşin bir rüzgarla yere inen taze, yeşil yapraklar gibi


Şu ışıklar gibi olmak lazım...Her yeri aydınlatamayacağını bildiğin halde, sevgiyle, yine de yanmak lazım.


Üçüncü Mektup- Ümit Yaşar Oğuzcan/ Ay Terapisi-Mustafa Ulusoy/ İkizalev- Binnur Nigiz

Feb 15, 202402:35
 Sadece Şiir Sayı 7

Sadece Şiir Sayı 7

Merhaba;

Sürpriz ha?

Ümidimi kesmiştim

Dün de, ondan önceki gün de, daha önce de...


Sesim yankılanıyor evde yine

Bir insana çarpmıyor

Belli ki yoksun,

Bugün de evde yoksun,

Son zamanlarda heyecanlar çok kısa sürüyor

Hezeyanlar etkiyor ömrüme belki de


Gördüm seni

İğne iplik denkleştirirdin hayatı

Bir yeri uzun kalsa, bir yeri kısalırdı sabahın

Maviler uçtukça daha lacivertti oysa

Sen sevdikçe daha güzel

Sevildikçe dirilirdi bahar alnında


Bense sevmeyi beceremedim

Belki de sevilmeyi

Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı


Yanına uzanıp konuşmak vardı,

Ayakta da olur hiç farketmez

Oysa ki bugün de evde yoksun


Tüm bildiklerimi unuttum,

Bütün bildiklerimi unuttum sana


Kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında?

Hangisi talandı demli öpücüklerin?

Buğularda yitirilen kimin adıydı?

Bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu?

Soyulur muydu kabuğu hayatın?

Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?


Ben ayrılıkları kabul edecek kadar büyüdüm

Ama iç kanamaları durduracak kadar bilgim yok

Yani diyorum ki, gidişin bana bir hastane kokusu bıraktı

En sevmediğim koku...

Zaten senin kokundan sonra hiçbir kokuyu sevmedim ben


Yağmur şehre bir yağdı

Ben ağladım


Ben yağmur ağladım, bir şehre yağdı

Ben şehre ağladım, bir yağmur yağdı

Ben bir ağladım, şehre yağmur yağdı


Ben...

Yağmur...

Ağladım...


Kimseye anlatmadım, yalnız sana sakladım,

Oysa ki bugün de yoksun


Bak,

Şöyle yapalım,

Ben diyorum ki,


Bana lazım olan mücadele etmekti. Bize lazım olan, yaşamın duygularımızı yönlendirmesi değil,yaşamda duyguların bizi yönlendirmesiydi.

İyi niyet yetmez, dikkat ve sezgi lazım.

Büyük sabır lazım...İki gözkapağını aniden kapatmak la­zım. En basitini, en acısını, görünmeyeni görmek için rüya lazım, uyku lazım.

Ama en çok siyahı görmek, bazen o siyah­tan çıkmamak lazım. Geç bir vakitte, işin içinden çıkılmayan tüm olaylarda veryansın yerine, gözleri yummak lazım.

Unutmamak lazım;

Olmuş olan, olacak olanlar arasında en hayırlı olandır.

Ama gönlümüzü karartmamak için, zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lazım.


İnsan insana lazım.

Birilerinin mucizesi olmak lazım.


Feb 01, 202403:57
Gelmiş Bulundum- Edip Cansever/ Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var- Ataol Behramoğlu/ Kim Bağışlayacak Beni?- Birhan Keskin

Gelmiş Bulundum- Edip Cansever/ Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var- Ataol Behramoğlu/ Kim Bağışlayacak Beni?- Birhan Keskin

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri

İstersen bir şiir gibi okuma

Çünkü her yıl yeniden yazacağım


Seni elinden tutmuştum

Yaz geçiyordu


Yaz geçiyordu,

Biz geçiyorduk

Yazı elinden tutmuştuk


Çok ağlıyorduk

Adam gibi, aşık gibi, sarhoş gibi ağlıyorduk...

Tarihi geçmiş gazetelerin üstüne seriyorduk neyimiz varsa...


Birazdan geleceksin

Bakışacağız


Bakışacağız

Hem var

Hem yok gibi

Hem var

Hem yok gibi öpüşeceğiz


Aramızda söylenmemiş sözlerin uzaklığı,

Aramızda yaşanmamış şeylerin uzaklığı


Oysa ben senin için değiştirilecek bir şeydim

Bu yüzden yüzüme tuttuğun rüzgâr,

Parçalarıma verdiğin asit,

Beni olduğu kadar, seni de yaralayacak


Odadaki ışığı

Yenimdeki tuzu kırdım

Yastıklarda kuruyan gözyaşını


Ufku terk ettim


Geçtiğim yılları yaktım ardımda

Çocukluğumdan gelirken,

Düştüğüm o keskin virajdan sürüklendiğim bu vakte dek,

Sıkıca tuttuğum kırık, dökük inançlarım bile ölmek üzere


Kışın bana yaptıklarından,

Yazın beni öldüren yıldızlarından sonra,

Yitirdiğim mevsimler değil

Baktığım yerleri yaktım

İçime ağladığım suları da içtim az önce


Seni bir boşluğa attım

Gövdemi başka gövdeler bilmeyecek artık

Boşluk sesi ol

Hoşluk sesi ol


Seni bir boşluğa attım

Gitmek üzereydim

Kalktım


Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp,

Sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp,

Sanki benden bahsetmiyormuşum gibi,

Hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi,

fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana


Aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,

Artık sonsuza dek yitirdiğimiz büyünün bitişini,

Hiç gerekmeyen yıllarda huzur,

Çok gereken yıllarda da fırtına nasıl yaşanır onu anlatacağım


Seni bir yabancı gibi karşıma alıp

Bunun dayanıklı bir şey olmadığını,

Sürekli kılınmadığını,

Çünkü aşkın yapılan bir şey olmadığını,

Başlangıçta bir melek konduğunu

Sonunda bir kelebek öldüğünü,

Yani kısacık sürdüğünü,


Oysa hayatın bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu,

Bütün bunları sana nasıl anlatacağım?


Kalbim,

Ölü mevsimler gibisin

Bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi


Ama bitti mevsim,

Bir başka yolcu yok sana

Fark etmez gibisin.


Kalbim,

Anla,

Bitti mevsim

Bir başka yolcu yok sana


Feb 01, 202404:10
Macbeth- William Shakespeare

Macbeth- William Shakespeare

Korkudan yediğim lokma boğazımdan gitmeyecekse,

Her gece korkunç rüyalar saracaksa uykularımı,

Varsın her şey çığrından çıksın


Bu dünya da yıkılsın,

Öteki dünya da


İnsana rahat nefes aldırmayan kuruntularla,

Beynimizi bir işkence masasına çevirmektense

Ölüp rahat etmek daha iyi


Hayat dediğin ne ki?

Yürüyen bir gölge,

Bir zavallı kukla bu sahnede

Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek!

Bir daha da duyulmayacak artık sesi


Ama unutma ki, bu aşağılık dünyadasın

Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip,

İyiliği çılgınlık sayan dünyada


Niye korkunç düşünceler geçiyor kafamdan?

Tüylerim diken diken oluyor?

Kalbim hiç olmadık şekilde,

Güm güm kaburgalarıma vuruyor?

Hayalimizdeki korkular,

Gerçek korkulardan daha kötü


Benim söyleyeceklerim öyle sözler ki,

Issız çöllere gidip çığlık çığlık bağırmalı,

Tek insan kulağı duymasın diye...


Ey baş kaldıranlar,

İndirin başınızı!


Uyku yok artık!

Macbeth uykuyu öldürdü!


Evet, masum uykuyu,

Kaygılar yumağını çözen uykuyu,

Her günkü hayatın ölümünü

Yorgunlukları yıkayan suyu,

Yaralı canların merhemini


Yüzümüzü bir maske gibi takacağız yüreğimize, içindekini görmesinler diye


Gel ey gece,

Kirpikleri kavuşturan karanlık,

Bağla gözlerini yumuşak yürekli gündüzün


Gel!

Gidelim, en tatlı yüzümüzle

Boyayalım gözünü herkesin

Kalleş bir yüreği, kalleş bir yüz gizlesin

Yalancı bir yüreğin içindekini


Verdiğimiz kanlı dersi alan gelip, bize veriyor aldığı dersi

Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor, içine zehir döktüğümüz kupayı


Ama onları sarhoş eden şarap, beni yüreklendirdi

Onların ateşini söndüren, benimkini körükledi


Dile getir duyduğun acıyı !

Dert sustu mu,

Yüreğe dolar için için, yıkar yüreği!


En büyük acılar gündelik kaygılara döndü

İnsanın düşündükleri

Gördüklerinden daha korkunç olurmuş meğer


Giyinip kuşandığın umut, sarhoş muydu yoksa ?


Neden korktuğumuzu bilmeden kuşkular içindeyiz?

Kudurmuş bir denizin ortasında

Sağa sola boşuna yalpa vurup,

Olduğumuz yerde sayar gibiyiz?


İnsan nasıl hem akıllı hem şaşkın,

Hem öfkeli, hem durgun olabilir ?

Nasıl hem candan bağlı, hem kayıtsız kalabilir ?

Var mı böyle insan?


O zaman insandın asıl,

Yapmaya yüreğin olduğu zaman

Daha ileri git şimdi,

Daha fazla insan olmak istiyorsan


Evet, insan diye geçersiniz listede

Zağarlar, tazılar, kurt, çakal bozmaları da köpek diye geçer

Ama iş değer sırasına geldi mi,

Köpeğin hantalı, çeviği, avcısı, bekçisi

Cömert tabiatın verdikleriyle ayrılır birbirinden

Özel bir ad alırlar köpek listesinde

İnsanlar için de böyledir

Bana söyleyin şimdi:

Sizin, aşağılık insan sıraları dışında

Kendinizin sayılacak bir yeriniz var mı yok mu?


Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,

Zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı,

Öbür dünyayı gözden çıkarır insan


Kulaklarınız sakın küsmesin dilime,

Duyabilecekleri en acı sözleri söyledi diye


Ya gecenin zaferi bu,

Ya da gün utanıyor doğmaktan....


Yıldızlar, kapayın gözlerinizi!

Hiçbir ışık sızmasın

İçimdeki derin,

Karanlık isteklere.

Göz görmesin, elin ne yaptığını

Yine de olsun ama, olsun bu iş

Gözün bakamayacağı kadar korkunç da olsa

Geri dönmek de,

İleriye gitmek kadar zorlu olacak ne de olsa


Feb 01, 202405:37
''Bazen sadece kısacık bir buluşma, birinin hayatını sonsuza kadar değiştirebilir.''

''Bazen sadece kısacık bir buluşma, birinin hayatını sonsuza kadar değiştirebilir.''

Caddeler bu yükü nasıl kaldırır tanrım?

Bu kalabalık fazla

Bu akşam fazla

Bu yağmur fazla


Odalar Tanrım, nasıl dayanır bu boşluğa?

Akşamlara kadar

Sabahlara kadar

Uzaklara kadar


İnsan sevgisiz Tanrım, nasıl yaşar?

Bunca arzudan sonra

Bunca büyüden sonra

Bunca gözyaşından sonra


Zaman Tanrım, nasıl büyütür bizi?

Güzellik olmasa

Yalnızlık olmasa

Unutmak olmasa


Ölümü insan, nasıl kabul eder Tanrım?

Ağaçlar yaşarken,

Bulutlar yaşarken,

Çocuklar yaşarken?


Çevremde, dayanacak sağlam bir şey:

Beni düşüncelerimden koruyacak bir sığınak aradım

Böyle bir şey yoktu


Kimsenin bir şey aramadığı,

Ama herkesin her şeyi bulmuş gibi davrandığı bir dönem bu


İnsanlar

Düz olanlar var

Kaoslara karışmayanlar var

Kalabalıklara girmeden

Yalnızlığıyla kazananlar var

Anlaşılması güç,

Derin insanlar var


Ateş denilse yanan, su denilse eriyen...


Ayak bileklerimde annemin bileğine bağlı ipler vardı. kâbuslardan kaçarken damdan düşmeyeyim diye


Ben yaprakları çığlığa benzeyen,

Çok fena bir ağaç olmak istiyordum


Yapmakla olup bitseydi bu iş, yapardım, olurdu, biterdi.


Çocukluk gülüşlerimden geçiyorum

Sınırlarımı ziyaret ediyorum

İçimdeki anlamsız konuşmaları dinliyorum


Artık kalbim yorgun

Ve herkese kırgınım

Bir ağaca kırgınım,

Bir çiçeğe kırgınım


Oturmuş bir koltuğa bakıyorum

Kim bilir ne karmaşa yaşanıyor

Ne fırtınalar kopuyor,

Ne planlar yapılıp,

Ne umutlar sönüyor


Bu bitmez yolculukta

Camdan bakarak

Görkemli,

Aşılmış mı bilemem

Akşamları gerginleşen dağlar görüyorum


Annem şöyle demişti:

''Evden çıkmadan, evin havasız olduğunu anlayamıyorsun. Bazı insanlar da böyledir.

Uzaklaşınca anlarsın sana ne kadar zarar verdiklerini.''


Herkes yüzümde kötülük belirtileri okuyordu. Yoktu böyle bir şey aslında. Ama onlar okuyordu. Sonunda dilekleri gerçekleşti. Alçak gönüllüydüm, beni hesaplı olmakla suçluyorlardı, sustum. İyiliği ve kötülüğü derinden duyuyordum. Beni anlamıyorlardı. Hep kırıyorlardı. Kinci oldum. Neşesizdim, öteki çocuklar gibi gibi şen ve geveze değildim. Kendimi onlardan üstün görüyordum. Ama herkes beni onlardan aşağı görmede sözbirliği etmişti, kıskanç oldum.

Bütün dünyayı sevebilirdim. Beni kimse değerlendirmedi. Ben de nefret etmeyi öğrendim. Renksiz gençliğim kendimle ve çevremle savaşmakla geçti. En güzel duygularımı, alay ederler diye, kalbimin derinliklerine gömdüm. Onlar da orada öldüler.


Sevdiğim insanlara kızabilirdim,

Eğer sevmek bana mahzun durmayı öğretmeseydi


İnsan dünyaya geldiği gün,

Bir yandan yaşayamaya, bir yandan da ölmeye başlıyor

Taş olsa dayanmaz deniyor bazı acılara


Tanrım

Adımı söyle

Adımı

Topraktan fışkıran bir su kabiliyetiyle söyle

Anla

Ve not et incirin yaralandığını,

Rüzgarın kırıldığını,

Islığın kesildiğini,

Sesin kaçışını

Anla

Ve yardım et ruhun yoksulluğuna, yüzümün utanan taraflarına


Yerle yeksan olmuşken umutlar

Başka bir yer,

Başka bir zaman,

Her şey başkalaşmışken

Tam da dibe çökmüşken


Benim yüreğim her şeye rağmen ümit ediyor

Hayat beni utandıracak,

Beni mutlu kılacak,

Beni kedere boğacak,

Benim için ölecek,

Beni korkular, acılar içinde bırakıp gidecekti

Öğrenecektim


Beni alçak,

Beni korkak,

Beni hain,

Beni kurnaz,

Beni zalim yapacaktı, öğrenecektim


Öyle çok şey öğrendim ki,

Geçmiş denen şeyin, insanın hafızasında sürekli değiştiğini,

Dış görünüşün bazen ne kadar aldatıcı olduğunu,

Ve çiçeklerin altında da yılanların gizlenebileceğini öğrendim


Her şey yolundaymış gibi çıkardım yola,

Ne mutlu bana

Yola çıktıkça öğrendim

Bir de yolda kaldıkça


Herkesin bir hikâyesi var

Ve öğrendim ki,

Hikâyelerimizin çoğu özünde birbirine benziyor

Bağlantı güçlü olabilir

Bazen sadece kısacık bir buluşma, birinin hayatını sonsuza kadar değiştirebilir



Kuş Uçar Kanat Ağlar- Şükrü Erbaş/ Bazı Yollar Yalnız Yürünür- Özgür Bacaksız/ Bir Ağustosun Son Gününe Ağıt- Raşit Ulaş

Feb 01, 202406:50
20 Yaşıma Mektup...(17)

20 Yaşıma Mektup...(17)

Sevgili 20 Yaşım,

Umarım sırlarını sağ sola anlatmıyorsun

Yeniden tanışmak mümkün mü seninle?

Deniz temiz sabah saatlerinde, aydınlık, güneş neşeli. Oysa kahırlı günlerden geçiyoruz. Cehalet, vasatlık, bayağılık salgın! Sonra durup düşünüyorum da, bundan otuz sene önce de böyle değil miydi? Fırsatım olsa 20 yaşımla söyleşmek isterdim.

Hayatı 20 yaşında sevdim çünkü. Öte yandan 20 yaşında ölmek de istedim.


Biliyor musun, yarım asır geçti aradan. Ben çok okudum. Çok şey öğrendim. Öğrendikçe, öğrenilecek daha çok şey olduğunu öğrendim. Ama yine de, yarınlar daha güzel olacakmış gibi geliyor bana.

Gel 20 yaşım, otur şu karşımdaki koltuğa. Sana bütün sevinçlerimi, bütün üzüntülerimi, bütün pişmanlıklarımı ve hayatla dolu dolu olan bütün anlarımı anlatayım.


İlk gençliğimde Ferhan Şensoy sahneden söylerdi "Rakımız var, içesim yok!" diye. Olanakların olması, buna gereğince sahip çıkmak anlamına gelmiyor.

Sanki çocukluğu ve gençliği bir hücrede geçmiş, dünya hakkında bilgisi o hücrenin penceresinden gördükleriyle sınırlı, özgürlüğüne yeni kavuşmuş bir mahkum gibiydin.

Dünyanın her noktasına ve her derdine yetişemezdin.

Ne kâğıt-kalem ne de gitarın seni koruyabilirdi. Kendini iblislerden sakınacak kadar zeki falan da değildin. Kendini kendinden koruyacak kadar bile zeki değildin. Aklını kullanmanı önleyecek hasarların ve zaafların vardı. Kısacası, dallamanın tekiydin.


Kalabalığın peşinden gittim. Bu bir hataydı.

Yorumsuz kal, diyemem. Sinsileşemezsin ve kaçak güreşemezsin. Zayıfsan, eksik bilgiyle donanmışsan, yorumlamamanın aklını göstereceğini unutma.

Bir yargıda bulunman gerekiyorsa dikkatli ve özenli ol. Yargılamak, anlayışlı olmanın düşmanı olabilir.


Kendini bulmaya çalışıyorsun. Neden yaşadığını, yani yaşamanın bir sebebi olup olmadığını sorguluyorsun. Böyle oluşundan niçin acı çektiğini merak ediyorsun. Çözmen gereken bir bilmece olduğunu ve çözemeyeceğini sanıyorsun. Sadece olmakla, yani başka türlü olmamakla yetinmek zorunda olduğunu çok sonra öğreneceksin.

Bazen benliğini başkalarına ihale etmelerin, diğerlerini en öne koymaların olacak. Yavru kedi bile senden önemli kalacak hayatta. Özgürlüğünü kısıtlayan yüklerinden bağımsızlaş, diyemem. Hangi duyguya yakınsan onu akılcı bulacaksın. Kimileri dünyaya alacaklı geldiğini sanır, sen hep borçlu hissedeceksin. Ufacık iyiliklerin diyetini ödeyemeyeceksin ne yapsan. Yeter artık aptallaşma, seni kullanmalarına izin verme, kendini de düşün diyemem. Sen vermeyi almaktan çok sevmişsindir mutlaka.

Ama mesela sınavları filan fazla dert etme diyebilirim, hepsi palavra, geçersin yani. Hastalık kuruntularını da boş ver. Kalp hastası filan değilsin. Çarpıntıların kahve, sigara, uykusuzluk, biraz huysuzluk, biraz ucuz şarap yüzünden. İnsan o yaşlarda dramatize etmeye bayılır. Her şey dünyanın sonudur. Ya da tam tersi. Her şey dünyanın başlangıcı...

Yine kızdın, biliyorum. Kızma.

Mesele 20 yaşında olmak değil. Mesele 20'li yaşlara gelirken yaşadıklarımızın sonraki bizi belirliyor olması.

En büyük yarışın kendinle. Kendi içindeki güzeli, en kalıcı olanı keşfetmek için çabalıyorsun. Biraz zaman alacak ama göreceksin, bulacaksın aradığın sırrı.

Kusursuz bir denge olmayacak belki. Bazen yalpalayarak, uçurumun kenarında yürüdüğünü hissedeceksin. Yine de ayakta kalacaksın.

Bir gün gelecek, sahip olduğun her şeyi son küçük maceran için feda edebilecek hale geleceksin. Parayla satın alamayacaksın.


Şimdi sıkı dur:

En sevdiklerinden kaybettiklerin olacak. Tutunduğun en büyük dal kırılacak.

Onunla sen de kırılacaksın, hem de pek yakında. Sorarlarsa "biliyordum zaten'' diyeceksin.

"Hazırdım" diyeceksin. Çok bir halt biliyormuş gibi... Geçer sanacaksın.

Kibirlisin ya, geçmeyecek. Acılarımız geçmez, çocuk. Onların bizde bıraktıklarıyla yaşamayı

öğreniriz sadece. Sen de öğreneceksin.


Bu bence bir gencin bilmesi gereken en önemli şey Sevgili 20 yaşım,

Gençlik,

Yaşamamışlık,

Tecrübesizlik,

Ve cesaret...


Feb 01, 202405:37
Hiçbir şeyin olmadığını söyledin diye, gerçekten iyi olacağın anlamına gelmez ki...

Hiçbir şeyin olmadığını söyledin diye, gerçekten iyi olacağın anlamına gelmez ki...

Sabahın körü

Çok sevdiğin bir yerden,

Hiç istemediğin bir yere gitmenin gömleği üzerinde

Ne sen anlıyorsun gittiğin yeri,

Ne gittiğin yer anlıyor seni


Dünya zaten hep böyle bir yerdi

İlk defa bir şeyi başka seviyorsun

İlk defa bir yere başka yürüyorsun


Adım bir yokuşa verilmişti

İnip inip çıkıyordum

Gürültüden uyuyamadığım gecelerde,

Dışarıda hiç ses yoktu


Birçok insanın kafasını karıştırıyorum

Çünkü hüzünlü bir ruhum,

Ve mutlu bir kişiliğim var

Korkunç derecede güvensiz hissetmekten,

İnanılmaz derecede kendime güvenmeye geçebilirim

Çok seviyorum

Ama zaman zaman kalpsiz hissediyorum

Dışa dönük biriyim ama yalnız olmayı tercih ediyorum

Aynı anda hem iyileşiyorum

Hem acı çekiyorum

Acıyı kaldıramadığımda, iyiymiş gibi davranıyorum


İstemeden alınan çiçekleri seviyorum

Planlamak zorunda olmadığım randevuları,

Güvenceyi,

Uzun mesajları seviyorum

İlgi göstergelerini ve küçük sürprizleri seviyorum

Ve sevmiyormuş gibi davranmaktan yoruldum

Ama böyle yapmazsam, hayatta kalamazmışım gibi geliyor

Hiçbir şeyin olmadığını söyledin diye, gerçekten iyi olacağın anlamına gelmez ki


Değişim sancılı...

Ama hiçbir şey, ait olmadığın bir yere sıkışıp kalmaktan daha sancılı değil

Ama bazı hayaller, bazı planlara bol gelir


Elimden başka hayaller, ve ek işler de geldi

Rüzgarda hayli üflediğim dilekler

Ama ben her sevincin içinden, hep kaygıyla geçmekle cezalandırılmışım


Kaç yıl yaşadığımı net olarak bilmiyorum

Kaç kişiye seslendiğimi, kime döndüğümü

Nasıl olduğumu bilmiyorum, niye olduğumu

Hangi sıraya girdiğimi,

Ne beklediğimi

Kimden yanayım, kim içinim,

"Kime ne"yim bilmiyorum

İşin kötüsü ne yalan söyleyeyim

Merak bile etmiyorum bunları


Ben değişmedim

Duyduklarımın,

Gördüklerimin arasındaki dengesizliği fark ettim


Ben genel olarak uzatma taraftarı hiç olmadım

Benimle olan yürür,

Ortaksa paylaşır,

Dinlerse duyar,

Duyarsa anlar,

Anlamaya çalışmıyorsa, zaten anlamaz

Yola çıkmamışsak, zaten yürümek anlamsızdır


Eğer başka bir yerde daha iyisini bulabileceğini düşünüyorsan, serbestsin

Hiç kimseyi beni seçmeye zorlayamam

Sana engel olmam

Hayat kalmak istediğinden emin olmayan birine tutunmak için çok kısa

Ben özgürlüğe inanıyorum

Eğer kalacaksan, kalbini dinlediğin için olsun

Benim seni istediğim için değil


Bir şeyler kopuyor benden

Bir yerler yırtılıyor içimde

Hiçliğe meyil veriyor her şey

Yeni yeni çözüyorum ezberi bozulan saatleri...


Her şeyin birbirine karışması var ya şimdi

Gökyüzünün yağmurla yeryüzüne kavuşması

Bulutun tutup, toprağı kucaklaması

Geçmişin şimdiye,

Şimdinin yarına ermesi


Şimdi seninle aynı uzağa baksak ikimiz

Sessizliği iki kere erteleyemeyiz


Sahi, dedim ta içime,

Kimseyi incitip soldurmayan,

Ömrünü sonsuz umutlarla yürüyüp,

Saçlarından yıldızlar savurarak dolaşan birileri,

Hâlâ yaşıyor mu bu gezegende?


İnsan kendisinden ümidi kestiğinde, bir aşk icat ederdi yaşayabilmek için


Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede

Ama görmüyorsun

Gece olmuş

İnsan neyi görebilir ki?


Senin hiçbir zaman okumayacağın bu şiirde anlatılmak istenen,

Unutmak uzun sürsün

İnsan kimseye sırt çevirmesin

Anlaşılmak için çırpınmadığı o yeri bulsun



Kendinin Ağacı- Seyyidhan Kömürcü/ Sadece Şiir Sayı 1 Ekim-Aralık 2019, Haziran-Eylül 2022, Temmuz-Eylül 2023

Feb 01, 202404:58
Mesnevi, Divan-ı Kebir (901)-Mevlana/Nesib

Mesnevi, Divan-ı Kebir (901)-Mevlana/Nesib

Eğer şu cihan, tamamıyla yok olsa, ne gam!

Sen gözden uzak düşünce,

Göz de senin arkana takıldı gitti.

Can, gözsüz kaldı da kanlar saçmaya başladı.


Bana inciler yağdırasın diye, toprak kesildim sana

Başımı kaşıyasın diye, kıl gibi inceldim sana karşı

Elimi tutasın diye, varlığımdan el yudum...

Gönlüme gelesin diye, hayale döndüm


Gönül doğusundan ay gibi doğup baş gösteresin diye, gece-gündüz aşıklığa düştüm,

Aşkla yakalar yırttım.

Güzellik ilkbaharın beni de bahara döndürür dedim de, bahar bulutları gibi gözyaşları döktüm


Balık olmadıktan sonra, eline deniz geçmiş neye yarar?

Elimde taş yok

Kimseyle savaşım yok benim

Kimseyle kavga etmiyorum

Şu dünya can gibiyse,

Biz canın da, canına can olmuşuz

Şu gökyüzü başsa, onun aydın iki gözüyüz biz


Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet

Seninle Cehennem ödüldür bana


Nereye gizlendimse aşikâr oldum,

Hedefte gördüler sensiz iki gün

Dertler avcı oldu, ben şikâr oldum

İnsafsız vurdular sensiz iki gün


Armağan ettiğin kutsal mendile,

Akarken içimi dağlayan çile,

Manavgat denilen çağlayan bile,

Benim gözyaşımdan durgun sayılır!


Alemde gam kişiye demâdem gelir gider

Her kişiye belâ yükünü çektirir felek

Kimdir ki bu cihâna müsellem gelir gider?


(Etrafı, dünyayı ve hayatı doğru okumaktır bütün mesele. Dünya hayatı bir uykudan ve hayâlden ibarettir.

Tut ki, hayâlinde sultan oldun, tut ki hayâlinde dilenci oldun. Uyandığın zaman ikisi de geçici olacağına göre ele geçmiş olan her şey sonsuz ve hakiki hayata başladığın zaman rüya hükmüne gireceğine göre ne diye gam çekersin?)


Nergis meğer ki bildi vefâsız-durur cihân

Bâğın yolunda gözleri pür-nem gelir gider


Göz yum cihândan, aç gözünü kendi hâline

Sen göz yumup açınca bu 'âlem gelir gider


(İçinde bulunduğumuz dünya hayatında safa geç gelir tez gider.

Hâlbuki elem sıkça uğrar, biraz da zor gider. Dünya hayatının tabiatı o, çünkü ta işin başında)


Feb 01, 202402:28
Yaşamak Sakinlik İster (Kendini Kendinden Kurtar)- Özgür Bacaksız

Yaşamak Sakinlik İster (Kendini Kendinden Kurtar)- Özgür Bacaksız

Başkalarını kurtarma peşindesin hep. Başkalarının yürüdüğü yollar meşgul ediyor aklını. Başkalarının düşüncelerinde gölge karakterleri oynuyorsun sürekli...Kendi güneşini kapatarak, başkalarının bahçelerinde çiçek olma derdine düşüyorsun. Bütün bunları yaparken, kendine hiç uğramıyorsun bile. Onunla savaş, bununla mücadele et derken sonunda hayatından oluyorsun yine.

Bir yılgınlık halinde, pes etmenin o sahte dinginliğine teslim olmak üzeresin. İnanmaktan, ve yanılmaktan, hak etmediğin halde kırılmaktan, elinden geleni yapsan da, ellerinin boş kalmasından yorulmuş, içinde karanlığın daha da yayılıp, seni kuşatmasına izin vermektesin.

Bu ilk değildi.

Sen işler zora girdiğinde,

Yanında kimseyi göremediğinde,

Evlerin ışıkları ışıl ışılken,

Herkes yerinde mutlu, birbiriyle huzurluyken,

Işığı oldukların seni karanlığa hapsettiğinde,

Her şey bitti dediğinde,

Ve bunu kimseler işitmediğinde bile yürümeye devam ettin.

Düştün

Kendini kandırdın

Yanıldın

İnancını sakladın

Aldatıldın

Ama asla aldatmadın

Her şeyden ve herkesten umudunu kestin

Ama kendinden kesmedin

Değişmedin

Çirkinleşmedin

Herkesleşmedin


Her şeyi gördün

Her şeyi yaptın

Hayatta kaldın

Olay bu değil mi?

Hayatta kalmak.


-Olay sonsuza kadar hayatta kalmak değil. Acıyor.


En güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen, güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre, sırtını dayadığın nesne birdenbire giderse, sen de o yöne doğru devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle alakası yok.


Biliyorum, korkuyorsun...Kafanın içindeki sesleri susturmak istiyor, beceremiyorsun.

Kendin olmak ağır geldiği için, başka biri gibi davranıyorsun.

Kendini sürekli ağladığın için güçsüz, başına kötü şeyler geldiği için şanssız hissediyosun.

Aynada kendini görünce, kendi gözlerinden kaçıyorsun.


Kaçarsan, o şeyi kendine düğümlersin. En umulmadık yerlerdeki anlarda, yüzleşmek zorunda kalırsın.

Şikayet edersen, o şeye büyüteç tutarsın. Daha fazla ve daha büyük oranda yaşarsın.

İzin verirsen, o şeyi serbest bırakırsın. Ya hayatından çekilir, ya çözümlenir.

Neye direnç gösterirsen, onu hayatında başrole oturtursun.

Neyi akışına bırakırsan, onu hayatından sorunsuzca gönderirsin.

İşte bu yüzden,

Sessiz ve sakin bir izleyici olmayı öğrenmek gerek


Jan 25, 202404:07
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var- Ataol Behramoğlu/ Benden Sonra Mutluluk, Yalan Yollar, Seçme Yollar- Özdemir Asaf/ Çile- Necip Fazıl Kısakürek

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var- Ataol Behramoğlu/ Benden Sonra Mutluluk, Yalan Yollar, Seçme Yollar- Özdemir Asaf/ Çile- Necip Fazıl Kısakürek

Başım

Artık onu taşımak çok zor

Başım,

Günden güne kayıtsız bana

Dalında bir yaprak gibi dönüyor,

Acı rüzgarların çektiği yana...


Çocukluğum

Çocukluğum bu kadar bir şey aslında

Biraz sevinç,

Biraz keder

Biraz yalnızlık

Ve büyü

Çocukluğum bu kadar bir şey aslında

Biraz güneş, biraz gökyüzü


Gide gide

Geldim hep kendime

Bendim hep ben

Kendimi kovalayan

Ve kaçan


Beni bundan böyle

Beklese beklese

Hüzün bekler,

Çağırsa çağırsa,

Hüzün


Neden mi?

Neden olacak..

O kadar gezilip görüldü ki...

Hep ben bir şeyden,

Bir yer'den

Bir kimse'den uzaktaydım

Ve kendimden


Yollar kıvrıla kıvrıla gitmemeye başladı artık

Bırakmak daha kolay bir yeri,


Ama daha çabuk kesişmeye başladı artık

Karşılaştırmadan kestirme gidiyor, dönüyor yollar


Bir su başındaki,

Bir dağ yolundaki ışık, artık kedilerin yansıtan gözleriyle bakıyorlar


Kazalar da olmasa kaçamaklı,

Hızlı ve aşık,

Belki de insanlar yollarda hiç karşılaşmayacaklar


Bundan böyle insanlar,

Yollarına döşendikçe bu kısalık,

Sanırım ölümde bile birbirleriyle buluşamayacaklar


Bir bölünmez ki insan,

Onu zaman bölüyor

İnsan her an dirilip,

Her saniye ölüyor...


Adının üstüne

Anılar koyma

Sen mezar değilsin

Anılar,

Adının ardından gelsin

Sen duvar değilsin


Jan 25, 202402:10
Dünya Lekesi- Seyyidhan Kömürcü

Dünya Lekesi- Seyyidhan Kömürcü

Kalbi kırık bir ok nereyi vurabilirse, orası oluyorum bazen

Sakardır kalbim

Öyle ki,

Hayatı sevme tehlikesi geçiriyorum bazen


Yarım dalgın

Ve kusurlu geldim ben buraya


Hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda

Dedim kırk sesle

Nereye gitsem,

Ben dik,

Gölgem kamburdu bu dünyada


Ben biraz yavaş

Günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri

Ben biraz en üzgün

Yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi


Beni sanki sızılı bir kitabın tam ortasında unutmuşlar


Doğru hatırlar ama yanlış unutur insan

Yanlış unutmuşsun


Hiçbir şey unuttuğun gibi değil diyorum sana


Düşerken biçim almış bir gövdeydim

Beni ancak düşerken sevebilirlerdi


Ne zaman her şeyi ölse birinin,

Kendini ölümlerde yaşar, kalır o


Ne zaman bir kendisi ölse birinin,

Ölümlerde kendini yaşar, kalır o.


Durup dünya diyorum

Bazen dönmüyor da

Düşüyormuş gibi geliyor bana...


Bir kere düştüğü yeri, sonra da hep arıyor insan

Düştüğü yere de, hep sonra gidip bakmak istiyor insan


Çünkü yapraklar sevgilim

Düştükten çok sonra inanırlarmış- Artık ağaçta olmadıklarına

Çünkü yaprağın daldaki boşluğu,

Yine o yaprağın kendisi kadar...


Biliyorsunuz

Bazı fotoğraflarda canı sıkılan bir ağaç gibi bakıyorum dünyaya

Umduğum felaket bu değildi diyorum


Çok baktım ama seyretmedim sonra hiçbir şeyi


Dedim

Belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya...


Diyarbakırda resim öğretmenliği yaparak hayatını kazanıyor

Kendisini başarılı bir şair hatta yeni kuşağın en başarılı şairi sayılabileceğini söylüyorlar


Jan 25, 202402:14
''Yananın yandı­ğıyla kaldığı da yalan mıdır?''

''Yananın yandı­ğıyla kaldığı da yalan mıdır?''

Gittikçe sana benziyorum baba

Kimseleri beğenmez oldum

Aynaya pek bakamıyorum


Ama sevdiğim şeylerden söz ettikleri zaman,

Suratımı senin gibi buruşturduğumu hissediyorum

Belki de senden çok şiddetli bir biçimde içerliyorum herkese


İstiyorum ki, artık herkes öğrensin hiçbir şeyi beğenmediğimi


Tenha tenha peşindeyim hayatın

Hava puslu

Soğuk

Kış gelmek üzere

Oysaki kalp kışa girmeye hazır değil


Ne zaman yok yere üzsem,

Hiç zaman yitirmeden,

Göğüs kafesimden yükselen Kanat sesleri arasında

Özür diliyorum senden


Kendimi senden kalan boşluğa bırakmadan önce,

Şöyle bir bakıyorum dünyaya


Biraz cesaretim olsaydı,

Ya da en küçük bir umudum

Her şeyi bırakır ona koşardım


Bunu yazıyorum çünkü,

Sizin benim yaptığım hatayı yapmanızı istemiyorum

Aşka dair en ufak bir umudunuz varsa,

Hiç bir şeye aldırmayın

Ve sevdiğinizin peşini bırakmayın


Unutmayın

Aşk insanın karşısına bir kere çıkıyor


Kalbinden silinmeden önce tenim

Beni gökyüzüne bağla

Çünkü bir uçtan bir uca

Sendin kanatlarım benim


Düşündüm anlatmanın güçlüğünü

Milyon kere milyon yıldıza bakmanın, insanın içine çaktığı hiçlik duygusunu...


Yaptığın şeyin beni senden koparacağını biliyordun

Ve beni riske attın

Her şeyi affetsem,

Beni kaybetmeyi göze alışını affedemem


Bir kent ölüyorsa

Sokaklarında öpüşen aşıklar giderek azalıyor diyedir


Bahçelerine konan kuşlar yoksa,

Çökmüştür bir kent

Ve bir kadın hiç var olmamıştır kanatları yoksa...



Korkuyu Beklerken VI- Oğuz Atay/ Siyah Beyaz Tabletler- ⁠⁠Nurullah Genç/Yüzünden Yollar Çıkardım- Akgün Akova




Jan 25, 202402:45
Tutunamayanlar (XVIII)- Oğuz Atay

Tutunamayanlar (XVIII)- Oğuz Atay

Eğer olay yerini terk edersen, ilk şüpheli sen olursun. Ben öyle yaptım. Olay yerini ilk ben terk ettim. Evimi, arkadaşlarımı, eşyalarımı, yaşatılan tüm pisliği arkamda bırakmak istedim.

Sonra ne oldu biliyor musunuz? Tüm o insanlar asıl katil hala olay yerinde olduğu için beni kaçak ilan ettiler.

Ben ruh devrini yaşarken, bütün Dünya varlığımı da terk etmek zorunda kalmıştım. Sıfırdan başlamak diye buna denirdi.

Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor. Bu incelikler yüzünden ölüyorum zaten.

Öğrenmenin yaşı yok derler ya, keşke olsa. Keşke daha çocuk yaşta her şeyi öğrensek de, öyle yaşasak bu dünyada. O zaman bu kadar hata olmazdı. Sırf bir şeyleri öğreneceğiz diye, birbirimizin canını yakmazdık. Bu kadar acı, bu kadar dehşet şart mıydı?

İşte albayım. Aklımın içini örümcek ağları sardı. Belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.

Kaybediyordum. Düzensizlik ve duruma hakim olamamak yüzünden kaybediyordum.

En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir.

Her söylenileni ciddiye almak yok mu,

Şu sözünün eri olmak yok mu, bitirdi, yıktı beni.

Tanrım, diye düşündüm ilk defa. İlk defa, Tanrım dedim; bıraksınlar beni artık...

Yıldızlar düşerken bir gece, Tanrıya yalvardım gizlice ''Tanrım! İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor. Yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.”


O kadar çok hata yaptım ki bu hayatta,

O kadar çok yanlış yollara girdim,

Ve o kadar yanlış kararlar verdim ki,

Şimdi hepsini düşününce, belki de kusurlu olan ben değildim

Bu dünyada her şey birbiriyle ahenk içinde derler ya,

Belli ki, ben bulamadım yerimi

Bu yüzden o kadar çok öfkelendim


Yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye . Yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabi cahil insanlar. Ötekilerle artık görüşmüyorum. Darıldım onlara. Onlar bu dargınlığımın farkında değil tabi. Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte.

Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım.

Eski yaralar, albaylarım, üç yüz üçten kalma. Bana vurdular albaylarım, bana vuruluyordu. Merak etme oğlum sen düzelirsin, öyle deniliyordu. Yarım kalmış generallerim; sen elbet bir yolunu bulursun diyorlardı.

Arkadaşlarım, gerçekten arkadaşım mıydı? Değildi galiba. Ben onları başkalarına anlatırken ''arkadaşım'' diye söz ediyordum. (Onların beni başkalarına anlattığını hiç sanmıyordum.)

Sonunda , bana olanlar olduktan sonra, aralarında konuşacaklar. Yıllar önce biz bu durumu anlamıştık, diyecekler. Kitap okumasından belliydi, misafirlerin yanına çıkmamasından anlamıştık.

Sevgili Bilge,

Yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım...Bütün meselelerden kaçtığım gibi, uzaklaşmasaydım senden de.

Yatağın içinde büzülmüş bu satırları yazarken, nasıl kahramanca bir dayanma gösterdiğimi fark etmiyorlar. Kimse, karşısındakinin parçalanışını görmek istemiyor.

Sevgili Bilge,

Hayatım, hayatımın romanıdır.


Jan 25, 202404:53
Çalıkuşu (Ne yazık ki insan ancak kaybettiği yahut kaybetmek üzere olduğu şeyleri böyle birdenbire sevmeye başlıyor.)

Çalıkuşu (Ne yazık ki insan ancak kaybettiği yahut kaybetmek üzere olduğu şeyleri böyle birdenbire sevmeye başlıyor.)

Bir zaman pek sefil olmuşum. İlk senelerde bir çöl çocuğu gibi büyümüşüm. Beni bohça gibi sırtına bağlarlar, kızgın güneşin altında dolaştırırlar, hurma ağaçlarının tepesine çıkartırlarmış.

İstanbul'un hali başkadır. Orada kimse, kimsenin farkında değildir. Ayaklara dolanmamak şartıyla bir duvar kenarına upuzun yatarak ölmeye kalksanız kimse, ''Ne yapıyorsunuz'' diye sormaz.

Bilsen senin gibi ben de ne kadar çok değiştim. Hiç o eski hafif çocuk değilim. Artık insanların ve eşyanın kaplama yaldızı beni aldatmıyor.

Sahici bir kuşa dönüşüp, bu dalların üstünden gökyüzüne kanatlanmayı, yukarıdaki ay ellerinde kaybolup giderek bu dünyadaki insanların yüzlerini artık görmemeyi ne kadar istiyordum.

Ne yaşadım ben? Ve yaşamaktayım. Evet, sonunda bir döngüyü kırdım. Fakat başka döngülerin eşiğindeyim şimdi. Onlara, diğerlerine ne anlatabilirim gerçekten? Belki yarımlığımı, eksikliğimi anlatabilirim. Karanlığımı ve Gölge benliklerimi anlatırım belki. Belki tüm varlığımla içinde olduğum, hissettiğim rüyalarımı anlatırım. Kendime, hayata yabancılığımı da anlatsam, fazla mı olur?


Çirkin bir kalbin içine uyanık bir ruh koymak niçin? Beğenilmediğini, her yerde, her şeyde ihmal edildiğini daha çabuk fark etsin diye mi?

Çirkinin ağzındaki güzel söz, acizin ağzındaki haklı söz kadar faydasız bir şeydi.

Kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı?

Her şey yalan burda Kamran

Her şey yapmacık

Ne diyordu şair:

İnsan, insanı ya tamamlayamadı

Ya tam anlayamadı

Böyle bir çağın insanı olmak imtihan olarak hepimize yeter


Onlara yalan söylemiştim.

Bu hafif baygınlığın sebebi başkaydı, Çalıkuşu, o gün, ömründe ilk defa aç kalmıştı.


İnsanlar vardır ki, menfaatleri müşterek olduğu için birbirlerini severler.

Öyleleri vardır ki, mesela hayatları bir arada geçtiği için, yahut fikirleri, hisleri birbirine uyduğu için sevişirler.

Fakat öyleleri de vardır ki, hayatları, fikirleri, hisleri tamamiyle yabancıdır.

Fakat buna rağmen, yine birbirlerine karşı bir ruh incizabı duyarlar.

Bence sevginin asıl makbul nevi budur.


Ama ne yazık ki insan,

Ancak kaybettiği,

Yahut kaybetmek üzere olduğu şeyleri böyle birdenbire sevmeye başlıyor...


Jan 25, 202403:37
''Bir kere sınırı aşanın artık sınırı yoktur.''

''Bir kere sınırı aşanın artık sınırı yoktur.''

Şimdi düşünüyorum da,

Çocukluğunda senin için dünya serbesttir

Geniştir

Her yöne koşarsın

Kimse sana şu yöne git demez

Ama büyüdükçe sana yol,

Yön gösterirler


İmkansız derler sana

Tek başına yapamazsın derler


Yaptım


Nasıl yaptım?


Daha acımasızdım

Hepsinden daha amansızdım

Hepsinden daha inançlıydım

İnatçıydım

Kafama koyduğumu yapardım


Her şeyim durmak istedi

İnan bana,

Ama devam ettim,

Çünkü bilmeyi hak ediyordum

Kendimden vazgeçmemenin nasıl bir his olduğunu


Kendini yenmek kadar kutsal bir savaş...

Kendi sınırlarını aşmak kadar büyük bir zafer yoktur


Umut

İnsanın vazgeçemediği illüzyon.

Aynı anda en büyük güç

Ve en büyük zayıflık kaynağınız


Hep karamsar olmak istemiyorum

Bazen de umut nasıl kazanılır, onu anlamak lazım


İlk ve en önemli kural:

Güçlü olmak için özgüven, bilgi ve sağlık gerekir, unutma.


İkinci kural:

Kendi hayatının kontrolünü eline almanın en hızlı yolu, başkalarını kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmektir


Üçüncü kural:

Hayatta sana gelen her şey bir bedel karşılığında gelir

İstersen önce bedeli öde ve sonra keyfini çıkart. İstersen de, tedirgin bir şekilde keyfini çıkart ve hep hesabın ne kadar geleceğini merak et


Ve son kural:

Eğer bir şey kazanırsan, bir şey kaybedersin

Hayatta kazandığın her şey,

Kaybettiğin şeyler sayesindedir

Bahara sahip olmak için,

Kışa ihtiyacın var

Aydınlığa ulaşabilmek için,

Karanlığa ihtiyacın var

Yaşam için de ölüm olmalı


Ama herkes uçacak diye bir şey yok. Bazıları kozasında ölür.


İnsan ömrü pergele benzer. İlk ayak sabittir ama ikinci ayak havadadır. Sabit ayak asla kalkmaz. İşte bu cümleler, senin o sabit ayağının yerini değiştirmeni sağlamak için var


Görülecek hesaplar,

Gidilecek yollar,

Gezilecek şehirler,

Batıracak güneşler,

Ve sevecek insanların var.

Senin daha uzun kış gecelerin, çiçekli bahar günlerin var. Senin bu hayattan alacağın var.


Bir tavsiye daha,

Seni almak değil, seni satmak pahalı olmalı.


En büyük rakibin de aslında sen olmalısın. Birincilik yalnızca başkalarını geçmek olmamalı, her seferinde kendini biraz daha aşmalısın.

Mutsuzluk dış değil, iç koşullarla üretilir.

Kimisi inandığına mutlu olur, kimisi mutlu olduğuna inanır.

İkisi de kendine inanmaz oysaki…

Hayat, daire çizip kendine gelmendir. kendinden yola çıkarsın ve vardığın yine sensindir…


Jan 11, 202404:13
Ulan- Nursen Yıldırım

Ulan- Nursen Yıldırım

Aldığımız son habere göre

Herkes fazla yalnız


Size inanmakta zorlanıyorum

Çünkü herkes gelecekten,

Sevgiden,

Mutluluktan bahsetmeye bayılıyor


Hayaller kurarken ölüme dair,

Erdeme dairr,

Anlıyoruz:

Terk edildik,

Diğerlerini kurtarırken telaşla,

O tufanda-biz- geride bırakılanlar,

Anlıyoruz

Deliriyoruz

Çıldırıyoruz


Kendi etrafında dönen her şey çıldırır

İnsan gibi, dünya gibi, kalp gibi, girdap gibi, ruh gibi


Madem gidiyorsun,

Öyle bir bakarak terket ki beni,

Aklım kanasın,

Bari delirdiğime değsin


Bıktım, anlatamadığım için susmaktan

Tam her şeyi dökmeye karar verip, vazgeçmekten

Değiştirmekten konuyu...sevmediğim bir şarkıyı değiştirir gibi

Kimseye bahsedemeyip, içimden atamadıklarımdan


Unutabilmek için yalvarmaktan bıktım


Ben bu hayatta, en çok umudumu yitirmeyi bekledim

Umut, son nefesimizi verene dek, içimizde barındırmaya mahkum olduğumuz tek

Ve en kusursuz duygu


"Umut, yarın değilse bile elbet bir gündür."

Ben tüm hayatım boyunca, şu cümlenin mahkumiyetinden kurtulmayı bekledim


Hayatımın birçok dönemini,

Karanlık bir sokakta,

Peşimdeki kuduz bir sürüden kaçar hissinde yaşadım

Beni yaptıklarım ya da yapmadıklarım için yargılayamazsınız


Disiplinden hep uzak durdum

Beni kontrol etmeye çalışan herkesten nefret ettim

Asla beni, onların istedikleri yerlerde tutmalarına izin vermedim

Hayallerimin yıkılışını en somut şekilde gördüm


Hayallerim tonluk binalara patlayıcı yerleştirilmiş gibi,

Saniyeler içinde, büyük bir gürültüyle yıkıldı gözlerimin önünde


Ben, benim olan bir bardağı kırmak istiyorsam, kırarım

Lütfen adımlarınızı, bardağımın ayağınızı kesmeyeceği şekilde atınız

Çünkü bana asla o bardağı kırdığım için hesap soramayacaksınız


Tanrım!

Beni insan yapan şeyi kaybettim

Hissedilebilecek her şeyi en dibine kadar hissedip, tükettim……


Bendeki sürekli boşluktan düşüyormuşum hissi,

Devamlı koşuyor,

Ama bir yere varamıyormuşum gibi


İnsan acısını seçemezdi

İnsan adını bile seçemiyordu zaten

Böyle zamanlarda en sakinleştirici yöntem, dayak yemektir zaten

İçinden daha çok acıyacak bir yerlerin olsun istersin çünkü


Ben,

Fark edilmek istiyordum

Söyleyemiyordum

İçime atıyordum hep,

İçimde büyütüyordum,

Bir hastalık gibi yayılıyordu içime hüznüm

Küçüktüm...

O kadar yalnız, o kadar boşluktaydım ki, her şeye teslim olabilirdim

Her şeye sığınabilirdim

Her hataya müsaittim


Yumruğumu sıka sıka,

Dişlerimi kıra kıra ağlar,

Bitkin düşer,

Uyukalırdım


Kusursuz değildim

Kimse kusursuz değildi

Yaratılışımızda yoktu

Ama en azından birazdan kafamı yastığa koyduğumda büyük rahatsızlık duymayacağıma emindim

Bu yeterliydi


Bir yüzü var insanların,

Bana hep en çirkini denk geliyor


Artık içim acımıyor

Bunun adına alışkanlık deniyor


Yani,

Her yalan, bana çarpmadan geçmiyor

Her ihanet, bana sarılmadan uyuyamıyor

Tekrar kırılamayacak kadar paramparça olduğumdan,

Terk edişler pek dokunmuyor


Yenik başlamışız biz zaten bu oyuna


Jan 11, 202404:58
Şimdi düşünüyorum da...Bırak bilmeyi, ben aslında hiç öğrenememiştim kendimi.

Şimdi düşünüyorum da...Bırak bilmeyi, ben aslında hiç öğrenememiştim kendimi.

İstediğin sonuca ulaşacağını bilseydin, yaptığın hataları tekrarlar mıydın?

-Bir şeyleri zamanı geldiğinde anlarsın, ondan önce değil. Rüya görmediğini yaşamının bir rüya olmadığını nasıl biliyorsun?

Hiç depresyona girdin mi?

-Ben hep depresyondayım.

Depresyonda olmak nasıl bir şey?

-Bilmem. Şey hissediyorsun, daha iyinin ne olduğunu hatırlamıyorsun sanki. Daha iyi hissettireceğini düşündüğün şeyler yapıyorsun, kötüleşiyor. Yapmaktan gerçekten korktuğum şeyler, muhtemelen bana en çok faydası olacak şeyler. Ama onları yapamıyorum.

Aynı şey kaç kez kalbini kırabilir?

-Sevdiğin sürece.

Kendin, diğerlerinden daha mı çok zarar verdi sana?

-İnsanlar altın yaldızlı bir mağaraya hapsedilmiş haldedir ve kendi köleliklerini sevmeyi öğrenmişlerdir. İnsanlar acı vermek için bir arzu duyduklarından değil kendilerine kötü davranılmasından kaçınmak için sıklıkla başkalarına kötü davranır. Sorun sadece güven eksikliğidir. Kendine duyduğun güven de öyle.

Zerre içinde zerreyim, ben kendimi bilmez miyim?

Yani işin sırrı kendini bilmekte.

Değişmek istiyorsan eğer, bileceksin kendini.

Neyi terkettiğini bileceksin.

Neyi terkettiğini bileceksin ki,

Neye kavuşmak istediğini bilesin.

Şimdi düşünüyorum da...

Bırak bilmeyi,

Ben aslında hiç öğrenememiştim kendimi...

Peki ne yapacaksın? Hayatını nasıl geçireceksin ?

- Her anı yaşayacağım...


Jan 11, 202402:42
Süt ve Bal (2), Bu Beden Benim Evim (3)- Rupi Kaur

Süt ve Bal (2), Bu Beden Benim Evim (3)- Rupi Kaur

Kim kandırdı seni?

Kim inandırdı başka birinin seni tam yapacağına?


Ne zamandı bilmem

Bıraktım kendimi sevmeyi

Kalbimin beni terk etmesini diledim


Her şey olabilecekken dünyada,

Onun olabilmek istedim


Düştüğümüz kederi anlatan kitaplar yok


Artık sayamıyorum günleri

Güneş aya dönüyor

Ay güneşe

Bense bir hayalet yalnızca


Gözüme uyku girmeyen yıllarım oldu benim


Nasıl da capcanlı yaşıyor insanlar

Oysa şu depresyon

Kaskatı, buz kesti beni


Kayboluyorum

Varmak istediğim yeri aradıkça, olduğum yerin güzelliğini görmeyi hep unutuyorum


Durulabilecek miyim?

Kendimi bulabilecek miyim günün birinde?


Mutluluk yaşlandı beni beklerken

Ben yaşlandım asla bulamayacağım yerlerde mutluluğu ararken


Korkuyorum

Ya en güzel yıllarım geride kaldıysa?

Ya bundan sonra yaşadıklarım, hep anlamsız olacaksa?


Başarısız olmak düşündürmüyor beni

Sahip olduğum güçle dünyayı ateşe vermekten korkuyorum...


Ah bu ben!

Hassas kalbime rağmen

Tenime işliyorum seni...


Birbirimizin hayatında tuttuğumuz yer

Başka hiçbir şeye benzemez

Sonsuza dek sürmez hiçbir şey

Tam da bu yüzden kal yanımda


Güller açıp da, pır pır ettiğinde

Gülümsemeni ver bana


Eğer söylemen gereken bir şarkı varsa,

Şimdi söyle


Güneşin battığında, o şarkıyı söylemen için çok geç olacak

Şarkını söyle

Tam da şu anda


Sesini bağışla bana

Dağılan hayatıma bu akşamı bağışla


Ben iyileşmek istemiyorum

Artık bu kadarını ümit edemiyorum.

Göğsümde sıkışıp kalmış korkuyu atabilsem, yeter bana.


Çok açığım yaralanmaya

Sadece zamanla alışılacak şeyler yaşatma bana


Hiçbir şey güven vermiyor bana yüksek sesle kitap okuyan sesin kadar


Bana hazine lazım değil

Bence sen dünyanın bütün hazinelerinden üstünsün


Söyle

Saklı kalsın bütün zamanlar

Gün yüzüne çıkmasın ürkekliğin

Ve söylensin cümle cihan

Aldırma

Ne kadar benziyorsun bana


Sen sadece saklı tut inci taneleri

Bilmelisin ki,

Ömrüm gülüşünde saklı

Sen gülersen eğer, bütün fermanlar bana yazılır...


Jan 11, 202403:30