Skip to main content
Kerem Önder

Kerem Önder

By Kerem Önder

Kerem Önder Hocamızın bağımlılık yapan üslûbuyla, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akâid, Siyer ve Tasavvuf gibi İslam ilimlerinin özetini, bu kanalda hiç sıkılmadan ve zorlanmadan hızlı bir şekilde öğrenecek ve hayatınıza tatbik etmekle kalmayıp etrafınızdaki insanlara da kolayca aktarabileceksiniz.

"Sizden hiç bir ücret istemeyenlere tâbi olun. Onlar, hidayete erdirilmişlerdir." ayeti gereğince sohbet videolarımızı, ücret talep etmemek kaydıyla istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz. (Yasin 21)

Tebliğ niyetiyle tanıdığınız herkese kanalımızı tavsiye edin. Çünkü:

"Kim, iyi bir işe aracılık ederse, onun d
Available on
Apple Podcasts Logo
Google Podcasts Logo
Overcast Logo
Pocket Casts Logo
RadioPublic Logo
Spotify Logo
Currently playing episode

Yalpalıyor musun, sabit misin? / 20.10.2020 / Kerem Önder

Kerem ÖnderOct 20, 2020

00:00
58:60
Rüyalanmak, duş almak, sakız çiğnemek... - Oruç hakkında tüm sorular! / 14.04.2024 / Kerem Önder

Rüyalanmak, duş almak, sakız çiğnemek... - Oruç hakkında tüm sorular! / 14.04.2024 / Kerem Önder

Rüyalanmak, duş almak, sakız çiğnemek... - Oruç hakkında tüm sorular! / 14.04.2024 / Kerem Önder

Mar 28, 202428:06
Şiir - Üç İlah olur mu? - Kiliseye reddiye / Kerem Önder

Şiir - Üç İlah olur mu? - Kiliseye reddiye / Kerem Önder

Üç İlah olur mu? - Kiliseye reddiye - Şiir / Kerem Önder 18.04.2014

* Peki, üçleme inancı nasıl ortaya çıktı? * Hristiyanlık, Hz. İsa'nın Allah katına alınışının ve bu dinin Yahudilerin dünyasından çıkıp putperest dünyaya doğru yayılışının ardından farklılaşmaya başladı * Kur’an'a göre Hristiyanların baba, oğul, kutsal ruhtan oluşan üçleme. 3 İLAH OLUR MU? (KİLİSEYE) Özrün kabahatten beter, Yorulan, Allah olur mu? Artı! Eksi! Ne bu peder? Üç tane İlah olur mu? Majestesi, ekselansı! Günah silmece seansı! 'Baba', 'Oğul' neyin dansı? Üç tane İlah olur mu? Bir söz ette, dolu olsun, İdrâkime yolu olsun. Eşi yok ki, oğlu olsun; Üç tane İlah olur mu? Gece ve gün değişmezken, İnsan cine dönüşmezken, İki ortak uyuşmazken, Üç tane İlah olur mu? Yıldız donar, güneş söner, Denizler dağları siler. Yer - gök birbirine girer, Üç tane İlah olur mu? Balı yapan kelebekmiş! 'Üç' aslında 'Bir' demekmiş! Kusacağım, ne yemekmiş! Üç tane İlah olur mu? Sus! söyleme, dilin yanar! Bu sinek ateşe konar! Bozulmamış Kitap sorar: "Üç tane İlah olur mu?" "Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir." (Enbiyâ 22) Kerem Önder      18 Nisan 2014 19:12

Mar 23, 202405:07
İlahi - Sensin bize bizden yakın / Kerem Önder

İlahi - Sensin bize bizden yakın / Kerem Önder

Sensin bize bizden yakın / Kerem Önder

01.03.2018

Sensin bize bizden yakın Görünmezsin Hicab nedir Çün aybın yok gökçek yüzün Yüzündeki nikap nedir Sen Buyurdun ey padişah Yehdillahu limen yeşa Şerikin yok senin haşa Suçlu kimdir azab nedir Hani bu mülkün sultanı Teni sensin hani canı Bu göz görmek diler anı Bu melce-ü meab nedir Rahim dürür senin adın Rahmanlığın bize dedin Asilere müştuladın La taknetü hitab nedir Yunus bu göz anı görmez Görenler hod haber vermez Bu menzile akıl ermez Bu kurduğun serab nedir

Mar 22, 202402:05
Şiir - Vasiyetim; Ruhuma Kur'an okuyun! / Kerem Önder

Şiir - Vasiyetim; Ruhuma Kur'an okuyun! / Kerem Önder

RUHUMA KUR'AN OKUYUN!

25.05.2016 Üstümü sarınca bir bez, Yanıma bir hâfız koyun. Övgü, yergi fayda etmez; Ruhuma Kur'an okuyun. Bilin ki Allah'ım tektir, Şu geçende gözüm yoktur. Günahım hayrımdan çoktur, Ruhuma Kur'an okuyun. İnsandır bu; kalkar, düşer. Nohutlar belada pişer. Tek sevaba muhtaç beşer; Ruhuma Kur'an okuyun. Hem okur, hem şerh ederdim, Tefsirine gönül verdim, Dinlemeyi çok severdim, Ruhuma Kur'an okuyun. Kapı çaldı, vakit geldi! Kulca yaşamak güzeldi. Kalbim onunla düzeldi, Ruhuma Kur'an okuyun. Sanmayın ki ölmem sandım! Hep bu güne hazırlandım. İşte evime uzandım; Ruhuma Kur'an okuyun... Kerem Önder 25 Mayıs 2016 13:20

Mar 21, 202402:10
İlahi - Gelen şehri Ramazan'dır / Kerem Önder

İlahi - Gelen şehri Ramazan'dır / Kerem Önder

Gelen şehri Ramazan'dır - Beyit / Kerem Önder 14.03.2018 Hamdü sena günümüze; Eren, şehri Ramazan'dır. Recep, Şaban kapısından, Giren şehri Ramazan'dır. Merhameti yüce ile, Gözyaşımız dönsün sele. Raftaki Kur’an’ı ele, Veren şehri Ramazan'dır. Gül eden nefesimizi, Zikre veren sesimizi, Hevâ dolu nefsimizi, Kıran şehri Ramazan’dır. Lütfu sığmaz göğe-yere, Sıhhat gelir can-ü sere. Şeytanı bile zincire, Vuran şehri Ramazan'dır. On bir ayda yoktur eşi, Dertlilere deva işi, Ey günaha dalmış kişi! Çaren şehri Ramazan'dır. Mevlam, eriştir sonuna, Rahmet kıl, Kerem kuluna. Coş ey gönül, bugün sana, Yaren şehri Ramazan’dır…

Mar 19, 202402:50
Şiir - Fetö’cüler rezil oldu! / Kerem Önder

Şiir - Fetö’cüler rezil oldu! / Kerem Önder

Fetö’cüler rezil oldu! - Şiir / Kerem Önder 01.04.2014 Cebrail'e oy vermeyen, Tornacılar rezil oldu ! Şantaj - montaj; koyvermeyen, Pornocular rezil oldu ! Ne yüzsüzlük, bu ne sülük? Çakma Mesih, nûru silik. Doymuyor da, cebi delik, Çantacılar rezil oldu ! Ağaç, çimen; ne kabulsüz ! Işık istiyor ampulsüz. Müslümana tahammülsüz, Cuntacılar rezil oldu ! Üç kuruşa etek giyen, Helal yoldan faiz yiyen ! "Aç başını, câiz!" diyen, Tangocular rezil oldu ! Siyah yüzlü biri döndü, Gözlerinin feri döndü, Beddualar geri döndü, Zurnacılar rezil oldu ! Diyalogmuş, kim bu Kamber? İçki, Kur'an, haç ve peder ! Kamyona bindi Peygamber! Fitneciler rezil oldu ! Bir ihanet ağı vurdu, Burdan çok uzağı vurdu. Allah'ın tuzağı vurdu, Darbeciler rezil oldu !... Kerem Önder   1 Nisan 2014

Mar 05, 202401:48
Şiir - Mezhepsizlik mezhebinde! / Kerem Önder

Şiir - Mezhepsizlik mezhebinde! / Kerem Önder

Mezhepsizlik mezhebinde! / Kerem Önder

07.08.2014

Şu sünnetten kopan var ya, Mezhepsizlik mezhebinde! Hevâsına tapan var ya, Mezhepsizlik mezhebinde! Kafayı sokmuş çoraba, Tekerleksiz bir araba! Odun gibi sert ve kaba, Mezhepsizlik mezhebinde! Bir istismâr, suistimal, Ne ilmi var, ne bi kemal. 'Mezhep şirktir!' diyen şu mal, Mezhepsizlik mezhebinde! Bence biraz üşütmüş o, Hocasından işitmiş o, Peygamberle eşitmiş o! Mezhepsizlik mezhebinde! Dün müslüman olmadık biz, Bin yıldır İslam ceddimiz. Dimağı sulanmış keriz, Mezhepsizlik mezhebinde! Yoksa hala başı dik mi? 'Alimlere sorun' hükmü? 'Sünnet olmam!' demiş, çok mu? Mezhepsizlik mezhebinde! Şu âyeti benden duyun; "Bana uyanlara uyun" Kurda doğru koşan koyun, Mezhepsizlik mezhebinde! * "...Bana yönelenlerin yoluna uy..." (Lokman 15) Kerem Önder

Mar 04, 202401:53
İlahi - Arayı arayı bulsam izini / Kerem Önder

İlahi - Arayı arayı bulsam izini / Kerem Önder

Arayı arayı bulsam izini / Kerem Önder

24.12.2016

Arayı arayı bulsam izini, İzinin tozuna sürsem yüzümü. Hak nasip eylese görsem yüzünü, Ya Muhammed canım arzular seni. Bir mübarek sefer olsada gitsem Kabe yollarında kumlara batsam Hup cemalin bir kez düşte seyretsem Ya Muhammed canım arzular seni. Zerrece kalmadı kalbimde hile Sıtk ile girmişim ben hak yola Ebu Bekir, Ömer, Osman'da bile Ya Muhammed canım arzular seni. Ali ile Hasan Hüseyin anda, Sevgisi gönülde, muhabbeti canda. Yarın mahşer gününde, ulu divanda Ya Muhammed canım arzular seni. Arafat dağıdır bizim dağımız Anda kabul olur bizim duamız Medine'de yatar Peygamberimiz Ya Muhammed canım arzular seni Yitirdim o dostu bilmem ne yanda? Sevgisi gönülde, muhabbet canda. Yarın mahşer günü ulu divanda, Ya Muhammed canım arzular seni. Yunus senin methin eder dillerde, Sevilirsin bütün bu gönüllerde. Ağlayı ağlayı gurbet ellerde, Ya Muhammed canım arzular seni. Yunus Emre

Mar 03, 202402:53
Şiir - 15'liğin tokadı! / Çanakkale / Kerem Önder

Şiir - 15'liğin tokadı! / Çanakkale / Kerem Önder

15'liğin tokadı! / Çanakkale / Kerem Önder

19.03.2016 ÇANAKKALE - TİTREYİŞ Dün yiğitler kazandı, bugün itler harcıyor; Şu biracı gençliğin haysiyeti gırcıyor! Ah o şehid onbeşlik seni böyle görseydi, Omzunu silkeleyip yüzüne tükürseydi... "Şu gördüğüm, sen misin uğruna kan döktüğüm? Senin gibi içerdi iflâhını söktüğüm! Nedir sendeki bu hal, kafire benzemişsin? İçkiyi su bellemiş, domuz eti yemişsin! Kulaklarında küpe, boğazında gerdanlık; Kadına dönüşmüşsün, bu nasıl müslümanlık? Çanakkale yurduna baharımı verdim ben, Kurşunların altına seccademi serdim ben. Toprakla abdest alıp kuru ekmekle doydum, Gönüllü can vermeye varıp kellemi koydum. Özgürlük mevzu bahis; ne okulu, ne işi? Sağ bacağım kopmuşken duymam ağrıyan dişi. Titre ve kendine gel, benze artık Atana, Yeter, hakaret etme şu toprakta yatana..." Kerem Önder

Mar 02, 202403:29
"Kıyameti gizleyecektim!" / Kerem Önder - TrabzonKıyameti gizleyecektim!'' / Kerem Önder - Trabzon

"Kıyameti gizleyecektim!" / Kerem Önder - TrabzonKıyameti gizleyecektim!'' / Kerem Önder - Trabzon

Berat Gecesi “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” Taha 15 “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” Taha 16 “İşte Cenâb-ı Hak bundan ötürü, onun peşinden: "Hiç şüphesiz o kıyamet gelecektir" buyurmuştur. Çükü kıyamet mükâfaatlandırma ve cezalandırma zamanıdır. "Hiç şüphesiz saatin (kıyametin) bilgisi Allah katındadir" (Lokman 24) Ebu´l-Feth el-Mevsıli şöyle der: "Ayetteki bu tabir, "Ben onu neredeyse açıklayacağım" manasındadır. Bu ifadenin özü şudur. "Onun gizliliğini gidermem yakındır" Kıyametin ve ölüm vaktinin gizlenmesinin hikmeti nedir? Cevab: Çünkü Hak Teâlâ tövbelerini kabul edeceğini vadetmiştir. Kul şayet öleceği vakti bilebilseydi, bu vakit yaklaşıncaya kadar günahlarla meşgul olur, sonra tevbe eder ve günahlarının cezasından halas olup kurtulurdu. Böylece de ölümün zamanını bildirmek, günah işlemeye bir teşvik gibi olmuş olurdu ki, bu caiz değildir. Eğer kıyamet olmasaydı, itaatkâr, âsiden; iyilik yapan da kötülük yapandan ayırdedilemezdi. Bu ise caiz değildir. İşte Cenâb-ı Hak, "Yoksa Biz iman edip de güzel güzel amel edenleri, yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yahut muttakileri, sapıklar gibi mi sayacağız?" (su, 28) ayetiyle kastetiği de budur. Ebu Müslim: Bunun, "Ona yani kıyamete inanmayan, seni ondan, yani sana emretiğimiz namazdan alıkoyup menetmesin" şeklindedir. Buna göre birinci zamir "namaza", ikincisi de kıyamete raci olmuş olur. Kâfirlerin alıkoymaları, insanın dini bakımdan gevşemesinin neticesidir. Bu tıpkı, insanın, birisini görmekten ve huzuruna gelmekten nehyetmek -aksadı ile, "seni burada görmeyeyim" demesi gibidir. İşte burada da böyledir. Sanki, "Gevşek olma. Dini hususlardan sebatlı, tavizsiz ve güçlü ol" denilmek denmiştir. Ayet, akaid ilmini öğrenmenin farz olduğuna delâlet eder. Çünkü ayetteki, "Seni alıkoymasınlar" ifadesi, o Peygamberin dini hususlarda taviz vermemesine vanp dayanır. Binâenaleyh bu salâbet-i diniyye ite, eğer takliden kastedilmiş olursa, o, bu hususta bâtıl yolda olan ile, hak yolda olanı birbirinden i. rdedemez. Binâenaleyh bununla, hasmı Kendisini dini bakımdan yanıltmayıp aksine Kendisinin, batılı savunanı batılından vazgeçirebilmesi için, delilleri ortaya koymada ve şüpheleri bertaraf etmede salâbetli {güçlü ve tavizsiz) olması kastedilmiştir.” Razi Tefsir "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Ateistlerin her yerde ben ateistim diye belirtme ihtiyacı bir çığlıktır. Biri beni kurtarsın diyor! Mantıklı bir insan Allah'ın varlığına inanmalı. Eğer Allah varsa kazanacak çok şeyi var, eğer Allah yoksa kaybedecek hiç bir şeyi yok. Mantıksız olan bir insan Allaha inanmaz. Eğer Allah yoksa kazanıcak hiçbir şeyi olmaz. Ama eğer Allah varsa kaybedecek çoook şeyi var. “Cennet halkı kıyamet günü Âdem’in suretinde, otuz üç yaşında, bıyıklı, bedenleri kılsız ve karagözlü bir sima hâlinde haşr edilirler. Sonra cennette bulunan bir ağacın yanına götürülürler ve ondan elbise giyinirler, artık ne elbiseleri eskir ve ne de gençlikleri kaybolur.” (Kenzu’l-Ummal, H. No: 39383).

Mar 01, 202446:44
Şiir - Evlerimiz var bizim; Eller değmemiş evler / Kerem Önder

Şiir - Evlerimiz var bizim; Eller değmemiş evler / Kerem Önder

EVLERİMİZ VAR BİZİM / 12.02.2015 / Kerem Önder Evlerimiz var bizim, Eller değmemiş evler! Göklerde hazırlanmış, Tarif ediyor Rehber. İçinde binbir oda, Sanki sâkini devler. Döşekleri inciden, Kapıları mücevher. Ne açlık, ne tokluk var, Zevke bütün nimetler. Altından ırmak akar, Baldan, sütten nehirler. Çalışmak, yorulmak yok, Ne uyku, ne ölümler. Bütün sorgular bitmiş, Ne sınav, ne ödevler. Fatura ve hesap yok, Musluktan akan Kevser. Afetler öldü artık, Ne deprem, ne alevler. Ne hastalık yakalar, Ne de zorlu görevler. Mimarın vaadi var, Övgüler ve yeminler. Evlerimiz var bizim, Misafiri Peygamber...


Kerem Önder

Feb 28, 202401:35
İlahi - Dinmez ahım / Kerem Önder

İlahi - Dinmez ahım / Kerem Önder

Dinmez ahım / Kerem Önder

05.04.2017

Canım içre can buldum, Gayrı canan istemem, Gönülde mesken oldum, Başka mekan istemem. Ağladım olmadı, Sızladım olmadı, İnledim olmadı, Şu cihanda dinmez ahım. Yandım, yandım köz oldum, Gam-ı efgan istemem, Rahmette vuslat buldum, Başka ihsan istemem. Ağladım olmadı, Sızladım olmadı, İnledim olmadı, Şu cihanda dinmez ahım.

Feb 27, 202401:56
Şiir - Kalbi gavur tarafında! / Kerem Önder

Şiir - Kalbi gavur tarafında! / Kerem Önder

KALBİ GAVUR TARAFINDA! 01.08.2014

Yeni bir tür çıktı burda, Kalbi gavur tarafında! Namazı, orucu var da, Kalbi gavur tarafında! Küfre karşı süt ve liman, Omurgasız, kof bi saman. Adı, 'ılımlı müslüman!'; Kalbi gavur tarafında! Keyfe düşkün, helal yetmez, Malboro'dan feda etmez. Kolasına laf söyletmez, Kalbi gavur tarafında! Ilım, mılım, neyin nesi? Mahkûmiyet kâfilesi. Yahûdinin projesi, Kalbi gavur tarafında! Susuz çölün kör koyunu, Rüyâ, Peygamber oyunu! Ne bu diyalog kamyonu? Kalbi gavur tarafında! Akıl gitti, vaat doldu, Her başı bir bela buldu. Koca Mısır esir oldu; Kalbi gavur tarafında! Tıpış, tıpış yürü bana, Aslına dön, öfkem sana! Ya bu Suud kimden yana? Kalbi gavur tarafında!

Kerem Önder

Feb 26, 202401:16
İlahi - Hakk yarattı alemi, aşkına Muhammed'in... / Kerem Önder

İlahi - Hakk yarattı alemi, aşkına Muhammed'in... / Kerem Önder

Hakk yarattı alemi, aşkına Muhammed'in... 12.03.2018

Hak yarattı alemi aşkına Muhammed'in, Ay ve günü yarattı şevkine Muhammed'in. Ol dedi oldu alem, yazıldı levhi kalem, Okundu hatmi kelam şanına Muhammed'in. Hep erenler geldiler, dergaha yüz sürdüler, Tevhit zikri ettiler nuruna Muhammed'in. Veysel Karani andı, ahir yine özendi, Sekiz uçmak bezendi aşkına Muhammed'in. Feriştahlar geldiler, saf saf olup durdular, Beş vakt namaz kıldılar aşkına Muhammed'in. Havada uçan kuşlar, yeşerir dağ ve taşlar, Yemiş verir ağaçlar aşkına Muhammed'in. İmansızlar geldiler, ondan iman aldılar, Beş vakt namaz kıldılar aşkına Muhammed'in. Yunus kim ede methi, över Kuran ayeti, An ve ver salavatı aşkına Muhammed'in. Yunus Emre

Feb 25, 202402:22
İlahi - Bugün Berat günü, bugün af günü... / Kerem Önder

İlahi - Bugün Berat günü, bugün af günü... / Kerem Önder

BUGÜN BERAT GÜNÜ, BUGÜN AF GÜNÜ 19.04.2019 Tövbe ile yönel O Yaradana, Bugün Berat günü, bugün af günü. Rahmet nazarıyla bakacak sana, Bugün Berat günü, bugün af günü. Hani âsi oldun, günah işledin, Hani isyan ile haram düşledin, Hani "Namaz" dedi; "Ben kılmam" dedin; Bugün Berat günü, bugün af günü. Peygamber şefaat edecek ola, Zehirlerden kaçıp yönelsen bala, Sağlam elle tutun bu yüce dala, Bugün Berat günü, bugün af günü. Her sevaba yirmi bin hayır verir, Gönlünü veren kul böyle eğlenir, Sabaha varınca böyle sevinir, Bugün Berat günü, bugün af günü. Kusurunu bilsin sadece Mevlâ, Mahçup olup yönel yüce Allah'a. Boynunu bük sadece O ilaha; Bugün Berat günü, bugün af günü... (BU BEYİT, DOĞAÇLAMA OKUNMUŞTUR)

Feb 24, 202404:01
Şiir - Yüzü kömür kaplı biri / Soma maden faciası! / Kerem Önder

Şiir - Yüzü kömür kaplı biri / Soma maden faciası! / Kerem Önder

Şiir - Yüzü kömür kaplı biri / Soma maden faciası! / Kerem Önder

01.06.2014


* Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan (karın ağrısından), suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar." (Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164)

Feb 23, 202401:03
İlahi - Tedbirini terkeyle, takdir Hüdâ’nındır / İhramcızade ft. Kerem Önder

İlahi - Tedbirini terkeyle, takdir Hüdâ’nındır / İhramcızade ft. Kerem Önder

* İlahi Sözleri: Tedbirini terkeyle takdir Hüda'nındır Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır Devran olalı devran erbab-ı safanındır Aşıkta keder neyler? Gam halkı cihanındır Koyma kadehi elden söz Pir-i muganındır... Meyhaneyi seyrettim uşşaka mataf olmuş Teklif ü tekellüften sükkanı maaf olmuş Bir neşe gelüp meclis bi havf u hilaf olmuş Gam sohbeti yad olmaz meşrebleri saf olmuş Aşıkta keder neyler? Gam halkı cihanındır Koyma kadehi elden söz Pir-i muganındır... Ey dil sen o dildara layık mı değilsin ya? Da'va-yı mahabbete sadık mı değilsin ya? Özrü nedir Azra'nın Vamık mı değilsin ya? Bu gam ne gezer sende? Aşık mı değilsin ya? Aşıkta keder neyler? Gam halkı cihanındır Koyma kadehi elden söz Pir-i muganındır... Mahzun idi bir gün dil meyhane i ma'nade İnkara döşenmiştim efkar düşüp yade Bir pir gelüp nagah pend etti alel- ade Al destine bir bade derd ü gamı ver bade Aşıkta keder neyler? Gam halkı cihanındır Koyma kadehi elden söz Pir-i muganındır... Bir bade çek efzun kap mecliste zeber-dest ol Atma ayağın taşra meyhanede pa- best ol Alçağa akar sular Pay i huma düş mest ol Pür cuş olayım dersen Galib gibi düş mest ol Aşıkta keder neyler? Gam halkı cihanındır Koyma kadehi elden söz Pir-i muganındır... Şeyh Galib * Aşıkta keder neyler, Gam halkı cihanındır...

Feb 22, 202403:23
Neden farklı camilere gidiyoruz? - İhramcızade İsmail Hakkı Efendi Camii / 22.12.2019 / Kerem Önder

Neden farklı camilere gidiyoruz? - İhramcızade İsmail Hakkı Efendi Camii / 22.12.2019 / Kerem Önder

İhramcızade İsmail Hakkı Efendi Camii Ziyareti! / Kerem Önder * En akıllı tüccarlar! - Kıyamete kadar bu mescitlerde kimler ibadet yaparsa, bu ibadetlerin sevaplarının bir misli de bu camileri yaptıranlara gidecek! İşte en akıllı tüccarlar bunlardır. * Neden sürekli farklı camilere gidiyoruz? - Her pazar bir camiyi ziyaret ediyoruz. 250 tane cami gezmiş olduk. Ölmeden önce 1000 camiyi ziyaret edebilirsek, Allah'ın izniyle bu mescitleri kendimize şahit edeceğiz. * Kulun Allah'a ibadet ettiği her yer, Mahşer günü Allah'a şahitlik edecektir! * Allah yolunda cihad sevabı, bütün ibadetlerin sevabı Allah yolunda cihadın sevabının bir damlası kadardır! * Kur'an Mü'minlerden bahsederken onlar namazdayken her saniye Allah'ın huzurunda gibi hissederler der! * Namazda Huşu! - 3 rekat yada 4 rekat mı kılındığından emin olmayan imamın sorusuna cemaatin verdiği efsane cevap! Allah hepimize huşu içinde namaz kılmayı nasip etsin!

Feb 22, 202409:03
Musa Peygamberin Allah'la konuşması! / Kerem Önder

Musa Peygamberin Allah'la konuşması! / Kerem Önder

“Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ´dasın!” Taha 12 Onun iki ayağı, vadinin hereketiyle temasa geçsin diye, Cenâb-ı Hak ona pabuçlarını çıkarmasını emretmiştir. Bu, Hasan el-Basri, Said İbn Cübeyr ve Mücahidin görüşüdür. Bu, o toprak parçasının tazim edilmesi manasına hamledilebilir. Çünkü o, o «adiyi tazim edebilmesi ve Rabbinin kelâmını dinlerken tam bir huzur içinde olabilmesi çin, oraya yalınayak basması gerekir. Bunun delili, Allah Teâlâ´nın hemen bunun peşinden "Çünkü sen mukaddes Tuvâ vadisindesin" buyurmuştur. Tasavvuf erbabı ise, bu hususta şu izahları yapmışlardır: a) Rüyada bir pabuç görüldüğünde bu, zevce, hanım ve çocuk ile yorumlanır. Buna göre Cenâb-ı Hakk´ın, "pabuçlarını çıkar" ifadesi, onun gönlünün hanımına ve çocuğuna iltifat etmemesine, kalbinin onların işine takılıp kalmaması gerektiğine bir işarettir. Pabuçların çıkarılmasından maksad, dünyaya ve ahirete iltifatı terketmektir. Buna göre Cenâb-ı Hak, Hz. Musa (a.s)´a sanki, "Kalbinin tamamiyle merifetullaha gark olmasını, gönlünün Allah´dan başkasına iitifat etmemesini..." emretmiş olur. Mukaddes Vadî´den murat ise, Celaiullah´ın kudsiyyeti ve O´nun izzetinin taharetidir. Yani, "Sen, marifet deryasına ulaştığında, mahlûkata iltifat etme" demektir. “Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.” Taha 13 Bu, "Ben seni, hem peygamberlik, hem de sana vereceğim o kelâmım için seçtim" demektir. Bu ayet, peygamberliğin çalışma ile elde edilemeyeceğine delâlet eder. Çünkü ayetteki, "Ben seni seçtim" ifadesi, bu yüce makam ve mevkiin o bunu hakettiği için değil, sırf Allah Teâlâ´nın onu bu iş için seçtiğinden dolayı meydana geldiğine delâlet eder. Hak Teâlâ´nın "Şimdi vahyolunacak şeyi dinle "hitabında Cenâb-ı Hakk´ın sonsuz heybet ve Celâli gözükmektedir. Buna göre sanki Allah: "Yemin olsun ki sana büyük ve ağır bir iş geliyor. Öyleyse ona hazırlan, aklını ve gönlünü bütünüyle ona ver" buyurmuştur. Böylece Hz. Musa (a.s) için birinci ifadeden nihayetsiz ümid, ikincisinden de nihayetsiz korku doğmuş olur. “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” Hak Teâlânın, "Ben Allah´ım. Benden başka hiçbir ilah yok. Öyleyse Bana ibadet et" ayeti akâid ilminin (inanç ilminin), furû (fıkıh) ilminden daha önce geldiğine, (daha önemli olduğuna) delâlet eder. Çünkü tevhid, ilm-i usulden, ibadet ise ilm-i furûdandır. En Büyük Zikir Namazdır: Ayetteki Benim zikrim İçin..." ifadesi ile ilgili olarak şu izahlar yapılmıştır: a) Bu, "beni hatırlaman için... Çünkü Benim hatırlanmam, bana ibadet olunması ve namaz kılınması ile olur" demektir. b) "Beni, o namazda hatırlaman için...." demektir. Çünkü namaz çeşitli zikirleri ihtiva etmektedir. c) "Ben o namazı, kitablarda zikrettiğim ve emrettiğin için, onu kıl." d) Benim seni medh-ü sena ile zikretmem (anmam) ve senin için bir yâd-ı cemii (güzel nâm) kılmam için..." f) "Zikri Bana has kılman (yani sadece Beni zikretmen) ve Benim rızamı taleb edip kazanmak için... Öyle ki bu namazınla gösterişe kalkışmaz ve bununla başka birşeyi gaye edinmezsin." g) "Tıpkı ihlaslı kimselerin, Rab´erinin zikrini en başta gelen şey yapmaları gibi, sen de Beni zikredip hatırlayasın ve unutmayasın diye..." Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususu, "Onları ne bir ticaret, ne de bir alışveriş Allah zikretmekten alıkoymaz..." (Nûr 3) diye beyan buyurmuştur. Vakti Geçen Namazın Kazası h) "Benim zikir vakitlerinde..." demektir. Bunlar da namaz vakitleridir Çünkü Allah Teâlâ "Namaz mü´minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur" (Nisa, 103) buyurmuştur. "Zikrettiğinde (hatırladığında) namazını kıl. Yani "Bir namazı unutursan, onu hatırladığında kaza et" demektir. Katâde, Enes (r.a)´den, Hz. Peygamber(s.a.s)´in "Kim bir namazı unutursa, onu hatırladığında kılsın. Çünkü o namazın bundan başka kefareti yoktur"

Feb 12, 202452:31
ÇANAKKALE'DE SÖZ VERDİK! - BARIŞ PINARI HAREKATI / 29.10.2019 / Kerem Önder

ÇANAKKALE'DE SÖZ VERDİK! - BARIŞ PINARI HAREKATI / 29.10.2019 / Kerem Önder

ÇANAKKALE'DE SÖZ VERDİK! Barış Pınarı Harekatı'nda görünmeyen kahramanlar!

Feb 09, 202403:36
KIYAMETE HAZIR OLUN! - Büyük kıyamet alametleri! / 01.06.2023 / Kerem Önder

KIYAMETE HAZIR OLUN! - Büyük kıyamet alametleri! / 01.06.2023 / Kerem Önder

Sizce kıyamet yaklaştı mı? "Pek çok kıyamet alameti gerçekleşti, o yüzden her an kopma ihtimali var!

Hadislerde ahir zamandan bahsediliyor. Eski dönemlerde de günahların yaygın olduğu toplumlar vardı. Belki ilerde çok daha kötü olacak. yaşadığımız döneme ahir zaman diyebilir miyiz? Bundan emin olabilmek mümkün mü?


Hadiste ümmetimin ömrü 1500ü çok geçmez diyor ve bizde hicri 1444 yılındayız. Bu hadise göre kıyamet

Kıyamete yakın dabbe yani dabbetül arz ve yecüc ve mecücün çıkışını biliyoruz. Korkmalı mıyız?

Sizin en çok dehşete kapıldığınız alamet hangisi?

Bu alametlerde bizim ne yapmamız lazım? Nasıl hazır olabiliriz? Nasıl tavır almalıyız?

Ahir zamanda müslümanların en çok nelere dikkat etmesi gerekir?

Günümüzde bariz bi şekilde gördüğünüz kıyamet alametleri nelerdir?

Gerçekleşen ve gerçekleşmeyen en büyük kıyamet alametleri nelerdir?

Müslümanları zor günler mi bekliyor yoksa müjdeli günler mi?


Feb 08, 202421:30
Selefilik hakkında en zor sorular! / 24.02.2022 / Kerem Önder

Selefilik hakkında en zor sorular! / 24.02.2022 / Kerem Önder

Selefilik hakkında en zor sorular! / Kerem Önder

Selefilik Nedir? Vehhabilik ile aynı şey midir? Günümüz Selefileri ile Selef-i Salihin'in yaptıkları

Günümüz Selefilerinin itikadına göre çoğumuz kafirse dünyada ne kadar müslüman var?

Büyük günah işleyenlere "Kâfir" dediklerini söylediniz. Fakat bazı Selefiler böyle bir şey iddia etm

Selefilerin bir kısmı Daeş'i kabul ederken bir kısmı kabul etmiyor. Buna bir cevabınız var mı?

Can güvenliğiniz sebebiyle bir korkunuz var mı?

Selefilerin "Ümmetim dalalet üzerine birleşmez. O halde cemaatin (ümmetin çoğunluğunu teşkil eden Eh

Alimler dediğiniz kişiler kimler?

"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir." Bu ayeti delil göstererek oy ku

Yönetici olma konusunda Selefilerin günümüzdeki uygulamaları hakkında ne dersiniz?

Bu konuyla alakalı Peygamber efendimiz veya Sahabelerinden bir örnek var mı?

Hz. Abdullah bin Abbas (r.a.) bu sözleri şeriat ile yönetilen bir devlet için mi söylemiş?

Her ne niyet ile olursa olsun, Tağuta hakemlik vermek şirk mi?

Günümüzde Selefi Vehhabilerin kendileri ile çeliştiği durumlar var mı?

Kabir ziyareti ve kabirdekiler için Kur'an okumak dinimizce uygun mu?

Türbe ziyareti şirk mi?

Selefilerin reddettikleri ve kâfir olarak gördükleri evliyalar var mı?

Duaların kabulü için birilerini vesile edinmek, aracı kılmak şirk midir?

Vesile edinmek ile alakalı Peygamber Efendimizden bir örnek var mı?

Türbelere bez bağlamak veya para atmak caiz mi?

Kabirdeki birinden herhangi bir şey istemek caiz mi?

"Şefaat Ya RasulAllah" demek veya salihlerin şefaatini istemek şirk mi?

Allah dışında başka birisinden şefaat istemek şirk mi?

İslam'da tarikatların yeri var mı?

Allah gökte midir? Müteşabih ayetleri nasıl anlamamız gerekir? Bu hususta Vehhabi Selefilerin görüşü

"Biz Allah'a mekan isnad etmiyoruz. Ama mekandan ve zamandan da münezzehtir denilmez." diyenlere cev

Namazın kazası olur mu?

Selefiler neden "Kaza namazı diye birşey yoktur" diyorlar?

Bazı Selefi Vehhabiler Allah dostlarını kabul etmiyorlar. Kur'an ve Sünnette Allah dostlarının delil

Bazı insanlar, bazı insanlardan üstün müdür? Herkes Allah'ın dostu değil mi?

Evliyaların keramet göstermesi veya gaybı bilmesi mümkün mü? Ayet ve hadislerde buna dair delil var

Bir mezhebe uymak zorunda mıyız?

"Mezhep imamımızla Peygamber efendimizin sözü çakışırsa, Peygamber efendimizin sözünü tercih ederiz.

Peki neden "sözleri çakışırsa" diye bir cümle kuruyorlar? Bu cümleyi kurmalarındaki asıl maksat nedi

Bazı hocalar farklı konuşuyor, siz farklı konuşuyorsunuz. Hanginize inanmalıyız? Ehli sünnetin hak y

Ehli sünnete göre Vehhabi Selefiler dinden çıkmış mıdır?

Selefilere söylemek istediğiniz herhangi birşey var mı?


Feb 05, 202454:04
Allah'a yardım edenler? - Kocaeli Gebze / 09.03.2022 / Kerem Önder

Allah'a yardım edenler? - Kocaeli Gebze / 09.03.2022 / Kerem Önder

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ

“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” Muhammed 7 Allah’ın yardıma ihtiyacı bulunmadığı kesin olduğuna göre “Allah’a yardım”, mecazi olarak “O’nun dinine,peygamberine” yardım demektir. Bu âyet bir ilâhî sünnete (imtihan ve say olarak anılan âdete, kanuna) ışık tutmaktadır: Allah dünya hayatını imtihan için takdir buyurduğundan yardımını da kulun kendisine düşeni yerine getirmiş olmasına, sözlü dua yanında amel ve çabalarıyla fiilî duasını da yapmış bulunmasına bağlamıştır. Kul iyiliğe doğru bir adım atarsa Allah, yardım ve ödül olarak bin adım atmaktadır. "Allah'ı desteklemenin ne demek olduğu hususunda şu izahlar yapılabilir: a) Bu, "Eğer, Allah'ın dinini ve yolunu desteklerseniz."

b) "Eğer Allah'ın cemaatine yardım ederseniz." demektir.

c) Bununla, hakikî anlamda Allah'a yardım etmek kastedilmiştir.

Buna göre biz diyoruz ki, "Yardım, birbirine zıt ve karşıt olan iki taraftan birisinin, dâvasını gerçekleştirmek için çalışmaktır. Şeytan, Allah'ın düşmanıdır; küfrü gerçekleştirmek ve iman ehline gâlib gelmek hususunda çaba sarteder. Allahü teâlâ da, küfrün yok edilmesini, küfre mensup olanların helak edilmesini, cehaleti sebebiyle küfrü tercih edenlerin yok edilmesini ister. Binâenaleyh, bir kimse, Cenâb-ı Hakk'ın bu davasını gerçekleştirdiği için, "Allah'a yardımı" gerçekleştirirse, sen, bu kimsenin, Allah'ın muradını gerçekleştirdiğini söyleyemezsin. Çünkü, Allah'ın muradını, Kendisi dışında hiç kimse gerçekleştiremez. Ehl-i sünnete göre, "Allah'ın matlubu (isteği)", "muradı"ndan başkadır; bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Çünkü O, kâfirin iman etmesini talep etmiş, ama bunu murad etmemiştir. Eğer murad etmiş olsaydı, kâfir de iman etmiş olurdu. Daha sonra Cenâb-ı Hak "O da size yardım eder" buyurmuştur. Buna göre şayet, "Sen, hangi şeye dayanarak, Allah, mü'minlere yardım ettiğinde, kulda Allah'ın istediği şeyi tahakkuk ettirmiştir, öyleyse daha nasıl, (ikisi de), aynı şey olduğu halde, kulun istediği şeyi gerçekleştirmiş olur dedin?" denilirse, biz deriz ki, mü'min, savaşçı çıkması ve ona yönelmesi ile, Allah'a; Allah da, ona, onu bu konuda teyit etmesi, sabit kadem kılması ve kulunu, her taraftan koruyan melekler göndermesi suretiyle yardım etmiştir.” Razi

Jan 31, 202449:00
Nasipsiz çöpçüler! - 114 - 116 - 117. Mektuplar / Kerem Önder

Nasipsiz çöpçüler! - 114 - 116 - 117. Mektuplar / Kerem Önder

Nasipsiz çöpçüler! - 114 - 116 - 117. Mektuplar / Kerem Önder

“Cenâb-ı Hak, hepimizi, dünyâ ve âhıretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafâya “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmak se’âdetiyle şereflendirsin! Çünki cenâb-ı Hak, Ona tâbi’ olmağı, Ona uymağı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi, bütün dünyâ lezzetlerinden ve bütün âhıret ni’metlerinden dahâ üstündür. Hakîkî üstünlük, Onun sünnet-i seniyyesine tâbi’ olmakdır ve insânlık şerefi ve meziyyeti, Onun islâmiyyetine uymakdır Meselâ, Ona uyan bir kimsenin, gün ortasında bir parça uyuması, ona uymaksızın, birçok geceleri ibâdetle geçirmekden, kat kat dahâ kıymetlidir. Çünki (Kaylûle etmek) ya’nî öğleden önce biraz yatmak, âdet-i şerîfesi idi. Meselâ, Onun dîninin emr etdiği için, bayram günü oruc tutmamak ve yiyip içmek, Onun yolunda bulunmayıp senelerce tutulan oruclardan dahâ kıymetlidir. İslâmiyyetin emri ile fakîre verilen az bir şey ki, buna zekât denir, kendi arzûsu ile, dağ kadar altın sadaka vermekden dahâ efdaldir. Emîr-ül-mü’minîn Ömer “radıyallahü anh”, bir sabâh nemâzını cemâ’at ile kıldıkdan sonra, cemâ’ate bakıp, bir kimseyi göremeyince sordu: Eshâbı dediler ki, (Geceleri sabâha kadar ibâdet ediyor. Belki şimdi uyku basdırmışdır). Emîr-ül-mü’minîn buyurdu ki, (Keşke bütün gece uyuyup da, sabâh nemâzını cemâ’at ile kılsaydı, dahâ iyi olurdu). İslâmiyyetden sapıtmış olanlar, sıkıntı çekip ve mücâhede edip, nefslerini ve kötü arzûlarını körletiyor ise de, bu dîne uygun yapmadıklarından kıymetsizdir ve hakîrdir. Eğer bu çalışmalarına ücret hâsıl olursa, dünyâda birkaç menfe’atden ibâret kalır. Hâlbuki, dünyânın hepsinin kıymeti ve ehemmiyyeti nedir ki, bunun birkaçının i’tibârı olsun. Bunlar, meselâ çöpçüye benzer ki, çöpçüler herkesden dahâ çok çalışır ve yorulur. Ücretleri de herkesden aşağıdır. İslâmiyyete tâbi’ olanlar ise, latîf cevâhir ve kıymetli elmaslar ile meşgûl olan mücevherciler gibidir. Bunların işi az, kazançları pek çokdur. Ba’zan bir sâatlik çalışmaları, yüzbinlerle senenin kazancını hâsıl eder. Bunun sebebi şudur ki, islâmiyyete uygun olan amel, Hak teâlânın makbûlüdür, mardîsidir, çok beğenir. İslâmiyyete uymıyan şeylerin hiçbirisini Hak teâlâ sevmez, beğenmez. Sevilmeyen, beğenilmeyen şeye sevâb verilir mi? Belki cezâya sebeb olur. Bu incelik, dünyâ işlerinde de vardır. Biraz düşünülürse anlaşılır. O hâlde, se’âdet-i ebediyyeyi ele geçirten sermâye, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” dînine yapışmakdır. Bütün zarar ve fesâdların başı, islâmiyyetden ayrılmakdır. Vesselâm.” 116. mektup “Kıymetli kardeşimin mektûbu geldi. Kalbin selâmeti için yazdıklarınız anlaşıldı. Evet, kalbin selâmeti, onun mâsivâyı unutmasına bağlıdır. Öyle ki, zorla hâtırlatmak isteseler, hâtırlayamamalıdır. Bu hâle (Fenâ-i kalb) denir. Bu yolun birinci basamağı, bu Fenâya kavuşmakdır. Bu Fenâ vilâyet derecelerine kavuşulacağının müjdecisidir. Sâlikler, yaradılışlarındaki uygunluklara göre, çeşidli derecelere yükselirler. Çok yükselmek istemeli, bunun için çok çalışmalıdır. Çocuklar gibi, yolda önüne çıkan kozalaklara, cam parçalarına bağlanıp kalmamalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, yüksek şeylere kavuşmak istiyenleri sever) buyuruldu. Dünyâ işleri ile çok uğraşmakda, dünyâ işlerine gönül bağlamak korkusu vardır. Kalbin selâmete kavuşmasına da sakın aldanmayınız! Yine geri dönebilir. Dünyâ işleri ile, elden geldiği kadar az uğraşınız ki, dünyâya gönül bağlamak tehlükesine düşmeyesiniz! Dünyâya düşkün olmak felâketinden Allahü teâlâya sığınırız. Dünyâya gönül bağlamamış olan fakîr bir çöpcü, gönlünü dünyâya kapdırmış olan koltukdaki zenginden katkat dahâ kıymetlidir. Birkaç günlük yaşamakda dünyâya gönül vermemek, hiçbirşeye düşkün olmamak için çok uğraşınız! Dünyâya düşkün olmakdan ve dünyâya düşkün olanlardan, aslandan kaçmakdan dahâ çok kaçmalıdır.”

Jan 28, 202442:14
EN KAZIK ATEİST SORULARINI CEVAPLADIM! / 03.10.2022 / Kerem Önder

EN KAZIK ATEİST SORULARINI CEVAPLADIM! / 03.10.2022 / Kerem Önder

Şuan da cumhurbaşkanlığı aday olarak nitelendirilen kişiler de kendinize yakın gördüğünüz biri varmı

Gülşen’in imam Hatiplerle alakalı sözünü nasıl yorumlarsınız?

zasını doğru buluyor musunuz?

Fatih Terim kesin olarak cennete girecek değil mi hocam?

Konuşanlar programının sunucusu Hasan Can ile bir araya gelseydiniz ilk ne derdiniz?

Neden Allah camilere zarar vermesin diye paratoner kullanıyoruz?

Tarikatlar olmalı mı? Her tarikata güvenmelimiyiz?

Kerem Hocam sizin hiç sorguladığınız ve anlam veremediğiniz bir nokta olmuşmuydu? Varsa neydi?

Madem İslâm barış dini dinden çıkan Mürted'in bulunduğu yerde öldürülmesini Hz. Muhammed neden emret

Hocam sosyal hayatınızda neler yapıyorsunuz? oyun oynar mısınız? dizi izler misiniz? izliyorsanız me

Benim anlamadığım Allah kalplerini mühürlediği insanları neden cehennemle cezalandırıyor?

Şeriat sizce olmalı mıdır? Ve şeriat kurallarının hepsini uygun buluyor musunuz?

Kadın ve erkeğin eşit olmaması dinin yayılmasında kadın cinsini daha aşağı göstermez mi?

İslam'ın doğru din olduğunu nasıl kanıtlayabilirsiniz?

Hocam selamünaleyküm takım tutar mısınız?

Şu yaşıma kadar gördüğüm ilim sahibi tüm müslümanların konuşmalarına baktım hepsinde de ya münafık t

Kehf Sûresi 86. Ayete göre “Zülkarneyn (ilahiyatçılara göre büyük iskender olabileceği konuşulur bu

Hoca olmaya tam anlamıyla Müslüman olmaya nasıl karar verdin?

eden Hristiyanlığı seçmedin ne fark vardı?

Allah istese herkesi bir anda müslüman yapamaz mıydı?

Yaşadığımız dünya bir oyun mu? Eğer öyleyse Allah neden oyun oynuyor?

Ülkemiz Afganistan, Pakistan, Arabistan gibi kadınlara yasak koyan bir yer olabilir mi? Olması sizce

Allah neden günah işlememize izin veriyor?

İslamiyet'e inanmayanlar bu görüşlerini belirtince neden "İslam'a saldırıyorlar!" veya "Efendimize h

Ya Hristiyan veya Ateistler haklıysa?

Kur'an-ı Kerim herkese göre yorumlanabilen bir kitap mı?

Neden sert duruyorsunuz?


Jan 21, 202447:38
Cennet ve Cehennem hakkında en zor sorular! / 27.10.2022 / Kerem Önder

Cennet ve Cehennem hakkında en zor sorular! / 27.10.2022 / Kerem Önder

Huriler Cin mi, Melek mi, İnsan mı?

İnsanların tamamı Cehenneme girecek mi?

Cennetteyken Cehennemdeki eşimizi kurtarabilir miyiz?

Cennette karı – kocanın birbirini istememe hakkı var mı?

Cehennemde 7 derece varken, neden Cennette 8 derece var?

Erkeklere Huri varken kadınlara ne var?

YANAR ÇIKARIZ DİYENLER AHMAKTIR!

Cennette insan öldürmek mümkün mü?

Cennet ve Cehennem arasında, Araf’ta kimler kalacak?

Hurilerin güzelliğini nasıl tarif edersin?

Cennete girenler en çok ne ile meşgul olacak?

Cennete gidersem peygamberime söyleyeceğim ilk söz?

Cennetin en alt ve en üst seviyesinde bulunanlar kimlerdir?

Ölen yakınlarımız şu an ne yapıyorlar?

CENNETTE CİNSELLİK VAR MI?

Cehennemin en şiddetli tabakasında kimler olacak?

Cennette uyku var mı?

Cehennemin yaratılması Allah’ın rahmetine ters değil mi?

Kerem Önder bu gün ölse Cennete gider mi?

Cennette çocuk doğurma var mı?

Cennette Allah ile konuşabilecek miyiz?

Cenneti tek bir cümle ile tarif edebilir misin?

Cennete en son giren adam ne olacak?


Jan 20, 202437:48
Mehdî, Mesih, Deccal ve Tanrıyı kıyamete zorlamak! / 22.01.2022 /Kerem Önder

Mehdî, Mesih, Deccal ve Tanrıyı kıyamete zorlamak! / 22.01.2022 /Kerem Önder

Dünya nereye gidiyor, Kuran-i kerim ve hadislerde şu anki yaşadığımız süreç bildiriliyor mu? Rabbimiz Kitab’ın birçok ayetinde çoğunluğu yermiş, çoğunluğun müşrik olduğunu (30/Rûm, 42), saptıklarını (37/Saffât, 71), onlara uyanları saptırdıklarını (6/En’âm, 116), akletmediklerini (5/Mâide, 103), cahil olduklarını (6/En’âm, 111), şükretmediklerini (2/Bakara, 243), imana yanaşmadıklarını (13/Ra’d, 1), fasıklığı seçtiklerini (3/Âl-i İmran, 110), haktan hoşlanmadıklarını (23/Mü’minûn, 70)... belirtmiştir. Buna karşılık, peygamberlerin davetine icabet edenlerin azınlıkta kalanlar olduğunu defaatle vurgulamıştır. (2/Bakara, 249; 10/Yûnus, 83; 11/Hûd, 40; 38/Sâd, 24) g) İslâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması (Buhârî, Fiten, 4). h) Depremlerin çoğalması (Buhârî, Fiten, 25). i) Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhârî, Fiten, 4; Müslim, Fiten, 18). k) Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması (el-Ali en-Nâsif Tac, 5/335). Artan deizm ve ateizmin arkasinda ne var? Cocuklarımızı ve gençlerimizi nasıl ve neden kaybediyoruz? Özellikle Evanjelist Hristiyanlar kıyameti hızlandırmak, Mesihi geri getirmek ve dünyaya 3 tanrı inancını hakim kılmak için tüm insanlığı dinsizleştirmek ve eşcinselleştirmek istiyorlar. İsa Mesihin gelmesi için Tanrıyı kıyamete zorlamaları gerek! Bu 2 şeyle olur: 1. Yahudileri ortadoğuda hakim kılmak. 2. Dünyada dinsizliği ve eşcinselliği yaymak. (Burada ekrana akışkan cinsiyet örneği için Cloud karakterini ve Koreli gurubun resmini koyabilirsin) Deccalden nasıl bahsediliyor ve günümüzdeki dijital çağ deccalin kozu mu olacak? Süper güçleri olan bir varlık. Bu güçleri sihirden mi alıyor, yüksek tenknolojiden mi bilmiyoruz. "İnsanlara “Ben sizin rabbinizim.” der. Halbuki o a'var / şaşıdır, Rabbiniz ise şaşı değildir. Onun iki gözü arasında / alnında heceli olarak “K F R” yazılıdır. Okuma yazması olan olmayan her mümin onu okur…” (Ahmed b. Hanbel, 3/367) (Buraya Sezenin şarkı sözlerinin olduğu görseli getir. Yorumunu yap Murat. Devamını getiririm) Deccal "Bir elinde cennet bir elinde cehennemi taşıyor" dan bir sihir ve ilizyon ile teknolojiyi kullanacak anlami mi çıkıyor? "Deccal’ın beraberinde bir cennet ve bir cehennem vardır. Onun cehennemi bir cennet, cenneti de bir cehennemdir.” (Müslim, Fiten, 104,109; İbn Hanbel, 5/383; İbn Mâce, Fiten, 33/ 4071) “Deccal kırk yıl yaşar. Onun bir yılı bir ay; bir ayı bir hafta; bir haftası bir gün; bir günü saat; bir saati ise, hurma ağacının bir yaprağının ateşte yandığı miktar kadardır. İki mescid (Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) hariç her yere gider.” (Taberanî, el-Kebir, 24/169; Kenzu’l-ummal, h. no: 38779). “Zaman öyle yaklaşır /peş peşe gelir / hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur.” (bk. Tirmizi, Zühd,24) Yaklasik bin yil arayla büyük peygamberler gelmis, bir daha peygamber de gelmeyecegini gore ve Hz Muhammed sav'den de 1400 sene gectigine gore, kiyamet sureci cok mu yakin? 610 yılında Peygamberlik verildi. Bugün 2022 – 610 = 1412 Hicri 1443 yılındayız. “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim.” (İbn-i Kesir tefsiri, 12/6549) “Benim ümmetimin ömrü 1.500 seneyi pek geçmeyecek.” [bk. el-Havi li'l-Fetavi, Suyuti, 2/248; Ruhul Beyan, Bursevi, (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, İlel, s, 89] Peygamber gelmeyecek ama Hz. Mehdi ve İsa Mesih geleceklerdir. "Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir." (Ebu Davud, Melahim, 1.) İslam'ın hakim olacagi bir süreçten bahsedilir ve Allah nurunu tamamlayacak ayeti ile de iliskilendirilir, bu ne demek? “Müşrikler hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen odur." (Tevbe 33)

Jan 19, 202448:45
VÜCUT GELİŞTİRME USTASIYLA SORU CEVAP BASTIK! / 15.07.2021 / Kerem Önder

VÜCUT GELİŞTİRME USTASIYLA SORU CEVAP BASTIK! / 15.07.2021 / Kerem Önder

Eşcinsellik bir hastalık mıdır? Yoksa kişinin kendi seçimi mi?

Eşcinselliğin hormonlarla bir alakası var mı?

Eşcinselliğin artmasında teknolojinin bir etkisi var mı?

Vücut geliştirmek amacıyla doping steroid vb. ilaçları kullanmak caiz mi?

Günahların çoğaldığı yerde deprem olmasının dinimizle bir alakası var mı?

Koronavirüs aşısı oldunuz mu? Aşı olmazsak kul hakkına girer miyiz?

Cin çıkartma diye birşey var mı? Varsa insanların buna gücü yeter mi?

Soğan kabukları cinler için değerli midir? Besmele'nin cinler üzerinde bir etkisi var mı?

Cin musallatına uğramış birisiyle karşılaştınız mı?

Dinimizde kurşun dökmek diye birşey var mıdır?

Sigara ve alkol içmek mi daha tehlikeli yoksa bunların satışını yapmak mı?

Sokak hayvanlarına mama ve su vermememizi söyleyen bir imama cevabınız nedir?

Dövme yaptırmak, piercing, makyaj yapmak ve topuklu ayakkabı giymek haram mı?

Erkeğe altın ve ipek haram mı?

Bir bayanın erkeklerle aynı ortamda spor yapması caiz mi?

Fransa ve Avrupa'daki İslamafobi hakkındaki fikirleriniz nedir?

Neden Dünya'da İslam'ı ve müslümanları terörist gibi gösteriyorlar?

Daeş sizi neden tehdit etti?

Daeş mi İşid mi bu terör örgütünün doğru olan ismi nedir?

Ateist birinin "Belki müslümanın dediği doğrudur? Ahiret ve cennet ya varsa?" diyerek müslüman olmas

Cennette gerçekten huriler var mı?

Dünya'da kadınlardan uzak durup cennet hurilerini beklemek doğru bir davranış mı?

Hayvanlar cennete girecek mi?


Jan 18, 202430:53
Evliliğe dair en eğlenceli sohbet! - Biografim... / 03.09.2023 / Kerem Önder

Evliliğe dair en eğlenceli sohbet! - Biografim... / 03.09.2023 / Kerem Önder

Evliliğe dair en eğlenceli sohbet! - Biografim... / Kerem Önder Hocalığa nasıl başladım? - Kominizm'e neden beddua ediyorum?

Aylık kazancınız ne kadar? - Hocalıkta iyi para var mı?

Evlilik görüşmesinde neler konuşulmalı?

Gençler kaç yaşında evlenmeli?

Son sözü ben söylerim! - Eşler arasında istişare...

Evde tek kalsam çay bile koymam!

Hocalık yapmak için ailemden taviz bekliyorum!

Tatil yapacak parayı nereden buluyorum?

Gelin kaynana kavgasında kimden tarafım?

Tekvandoya nasıl başladım? - Sporun hayatıma etkileri?

En sevdiğiniz oyun hangisi?

En kötü huyum?

Hayatımdaki dönüm noktası? - O kelimeyi asla unutmam!

Nihai hedefiniz nedir?

Genç Kerem Önder'e ne söylemek isterdiniz?

Said-i Nursi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Asla kaybetmeyeceğiniz meslek... - Motivasyon konuşması!


Jan 17, 202443:57
Cünüp ölen Cehenneme gider mi? - Yılın en çok sorulan fetvaları! / 08.04.2024 / Kerem Önder

Cünüp ölen Cehenneme gider mi? - Yılın en çok sorulan fetvaları! / 08.04.2024 / Kerem Önder

Cünüp ölen Cehenneme gider mi? - Yılın en çok sorulan fetvaları! / Kerem Önder

Jan 16, 202425:46
Bu gece bütün işlerimiz düzelecek! / Kerem Önder

Bu gece bütün işlerimiz düzelecek! / Kerem Önder

“Ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” 71 Cenâb-ı Hak, daha sonra bu kimselere bu iki emrine karşılık şu iki vaadde bulunmuştur: Mü´minlerin hayır ve güzel olan işlerine karşılık, işlerinin iyiye götürülmesi... Çünkü kişi Allah´tan itikâ etiği için, amellerini düzeltir. Amel-i sâlih de göğe kaldırılır ve orada muhafaza edilir. Böylece de amel-i sâlih yapan, cennette ebedî bırakılır. Kişinin doğru söylemesine karşılık da günahlarının bağışlanması vaadedilmiştir. Daha sonra Cenâb-ı Allah, "Kim Allah´a ve Resulüne itaat ederse, muhakkak ki o, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur" buyurmuştur. O halde Allah´a itaat, peygambere itaat demektir. Fakat Cenâb-ı Hak, bu iki itaati, itaat edenin fiilinin çok kıymetli olduğunu göstermek için birlikte zikretmiştir. Çünkü bu kimse, bu tek hareketiyle, Allah katında bir ahd, Resul katında da bir "el" edinmiştir. Allah Teâlâ, "Muhakkak ki o, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur" buyurmuştur. Cenâb-ı Hak bu kurtuluşu şu iki sebebten dolayı "büyük" olarak nitelemiştir: a) Bu, büyük bir azabtan kurtuluştur. Azabtan kurtulma ise, azabın büyüklüğü nisbetinde büyük olur. Öyle ki bir kimse birisine bir kamçı vurmak istese ve o birisi bundan kurtulsa, bu hususta, "O, büyük bir kurtuluşa erdi" denilmez. Çünkü onun kurtulduğu bu azab, tahakkuk edecek olsaydı da, durum pek fazla farklı olmayacaktı. b) Bu kimse büyük bir mükâfaata ulaşmıştır. Bu da, ebedî olan bir mükâfaatır. Receb’in ilk cuma gecesine Regaib Gecesi denir. Her cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allah Teâlâ, bu gecede, müminlere ragibetler (ihsanlar, ikramlar) yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Peygamberimiz (a.s.m)’ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. "Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259) "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/423) "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Seni yücelten kalbindeki davadır. Bir genç bir kızı almak ister şiddetle sever. Kızı alamadığı için intihar eder. Bu davadır. Halbuki dünyada tek kız mı vardı ne bu saplantı? İslamı yüceltme davan kalbinde böyle olacak. İzmir’den sizi izlemeye gidiş geliş 8000 lira harcıyorum hocam benzin 6000 hgs 2000 lira Küfür hep varolacak. Bizim gibi milyon tane vaiz de olsa küfrü yok edemeyecek. Bünyamin gibi milyon tane soykırımcı olsa İslamı yokedemeyecek. Herşey zıddıyla bilinir ve anlaşılır. İslamın zıddı dünyada olmazsa İslamın kıymeti anlaşılmaz. Modası gecmeyen tek elbıse dıkıssız baskısız kefen. Buna hazır ol. Beyazidi Bistami: Gunah ısleme hastalıgına bı recetenız varmı. Tovbe ve nedamet atesıyle gunahları kavurmak. Uyuşturucu mübtelası oğlunu öldüren baba hapse atıldı! Cahil ölene acır; Alim öldürene acır. Cahil malını çaldırana acır; Alim malı çalana acır. Balıkları boyayan sahtekar balıkçı. Muskaya uyuşturucu saklayan adam. Aranamaz olduğu için uyuşturucu taşıyan avukat. Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter. Hz. Ali’nin felçli gence Kabe’de dua etmesi.

Jan 15, 202441:34
"Benim düşmanlarımı dost edinmeyin!" / Kerem Önder

"Benim düşmanlarımı dost edinmeyin!" / Kerem Önder

“Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin, gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.” (Mümtehine 1) Gerçekten Hâtıb’ın annesi, oğulları ve kardeşleri Mekke’de bulunuyorlardı ve mektubun içeriği de bir münafıklık unsuru taşımıyor, aksine Resûlullah’a olan güçlü inancını ifade ediyordu. Bir rivayete göre mektupta şöyle bir ifade vardı: “Bilin ki Allah’ın peygamberi (s.a.) gece misali sel gibi akacak bir orduyla size doğru gelmeye hazırlanıyor. Allah’a yemin ederim ki o yalnız başına da gelecek olsa Allah onu size karşı muzaffer kılacaktır; çünkü Allah ona olan vaadini mutlaka yerine getirir.” Bununla birlikte önemli bir sırrın böyle bir yolla düşmana haber verilmesi müslümana yaraşmayan bir davranış, büyük bir suç ve günah idi. Nitekim Hâtıb’ın cevabı üzerine Hz. Ömer onun idamını teklif etti. Ama Hz. Peygamber onun Bedir Savaşı’na katılanlardan olduğunu ve Allah’ın onlarla ilgili müjdelerini hatırlatıp buna müsaade etmedi. “Zeccac ve Kerâbisî'den rivayet olunduğuna göre, "düşmanım" ifadesi, "Dinimin düşmanı" manasındadır. Hz. Peygamber (s.a.s), "Kişi, arkadaşının dini üzeredir. Binâenaleyh her biriniz, kimi arkadaş edindiğine iyi dikkat etsin" "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan da size düşman olanlar vardır, onlardan sakının." (Teğâbûn 14) "Benim ilmimde, bir işi gizli ya da açık yapmanızın değişmediğini bildiğiniz halde, onlara gizli gizli dostluk beslemenizde ne fayda vardır?" Allah Teâlâ, "Gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da çok iyi bilenim..." buyurarak, aksi söz konusu olmaksızın, zâten bu gerektirdiği halde, gizliyi bilmesini açık olanı bilmesinden önce getirmiştir (niçin)? Biz deriz ki, bu bizim bilmemize nisbetledir, yoksa Allah'ın bilmesine nisbetle değil. Çünkü, az önce de geçtiği gibi, Allah'ın ilminde bu iki durum aynıdır. Bir de, bundan maksat, daha gizli olanı ki, o küfürdür beyân etmektir. Dolayısıyla da önce zikredilmiştir. Buradaki "sizden" ifâdesinin manası, "siz mü'minlerden" şeklinde olursa, bunun manası gayet açıktır. Çünkü, bu fiili kim yaparsa, artık o, mü'min olmaz.” Razi "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Seni yücelten kalbindeki davadır. Bir genç bir kızı almak ister şiddetle sever. Kızı alamadığı için intihar eder. Bu davadır. Halbuki dünyada tek kız mı vardı ne bu saplantı? İslamı yüceltme davan kalbinde böyle olacak. Küfür hep varolacak. Bizim gibi milyon tane vaiz de olsa küfrü yok edemeyecek. Bünyamin gibi milyon tane soykırımcı olsa İslamı yokedemeyecek. Herşey zıddıyla bilinir ve anlaşılır. İslamın zıddı dünyada olmazsa İslamın kıymeti anlaşılmaz. Vazgeçmek yok! Sıkılmak ve bırakmak yok! Dünyayı değiştireceksin! İstanbul 28 kez kuşatıldı ama fetih 29. kuşatmaya, Sultan Mehmed ve ordusuna nasib oldu. Denediler, ısrar ettiler, inad ettiler, vazgeçmediler. Şeytan seni cehenneme götürme konusunda hiç vazgeçti mi söyle? Hep ısrar ediyor, hep deniyor ve hiç sıkılmıyor. İzmir’den sizi izlemeye gidiş geliş 8000 lira harcıyorum hocam benzin 6000 hgs 2000 lira Adana’dan uçakla dönerken İstanbulda aşırı rüzgar vardı ve uçağı hiç olmadığı kadar çok salladı.

Jan 03, 202446:27
Cenneti istemek günah mı? - 110-111-112. Mektuplar / Kerem Önder

Cenneti istemek günah mı? - 110-111-112. Mektuplar / Kerem Önder

Cenneti istemek günah mı? - 110. Mektup “Hak teâlâ sizi, yüksek insanların istediği şeylerin sonuna kavuşdursun! İnsan, kulluk vazîfelerini yapmak için ve hep Hak teâlâ ile olmak için yaratıldı. Bunlara da, geçmişlerin ve geleceklerin efendisine “aleyhi minessalevâti etemmühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ” zâhiri ve bâtını tâm uydurmadıkca, kavuşulamaz. Allahü teâlâ, bizim ve sizin sözlerimizi ve işlerimizi ve zâhirlerimizi ve bâtınlarımızı ve ibâdetlerimizi ve i’tikâdlarımızı, o yüce Peygambere “sallallahü teâlâ aleyhi ve âlihi ve sellem” uygun yapmakla şereflendirsin! Âmîn Fârisî beyt tercemesi: Allahdan başka herneye tapınsa, hepsi hiçdir. Yazıklar olsun ol kimseye ki, bir hiç iledir. Hak teâlâdan başka olarak özenilen herşey, ma’bûd olur. Hak teâlâdan başkasına ibâdet etmekden kurtulmak için, Ondan başka hiçbirşeye özenmemek, hiçbirşeyin arkasına düşmemek lâzımdır. Âhıreti, Cennet ni’metlerini istemek de, böyledir. Bunları istemek, her ne kadar sevâb ise de, mukarreblerce günâh sayılır. Âhıretdeki şeyleri istemek böyle olunca, dünyâ işlerine düşkün olmanın neye varacağını anlamalıdır. Çünki dünyâ, Hak teâlânın sevmediği şeylerdir. Dünyâdaki şeyleri yaratdığından beri onlara hiç kıymet vermemişdir. Allahü teâlânın sevmediği şeyleri sevmek, günâhların başıdır. Bunlara düşkün olanlar, arkalarında koşanlar merhametden uzak olur. Hadîs-i şerîfde, (Dünyâ mel’ûndur ve dünyâda olan şeylerden Allah için yapılmıyanlar mel’ûndur) buyuruldu. Allahü teâlâ, hepimizi dünyânın ve dünyâda olanların şerrinden, zararlarından korusun. Sevgili Peygamberi ve geçmişlerin, geleceklerin efendisi Muhammed aleyhisselâmın hurmetine düâmızı kabûl buyursun! Vesselâm, vel-ikrâm.” 111. Mektup “Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâmet olsun! (Tevhîd) kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmakdan kurtarmak demekdir. Kalbi mâsivâya çok az bile olsa, bir bağlılığı bulunan kimse, tevhîd sâhibi olamaz. Bu ni’meti elde etmeden önce, vâhid, birdir demek ve vâhid bilmek, huzûr sâhiblerine göre boş lâf olur. Evet, îmân etmiş olmak için, vâhid demek ve vâhid bilmek lâzımdır. Fekat bu, Allahü teâlâdan başka tapınacak hiçbirşey yokdur, demekdir. Allahü teâlâdan başka hiçbirşey var değildir demekle, onun arasındaki başkalık meydândadır. Tasdîk, îmân, ilmle olur. Vicdânla anlamak ise bir hâldir. Bu hâle kavuşmadan önce, bunun üzerinde konuşmak doğru olmaz. Büyükler arasında, bu hâlden söz edenler, şu ikisinden biridirler: Yâ kendilerini hâl kaplıyarak örtülmüşlerdir. Bunun için, sorguya çekilmez, suçlanmazlar. Yâhud, hâllerini başkalarına örnek olmak için bildirmişlerdir. Böylece, başkaları, kendi hâllerini, bu büyüklerin hâlleri ile ölçerek, doğru olup olmadıklarını anlasınlar. Bu ikisinden başka sebeble, hâlini, sırrını açıklamak yasakdır. Hak teâlâ, o büyüklerin hâllerinden az birşey, biz yabancılara da ihsân eylesin! Muhammed Mustafânın sünnet-i seniyyesine yapışmakla şereflendirsin “alâ masdarihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Sevgili Peygamberi “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve Onun Âli “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în” hurmetleri için bu düâmızı kabûl buyursun! Âmîn! Ayrıca başınızı ağrıtayım ki, bu düâcınızın mektûbunu getiren, meyân şeyh Abdülfettâh hâfız, olgun bir kimsedir. Bir insan evlâdıdır. Bakacağı kimseleri çokdur. Kızlar babasıdır. Geçim darlığından dolayı ihsân sâhiblerine baş vurmakdadır. Beklediğine kavuşacağını umarım. Başınızı dahâ çok ağrıtmakdan çekindim.” 112. Mektup “Hak teâlâ, zarar ziyân içinde olan bizleri, doğru oldukları müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimlerinin bildirdikleri i’tikâda kavuşdursun! Beğendiği işleri yapmakla şereflendirsin! Bu iyi işleri yapmakdan hâsıl olan hâlleri de ihsân buyursun! Kendi mukaddes makâmına çeksin!

Dec 24, 202346:09
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 12 / Kerem Önder

Abdülkadir Geylani Sohbetleri 12 / Kerem Önder

“Hakk'ı istiyorum, deyip başkasının peşinden koşan, isteğini iptal etmiş olur. Halk arasında dünyayı isteyen çoğaldı. Bu âlemin ötesini isteyen azdır. Tam ve doğru olarak Hakk'ı talep eden azdan daha azdır. Onların azlığı pahalı cevherin azlığından da ileridir. Her şey parçalanır ve tahlil edilirse, onların içinden belki bir tane çıkar. Her kabile o zatı kendine mal etmek ister. Onlar yer derinliğinde saklı olan değerli madene benzerler. Yeryüzünde onlar sultandır. Kulları ve bölgeleri onlar kucaklar. Onların hürmetine belâ kullara gelmez. Onların gönlü hoş olsun diye yağmur yağar. Sema onlar için bereket yağdırır. Yer onlar için nebat bitirir. Onlar bir çağlayan gibidir. İlk devirlerinde, bir dağdan öbürüne geçerler. Yerlerinde oturamazlar; coşar, taşarlar. Bir diyardan öbürüne; ondan da başka yana... Her nerede tanınacak olurlarsa hemen orayı bırakıp giderler. Bu durum onların devamlı hâlidir Tabiî, sebepsiz değildir; bu yaptıkları işle kötü şeylerin kendilerinden uzak durmasını temin ederler. Kalpleri çağlayan olur. Hak katından gelen askerler, onları muhafazası altına alır. Onların her biri Hakk tarafından esirgenir. Her çeşit ikramı görür; kötü şeylerden esirgenirler. Sonunda da halka gönderilirler. Yalnız kaldığın zaman, ülfetin kiminle. Tek olduğun zaman kim yoldaşın?.. Bunları iyi tanı; bilmiyorsan öğren. Yalan deme, sonra yüzüne vururlar. Yalancı, senin birlikte oturduğun kimse, şeytandır. Şeytanlıktan başka ne düşünebiliyorsun?.. Şahsî ve tabiî, sefil arzularından başka neyi biliyorsun ki?.. Düşündüğün dünyalık... Konuştukların hep insancıl şeytanlar ve kötü arkadaşlar, dedikodudan başka ne yaparsınız?.. Hep sağa sola söz atmakla meşgulsünüz. Yalan yere yemin etmekten kendinizi koruyunuz. Bu âdet, ülkeleri yıkar, harabeye çevirir. Malın bereketini götürür. Bunu âdet edinen, dâvasızlar ve dinsizler gibi olur. Yazık sana, yalan yeminle mal satmaktasın. İmanın çürüyor, haberin yok. Aklın bu durumu çabuk kavramıyor. Allah ismi üzerine yemin ediyorsun. Üzerine yemin etiğin şeyin değeri var mı ki? Şu ülken ve cümle cihan, o yüce isme nasıl karşılık olabilir?.. Bütün söylediklerin hata ile dolu. - Şu, şundan iyidir, derken bir de yalancı şahitlik yükleniyorsun. Bu, doğruca iflâstır. Halbuki kendini doğru sanıyorsun. Yakında gözlerine körlük gelir. Yerinden kalkamaz, kötürüm olursun. Ey dünya ile uğraşan, yakında hüsran başlıyor. Pişman olacaksın. Bu pişmanlık, önce dünyada başlayacak. Sonra öbür âlemde... Burada birse, öbür âlemde birkaç... Her şeyin kaybolur. Utanırsın. Utanırsın ve nihayet iflâs fermanını alır gidersin. Öbür âlem başlamadan nefsini hesaba çek. Allah'ın hilmine aldanma. O'nun kerem sofrası seni azdırmasın. O’nun hilmi ve keremi seni kapladı. Onun, yâni verilen nimetin hakikî mânasını ve niçin verildiğini öğrenmedin. Kötülük üzere kaldın. İsyan, hata, zulüm, aldı yürüdü. İsyan, küfrün habercisidir. Evvelâ Hakk'a isyan, peşinden küfür gelir. Nasıl ki, ateşli hastalık da ölümün habercisidir. Hayat parlak devam eder. Peşinden sıcak hastalık; hararet kırkı aşar, sonra ölüm... Ölmeden önce dön. Ölüm meleği gelmeden hatalarına pişman ol. Gençler! Tevbe ediniz. Hak Aziz ve Celildir. O’nun kuvvetini görmüyorsunuz; halbuki O, her an sizi tecrübe etmekte ve ayılmanız için size ufak yollu belâlar göndermekte... Bu, tevbe etmeniz ve O'na dönmeniz içindir. Halbuki aklınızı başınıza almıyor, hata üzerinde ısrar ediyorsunuz. İptilâ (düşkünlük) bir imtihandır; herkese nasib olmaz. Herkes iptilânın neden ve nereden geldiğini fark edemez, ancak binde bir kişi anlar. Anlayınca Hakk’a döner. İptilâ, zamanımızda yanlış anlaşılıyor gibi. Hataları yapanlara da mübtelâ diyorlar. Bu yanlıştır. Bu büyük bir hata sayılır. Meselâ: Yalan söylemeye alışık olanlar için mübtelâ denir mi? Büyük girdabın içine yuvarlanmış, felâket çukuruna düşmüş denir. İptilâ insanı ayıktırmak için gelir. Anlayan için iyi olur. Yalan gibi kötü itiyat, felâket getirir. Nimet ve iyilik getirmez. Derece artırıp şerefli kılmaz.

Dec 17, 202339:49
Kalbinin ürpermesinin zamanı gelmedi mi? / Kerem Önder

Kalbinin ürpermesinin zamanı gelmedi mi? / Kerem Önder

"İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir." (Hadid 16) “Müminler o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır.” Enfal 2 “Belki de, bir kavmin içinde, ileri derecede huşu sahibi kimseler bulunuyordu. Daha sonra bu kimselerden, o mükemmel huşu zail olup silindi de, böylece onlar, bu ayetle o huşûyu yeniden elde etmeye teşvik edildiler. Çünkü A'meş, şöyle demektedir: "Sahabe, Medine'ye gelince, bolluk ve refaha kavuştular. Böylece de, daha önce üzerinde bulundukları dinî hal ve tavırlar konusunda bir gevşeklik gösterdiler. Bu sebeple de, bu ayetle kınandılar." Hz. Ebû Bekir (r.a)'in de şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu ayet, Resûlüllah'ın huzurunda okundu. O sırada, onun yanında Yemâmeliler'den bir grup bulunuyordu. Bunun üzerine onlar, adamakıllı ağladılar. Bunun üzerine de Ebû Bekir onlara baktı da, "Biz de böyleydik; ama kalblerimiz katılaştı artık..." dedi. Onların, Tevrat ve İncil'i duyup dinlemelerinden sonra, aradan çok uzun zaman geçti. Böylece de, Tevrat ve İncil'in saygınlığı onların kalblerinden zail oldu. Derken de, kaçınılmaz olarak kalbleri katılaştı" demektir. Böylece Cenâb-ı Hakk adeta mü'minleri, böyle olmaktan men etmiştir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Onlardan birçoğu fasıklardır" buyurmuştur. Bu, "Onlar dinlerinden çıkmışlar ve her iki kitabta olan şeyi terketmişlerdir" demektir. Bu adeta, işin başında huşû'un bulunmamasının, neticede, fıska götüreceğine dair bir işarettir.” Razi Reisi cumhur, birini saraya davet ettiğinde, davetiyede lütfen cevap veriniz yazmaz! Bu davet bir emirdir. Onun yönetiminde yaşayan herkes bu davete gitmek zorundadır. Allah bize bu daveti her gün beş kez yapıyor ve bizi muhatab alıyor. Allah'ın davetiyesi Kuran'dır. Bu davetiyede de l.c.v. Yazmıyor! Namaz davetine gelmeyenin, ateşin davetine gideceğini yazıyor. Tavuk bile insana hizmet ediyor. Bir kadın hayatında ortalama iki üç çocuk doğurur. Tavuksa hergün yumurta doğuruyor. Bu yüksek miktardaki acıya hergün insan için katlanıyor ve vazifesini yapıyor. Vazifesini yapmayan bir tek insan görünüyor! “Ben cehennemden korkuyorum” cümlesi benim ateşten korktuğumu isbat eder mi? Yanmaktan korktuğumu delillendiren işler yapmalıyım Size verdiğim tüm nimetleri geçici olarak verdim. Ev verdim, araba verdim, sağlık verdim, çocuk verdim, para verdim. Bu verdiklerimi bana geri vermeniz gerekiyordu ama siz onları sahiplendiniz! Ölümü kendıne yakıştıramıyor kimse. Babam nüktedan bir adamdı. Kardeşim rüyasında ön dişinin düştüğünü görmüş. Babam tabir yapmış; amcana söyle ölecek, hazırlık yapsın kızım. Çöpçüler, sokakları temiz tutmaları sebebiyle halkı bulaşıcı hastalıklardan korudukları için en az doktorlar kadar sevap kazanırlar Cenâb-ı Hakk, "zikr" ile elde edilen bir huşûyu, nazil olan Kur'ân'la elde edilen huşû'dan önce getirmiştir. Çünkü, "huşu" ve haşyet ancak Allah anıldığı zaman elde edilir. Bunların, Kur'ân dinlenirken elde edilmelerine gelince, bu, Kur'ân'ın da yine, "Allah'ın zikr"ini şâmil olması sebebiyledir. "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadi

Dec 08, 202347:02
Günahım var diye namaz kılmıyorum! / 14.10.2022 / Kerem Önder

Günahım var diye namaz kılmıyorum! / 14.10.2022 / Kerem Önder

Günahım var diye namaz kılmıyorum!

Nov 26, 202337:12
Rüyalarla hocasına kibirlenen talebe! - 107. Mektup / Kerem Önder

Rüyalarla hocasına kibirlenen talebe! - 107. Mektup / Kerem Önder

“Hak sübhânehu ve teâlâ, Evliyâya inanmakla ve bu yüksek insanları sevmekle, hepimizi şereflendirsin! İçinde birkaç süâl bulunan mektûbunuz geldi. Denemek ve üzmek için yapılan süâl, cevâb vermeğe değmez ise de, belki fâideli olur düşüncesi ile cevâb veriyorum. Birisi anlamazsa da, anlayanlar çok şey öğrenir. Süâl: Eskiden gelmiş geçmiş Velîlerde çok kerâmetler, hârikalar hâsıl olmuşdu. Zemânımızdaki büyüklerde ise az görülmekdedir. Bunun sebebi nedir? diyorsunuz. Cevâb: Bu süâli sormanız, zemânımız büyüklerinde hârikalar az görülüyor diyerek bunları küçültmek düşüncesi ile oldu ise, şeytânın aldatmasından Allahü teâlâya sığınırız. Sözün gelişinden düşüncenizin öyle olduğu anlaşılıyor. Şeytânın şerrinden Allahü teâlâya sığınınız! Velî olmak için, bir insandan hârikaların, kerâmetlerin meydâna gelmesi şart değildir. Hâlbuki, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mu’cize göstermesi lâzımdır. Bununla berâber, Evliyânın hemen hepsinde, kerâmet görülmüşdür. Kerâmet göstermeyen Velî pek azdır. Bir Velîden, çok kerâmet meydâna gelmesi, onun üstünlüğünü göstermez. Evliyânın birbirinden üstünlüğü, Allahü teâlâya dahâ yakîn olmalarına bağlıdır. Dahâ yakîn olan bir Velî, pekaz kerâmet sâhibi olabilir. Allahü teâlâdan dahâ uzak olan bir Velî, dahâ çok kerâmet, hârika gösterebilir. Bu ümmetin sonradan gelen Evliyâsında, o kadar çok kerâmetleri olanlar görülmüşdür ki, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi aleyhim” hiç birinde, bunun yüzde biri bile, meydâna gelmemişdir. Hâlbuki, Evliyânın en yükseği, en aşağı derecede olan bir Sahâbînin “radıyallahü anh” derecesine yetişemez. Görülüyor ki, Evliyâyı ve onların üstünlüğünü anlıyabilmek için, kerâmetlerine, hârikalarına bakmak, câhillik, kısa görüşlülük olur. O kimsede, o büyüklerin yollarına katılabilmek kâbiliyyetinin az olduğunu gösterir. Peygamberlerin ve Velîlerin feyz ve bereketlerine, ancak onlara uymak kâbiliyyetinde olanlar kavuşabilir. Kendi düşüncelerine, hayâllerine uyanlar, kavuşamaz. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, uymak kâbiliyyeti sebebi ile, Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem” birşey sormadan inanıverdi. Ebû Cehlde bu kuvvet bulunmadığından, o kadar alâmet ve mu’cizeler gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak se’âdeti ile şereflenemedi. Sûre-i En’amda, (Senin Peygamber olduğunu belirten, açık alâmetlerin hepsini görseler, yine inanmazlar. Yanına geldikleri zemân, terbiyesizlik yapar, kalbini incitirler ve bu Kur’ân, eskiden kalma hikâyeler, masallardır, derler) meâlindeki âyet-i kerîme, böyle tâlihsizleri bildirmekdedir. Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânına yakîn zemânlardaki Evliyânın, az kerâmet gösterdiğini, bütün ömrlerinde üç-beş hârikadan başka görülmediğini söyledik. Cüneyd-i Bağdâdînin on kerâmeti bile işitilmemişdir. Hak teâlâ, kelîmi olan, Mûsâ aleyhisselâma dokuz mu’cize verdiğini bildirmekdedir. Bunlar, düşmanlara karşı olan hârikalardır. Yoksa, Peygamberlerden ve Evliyâdan her sâatde, hârikalar meydâna gelmekdedir. Düşmanları bilse de, bilmese de, hârikaları güneş gibi görülmekdedir. Fârisî mısra tercemesi: Kör göremezse, güneşin kabâhati ne? Süâl: Temiz olan tâliblerin, keşf ve müşâhede etdikleri şeylere, şeytân birşey karışdırabilir mi? Karışdırabilirse, bunu ayırd etmek nasıl olur? Karışdıramaz ise, keşf ve ilhâm ile elde edilen bilgilerin, bazısının yanlış olması nedendir? Cevâb: Herşeyi doğru olarak ancak Allahü teâlâ bilir. Bilgisini şeytânın karışdırmadığı kimse yokdur. Peygamberlere bile karışabileceği hâlde, Evliyâya karışmaz olur mu? Nerde kaldı ki, acemi tâliblere karışmasın. Şu kadar var ki, Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” şeytânın karışdırdığı, haber verilir ve yanlış doğrudan ayırd olunur. Nitekim Hâc sûresinde, “Biz senden önce hiçbir resul ve nebî göndermedik ki o, vahyedilenleri okuduğu zaman şeytan okuduklarına bir şey karıştırmış olmasın. Ancak Allah şeytanın karıştırdıklarını iptal eder, kendi âyetlerini de sağlamlaştırır.” (Hac 52) âyeti kerimesi bunu beyân etmekdedir.

Nov 25, 202349:21
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 11 / Kerem Önder

Abdülkadir Geylani Sohbetleri 11 / Kerem Önder

“Ey cemaat! Allah'ı anlayın. O'nun şanına bilgisizlik yakışmaz; cahil olmayın. O'nu bilin ve itaat edin. Muhalefet ne demek?.. O'nun yoluna baş koyun. Allah'ın bütün hükümlerine razı olun; niza ve çekişme ayıp olur. Allah yaratıcıdır. Kullara rızık verir. Evvel ve sonra O'nun hâzinesi dışında yiyip içen yoktur. Zahir, bâtın hep O'dur ve O'nundur. O’nun varlığı kadîmdir. O'ndan evvel varlık başlamadı. Bu kadîm hâli, sonsuzlara kadar uzar. Hükmüne karşı duran yoktur. Dilediğini yapar; kimseye hesap vermek zorunda değildir. «Yaratıkları, toptan ve tek tek, kendi yaptıklarından Ona karşı sorumludurlar.» (Enbiya/23) Ey evlâd! O’nun hükmüyle iş tut. Doğru hattan çıkma. Ahdi unutma. Hepsini yapmaya gayret et. Şeytanı yık. Kötü olan tabiî arzularını yen. Allah'ın yardımından ümit kesme. Hak yardımı, senin sebat hâline göre gelir. Çünkü Allahü Teâlâ şöyle buyurdu: «Şüphesiz, Allah sabırlı kulları iledir.» (Enfal/46). «Uğrumuzda çalışanlara, yollarımızı elbette açarız.» (Ankebut/69) Nefsin dilini tut, Allah’ı kula kesmesin. Bu hâlde nefsine can düşmanı ol. Ona ve diğer kullara, Hak kulluğunu emret. Yasak olanları yaptırmamaya çalış. Onları bozuk hâllerden kurtar. Hak anlayışına ve tabiatına uymayan şeyleri bıraktır. Allah'ın kitabına ve Peygamberin âdetine çek onları. Ey cemaat! Allah'ın kitabına saygı gösteriniz. Onun saygı hakkını terbiyenizle ödeyiniz. O, Hak'la aranızda bir vuslat vesilesidir. Onu mahlûk ve bir kul tarafından yazılmış görmeyiniz. Allahü Teâlâ: - «Bu benim kelâm sıfatımın tecellisidir,» buyururken siz başka isnatlara yeltenmeyin. Her kim Kuran’ı mahlûk ve kul yapısı bilirse apaçık Hakk'ı inkâr etmiş olur; yazık olur. Şu Kur’an... Şu okunan Kur’an, şu işitiğimiz yüce kelâm ve mushaf sayfalarına yazılı yüce manalı sözler, O’nun kelâm tecellisindendir. îmam-ı Şafiî ve îmam-ı Ahmed o kadar titiz davranmışlardır ki, sadece yazının mahlûk olduğunu, ötesinin Allah kelâmı olduğunu söylemişlerdir. Buna misal olarak kalbin mahlûk olduğunu, içinde duranın mahlûk olmadığını söylemişlerdir. Ey cemaat! Kuran'ın nasihatlerini tutun. Bunu işinizle açığa vurun. O'nun karşısında mücadeleci olmayın. îman ve itikat kolaydır ve güç olmayan işlerdir. Çok da değildir; hemen yapılabilir. Yapılan işler bundan sonra gelir... Size en çok iman etmek düşer. Kalbinizle tasdik edin, dış varlığınızla iş görün. Size yararlı ne ise onu yapın. Kısa ve iptidaî görüşe sahip olanlardan uzak durun. Kalp bilgilerden ari olduğu zaman dilin kuru bilgisi yetersizdir. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyurdu: «Ümmetim için en çok korktuğum, içi bozuk bilginlerdir.» Ey evlâd! Çalış, kalbini temiz kıl; onda dünya sevgisi kalmasın. Zerresine kadar ayıkla. Bu bitince nefsine sahip çıkan olur. Bir an bile seni onun eline bırakmazlar. Unutursan hatırlatırlar. Gaflete düşersen, ayık kılarlar. Cümle eşyada Hakk'ı gösterirler. Başkasına baktırmazlar. Bu bir zevktir ki, tadan bilir. Bu cins hâle ermek zordur; halk arasında eren binde birdir. Bazı fertlerdir. Onlar, halka gidip gönül eğlendirmezler. Halk onlara sükûnet veremez. Ben, Hakk'ı arayanlara bakarım. Âhireti arayan kimseleri severim. Başkalarından pek hoşlanmam... Dünya bekçisi, nefsin ve şahsi arzusunun peşinde koşan benim işime yaramaz. Onlarla benim işim yok. Ancak, onlar hastadır; tedavi için yanıma gelmelerini arzu ederim. Hasta için en sabırlı sahip, doktordur. İşlerini benden saklı tutuyorsun; sana yazık oluyor. Benden saklı şey az olur. Sen saklıyorsun; halbuki o bana gözüküyor. Görüyorum: ‘Sen dünya arıyorsun ve ey şahıs, sen de âhiret arıyorsun...’ diye söylüyorum. Bunlar bir hevestir. Bu hevesler kalbine yazılmış, sonra alnında açıkça gözükmektedir. İçin dışa vurmuş, her şeyin kıymetsiz bir hâl almış. İsyan hastalığına çare, itaatir. Zulmü, adalet yıkar. Hata bir hastalıktır; ilâcı ise doğruluktur. Hak Teâlâya isyan bir suçtur. Bundan kurtuluş çaresi ise günah sarhoşluğundan tevbedir. Ama asıl ilâçların tümü, halkı kalpden atmaktadır. Bunu yapabildiğin an, işlerin tamam olur.

Nov 17, 202346:02
Gazze'de tarafsızlık münafıklıktır! / Kerem Önder

Gazze'de tarafsızlık münafıklıktır! / Kerem Önder

“İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde «Allah´a ve ahiret gününe inandık» derler.” “Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.” “Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.” Bakara 8-9-10 Açık inkârcılardan ve bilinen İslâm düşmanlarından, gizli olanlar daha tehlikeli oldukları ve bunların doğru yolu bulma ihtimalleri daha zayıf bulunduğu için kâfirlerin en aşağı tabakada olanları bunlardır. Münafıkların ebedî âlemdeki cezaları da diğer inkârcılardan daha ağır olacaktır. İman yönünden münafıklık yanında bir de ahlâk bakımından münafıklık vardır ve Hz. Peygamber müminlerin bundan da sakınmalarını istemiştir. “Münafığın üç belirtisi vardır: Haber ve bilgi verdiğinde yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez ve kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” (Buhârî, “Şehâdât”, 28; Müslim, “Îmân”, 25) “İkinci kısım: Kalbte, dil ile inkâr etmekle beraber, bilginin meydana gelmesidir. Bu inkâr, mecburî olursa, sahibi, Cenâb-ı Hakk'ın "Kalbi imanla dopdolu olduğu halde, zorlanan kimse hariç" (Nahi, 106) buyurduğu için, müslümandır. Eğer bu inkâr, kendi isteğiyle olursa, bu kimse İnatçı bir kâfir olur. "Kalbinde zerre ağırlığınca iman bulunan kimse, ateşten çıkar (orada ebedî kalmaz)" "Bedevi Arablar, iman ettik, dediler, de ki: Siz iman etmediniz. Ama, müslüman olduk deyin. Çünkü, iman henüz kalbinize girmedi" Sonra münafık, kâfire nisbetle, çirkin olan bazı şeylerle de muttasıfdır. a-) O, insanların düşüncelerini karıştırmaya yeltenmişken, kâfir ise buna yönelmemiştir. b-) Kâfir, erkeklik tabiatı üzerinedir. Münafık ise, kancıktık tabiatı üzerinedir. c-) Kâfir kendisinin yalan söylemesine razı olmamış, bundan kaçınmış ve sadece doğruyu söylemeye razı olmuşken, münafık ise yalan söylemeyi tercih etmiştir. d-) Münafık, aslî kâfirin aksine, küfrüne bir de alay etmeyi ilâve etmiştir. Küfrünün fazla olmasından ötürü de, Cenâb-ı Hakk, "Muhakkak ki münafiklar, ateşin en alt tabakasmdadıtiar." (Nisa, 145) buyurmuştur. İbn Abbas: “İnsan, insan diye adlandırıldı. Çünkü, ondan bir ahid alındı ama o bu ahdini unuttu.” "Sana beyat edenler yok mu, muhakkak ki onlar Allah'a beyat etmektedirler” (Fetih 10). Bunun tersini ifade etmek içinse, "Biliniz ki, ganimet olarak elde ettiğiniz herşeyin beşte biri Allah'ındır" (Enfal 4) buyurarak, Resulünün almış olduğu hisseyi kendi zâtına nisbet etmiştir. İşte, münafıklar peygamberi aldattıklarında, "Onlar Allah'ı aldattılar" aldatmaya çalıştılar" denilmiştir Şüphesiz Cenâb-ı Hak, iblîs ve zürriyetinin kökünü kazımaya kadirdi. Ne var ki, onları olduğu gibi bırakarak, üstelik onları güçlendirdi. Bu, ya Allah dilediğini yapar ve dilediği hükmü verir olduğundandır veya kendisinden başka hiç kimsenin bilemiyeceği bir hikmetten dolayıdır.” Razi "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken -yani uyuyup tekrar uyanıyorken- ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Ticarette yalan söleme. 8 kilo düşük gösteren ayna! Erimişim hemen sporu bırak Kerem. Tanınmak bazen garip oluyor! Salonda koşarken instaya bakan gençler bu o mu diyor. Yok ya bu çok fit diyor. Muhtar kimle tanıştırsa hocamı tanıyor musun diyor. Hayır diyene hangi dine mensupsunuz diyor. Fifa 24 hediye ettiler indirdim açtım. Ne göreyim? Kadın futbolcularla erkek topçular aynı takımda oynuyor! İzmirden sizi izlemeye gidiş geliş 8000 lira harcıyorum hocam benzin 6000 hgs 2000 lira

Nov 06, 202343:40
Gazze Katliamına Ünlülerin Bakışı! -Mektubat 103, 104, 105. Mektuplar / Kerem Önder
Oct 27, 202344:46
Abdülkadir Geylani sohbetleri 10 / Kerem Önder

Abdülkadir Geylani sohbetleri 10 / Kerem Önder

“Ey münafıklar! Bulunduğunuz hâlden dönünüz! Bu kaçak hâlinizden vazgeçiniz. Hâlinize şeytan da gülüyor. Neden şeytanı güldürüyorsunuz? Size ayıp değil mi? Siz böyle yaptıkça şeytan neşeleniyor. Siz, bu durumda ne yapsanız makbul olmaz. Çünkü, kıldığınız namaz halk için, tuttuğunuz oruç yine halk için. Hiçbiri Hak için değil. Hep işleriniz böyle... Sadaka verseniz halktan fayda umuyorsunuz. Bir düşküne zekât verseniz, karşılığında onu çalıştırmak dilersiniz. Siz alnına kötü damga vurulacak insanlarsınız; ne çare ki, bu âlemde hatâlar gizli kalmaya mahkûm... Yakında canınız cehenneme girer; hiç üzülmeyiniz. Kurtulmak isterseniz derhal Peygambere uyun. Sakınınız, dinde icad çıkarmaya kalkmayasınız. Yaparsanız kızgın ateş sizi bekliyor. Cehennemin zemin katına siz gireceksiniz. Özür dileyin. Yaptığınıza pişman olun. Geçmişteki büyüklerin yolunu tutun. Doğru yolda yürümeye alışın. Bu yolda yabancılara benzemek yoktur. Bu yolun sağlam ve gerçek yolcuları, hep birbirine benzerler. Yalnız Peygamberin âdetlerine uyarlar. Bu yolda ne zor vardır ne de fıtrî hâllere aykırı bir hareket. Akla ve düşünceye hükmeden bir dinden daha iyisi olur mu? Olsa da onun gibi olur. Sizden önce gelenleri, bihakkın yetiştiren bir din, sizi neden yetiştirmesin? Onlar sizden daha bilgisizdi. Akılları sizin kadar iyiyi seçemiyordu. Ama, onlarda manevî çöküntü yoktu. Manevî çöküntü sizleri yıktı, berbat eti. Maddî olan her şeyin iyisini ararsınız, manevî olunca durmaz kaçarsınız. Aklınız gözünüzün gördüğünü kabul ediyor. Görmediklerinizi hiç kabul etmiyorsunuz. Ama işinize gelen olursa kabul etmekten de dönmüyorsunuz. Yazıktır, Kuran'ı ezber ediyor, sonra onun buyurduklarını tutmuyorsun. Peygamber (S.A.) efendimizin âdetleri hep ezberinde; ama onun yaptığını yapmaya bir türlü yanaşmak elinden gelmiyor. Neden? Bu hâlinle ne olmak ve ne yapmak sevdasındasın? İnsanları iyiliğe çağırıyorsun; ama kendin yapmıyorsun. Kötülüğü onlara anlatırken en fenasını yapıyorsun. Allahü Teâlâ bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurdu: - «Allah katında ceza büyüdü, neden yapamayacağınızı dediniz?” (Saf/3) Ey evlâd! Şiarın sessizlik olmalı. Varlığına hâkim olarak sükûtu libas gibi giymelisin. Bütün arzun, halkın şerlilerinden kaçmak olmalı... Hattâ bütün yaratıkları birden bırakmalısın. Bu hâli kazanmak için yere sığınak eşip girmek gerekirse yap... Ve orada gizlen. Bunu âdet edin; tâ ki, imanın ölmesin, ikan hâlin (tam imanın) kuvvet bulsun... Doğruluk kanatların böyle açılır, gelişir. Kalp gözlerin de görmeye başlar. Varlığın genişler, İlâhî bilginin boşluğunda uçmaya başlarsın... Şarkı, garbı, denizi, deryayı gezersin. Sahilleri ve dağları dolaşırsın.. Semaya yükselirsin, yere iner, sessiz gezersin. Çünkü himmetin yücedir. Arkadaşın büyüktür. İşte bundan sonra dilin çözülür, sözlerin anlaşılır. Sessizlik libasını çıkarır atarsın; halktan kaçmana artık lüzum kalmaz. Sırrınla halka gidersin, onların derdini iyileştirecek bir tabib olursun... Sen bizzat onlara şifasın. Senden zarar beklenmez. Onların azlığı, çokluğu, senin için bir mâna taşımaz. Seni övmeleri, kötülemeleri bir kıymet teşkil etmez. Hak'tan uzaklığınız daha ne kadar sürecek? Ne zamana kadar O'ndan kaçacaksınız? Ne zamana kadar dünyayı yapıp, öbür âlemi yıkacaksınız? Her birinizin ancak bir kalbi vardır; nasıl ona iki şeyi sığdırabiliyorsunuz? Ona hem Hak hem halk sığabilir mi, bunlar nasıl olabilir?.. Biri girince öbürü kaçar. Olmaz dersen, yalan edersin. Yalan ise, Peygamber (S.A.) efendimizin buyurduğu şu hükmü giymiştir: - «Yalan İmanı kaçırır.» Her kap içindekini sızdırır. Yaptığın iş inancına delildir. Dışın, içini gösterir. Bazı büyükler: - Dış, için örneğidir, derler. Hak ehli, yani Allah’ın has kulları, seni çabuk anlar. Onlardan birine düşersen edepli ol. Onu karşılamadan önce günahlarına tevbe et. Onların yanında küçüldüğünü bil. Onlara tevazu göster.

Oct 23, 202348:49
Kalpleri mühürlenmiş olanlar! - Bakara 6-7 tefsiri / Kerem Önder

Kalpleri mühürlenmiş olanlar! - Bakara 6-7 tefsiri / Kerem Önder

“Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.” Bakara 6 “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” Bakara 7 Küfür (küfr) kelimesinin lugat mânası “örtme”dir, kâfir de “örten” demektir. Fâtiha sûresinde doğru yolda olanlar, doğru yoldan sapanlar ve Allah’ın gazabına uğrayanlardan söz edilmişti. Bakara sûresinin ilk âyetlerinde doğru yolda olanların (müttaki müminler) en önemli özellikleri dile getirildi. Bu âyetlerden itibaren de doğru yoldan sapanların, Allah’ın gazabına uğrayanların ahlâk ve tutumlarıyla âkıbetleri anlatılıyor. Kulakları, dikkat ve idrakleri ilâhî irşada kapalı olan inkârcılara nasihat ve uyarının fayda vermeyeceği, uyarıların ancak gerçeği arayan ve Allah kelâmını dinleyenler üzerinde etkili olacağı açıktır. Sen, müslüman olsunlar dîye İnsanları zorlayacak mısın?" (Yûnus. 99) Cenâb-ı Hakk, Hz. Peygamber (s.a.s,)'e, artık o iman etmeyenlerden ümidini kessin de kendine sıkıntı vermesin diye, onların iman etmeyeceklerini bildirmiştir. Çünkü ümidi kesmek, iki rahatlığın birisidir. "İnzâr", günahlardan menetmek suretiyle, Allah'ın azabından korkutmaktır. Bu ayette müjdeleme değil de inzâr zikredilmiştir. Çünkü, bir şeyi yapıp yapmamada inzârın tesiri, müjdenin (tebşirin) tesirinden daha güçlüdür. Çünkü insanın, zararı savuşturma ile meşgul olması, menfaati elde etmek için uğraşmasından daha önemlidir. Babam Ömer b. el-Hattab bana, Hz. Peygamberin şöyle dediğini anlattı: "Allah'ın sizin hakkınızdaki ilmi, sizi gölgeleyen gök ve sizi üzerinde taşıyan yer gibidir. Nasıl siz, gökten ve yerden çıkmaya muktedir değilseniz, aynı şekilde Allah'ın ilminden de çıkmaya gücünüz yetmez. Nasıl gök ve yer sizi günah işlemeye sevketmiyorsa, bunun gibi Allah'ın ilmi de sizi o günahları işlemeye zorlamıyor" Cenâb-ı Hakk, önceki ayette onların iman etmeyeceklerini beyan edince, bu ayette iman etmemelerinin sebebi olan, "hatm"i bildirmiştir. Onlar düşünmekten yüz çevirip, Allah onlara delillerini serdettiğinde bu delillere ve Kur'ân'a kulak vermeyince, onların bu yaptıkları şey Allah'a nisbet edilmiştir. Çünkü bu yaptıkları şeyin meydana gelişi, Cenâb-ı Hakk'ın, delillerini onlara serdettiği zamana denk gelmiştir. Meselâ, Allah Berâe (Tevbe) Sûresi'nde; "Bu ayetler, onların kötülüklerine kötülük katmıştır" (Ayet, 125) buyurmuştur. Yani onlar, bununla küfürlerine küfür katmışlardır Ulemânın bir kısmı, bu ayetin kâfirlerden hususî bir topluluk hakkında nazil olduğunu; Allah'ın, bu dünyada birçok kâfire cezasını peşinen verdiği gibi, onlara da cezalarını peşin vererek, onlara, bu dünyada kalblerini damgalama ve mühürleme cezasını verdiğini söylemişlerdir. Nitekim, Cenâb-ı Hakk, "Muhakkak ki siz, sebt gününde haddi aşanları bildiniz. Bunun üzerine Biz onlara, aşağılık maymunlar olunuz!" dedik " (Bakara, 65) ve "Muhakkak ki orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yer yüzünde başıboş dolaşacaklardır. Artık sen, dinden sapmış kimseler hakkında tasalanma" (Maide, 26) buyurmuştur. Cenâb-ı Hakk, bunlarda kullarının alacakları ibretler ve onların yararına olacak şeyler olduğunu bildiği için, peşin cezalar vermiştir. Bu peşin cezalardan bir kısmı da, kâfirlere vermiş olduğu kalblerini mühürleme ve damgalama cezasıdır. "İşte bunlar, kalblerine imanı yazmış olduğu kimselerdir" (Mücadele, 22) buyurmuştur. Bu durumda melekler, o mümini severler ve onun için Allah'tan mağfiret taleb ederler. Kâfirlerin kalblerinde, meleklerin kendisi vasıtasıyla, Allah nezdinde melun olduklarını bilecekleri bir alâmetin bulunması da söz konusudur. Böylece melekler o kâfire buğz eder ve onu lanetlerler. Bu alâmetin temin ettiği fayda ya meleklere ait bir faydadır; çünkü onlar bu alâmetle onun Allah nezdinde kâfir ve melun olduğunu bildiklerinde, bu onları küfürden iyice nefret ettiren bir şey olur.

Oct 10, 202342:50
Bakara 1-5 Tefsiri / Kerem Önder

Bakara 1-5 Tefsiri / Kerem Önder

“Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” “Onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” “Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.” “Evlerinizi (içinde Kur’an okumayarak) kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden ürker ve uzaklaşır” (Müslim, “Müsâfirîn”, 212) "Kim Allah'ın kitabından bir harf okursa, ona bir hasene (iyilik) vardır. Hasenelere on misli karşılık verilir. Ben demiyorum kî, (elif, lâm, mim) bir harftir. Fakat elif bir harf. lâm, mîm de bir harftir." Hz. Ebû Bekr es-Sıddîk (r.a.), "Allah'ın her kitapta bir sırrı vardır. O'nun Kur’ân'daki sırrı ise, bazı sûrelerin başlarına gelen hurûf-u mukattalardır" demiştir. Hz Ali (r.a) de, "Her kitabın bir özü vardır. Bu kitabın özü ise, hece harfleridir" demiştir. Yarasanın gözlen güneşin ışığına tahammül edemediği gibi, zayıf akılların da güçlü sırları taşıyamamasıdır. Peygamberlerin akılları fazla olduğu için, nübüvvet sırlarını taşıyabilmişlerdir. Ulemânın da akılları fazla olduğu için, ortalama insanların taşımaya güçlen yetmeyen sırları taşıyabilmelerdir. Batınî bilgiye muttali olan hukemânın akılları çok olduğu için, zahir ulemâsının âciz olduğu şeyleri taşımaya güç yetırmişlerdir. - “Bu Kur’an, şu gördüğünüz harflerden yapılan kelime ve cümlelerden oluşmaktadır. Siz harfleri de biliyorsunuz. O halde haydi yapabiliyorsanız siz de böyle kelime ve cümlelerden oluşan ve Kur’an’a benzeyen bir kitap yazın!” denilmek istenmiştir. "Orada bir baş ağrısı da yoktur." (Saffat 47) "Onda sarhoşluk yoktur" (Saffât. 47) sözünde, cennet içkilerinin dünya içkilerinden üstünlüğü kastedilmiştir. Çünkü dünya içkilerinin aklı giderdiği gibi, ahiret içkileri aklı gıdermez. "Semûd'a gelince. Biz onlara doğru yolu gösterdik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler" (Fussıiet 17) ayetinin de gösterdiği gibi imkânsız değildir. Cenâb-ı Allah bu ayette hidayete erme olmadığı halde, hidayetin varlığından bahsetmiştir. Dalâletin hidayet karşılığında kullanılmasıdır. Nitekim Cenâb-ı Hakk, "İşte bunlar, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı) satın alan kimselerdir" (Bakara 16). “Allah katında en şerefliniz, en müttakî olanınızdır." (Hucurât. 13) "Sana şüphe vereni bırak, şüphe vermeyen şeylere geç" "Kul, mahzurlu şeylerden kaçınmak için, mahzurlu olmayan şeyleri de terketmedikçe muttakîler derecesine ulaşamaz." Hadis “Azıklanın, çünkü azıkların en hayırlısı takvadır.” Hz. Ali (r.a.); "Takva, günahlara devam etmeyi ve yaptığı ibadetlerle aldanmayı bırakmaktır" demiştir. Vâhidî: "Takva, insanlara karşı dış görünüşünü süslediğin gibi, Cenâb-ı Allah'a karşı sırrını süslemendir." Ebû Hureyre: “Yolda yürürken dikenler görürsen ya yolu değiştirirsin ya da dikene dokunmadan geçmenin bir yolunu arar ve bulursun; işte takvâ da budur; hayatı Allah Teâlâ’nın yasakladığı kötülüklere bulaşmadan yaşamaya çalışmaktır” Uzuvların dillerinin esası ise namaz, zekât ve sadakadır. Çünkü ibadetler, ya bedenî olur ki. bunların en üstünü namazdır, veya malî olur ki, bunun en efdaü de zekâttır. İşte bu sebepten ötürü Hz. Peygamber (s.a.s) namazı, "dinin direği", zekâtı ise 'İslâm'ın köprüsü” diye adlandırmıştır. Müttakînin kötülükleri terketmesine gelince: "Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten nehyeder" (Ankebûı 45) ayetinden dolayı, namaza dahildir. Terk etmek olan takvayı Cenâb-ı Allah, iman, namaz ve zekât demek olan yapmadan, işlemeden önce getirdi, Çünkü kalb. gerçek inanç ve yüksek ahlâk nakışlarını kabul eden bir ayna gibidir. Levhanın ise ilk önce. üzerine güzel nakışların vurulabilmesi için, kötü nakışlardan temizlenmesi gerekir. "Müminler, Allah'a, huzurunda iken iman ettikleri gibi gıyaben de iman ederler; müminlerle karşılaştıkları zaman "iman ettik" deyip, liderleri ile başbaşa kaldıklarında ise "Biz, sizinle beraberiz. O müminlerle alay ediyoruz" diyen münafıklar gibi değil.

Sep 29, 202349:30
Faizi helalleştirme bahaneleri! - Mektubat, 100. Mektup / Kerem Önder

Faizi helalleştirme bahaneleri! - Mektubat, 100. Mektup / Kerem Önder

“Ödünç verenin fazla olarak istediği malın yalnız fâiz olduğunu söylemişdiniz. Meselâ oniki dirhem ödemesi şartı ile on dirhem gümüş verenin aldığı gümüşden yalnız fazla olan iki dirhemi fâiz olur, harâm olur demişdiniz. Hâlbuki, dahâ fazlasını ödemesi şartı ile, ödünç vermek fâizdir. Ya’nî böyle olan sözleşme harâmdır. Harâm anlaşma ile, ele geçen malın hepsi harâm olur. Meselâ, oniki dirhem ödemesi şartı ile, on dirhem ödünç verilse, alınan oniki dirhemin hepsi harâm olur. Fâiz ile ödünç vermek ve almak harâm olduğu, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilmişdir. İhtiyâcı olanın da, olmıyanın da, fâizle, ödünç alması harâmdır. İhtiyâcı olana, fâiz harâm olmaz demek, Kur’ân-ı kerîmin emrini değişdirmek olur. (Kınye) kitâbı, Kur’ân-ı kerîmin emrini değişdiremez. Lâhor şehrinin büyük âlimlerinden olan mevlânâ Cemâl, (Kınye)nin birçok haberleri kıymetli kitâblara uymamakdadır. Böyle haberlerine güvenilmez buyururdu. (Kınye)nin bu yazısını, doğru kabûl etsek bile, buradaki ihtiyâc kelimesine, zarûret ve ölüm tehlükesi ma’nâsını vermek lâzımdır. Böylece, Mâide sûresi, dördüncü âyetinin, (Ölüme sebeb olan sıkışık hâle düşen) meâlindeki iznden istifâde edilmiş olur. Çünki, bu âyet-i kerîme, harâmlardan afv olunabilecek özrü beyân buyurmakdadır. Fâiz ile ödünç almak için, her ihtiyâc özr olsaydı, fâizin harâm edilmesine sebeb kalmazdı. Çünki, fâiz ödemeği, ancak ihtiyâcı olan kabûl eder. İhtiyâcı olmıyan kimse, açıkdan para vermek istemez. Allahü teâlânın, bu yasak emri, yersiz lüzûmsuz olurdu. Allahü teâlânın kitâbına, böyle iftirâ edilemez. Abes, yersiz, birşey bulunması düşünülemez. Her ihtiyâcı olanın fâiz ile para alması câiz diye, bir ân düşünsek, ihtiyaç da, bir nevi zarûretdir. Zarûretin dereceleri vardır. Ziyâfet vermek için, fâiz ile para almak ihtiyâc değildir. Meyyitin bırakdığı malda meyyitin ihtiyâcı, kefen ve cenâze masrafı olduğu kitâblarda bildiriliyor. Onun rûhu için, ziyâfet vermeğe, ihtiyâc denilmemişdir. Meyyit, sadakanın sevâbına, herkesden çok muhtâc olduğu hâlde, onun rûhu için yemek [helva] dağıtılmasını islâmiyyet emr etmemişdir. O hâlde bunları yapmak, fâizle para almak için ihtiyâc, özr olur mu? Ölünün ihtiyâcı kabûl edilse bile, fâizle alınan para ile pişen yemekleri yemek halâl olur mu? Çoluk çocuğun çok olması, erkeğin askerde bulunması, özr, ihtiyâc sanılarak, fâizle para almak câiz ve halâl olur demek, bir müslimâna yakışmaz. Böyle belâya yakalanmış olanlara, emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker yaparak, doğru yolu göstermek lâzımdır. Bir müslimân, nasıl olur da, böyle harâm işi yapabilir? İhtiyâcları te’mîn edecek yol çokdur. Bu zemânda, şübheli olmıyan kazanc kalmadı diyorsunuz. Evet öyledir. Fekat elden geldiği kadar, şübhelilerden kaçınmak lâzımdır. Tarlayı abdestsiz sürmek, tohumunu abdestsiz ekmek, rızkın bereketini, tayyib olmasını giderir demişlerdir. Hindistânda, böyle çalışan, hemen yok gibidir. Fekat, Allahü teâlâ, kulundan, elinden geldiği kadar yapmasını istemekdedir. Fâiz ile para alıp ziyâfet vermekden sakınmak, herkes için kolaydır. Halâle harâm, harâma halâl diyen kâfir olur. Fekat bu kat’î, meydânda olan helâl ve harâmlar içindir. Zan olunanlar için değildir. Hanefî mezhebinde mubâh olan çok şey vardır ki, şâfi’î mezhebinde mubâh değildir. Bunun aksi de vardır. Muhtâc olduğu şübheli olan birinin, fâizle para alması halâl olur demiyene, açık bildirilen harâma halâl diyemiyene dil uzatılmaz. Sapık, gerici denilmez. Halâl demesi için zorlanamaz. Onun haklı olması dahâ kuvvetlidir. Hattâ, haklı olduğu meydândadır. Ona dil uzatanlar haksızdır ve tehlikededir. Mevlânâ Abdülfettâh, (Fâizsiz borç almak iyidir. Niçin fâiz ile alıyorlar?) demiş. Siz de, (Böyle söyleme. Helâli inkâr mı ediyorsun?) diyerek onu tekdîr etmişsiniz. Yavrum, bu sözünüz, kat’î olan halâl için doğrudur. İhtiyâcı olanın, fâiz ile borç almasına halâl deseniz bile, bunu yapmamak, yine dahâ iyi olur. Vera sâhibleri, ruhsat, izn verilen şeyleri yapmamış, herkese, azîmet yolunu göstermişlerdir.

Sep 14, 202343:17
Abdülkadir Geylani sohbetleri 9 / Kerem Önder

Abdülkadir Geylani sohbetleri 9 / Kerem Önder

Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyuruyor: «Allah sevdiği kimseyi üzmez; ama tecrübe için bazı belâ verir.» İman sahibi odur ki, bu belâ geldiği zaman sabreder... Allah yararsız hiçbir belâ indirmez. Her belâ bir iyiliğin öncüsüdür. Bu iyilik ya dünya için veya âhiret için olur. İmanlı kimse belâya sabırla karşı koyar. Allah gönderdiği için razı olur. Rabbini itham etmez. Niçin geldi, diye çıkışmaz. Mü’min inandığı ile uğraşır. Bu uğraşmak, imanlıya belâyı hatırlatmaz. Ey dünya ile uğraşanlar, onu bırakın. Söz etmeyin. Yalnız dille konuşuyorsunuz, kalbinizle konuşmuyorsunuz. Allah'tan kaçmaktasınız. O'nun yüce kelâmını dinlemek işinize gelmiyor. Peygamberin sözleri hoşunuza gitmiyor. Peygambere uyanları da tanımıyorsunuz. Halbuki, bunlar Allah'ın halifesi ve Peygamberin vârisleridir; sizi hiçbir şey ikna edemiyor. Nedir bu hâliniz?.. Kadere de inanmıyorsunuz. O kaderi yapanla da niza çıkarıyorsunuz. Kulların verdiği ile yetinmektesiniz. Hakk'ın vergisi sizi ilgilendirmiyor. Bu durumda Hak katında sizin bir sözünüz bile işitilmez. İyiler de sizi dinlemez. Tâ ki tevbe edesiniz ve bu tevbenizde de ihlâs sahibi olasınız. Yapmamayı kararlaştırdığınız yanlış işi bir daha yapmadığınız takdirde sözünüz dinlenir, hatanız bağışlanır. Bundan sonra kadere uymalısınız. Allah'ın vermiş olduğu hükümlere boyun eğmelisiniz. Bu hükümler aleyhinize bile çıksa, yine hoş karşılamanız gerekir. Gerekirse, zillete atılırsınız, aziz de olabilirsiniz. Zengin olmanız da mukadder olabilir, fakir de olabilirsiniz. Afiyet de gelir, hastalık da... Hepsi O'nun emri ile olur. Allah, yaptığının hesabını vermek zorunda değildir. Sana sevimsiz olan, O'nun için sevimli olabilir. Ey cemaat! Uyunuz, size de uyan olur. Kaza ve kadere boyun eğin, hizmetinizi eksik etmeyin. Hükümlere razı olursanız, öyle olursunuz. Nasıl olursanız, öyle de idareciler bulursunuz. Nasıl çalışırsanız, öyle karşılık görürsünüz. Hak Azizdir. Celildir. Kullara zulmetmez... Az iyiliğe çok mükâfat verir. Temiz ve doğru olan, kötü olarak anılmaz. Doğruya hiçbir zaman, yalancı ismi verilmez. Ey evlâd! Hizmet edersen, sana hizmet edilir. Uysal olursan, kafa tutanın olmaz. Aziz ve Celil olana, hizmetçi ol. Şu dünyanın sahte sultanlarına hizmet etmekle eline ne girer? Onlar ne fayda verir ne de zarar getirir. Şimdiye kadar, sana ne verdiler?.. Kendi yararları için ne yaptılar? Hangisi ölümü geri çevirebildi? Kısmetinde olmayanı, bir tanesi sana verebiliyor mu? Hakk'ın sana nasib etmediği şeyi sana vermeye kimin gücü yeter? Ellerinden çıkan bir iyiliği çevirmek onların haddi mi? Yapabiliyorlar dersen, iman sahibi olmadığın meydana çıkar. Bilmiyor musun, veren, yoktur, alan olmaz, zarar getiren olmaz, iyilik veren bulunmaz, sonu öne, önü de sona alan yoktur, ancak bunları Allah yapabilir. Bunları bildiğini söylersen, sana sorarım: Bildiğin hâlde nasıl başkasını Mevlâ'ya tercih ediyorsun?.. Yazık sana, âhireti dünya ile nasıl kirlettin? Mevlâ'nın tâatını nefsin tâatı ile nasıl karıştırdın? Halkı Hakk'a nasıl kattın? Bir yandan takva dâvası, bir yandan da Hakk'ı kullara şekva!.. Olur mu, yaptığını sen de beğenmedin değil mi?.. Bilmez misin, Allah müttakileri esirger. Onlara yardım eder. Kötülükleri onlardan def eder. Çeşitli bilgiler öğretir. Nefislerini tanıtır. Onların kalplerine bakar, bilmedikleri taraftan rızıklar verir. Allahü Teâlâ bâzı kitaplarında şöyle buyurmuştur: «Ey Âdemoğlu, iyi komşundan utandığın kadar, bendende utan.» Peygamber (S.A.) efendimiz de buna benzer bir Hadîs-i Şerif beyan eylemiştir: «Bir kul hata işleyeceği zaman, kapılarını kapar, perdelerini çeker, kullardan saklar; ama ona şöyle hitap edilir: Ey Âdemoğlu, Beni görenlerin en küçüğü yaptın! Halbuki hepsinden önce Beni düşünmeliydin.» İnanç dediğimiz şey bazı fikir ve düşüncelere olan bağımlılıktır. Onları kesin doğrularımız olarak görürüz. Annemiz bize geçmişte bir şey söylemiştir; "sobayı elleme, elin yanar" denemiş veya denememiş ama deneyen birisini gözlemlemişizdir ve gerçekten de eli yanmıştır.

Sep 08, 202339:52
Allah nurunu tamamlayacaktır ne demek? / Kerem Önder

Allah nurunu tamamlayacaktır ne demek? / Kerem Önder

"Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz." (Tevbe 32) “O öyle bir Allah´dır ki, Resulünü hidayetle ve hak dinle bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir. Müşrikler hoşlanmasalar da.” Tevbe 33 “Bil ki bu ayetin maksadı, yahudi ve hristiyanların reislerinden sâdır olan, çirkin fiillerden üçüncü bir çeşidini göstermektir. Bu da, o iferi gelenlerin, Hz. Peygamberin peygamberlik işini iptal ve onun şeriatının doğru, dininin sağlam olduğunu gösteren delilleri gizlemek için çalışmalarıdır. Ayette bahsedilen "nûr"dan maksad, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in peygamberliğinin hak ve doğru olduğunu gösteren delillerdir. Bu deliller cidden pek çoktur: Hz. Peygamber'in Risaletînin Delilleri 1) O'nun elinde zuhur eden, güçlü ve kesin mucizeler... Çünkü mucize o peygamberin doğruluğuna ya delalet eder, yahut etmez. Binâenaleyh eğer doğruluğuna delil olması sözkonusu ise, mucizenin gerçekleştiği her seferinde doğruluğu kesin olarak ortaya çıkmış olur. Bu sebeple, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in risaletinin doğru olmuş olması gerekir. Yok eğer mucize, doğru ve sadık oluşun delili değil ise, bu, Hz. İsa ve Hz. Musa'nın nübüvvetini de zedeler. 2) Hz. Peygamber ömrünün başından sonuna hiçbir eğitim ve öğretim görmemiş, hiçbir şeyden istifade etmemiş ve herhangi bir kitap mütalaa etmemiş olduğu halde, bu yüce Kur'an, O'nun dilinden zuhur etmiştir. Şu halde bu, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in en büyük mucizesidir. 3) Hz, Peygamber (s.a.s.)'in şeriatı, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır. Onda, Allah'a uygun olmayan şeylerin, Allah'a izafe edilmesi söz konusu değildir. Onda, Allah'tan başkasına davet de yoktur. Hz. Peygamber (s.a.s.), büyük beldelere sahip ve hakim olmuştur. Ama bu, onun dünyayı önemsememe ve dünyaya değer vermeme huyunu değiştirmemiştir. Halbuki eğer, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in gayesi dünya olsaydı, bu böyle kalmazdı. İşte bu durumlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in sözünün doğruluğu hususunda apaçık deliller ve kesin burhanlardır. Bil ki birşeye gâlib gelmek bazan delil ile, bazan çokluk ve bollukla, bazan da hükümran olup, üstün gelme ile olur. Allah Teâlâ'mn, bütün bunları müjdelediği malumdur. Halbuki ancak mevcut olmayan, ama ileride olacak birşeyin müjdelenmesı caizdir. Bu dinin delillerle galip (üstün) olduğu, bilinen ve kabul edilen bir husustur. O halde gereken, bu ayette bahsedilen üstünlüğü, hükümran olarak üstün gelme manasına hamletmektir. Diğer Dinlerin Devamına Ne Dersiniz? Buna göre şayet, "Hak Teâlâ'nın, "O dini, bütün dinlere galip kılsın diye..." ifadesi, bu dinin, bütün dinlere galip gelmesini iktizâ eder. Halbuki durum böyle değildir. Zira İslâm, Hindistan'da, Çin'de, Rum diyarında ve diğer küfür beldelerinde, diğer dinlere galip gelememiştir!" denilirse, biz de deriz ki, ulemâ buna yön vermiştir. Birinci yön: İslâm'ın hilafına olan bütün dinlerin mensuplarını, bütün yerlerde olmasa dahi, bazı yerlerde müslümanlar ezmiş ve onlara galip gelmişlerdir. Bu cümleden olarak, müslümanlar mesela yahudileri kahretmiş ve onları İslâm topraklarından çıkarmışlardır. Şam topraklarındaki hristiyanlara da galip gelmişler, bu Şam topraklarını Rum diyarından ve batıdan izleyen mıntıkaları da ele geçirmişlerdir. Yine, müslümanlar mecusîlere, kendi mülkleri üzerinde oldukları halde galip gelmişler ve yine, Türk ve Hind topraklarına komşu olan pek çok beldede putperestlere de üstün ve galip gelmişlerdir. Diğer dinlere karşı üstünlüğü de böyle olmuştur. Böylece, Allah Teâlâ'nin bu ayetle haber verdiği husus tahakkuk etmiş ve bizzat gerçekleşmiştir. O halde bu, gayb'den bir haber verme ve böylece de bir mucize olmuştur. İkinci yön: Ebu Hureyre (r.a.)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu, Allah Teâlâ'nin, İslâm'ı bütün dinlerden üstün kılacağına dair bir va'adidir. Bu va'adin tamamlanması ise ancak, Hz. İsa (âhir zamanda) zuhur ettiği zaman olacaktır..."

Aug 31, 202330:57
Allah gaybı bilmez mi? - Mektubat, 100. Mektup / Kerem Önder

Allah gaybı bilmez mi? - Mektubat, 100. Mektup / Kerem Önder

Allah gaybı bilmez mi? – Mektubât, 100. Mektup

Bu mektûb, yine molla Hasen-i Kişmîrîye yazılmışdır. Şeyh Abdülkebîr-i Yemenînin, Allahü teâlâ gaybı bilmez sözüne cevâb vermekdedir: “Okşayıcı, kıymetli mektûbunuzu okumakla şereflendik. İhsân ederek yazdıklarınızı anladık. Şeyh Abdülkebîr-i Yemenî, Hak teâlâ gaybı bilmez demiş. Bunu soruyorsunuz. Efendim! Bu fakîr, bu gibi sözleri dinlemeğe dayanamıyorum. Elimde olmıyarak, Fârûkî damarım kabarıyor. Bunlardan, islâmiyyete uygun bilgiler çıkarmağa vakt bırakmıyor. Böyle sözleri söyleyen kimse, ister şeyh Kebîr-i Yemenî olsun, ister şeyh Ekber-i Şâmî olsun, hiçbirini duymak istemiyorum. Bize Muhammed-i Arabînin buyurduğu sözler lâzımdır “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”. Muhyiddîn-i Arabînin ve Sadreddîni Konevînin ve Abdürrezzâk-ı Kâşînin sözleri lâzım değildir.[1] Bize (Nass) lâzımdır. (Fuss) [ya’nî Füsûs kitâbı] lâzım değildir. Fütûhât-i Medeniyye varken, (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbına bakmayız. Hak teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, gaybı bildiğini söyliyerek kendini övüyor. (Âlim-ül-gayb) olduğunu bildiriyor. (Hak teâlâ gaybı bilmez demek), çok çirkin, pek iğrenç bir sözdür. Doğrusu, Hak teâlâya inanmamakdır. Gayb kelimesi, başka şeyi de göstermekdedir demek, insanı bu alçaklıkdan kurtaramaz. Ağızlarından çıkan sözün büyüklüğünü, kulakları duymuyor. İslâmiyyete uymıyan böyle sözlerle ne demek istediklerini keşki bilseydim. Hallâc-ı Mensûr (Enel Hak) dedi ise ve Bâyezîd-i Bistâmî (Sübhânî) dedi ise “rahime-hümallah” suçlu olmakdan kurtulabiliyorlar. Kendilerini hâl kapladığı zemân, şü’ûrları, aklları örtülmüş iken, söylemişlerdir. Fekat, bunların sözleri, hâl bildirmiyor. Bir ilm, bilgi anlatıyor. (Bu kelimenin te’vîl edilmesini istemişdim) demeleri, onları suçlu olmakdan kurtarmaz. Böyle kelimelerin te’vîli makbûl değildir. Çünki, yalnız sekr hâlinde söylenmiş olan uygunsuz sözlerden, başka şey anlamağa çalışılır. Aklı başında olan kimsenin sözünden başka şeyler anlamağa çalışılmaz. Böyle şeyler söyliyen kimse, eğer (Melâmet) yolunu tutarak, kendini herkesin gözünden düşürmek istemiş ise, bu da çok çirkin ve utanılacak birşey olur. İnsanları kendinden soğutmak, yanından kaçırmak için, yapılacak çok şey vardır. Bunları bırakıp da, kâfir olmağa yaklaşmağa ne lüzûm vardır? Bu sözün ne demek olabileceğini soruyorsunuz. Her süâle cevâb vermek lâzım olduğundan, burada birkaç şey bildireceğim: Gaybı ancak Allahü teâlâ bilir. Gayb, yok demek olursa, yok olan şeyler bilinmez demişlerdir. Gayb, her bakımdan yok demek olunca, onu bilmek düşünülemez. Eğer, bilineceğini düşünürsek, her bakımdan yok olmakdan ve hiçbir şey olmamakdan kurtulmuş olur. Bunun gibi, Hak teâlâ, kendi şerîkini, ortağını bilicidir denilemez. Çünki, Allahü teâlânın şerîki hiç yokdur. Böyle birşey hiç olamaz. Evet, gayb kelimesinin ve şerîk kelimesinin bildirdikleri şeyler düşünülebilir. Fekat biz bu şeylerin kendilerini söylüyoruz. Bu kelimelerin ne bildirdiklerini söylemiyoruz. Var olamıyacak şeylerin hepsi de böyledir. Bunların neler oldukları düşünülebilir. Fekat var olmaları düşünülemez. Çünki, varlıkları bilinirse, bunlara var olamıyacak denilemez. Hiç olmazsa, zihnde var olmaları lâzım gelir. Mevlânâ Muhammed Rûhînin yukarıdaki sözden anladığını beğenmemekde haklısınız. Yalnız bir varlık olan o mertebede ilmin bağlılığı yokdur demek, ilm yok demekdir. Yalnız gaybın ilmi yokdur demek, değersizdir. Mevlânânın o sözden anladığının doğru olmadığını şu da gösteriyor ki, o (Ehâdiyyet-i mücerrede mertebesi)nde ilmin bağlantısı yok ise de, Hak teâlânın âlim olması değişmez. Çünki, o mertebede kendisi âlimdir. İlm sıfatı ile âlim olmaz. Çünki, o mertebede, ilm sıfatı yokdur. Sıfatlara inanmayan kimseler de, Allahü teâlânın âlim olduğunu bildirmekdedir. İlm sıfatının var olduğuna inanmadıkları hâlde, bu sıfatda olan bilmenin, zâtda bulunduğunu bildirmekdedirler. Yukarıdaki sözden sizin anladığınıza gelince, gayb kelimesinden zât-i ilâhîyi anlıyorsunuz.

Aug 24, 202333:25
Abdülkadir Geylani sohbetleri 8 / Kerem Önder

Abdülkadir Geylani sohbetleri 8 / Kerem Önder

“Riyakârın giydiği elbise cicili, ama içi pistir. Yapmak veya yapmamakta serbest olduğu işlere yanaşmaz, kendince sofuluk satar. Mukaddesatını satarak geçinir. Şüpheli şeylerden sakınmaz. Haram yer. Tembeldir, çalışmaz. Açık emirle yasak edilen hiçbir işi yapmaktan çekinmez. Yaptığı iyilik sadece bir gösteriş için olur. Tâatı, görsünler diye eder. Dışı tam, içi harap ve berbattır. Yazıklar olsun, içi bozuk adam sana! Yaptığın, içten gelerek olmuyor. Kalıpla oluyor. Halbuki bizim yaptıklarımız, içten ve gönülden olur. Ruhun ve iç âleminin yapacağı şeylerdir. Bulunduğun bataklıktan çık ki, seni Hakk’a götüreyim. Sana öyle bir elbise giydireyim ki, ondan bir daha soyunmayasın. Hiçbir karışıklık onu kirletmesin. Halkla Hakk’a yaptığın şirki bırak. Halkı bırak, Hakk'a koş. Şehvet kisvesini bir yana at. Tembelliği bırak. Bunları büsbütün bırak ki, o elbise sana giydirilsin. Hakk'ın emirlerine karşı vurdum duymazlığı terk et. İlâhi hukuku koru. Kendini beğenmiş olma. Nifak çıkarma. İçini dışını bir et. Halkın seni törenlerle karşılamasını bekleme. Dünyalık örtüsünü çıkar, âhiret âlemine geç; oranın elbisesini giy. Bütün varlığından soyun. Varlığını terk et, kendini Hakk'ın kuvvet eline bırak. Varlıksız olarak O’nun önünde dur. Bu hâlinde şirk olmasın. Sebepler araya sokulmasın. Kullar araya girmesin. Bunları yapabilirsen O’nun lütuf ve keremini çevrende bulursun. O’nun rahmeti gelir, bozuk düzen işlerini düzenler. Nimeti ve minneti gelir; seni alır, Hakk'ın bolluk âlemine götürür. O’na kaç. O’na kesil, üryan olarak yola koyul. Ne sen ol ne de başkası. Parça parça, ayrı ayrı O’na yürü. O, seni derler ve toparlar. Dış âlemini kuvvetlendirir. İç âlemini zengin eder. Şöyle ki, bütün kâinat sana kapalı olsa, bütün yükler üzerine vurulsa sana zarar vermez. Belki, daha saklanır ve esirgenirsin. O kimse ki, halkı tevhid nuruyla yok etti; zühd eliyle de dünyayı bir yana itti. Aziz ve Celil olandan gayri her ne ki vehmediliyor, onu da istek eliyle perişan etti... İşte felaha o kavuştu. Kurtuluşa o erdi. Selâmet yolunu buldu. Dünyanın ve âhiretin hazzına kavuştu. Nefsinizi yok etmelisiniz. Hevâ diye anılan şahsî, kötü arzuyu perişan hâle getirmelisiniz. Şeytan size yaklaşmamalı. Ölmeden evvel bunu yapın. Ölmeden önce özel ölümle varlığınızı eritin. Umumî ölüm hepinizi götürür. Ey cemaat! Bana koşun; sözümü dinleyin ve uyun. Ben sizi Allah'a çağırıyorum. Sizi O’nun kapısına ve tâatına çağırıyorum. Kendim için sizi haylamıyorum. Münafık, halkı nefsi için haylar, Allah'a çağıramaz. İçi bozuk olan münafık, zevk ve safa arar, dünyayı ister. Ey kendini bilmez. Sözlerimizi dinlemek sana giran geliyor. Hücrene kapanıyor, nefsinle ve kötü isteklerinle kalıyorsun. İlk önce sana, ermiş biri lâzım. O, seni elinden tutup Hakk'a aparacak. Sonra nefsini ve tabiî hevânı yok edeceksin. Daha sonra Hak'tan gayri bilinen ne varsa göremeyecek, onları ölmüş bileceksin. Kurtuluşun bu yoldadır. İlk başta, Hak yolunda saçları ağarmışların kapısına koş. Onlardan alacağını al, yine hücrene dön. Bu kez Mevlâ ile olursun. Bir sen, bir de O olur. Aradan bir zaman geçer, sen de kaybolursun. Sonra kim kalır, her halde anlarsın?.. Bu hâl bitince sen başka olursun. Halk senden gönül derdine derman ister ve istediğini bulur. Doğruyu bulmuş olursun. Kim Hakk'a gitmek isterse sen götürürsün. Allah'ın izni ile Hakk'ı arayanlar sana gelir. İçi düzelmeyen adam, diline sahip ol. Dilinden iyi şeyler çıkıyor, ama için fena. Onu iyi et. Dilden Allah'a hamd ediyorsun; ama kalbin O'na itiraz ediyor. Olur mu böyle?.. Dıştan bakılsa Müslümansın, içe girilince küfre dalmış görünüyorsun. Zahirde tevhid ehlisin, ama Allah’a şirk koşmaktasın. Dinin dışında, iyiliğin yine dışta; içine bakılsa harap olduğu görülür. Su üstündeki beyaz köpükten başka ne denebilir senin hâline? Beyaz köpük iyi, ama bazen insandan çıkan kötü suda da oluyor. Mezbelede, bataklıkta da köpük kabarıyor. Ya senin de hâlin böyle olursa, işlerin buna benzerse, hâlin nice olur?..

Aug 20, 202340:04
Fakir zenginler: Cimriler / Kerem Önder

Fakir zenginler: Cimriler / Kerem Önder

“Yoksa onların mülkten bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara zerre miktarı bir şey vermezlerdi.” (Nisâ 53) “Bu âyette de Yahudileri, cimrilik ve haset etmekle vasfetmiştir. Cimrilik, bir kimsenin, Allah'ın kendisine vermiş olduğu nimetlerden hiç kimseye hiçbir şey vermemesidir. Hased ise, insanın, Allah'ın başka kimselere hiçbir nimet vermemesini temenni etmesidir. Binaenaleyh, cimrilik ile hased kendisinde bulunduğu kimselerde, Allah'ın başkalarına nimet vermemesini isteme hususunda müşterektirler. Buna göre cimri olan kimse, kendinde olan nimeti başkalarına vermez; hased eden kimse de, Allah'ın, başka kullarına hiçbir nimet vermemesini ister. Cenâb-ı Hak o âyeti bu âyetten önce getirmiştir; çünkü insanın, "kuwet-i âlime" (bilme kuvveti) ve "kuwet-i âmile" (yapma kuvveti) diye iki kuvveti vardır. Kuvvet-i âlime'nin kemâli, ilim; noksanlığı ise, cehalettir. Kuvvet-i âmile'nin kemâli, güzel ahlâk; noksanlığı ise, kötü ahlâktır. Noksanlık itibariyle kötü ahlâkın en şiddetlisi de, cimrilik ile haseddir. Çünkü bunlar, Allah'ın kullarına birçok zararın dönüp gelmesinin menseldirler. Cimriliğin ve hasedin sebebi, cehalettir. Sebep, müsebbebten (neticeden) önce olur. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hak, cimrilik ve hasedden önce cehaleti zikretmiştir. Cimriliğe gelince, bu şundan dolayı böyledir: Malı harcamak, nefsin tezkiyesinin (temizlenmesinin) ve âhirette mutluluğu elde etmenin sebebidir. Malı harcamamak ise, dünya malının insanın elinde birikmesinin sebebidir. Binaenaleyh cimrilik, seni dünyaya bağlayıp, âhiretten alıkor. Cömertlik ise, seni âhirete davet edip, dünyadan alıkor. Dünyayı âhlrete tercih etmek ise, sırf cehaletten dolayı olur. Hasede gelince, bu şundan dolayı böyledir: Hanlık, nimet ve lütuîları kullara ulaştırıp, onlara ihsanda bulunmaktan ibarettir. Binaenaleyh bunu hoş görmeyen, sanki Allah'ı, hanlıktan azletmek istemiştir. Bu ise, sırf cehaletten neş'et eder. Binaenaleyh cimrilik ve hasedin asıl sebebinin, cehalet olduğu sabit olmuş olur. Cenâb-t Hak önce cehaleti zikredince, peşinden müsebbeb (netice) de sebebin peşine zikredilmiş olsun diye, cimrilik ve hasedi zikretmiştir. Allah Teâlâ, o mel'un yâhudilerin, Kureyş müşriklerine "sizler, mü'minlerden daha doğru yoldasınız" dediklerini nakledince, bu ifâde üzerine, "Yoksa onların mülkten bir hissesi mi var?" ifâdesini atfetmiştir. Yahudiler, "Biz, mülke (hükmetmeye) ve nübüvvete daha lâyıkız. Binaenaleyh biz, Araplara nasıl tâbi oluruz?" diyorlardı. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak bu âyetle, onların bu görüşlerini iptal etmiştir. Ayrıca, mülk üç kısımdır: a) Sadece, zahire malik ve hükümran olmak. Bu, meliklerin (padişahların) mülküdür. b) Sadece bâtına mâlik ve hükümran olmak. Bu da, âlimlerin mülküdür. c) Hem zahire, hem de bâtına hükümran olmak. Bu ise, peygamberler (a.s)'in mülküdür. Cömertlik, mülkün ayrılmaz bir parçası olunca, şu huyların herbirinin, insanların kendilerine uymalarının ve emirlerine sımsıkı sarılabilmelerinin sebebi olması için peygamberlerin son derece cömert, keremli, merhametli ve şefkatli olmaları gerekir. Bütün bu sıfatların en mükemmeli, Hz. Muhammed (s.a.s)'de bulunmaktadır.” Razi “Birinizin ayağı takılıp yere düşerse şeytana lanet okumasın, çünkü şeytan, kendisinin ciddiye alındığını düşünür ve sevinir. Bu durumda Bismillah deyin ki şeytan küçüle küçüle kayıp olup gitsin.” (Müsned, 5/59) "İki haslet vardır ki müminde bir arada bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlak." (Tirmizi, Birr, 41; Buhari, Edebü’l Müfred, 282) "...Cimri kişi Allah'a uzak, Cennet'e uzak, insanlara uzak ve Cehennem ateşine yakındır" (Tirmizî, Birr, 40).

İnanç dediğimiz şey bazı fikir ve düşüncelere olan bağımlılıktır. Onları kesin doğrularımız olarak görürüz. Annemiz bize geçmişte bir şey söylemiştir; "sobayı elleme, elin yanar" denemiş veya denememiş ama deneyen birisini gözlemlemişizdir ve gerçekten de eli yanmıştır. Biz onu çok sağlam bir şekilde kodlarız, artık sobayı ellemeyiz.

Aug 19, 202337:54
Uykuda bile Allah’ı unutmayanlar? - Mektubat, 99. Mektup / Kerem Önder

Uykuda bile Allah’ı unutmayanlar? - Mektubat, 99. Mektup / Kerem Önder

Bu mektûb, molla Hasen-i Kişmîrîye, cevâb olarak yazılmış olup, Allahü teâlâyı hiçbir ân unutmamak nasıl olacağı, insanın kendini bilmediği uyku zemânında da, Onun unutulmıyacağı bildirilmekdedir: “Kıymetli mektûbunuzu okumakla şereflendik. Bu yolun büyüklerinden ba’zısı “rahmetullahi aleyhim ecma’în” Allahü teâlâya her ân âgâh olduklarını ve uyku zemânında da, her ân, Onu hâtırladıklarını haber vermişdir. Bunun nasıl olacağını soruyorsunuz. Kıymetli efendim! Bunu anlatabilmek için, önce birkaç şeyi bildirmek lâzımdır. Kısaca yazıyorum. Dikkatli okuyunuz! İnsanın rûhu, bu gördüğümüz cesed ile birleşmeden önce, terakkî edemez, ilerliyemezdi. Kendine mahsûs makâmda, derecede bağlı ve mahbûs gibi idi. Fekat, bu cesede indikden sonra, yükselebilmek hâssası ve kuvveti ona verilmişdir. Bu hâssası, onu melekden üstün ve şerefli yapmışdır. Allahü teâlâ lutf ederek, ihsân ederek, rûhu, bu hissiz, hareketsiz olan, hiçbir şeye yaramıyan, karanlık cesed ile birleşdirdi. Rûh ışığını, karanlık cesed ile birleşdiren, madde olmıyan, zemânlı, mekânlı olmıyan rûhu, maddeden yapılan cesed ile bir arada bulunduran, Allahü teâlâ, çok büyükdür. Bütün büyüklük, üstünlükler, yalnız Ona mahsûsdur. Onda hiç kusûr olamaz. Bu sözün ma’nâsını iyi kavramak lâzımdır. Rûh ile cesed, her bakımdan, birbirinin aksi, zıddı olduğundan, bunların bir arada kalabilmesi için, Allahü teâlâ, rûhu nefse âşık etdi. Bu sevgi, bunların bir arada kalmasına sebeb oldu. Kur’ân-ı kerîm, bu hâli bize haber veriyor. Vettîn sûresinin bir âyetinde, (Biz insanın rûhunu, güzel bir sûretde yaratıp, sonra en aşağı dereceye indirdik) buyuruldu. Rûhun bu dereceye düşürülmesi ve bu aşka tutulması, kötülemeğe benzeyen bir medhdir. İşte rûh, nefse karşı olan bu aşkı, sevgisi sebebi ile, kendini nefs âlemine atdı ve nefse tâbi’, esîr oldu. Hattâ, kendinden geçdi. Kendisini unutdu. Nefs-i emmâre hâlini aldı. Sanki nefs-i emmâre oldu. Rûh, her şeyden dahâ latîf olduğundan, madde bile olmadığından, her ne ile birleşirse onun hâline, şekline ve rengine girer. Kendini unutduğu için, evvelâ kendi âleminde, derecesinde iken, Allahü teâlâya olan bilgisini de unutdu. Câhil ve gâfil oldu. Nefs gibi cehâlet karanlığı ile karardı. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, çok acıdığı için, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” gönderip, bu büyükler vâsıtası ile rûhu kendine çağırdı ve ma’şûku, sevgilisi olan nefse uymamasını, nefsi dinlememesini ona emr etdi. Rûh bu emri dinleyip, nefse uymaz, ondan yüz çevirir ise, felâketden kurtulur. Yok eğer, başını kaldırmaz, nefsle berâber kalmak, bu dünyâdan ayrılmamak isterse, yolunu şaşırır, se’âdetden uzaklaşır. Bu sözümüzden, rûhun, nefsle birleşmiş olduğu, hattâ kendisini unutup, nefs hâlini almış olduğu anlaşıldı. İşte rûh, bu hâlde kaldıkca, nefsin gafleti, câhilliği, rûhun da gafleti, cehâleti olur. Yok eğer, rûh, nefsden yüz çevirir, ondan soğur, onun yerine Allahü teâlâyı severse ve kendi gibi, bir mahlûku sevmekden kurtulup, sonsuz var olan, hakîkî Bâkîye âşık olup, bu aşk ile kendinden geçerse, zâhirin, ya’nî nefsin gafleti, cehâleti, bâtına, ya’nî rûha sirâyet etmez. O, Allahü teâlâyı bir ân unutmaz. Nefsin gafleti, ona nasıl te’sîr etsin ki, o nefsden, temâmen ayrılmışdır. Zâhirden, bâtına hiçbir şey geçmemişdir. İşte bu vakt, zâhir gafletde iken, bâtın âgâhdır, uyanıkdır. Her ân Rabbi iledir. Meselâ, bâdem yağı, bâdem çekirdeğinde bulunduğu müddetce ikisi de aynı birşey gibidir. Yağ, posadan ayrılınca, her ikisinin hâssaları başkadır ve her bakımdan ayrı iki şey olurlar. İşte, bu hâle yükselmiş olan, bir mes’ûd, bir bahtiyâr kimseyi, ba’zan, tekrâr bu âleme indirirler. Allahü teâlâya ârif ve âlim olduğu hâlde, bu âleme döndürüp, onun mubârek, şerefli varlığı vâsıtası ile, âlemi nefslerin karanlığından, cehâletinden kurtarırlar.

Aug 01, 202339:20