Skip to main content
Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi

By Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
Available on
Apple Podcasts Logo
Google Podcasts Logo
RadioPublic Logo
Spotify Logo
Currently playing episode

GÜNÜMÜZDEKİ TEVRAT VE İNCİLİN HÜKMÜ - 01 TEMMUZ 2022 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana TakvimiJul 01, 2022

00:00
02:50
KADIN VE CAMİ - 16 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KADIN VE CAMİ - 16 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz döneminde kadınların mescide gelip namâz kıldıklarına dair rivayetlerin bulunduğu bir hakikâttir. Ancak, sahabe kadınlarının tesettüre ve mahremiyete ne denli uyduklarını, hangi kıyafetlerle cemaate iştirâk ettiklerini de belirtmek gerekir. O dönemde sabah namâzı gecenin karanlığında kılınır ve kadınlar bu karanlık içinde tanınmazdı. (Buhari) Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.), kadınların dağılması için sahabesiyle bekler, daha sonra kalkar ve dağılırlardı. (Buhari) Günümüz mescitlerinde bu uygulamanın uygulanabilir olduğunu söylemek mümkün müdür? O dönemde erkek ve kadınların mescide giriş ve çıkış kapıları da ayrılmıştı. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir keresinde “Şu kapıyı kadınlara ayırsak nasıl olur” buyurdular. Bu sözden sonra İbn-i Ömer (r.a.)’in kadınlara tahsis edilen bu kapıdan ölünceye kadar tek bir kez girdiği görülmemiştir. (Ebû Davud) Başka bir rivayette ise Hz. Ömer (r.a.) insanları kadınların girdiği kapıdan girmeye alıkoyuyordu. (Ebû Davud) Bugünkü mescitler de görülen manzara ile şu rivayetlerin farkını görmemek mümkün değildir. Günümüz şartlarında erkeğin ilgisini çeken “koku sürünmek, tesettüre uymamak, aynı kapıdan girmek, erkeklerin görebileceği mekânlarda kılmak” gibi yanlış durumlara düşen hanımların camilere teşvik edilmesi doğru değildir. Ayrıca hanımların camilere gitmelerini gerektirecek ne dinî, ne mantıkî ne de toplumsal hiçbir gerekçe yoktur. Kur’an-ı Kerim, annelerimiz olarak nitelediği peygamber hanımlarından bir şey istediğinde perde arkasından istenmesini emir buyurmuştur. Hikmet olarak da “Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır” (Ahzab s. 53) buyurmaktadır. (Basından Derleme)


Apr 16, 202402:09
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN ANNESİNİN VEFÂTI SIRASINDA ZUHUR EDEN ALÂMETLER - 15 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN ANNESİNİN VEFÂTI SIRASINDA ZUHUR EDEN ALÂMETLER - 15 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Ebû Nuaym (r.a.) şöyle rivayet eder: “Ben, Amine’nin vefâtı ile neticelenen hastalığa yakalandığı zaman, onu gördüm. Amine, büyük bir üzüntü ve hasretiyle oğlu Muhammed (s.a.v.)’in yüzüne baktı ve sonra şunları söyledi: “Ey oğlum! Allâh (c.c.) seni mübarek kılsın! Sen ki, çok nimetler ihsan edici Allâh (c.c.)’un yardımı ile ve adına yüz deve kesilerek kurtulmuş bir babanın evladısın! Baban Abdullah’a çıkmıştı kurâ da, yerine bu yüz deve fedâ edilmişti. Oğlum, eğer rüyâda gördüğüm aynen çıkarsa, muhakkak sen insanlara peygamber olarak gönderileceksin. Celâl ve ikram sahibi Allâh tarafından seçilmiş olacaksın. Mekke’de ve Mekke’nin dışında hakikati ortaya çıkarmakla ve İslâm’ı kullara tebliğ etmekle mükellef bulunacaksın. İslâm ki, senin atan ve büyük insan İbrahim (a.s.)’ın dînidir; İbrâhim ki, ne kadar iyi bir kuldur. Oğlum ben seni böyle görüyorum ve insanlara uyarak putlara saygı göstermekten seni sakındırıyorum! Şüphesiz her yaşayan ölür! Her yeni eskir, her genç kocar. İşte ben ölüyorum, fakat adım bakî kalacak! Ben, insanlara büyük bir hayır bırakıyorum, ben senin gibi tertemiz bir çocuk dünyaya getirmişim!” Bunları ifade etti ve sonra oracıkta vefât eyledi.” Cinlerin, Amine gibi büyük bir kadın için yas tutup ağladıklarını duyuyor ve onların şöyle dediklerini işitiyorduk: “Bizler, Amine gibi büyük bir kadının vefâtına ağlıyoruz!” “Bu güzellik ve yüksek iffet sahibinin acısıyla içimizi dağlıyoruz!” “Öyle bir kadın ki, oğlu âhir zamanın peygamberi olacak!” “Öyle bir peygamber ki, minber’i Medine’de kurulacak.” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.143)


Apr 15, 202402:16
ORUÇ KEFFARETİ NASIL ÖDENİR? - 14 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ORUÇ KEFFARETİ NASIL ÖDENİR? - 14 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Oruç keffaretini yerine getirmek sırası ile üç şeyden birisiyle olur. Şöyle ki; bunlardan birincisine gücü yettiği takdirde ikinci veya üçüncü ile bunun edâsı caiz olmadığı gibi, ikinciye gücü yettiği takdirde de üçüncü ile edâsı caiz olmaz. Sırasıyla bunlar: 1. Bir köle azat etmek 2. İki kameri ay art arda oruç tutmak 3. Altmış fakiri sabah-akşam yedirmek Hadisi Şerif’te Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ile bir Arabî arasında şu konuşma geçer: “Azat edeceğin bir köle bulabilir misin?” “Hayır” dedi. “O halde iki ay peş peşe oruç tut.” “Güç yetiremem” dedi. “O zaman (sabah-akşam) altmış fakiri doyur.” (Dârekutnî) Oruç keffaretini edâ edebilmek için köle bulunamaması durumunda iki kameri ay, kameri aylar hesaplanamayacaksa altmış gün peş peşe oruç tutulur. Fakihler bu oruçların peş peşe tutulması gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. (el-Mebsût) Şayet kameri aylara göre iki ay peş peşe oruç tutsa ve iki kameri ayın sayısı altmış günü bulmazsa keffareti sahih olur. Keffaret oruçları kâmil oruç olarak mükellefin zimmetinde sabit olduklarından aralarına oruç tutulması yasak olan bayram günleri girecek olursa tekrar yeniden keffaret tutması gerekecektir. Zira bayram günlerinde tutulan oruçlar nakıs oruçlardır. (Tebyinu’l Hakâik) Keffareti edâ eden kişi özürlü veya özürsüz olarak keffaret tuttuğu günler arasında oruç tutmayı bir gün terk edecek olursa yeniden keffaret tutması gerekecektir. Bu hükümden kadınların aybaşı olmalarından dolayı oruç tutamama durumları istisna edilmiştir. Zira aybaşı olmaları durumunda keffaret orucuna ara verip temizlendikten sonra ara vermeksizin oruca devam etmeleri gerekmektedir. (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.356-358)


Apr 14, 202402:19
KIYÂMET ALÂMETLERİ - 13 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KIYÂMET ALÂMETLERİ - 13 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İki büyük ordu birbiri ile savaşmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. Bunların her ikisi de aynı davayı ileri sürdüğü halde, aralarında büyük bir savaş olacaktır. Yine kıyâmet öncesinde otuza yakın yalancı deccaller türeyecek, bunların hepsi Allâh (c.c.)’un peygamberi olduklarını iddia edecekler. İlim yok olacak, insanlar yüksek binalar yapmak yarışında bulunacaklar.” Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Âhir zamanda, dünyanın son zamanında genç yaşta, aklı kıt kimseler çıkacaktır. Bunlar Kur’an’ı okurlar, fakat okudukları boğazlarını geçmez. Yaratılmışların en hayırlısının, Peygamber’in sözünden söylerler. Bunlar ok’un yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar.” Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Zifiri karanlık gibi fitneler meydana gelmezden önce bir takım hayırlı işler yapmaya girişiniz. O fitneler çıktığı zaman, adam akşamleyin müslüman, sabahleyin kâfir olacak, dünyalık eşya karşılığında dinini satacaktır.” Enes b. Mâlik (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söylemiştir: “İlmin kaldırılması, yok olması, cahilliğin ortaya çıkması, zinanın yaygınlaşması, şarabın içilmesi, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması, kıyâmet alâmetlerindendir. O derecede ki, 50 adet kadını yöneten bir erkek olacaktır.” Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: “Zaman yakınlaşmadıkça kıyâmet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi kısa olur.” (Tirmizî) Bunlar ve benzeri hadis-i şerifler, bu ümmette Peygamber (s.a.v.)’den sonra olacak şeyleri haber vermektedir. (İmâm Şatıbi, el-İ’tisam, c.2, s.99)


Apr 13, 202402:46
 RESÛLULLÂH (S.A.V)’İN ÖĞÜTLERİ - 12 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

RESÛLULLÂH (S.A.V)’İN ÖĞÜTLERİ - 12 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

İbn Mes’ud (r.a.) anlatıyor: “Bir arabî Resûlullah (s.a.v.)’in huzuruna geldi ve: “Ya Resûlallâh (s.a.v.)’e bana öğüt ver” dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Allâh (c.c.) hiçbir şeyi eş edinme, kesilsen de yakılsan da!.. Namazı vaktinde kılmayı terketme. Zira o Allâh (c.c.) karşı bir borçtur. İçki içme, çünkü o her şerrin, kötülüğün anahtarıdır.” buyurdular. “Anayat babaya iyilik edin” emriyle Allâhü Teâlâ, onlara karşı lütufkâr davranmayı, kendilerine sert karşılık vermemeyi, onlara kaş çatmamayı, onlara bağırmamayı, bil’akis haklarında kölenin efendisine davrandığı gibi davranmayı emretmektedir. “Akrabaya iyilik edin” buyruğu ile de onları ziyaret etmeyi, yardımda bulunmayı, kendilerine karşı şefkâtli olmayı istemiştir. “Yetimlere iyilik yapın” buyruğu da, onlara rıfk ile muamele etmek, kendilerine yakınlık göstermek, başlarını okşamakla olur. “Miskinlere (yoksullara) iyilik” bir şeyler vermek, kendilerini güler yüzle, memnun olarak geri yollamakla olur. Yakın komşulardan maksad, seninle komşun arasında karâbet (yakınlık) bulunmasıdır. Böyle komşunun hem akrabalık, hem komşuluk, hem de İslâm hakkı vardır. Uzak komşudan murad, aranızda karâbet olmayan komşudur. Hz. Âişe (r.anhâ) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivâyet ediyor: “Cibril, devamlı komşu hakkında bana öğüt veriyordu. Hattâ, yakında komşuyu komşuya mirasçı kılınacak zannettiydim.” Enes b. Mâlik (r.a.)’den, Resûlullâh (s.a.v)’in şöyle buyurdu, dediği rivâyet olunmuştur: “Kıyâmet Gününde (fakir) komşu (zengin) komşusunun eteğine yapışır ve: “Ya Râb, bu kardeşime genişlik vermiştin. Bana yakındı. Ben, karnım açlıktan birbirine geçmiş olarak gecelerken o tok geceliyordu. Ona sor ki, neden kapısını üzerime kapattı? Verdiğin rızıklardan beni mahrum bıraktı?” (İmâm Şemsüddin ez-Zehebî, İslâm Şeriatinde Büyük Günâhlar, s.178-179)


Apr 12, 202402:41
ALTI GÜN ORUCUNUN FAZÎLETİ - 11 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ALTI GÜN ORUCUNUN FAZÎLETİ - 11 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de Ramazân orucundan sonra, Şevvâl ayında altı gün oruç tutmamız hakkındadır. Bu altı günlük oruç onarım gibidir. Şöyle ki; Ramazân ayında farz olan oruçlar sırasında, bizlerden çıkan hatâ ve kusûrların, terbiye ve edebimizdeki bozuk yönlerin, farz ve sünnet namazlarındaki aksaklıkların, ya‘ni eksik veyâ fazla rükû‘ ve secdelerin secde-i sehivle tashîh edilip noksanlığı doldurulduğu gibi, altı günlük oruç da eksik ve bozuk ibâdetlerimizin doldurulmasına yarayan birer ta’mîr ve telâfi aracıdır. “Her kim Ramazân orucunu tutar ve altı gün de Şevvâl’den ilâve ederse, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce) “Ramazân bayramından sonra altı gün oruç tutan bir kimse, bir seneyi oruç tutmuş gibi olur. Kişi bir iyilikte bulunursa, kendisine bunun on katı verilir.” (İbn-i Mâce ve Nesâî) buyurulmuştur. Taberânî’nin rivâyetinde şu ziyâde vardır: Allâh Resûlü (s.a.v.) böyle deyince Ebû Eyyûb (r.a.)’in Efendimiz (s.a.v.)’e: “Ey Allâh’ın Resûlü! Tutulacak bir günlük oruç on güne karşı mıdır?” sorusuna Efendimiz (s.a.v.): “Evet!” buyurmuşlardır. Hâfız Münzirî, Taberânî’nin râvîlerinin sahîh olduğunu kaydetmişlerdir. Altı günlük oruç, bayramdan sonra arka arkaya tutulabileceği gibi bütün Şevvâl ayına dağıtılarak da tutulabilir. Lâkin pazartesi ve perşembe günleri tutulursa daha makbûl olur. Zîrâ Âişe (r.anhâ) vâlidemiz: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz pazartesi ve perşembe günlerinde oruçlu olmaya çalışırdı.” buyurdular. “Her ayda üç gün oruç tutmak, bütün hayatını oruçlu geçirmek gibidir.” (Buhârî) Hz. Ebû Ubeyde (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’den şöyle işittiğini söylemiştir: “Oruç, insan için bir kalkandır. İnsan onu delmedikçe...” (Nesaî, İbn-i Mâce, Hâkim, Terğîb) (İmâm-ı Şa’rânî, el-Uhûdü’l- Kübrâ, s.225)


Apr 11, 202402:30
BAYRAMDA YAPILMASI UYGUN OLAN İŞLER - 10 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

BAYRAMDA YAPILMASI UYGUN OLAN İŞLER - 10 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Bayram, bir refâh ve sevinç günü demektir. Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Medine-i Münevvere’ yi teşrif edince ahalisinin senede iki bayram, eğlence, sevinç günleri olduğunu anlayıp, “Allâhü Teâlâ size o iki bayram günlerine bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günleri ihsân buyurmuştur.” diye müjdelemiş, o günlerin Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı günleri olduğunu haber vermiştir. Kendilerine Cuma namazı farz olan kimselere, Cuma namazının farz olma ve edâ şartları dairesinde, Ramazan ve Kurban Bayramı namazları vaciptir. Yalnız Bayram namazlarında hutbeler, vacip olmak üzere şart değildir. Bilakis bu namazlardan sonra hutbe okunması bir sünnet-i seniyyedir. Bayram namazları ikişer rekâttır. Ezân ve ikâmet bulunmaksızın, cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Kurban Bayramı namazını ilk vaktinde kılmak, Ramazan Bayramı namazını da biraz tehir etmek, geciktirmek müstehaptır. Hz. Ebû Hûreyre (r.a.) ’den rivâyet edilmiştir: Resûlullâh (s.a.v.) bir Cuma günü şöyle buyurdu; “Ey müslümanlar topluluğu! Allâhü Teâlâ, bu günü sizin için bayram yapmıştır. O halde bugün gusledin ve misvâk kullanmaya özen gösterin.” (Taberâni) Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvâk kullanmak, güzel kokulu şeyler sürünmek, giyinmesi mübâh elbiseleri herkesin haline göre en güzelini giymek, Hâkk Teâlâ ’nın nimetlerine şükür için ferâh ve sevinç göstermek, rastgele din kardeşine karşı güler yüzlü bulunmak, mümkün mertebe fazla sadaka vermek güzel görülmüştür. Bayram günlerinde iyi ve güzel elbise giymek mübâhtır. Fakat böyle elbiselerle daima bezenip durmak uygun değildir. Bu bir gurur eseri olur ve çok kere muhtaç durumda olanların kinini çeker. Böbürlenmek ve büyüklenmek için elbise giymek ise mekruhtur. Bayram gecelerini ibâdetle ihyâ etmek ise müstehaptır. (Ömer Nasûhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, s.180-183)


Apr 10, 202402:32
RAMAZÂN BAYRAMI AREFESİ - 09 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

RAMAZÂN BAYRAMI AREFESİ - 09 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Enes bin Mâlik (r.a.)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte Nebi (s.a.v.): “Ramazân Bayrâmı gecesinde, Allâhü Teâlâ, Şehr-i Ramazân orucunu tutmuş olanlara ecir ve mükâfaatlarını verip bayrâm sabahı meleklere emreder. Onlar da yeryüzüne inip sokak ağızlarında, yol başlarında dururlar. İnsan ve cinden başka bütün yaratıkların işitecekleri bir sesle seslenirler. Ve “Ey Muhammed (s.a.v.) ümmeti! Azı kabûl edip, büyük karşılıklar ihsân eden ve büyük günâhları bağışlayan Râbbinize çıkınız” derler. Onlar da câmi ve mescidlere çıkarlar. Namâzlarını kılıp duâlarını ettiklerinde, Allâhü Teâlâ, onların her işini görür, görülmedik bir işleri kalmaz. Bütün günâhlarını mağfiret eder. Bu hâlde onlar mağfiret olunmuş olarak dönerler” (Tirmizi) buyrulmuştur. BAYRÂMLAR MUTLULUK GÜNLERİDİR Bayramlarda silâh oyunlarına ve yarışlara, izin vardır. Zîrâ dînimizde genişlik vardır. İslâm Dîni’nde bayrâmda, sevincini göstermelidir. Hattâ bu dînin belirtilerinden sayılmıştır. Rivâyet olundu ki Ebû Bekir (r.a.) teşrîk günlerinde Âişe (r.anhâ)’nın evine vardı. Ensârın kahramanlıklarını öven ve Bigâs gününde vâki olan harbin vasıflarını anlatan destânlar söylüyorlardı. Resûlullâh (s.a.v.) bir elbise ile örtünmüşlerdi. Ebû Bekir (r.a.) onları sert söz ile men etti. Resûlullâh (s.a.v.) mübârek yüzünü açıp: “Yâ Ebâ Bekr! Onları bırak. Bu bayrâm günleri sevinç, sürûr günleridir” buyurdular. Diğer bir rivâyette: “Yâ Ebâ Bekr! Her kavmin bir bayrâmı vardır. Bu da bizim bayrâmımızdır” buyurmuşlardır. (Buhari) Buradan anlaşılıyor ki bayrâm günlerinde sevinçli olmak, bu sevinci dışa vurmak, İslâm Dîni’nin özelliklerindendir. Bayram günleri, yâni teşrik günleri (Ramazân Bayrâmı’nın 1. günü ve Kurban Bayrâmı’nın 4. günü) oruç tutulmaz. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın ziyâfet günleridir. (Seyyîd Alîzâde, Şir’at’ül İslâm, s.149)


Apr 09, 202402:29
RESÛLULLÂH (S.A.V.) EFENDİMİZ’E TESLİM OLMAK - 08 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

RESÛLULLÂH (S.A.V.) EFENDİMİZ’E TESLİM OLMAK - 08 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’i sevmek ve O (s.a.v.)’e uymak, sünnetini yapmak ve yaymaktır. Emirlerini dinlemeyen, yolunda yürümeyen, sünnetini yaşamayan ve sünnetini orta çağ düzeninden sayanlar O (s.a.v.)’i sevmiş olamazlar. Enes (r.a.)’den şöyle rivâyet edilir: Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki “Sünnetimi ihyâ eden kimse, muhakkâk beni sevmiştir. Beni seven ise, cennette benimle beraberdir.” (Tirmizi) Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’i sevmek, O (s.a.v.)’in hükmüne hiçbir itiraz etmeden ve kalbinde de muhâlefete yer vermeden teslim olmaktır. Nitekim: “Râbbin hakkı için, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, imân etmiş olmazlar.” (Nisa s. 65) buyrulmaktadır. Resûlullâh (s.a.v.)’i sevmek, O (s.a.v.)’in tebliğ buyurduğu dinin yayılmasına ve şeriatının hükümran olmasına çalışmaktır, cihad etmektir. Bu cihad öncelikle nefsin ıslâhıyla başlamalıdır. Bu uğurda cihad edenler, nefislerinde ibâdetin büyük haz ve lezzetini bulurlar, bu uğurda zorluklara karşı dayanma güçleri artar. Ahiret işlerini dünya işlerine tercih ederler. Karşılaştıkları zorluklar ve belâlar karşısında elem değil zevk duyarlar. Aldıkları bu zevk dünyanın en güzel ve en zengin nimetlerinden alınamaz. Resûlullâh (s.a.v.)’i sevmek, O (s.a.v.)’in sünnetini sevip yaşamaktır. Sünnetinin yayılmasına bütün gayretiyle çalışmaktır. Bidatlere düşman ve yabancı olmaktır. Çünkü her bidatler sünnetin düşmanı ve onu yok eden tehlikeli ve büyük bir zehirdir. Bidatlere hayranlık duyan, sünnete düşmandır. Sünnetin düşmanı ise, Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in düşmanıdır. (Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akaidi, s.151-152)


Apr 08, 202402:33
ALLÂH YOLUNDA İLK KILIÇ ÇEKEN SAHABİ: HZ. ZÜBEYR B. AVVAM (R.A.) - 07 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ALLÂH YOLUNDA İLK KILIÇ ÇEKEN SAHABİ: HZ. ZÜBEYR B. AVVAM (R.A.) - 07 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Hz. Zübeyr (r.a.)’in hayatı boyunca kahraman olduğu görülmüştür. O hicretten önce kahraman olduğu gibi, hicretten sonra da, bütün savaşlarda ve fetihlerde kahraman bir kimse idi. İslâmiyet’in ilk yıllarında Zübeyr (r.a.)’in müslüman olmasından sonra Mekke’de “Peygamber öldürüldü” diye bir dedikodu yayılmıştı. Bunu işiten Hz. Zübeyr (r.a.), heyecanla kalkıp giysilerinden soyunarak silahlandı. Kılıcını kınından sıyırarak dışarı fırladı. Niyeti gücü yettiğince müşrikleri öldürmekti. Peygamber öldürüldükten sonra onun için yaşamanın bir kıymeti yoktu. Birilerini öldürmeye girişmezden evvel haberin doğruluğundan emin olmak istedi. Bu maksatla Resûlullâh (s.a.v.)’in bulunmasını beklediği yeri yoklamaya karar verdi. Baktı ki, Resûlullâh (s.a.v.) hayattadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) sordu: “Ne oluyor Zübeyr?” Hz. Zübeyr (r.a.): “Senin öldürüldüğünü duydum da” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “Duyduğun haber doğru olsaydı ne yapacaktın?” diye sordu. Zübeyr (r.a.) şöyle dedi: “Öldürülünceye kadar kılıcımı müşriklerin boynuna indirecektim!” Zübeyr (r.a.)’in bu sözüne Resûlullâh (s.a.v.) güldü ve sırtındaki giysisini çıkararak Zübeyr (r.a.)’e giydirip onun için duâ etti. Hz. Zübeyr (r.a.)’in bu duruşundan dolayıdır ki şu söz insanlar arasında yaygın bir şekilde söylenir olmuştur: “Zübeyr (r.a.) Allâh yolunda ilk kılıç çeken kişidir.” Müslümanlar Medine-i Münevvere’ye hicret edip İslâm düşmanları ile çatışmalar baş gösterince Zübeyr (r.a.) tüm savaşlarda önemli ve güçlü bir kişi haline gelmişti. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) onun hakkında şöyle der: “Bedir savaşından az bir zaman önce Resûlullâh (s.a.v.), ashâbı (r.a.e.)’e: “Kim Ümeyye oğullarına giderek onlardan bana haber getirir?” deyince Zübeyr (r.a.) ileri atılarak bu görevi üstlendi. Hz. Zübeyr (r.a.) bu konuda çok önemli haberler getirmişti. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.149-150)


Apr 07, 202402:35
SADAKA-İ FITIR - 06 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

SADAKA-İ FITIR - 06 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Sadaka-i fıtır (fıtır sadakası) Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı bir mala sâhip bulunan her Müslümânın vermesi gereken vâcib bir sadakadır. Fitre, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, fecrin doğuşundan itibaren vâcib olur. Bayram namazına çıkmadan verilmesi daha iyidir. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir. Buğday veya buğday unundan en az (520 dirhem: 1667 gr.) yahud karşılığı para verilir. Çocuklar için velilerinin vermesi uygundur. HER MÜSLÜMAN SADAKA VERMELİDİR İhtiyaçlarımızdan fazla olan giyecek, yiyecek, içecek gibi şeyleri Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ahlâkına uyarak tasadduk etmemiz ve toplayıp saklamamız gerekir. Sadakasız bir gün geçirmemeye dikkat etmeliyiz. Mal cinsinden sadaka verecek bir şey bulamadığımız takdirde, Kur’ân okumak, Allâh’ı tesbih etmek, salat ve selâm getirmek suretiyle sadakada bulunmalıyız. Çünkü, bir hadîs-i şerîfte; “İyilik yapmak kötülük kapılarından korur.” buyurulmuştur. Verilen bir sadaka ile o günün getireceği şer ve bela sadakayı veren kişinin üzerinden uzaklaşmış olur. Musâ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu; “Her Müslümânın sadaka vermesi gerekir.” Ashâb (r.a.e.) dediler ki: “Verecek bir şey bulamazsa?” “Elleri ile (san’atta veya işte) çalışır. Böylece kendisi faydalanır ve (kazandığından) sadaka verir.” dedi. Ashâb (r.a.e.) dediler ki: “Gücü yetmez veya çalışamazsa?” Peygamber (s.a.v.): “Yardım istiyen ihtiyaç sahibine (sözle veya işle) yardım eder.” dedi. Ashâb (r.a.e.) dediler ki: “Bunu da yapamazsa?” Peygamber (s.a.v.): “İyilik emreder, yahut hayırlı şey emreder.” dedi. Ashâb (r.a.e.) dediler ki: “Bunu da yapamazsa?” Peygamber (s.a.v.); “Kötülük işlemekten kendini alıkor. Çünkü bu, onun için bir sadakadır.” dedi. (İmâm Buhârî) (İmam-ı Şa’rani, El-Uhud’ül Kübra, s.180)


Apr 06, 202402:40
KADİR GECESİNİN FAZİLETİ - 05 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KADİR GECESİNİN FAZİLETİ - 05 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Kadir gecesi çoğu senelerde Ramazan’ın yirmiyedinci gecesinde bulunur. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Gerçek biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik” (Kadir s. 1) Keşşaf sahibi şöyle demiştir: “Kadir gecesi, bütün işlerin o gece takdir edildiği gece demektir. Nitekim Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: “(O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden bir emir ile o zaman ayrılır.” (Duhan s. 4) Bazıları: “Bu gece, diğer gecelerden daha şerefli olduğu için Kadir gecesi denildi” demişlerdir. Hakk Teâlâ: “Kadir gecesinin (şerefini) sana bildiren nedir? Sen onun faziletinin sonucuna, kadrinin yüceliğine ve nihayetine erişmedin. Fakat biz sana kadri beyan edelim. Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve ruh iner de iner.” (Kadir s. 2-5) buyurdu. Resûlullah (s.a.v.): “İsrâiloğullarmdan kimseye, bin ay ibâdet etmeyince âbid demezlerdi” buyurdu. Ashâb-ı Güzîn (r.a.e.) işitince üzüldüler, “Bunu kim yapabilir?” dediler. Bunun üzerine Allâh (c.c.) Kadir Sûresini gönderip, o gecenin kadrini bildirdi. Böylece Allâh (c.c.) Peygamber (s.a.v.) ümmetine o bin aydan hayırlısını verdi. O gecede melekler ve ruh iner. Burada ruhdan maksat Cebrail (a.s.)’dır. “Rablerinin izni ile her bir iş için... O (gece) tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmdır.” (Kadir s. 4-5) ayetindeki “her bir emir”den maksat, kullar üzerinde bir yıldan bir yıla takdir olunan bütün işler ve amellerdir. “Selâm” demek, melekler o gecede mü’minlere uğrar, selâm verirler demektir. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Kadir sûresini okursa Allâh (c.c.) o kişiye Ramazan ayını oruç tutmuş gibi ve Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevâb verir.” (Yazıcıoğlu Ahmed Bîcan, Aşıkların Nurları, s.375)


Apr 05, 202402:34
KADİR SÛRESİ TEFSİRİ - 04 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KADİR SÛRESİ TEFSİRİ - 04 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Allâhü Teâlâ: “(Ey Nebiyy-i Zîşân), Kadir gecesinin fazîletini sana hangi şey bildirdi” yâhud: “(Ey Habîb-i Edîb’im), eğer Allâhü Teâlâ sana Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan şeyi bildirmemiş olsa idi, sen onu anlayamaz, ona muttalî olamazsın. Lâkin Allâhü Teâlâ Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan hikmetleri sana bildirdi” demiştir. Kadir gecesini, muazzam ve hikmetler gecesi şeklinde tefsîr eylemişlerdir. Kadir gecesi, o mübarek gecedir ki, Allâhü Teâlâ “Katımızdan her hayırlı iş o gecede ayırt edilir.” (Duhan s. 4) buyurmuştur. Sonra Allâhü Teâlâ: “Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır” (Kadr s. 3) buyuruyor. Ya’nî, Kadir gecesinde işlenen bir sâlih amelin, kendisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan hayırlıdır. “O gecede melekler ve rûh Rablerinin emriyle inerler her hayırlı iş için” buyuruldu. Sonra: “Kadir gecesi selâm ve selâmettir” buyurdu. “Tan yeri ağarıncaya kadar” buyurularak sûre bitiriliyor. O gece hastalık, falcılık olmaz. Bâzıları selâmdan murad, meleklerin yeryüzündeki mü’minlere selâm vermeleridir ki, sabaha kadar devam eder demişlerdir. Nebi (s.a.v.) buyurdu ki: “Kadir gecesinde bir kerre “İnnâ enzelnâ” sûresini okuyan, başka zamanda Kur’ân-ı Kerîm’i hatmedenden daha sevgilidir. Kadir gecesinde bir tesbîh, bir tehlîl, bir tahmîd söyleyen, benim yanımda, yedi yüz bin tesbih, tahmid ve tehlîlden kıymetlidir. Bu gece çobanın koyunu sağma müddeti kadar namaz kılanı, ibâdet edeni, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibâdetle geçirenden daha çok severim.” Nebi (s.a.v.) bu gece şöyle duâ edilmesini tavsiye etmişlerdir: “Allâhümme inneke afüvvün tuhıbbul afve fa’füannî” (Allâh’ım! Sen affedersin; afvetmeyi seversin günahlarımı affet!) diye duâ et.” (Abdulkâdir-i Geylânî (k.s.), Gunye’tü-tâlibîn, s.300-302)


Apr 04, 202402:44
ALLÂH (C.C.)’A YAKINLAŞABİLMENİN ANAHTARI İNSANIN ELİNDEDİR - 03 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ALLÂH (C.C.)’A YAKINLAŞABİLMENİN ANAHTARI İNSANIN ELİNDEDİR - 03 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Allâh (c.c.)’un iradesi imân yolunu benimseyenlerin imânlarının kuvvetlenmesini dilemiştir. Küfür yolunu tercih edenleri ise eğrilikleri ile baş başa bırakmıştır. Bu hususta Allâh (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Kim rahmanı zikretmekten gafil olursa yanında ayrılmayan bir şeytânı ona musallat ederiz.” (Zuhruf s. 36) Yani Allâh (c.c.) kâfire yardım etmez ve Allâh (c.c.)’un iradesi kâfiri şeytânın sapkınlıklarıyla baş başa bırakır. Şeytân ona arkadaş olur. Bütün hayatı boyunca onun yanından ayrılmaz. Allâh (c.c.) ezeli iradesiyle rahmetinin ve adaletinin bir gereği olarak kendisine yakınlaşabilmenin anahtarlarını insanın eline vermiştir. İnsan Allâh (c.c.)’a itaate başladığında Allâh (c.c.) o kuluna itaatinde yardım etmektedir. Eğer insan masiyet yolunu seçerse bu takdirde Allâh (c.c.) onu masiyetiyle baş başa bırakmaktadır. Bu sebeple bir kudsi hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Kim beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım. Kim beni bir cemaat içinde anarsa ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” (Buhari) Görüldüğü gibi Cenâb-ı Hâkk daima ilk adımın insandan gelmesini istemektedir. İşte bunun için her insan yaptığı ameliyle cenneti veya cehennemi kendisi seçer. Eğer insan Allâh (c.c.)’a itaate başlarsa bu itaatinde Allâh (c.c.) o kuluna yardımcı olmaktadır. Eğer asi bir kul olursa o zaman da Allâh (c.c.) o kulu günâhlarıyla baş başa bırakmaktadır. Allâh (c.c.) bütün âlemlerden müstağnidir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Kuran’da Kıyâmet Sahneleri, s.45-46)


Apr 03, 202402:16
YOLCU NE ZAMAN ORUÇ TUTMAYABİLİR? - 02 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

YOLCU NE ZAMAN ORUÇ TUTMAYABİLİR? - 02 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Bir kişinin yolculuk sebebiyle oruç tutmama ruhsatına sahip olabilmesi için çıkılacak yolculuğun yaya veya deve yürüyüşüyle üç günlük bir mesafeden az olmaması gerekmektedir. Zira bu durumda meşakkât olacağı açıktır. Hatta bundan dolayı yolculuk esnasında bu meşakkâte katlanıp oruç tutmak daha evladır. Seferde oruç tutmanın da tutmamanın da caiz olmasının delili olarak şu âyet-i kerime ve hadis-i şerif getirilmiştir: “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara s. 185) Ebu Said (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Biz, Allah Resulü (s.a.v.) ile beraber Ramazan ayında yolculuğa çıkıyorduk. Ne oruç tutan tuttuğu oruçtan dolayı ayıplanır, ne de oruç tutmayan tutmadığından dolayı ayıplanırdı.” (Müslim) Seferde oruç tutmanın orucu terk etmekten daha fazîletli olduğunun delili olarak da şu hadis-i şerif getirilmiştir: Ebu Derda (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Şiddetli sıcaklarda biz Allah Resulü (s.a.v.) ile beraber bazı gazvelere çıkmıştık. O kadar sıcaktı ki hararetin şiddetinden bizler ellerimizi ve avuçlarımızı başlarımızın üzerine koyuyorduk. O durumda Allah Resulü (s.a.v.) ve Abdullah bin Revaha’dan başka bizden kimse oruçlu değildi.” (Ebû Dâvud) Bu hadis-i şerifte rivayet edildiği üzere Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bu fiili oruç tutmanın daha faziletli olduğunun göstergesidir. Zira Peygamber (s.a.v.) Efendimiz genellikle daha fazîletli olanla amel ederdi. (Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.370-372)


Apr 02, 202402:01
SÜNNET, MÜSLÜMANIN KİMLİĞİDİR - 01 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

SÜNNET, MÜSLÜMANIN KİMLİĞİDİR - 01 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Tarih boyunca İslâm dünyasında görülen iç gelişmeler veya dıştan gelen tesirler sonucunda İslâm’ın farklı yorumlanıp yeniden şekillendirilme girişimlerinin olması, İslâm’ı aslî şeklinde tutmanın ve onu böylece devam ettirmenin lüzumunu daha iyi göstermiştir. Günümüzde de İslâmî olmayan kültür ve medeniyetlere bulaşmamış bir İslâm’ın ne derece önemli olduğu açıkça görülmektedir. Asıl İslâm ise, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in tebliğ ettiği esaslar ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yaşadığı İslâm’dır. “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yaşadığı İslâm” ifadesi önemlidir. Çünkü O’nun yaşayış biçimi, dinin kaynaklarından biridir ve dinin korunmasında esastır. Müslüman için Peygamber (s.a.v.), hayatın her safhasında modeldir. Zira Müslüman’ın hayatında din ile ilgili her meselenin dünya ile; dünya ile ilgili her meselenin de din ile ilgisi vardır. Teşri’ bir bütündür. Dinin aslını korumak açısından bakıldığında Hz. Peygamber (s.a.v.)’in İslâm’ı yaşama biçimi olan sünnetin, bir kimlik oluşturması yönüne temas etmek gerekir. Sünnet, aslında müslüman kimliğidir. Bir toplum için kimlik, ister doğru ister yanlış olsun vazgeçilmezdir. Kimliksiz bir fert ve toplum, kültürler ve uygarlıklar arasında kaybolmaya mahkûmdur. Bütün medeniyetlerin dinsel olduğu, kültür dediğimiz şeyin de tarih boyunca toplumda yaratılan bütün maddi ve manevî değerler; bu değerlerden faydalanılması ve bu değerlerin gelecek nesillere iletilmesi anlamına geldiğine göre kimlik sahibi olmak ve onu korumak kesinlikle gereklidir. Diğer yandan dinin, Peygamber (s.a.v.) tarafından yorumu ile bir kültür oluşmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yaşayışı ile toplumda yerleşik hale gelen kurallara sünnet adı verilmiştir. İslâm kültürü, var olan Arap kültürüne yenik düşmemiş, yeni bir kültür oluşturmuştur. İslâm, kendini koruyacak tedbirleri de bünyesinde muhafaza etmiştir. Zira kültürün dinin yerini alma ihtimali mevcuttur. (Aynur Uraler, Sünnete Uymanın Engelleri, s.18-19)


Apr 01, 202402:33
KADİR GECESİNİ ARAMAK - 31 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KADİR GECESİNİ ARAMAK - 31 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Kadir gecesi, Ramazan-ı Şerîf’in, son on gününde aranır. Kuvvetli ihtimâl yirmi yedinci gecesidir. İmâm-ı Mâlik (r.âleyh)’e göre, Ramazan-ı Şerîf’in son on gününün her gecesinde aramak lâzımdır, ya’nî bu geceleri ihyâ etmek lâzımdır. İmâm-ı Şafiî (r.âleyh)’e göre yirmi birinci gece olması kuvvetlidir. Bâzıları da “on dokuzuncu gecedir” dediler. Âişe (r.anhâ) gibi. Ebû Berde Eslemî (r.a.) “Kadir gecesi Ramazan-ı Şerîf’in yirmiüçüncü gecesidir” dedi. Ebû Zer ve Hasan (r.a.e.) “Kadir gecesi, yirmi beşinci gecedir” dediler. Hz. Bilâl (r.a.)’in Peygamber (s.a.v.)Efendimiz’den bildirdiğine göre, Kadir gecesi yirmidördüncü gecedir. İbn-i Abbâs ve Ubeyy İbn Kâ’b (r.a.e.) “Kadir gecesi yirmi yedinci gecedir” dediler. Riyâd-üs-Sâimîn kitabında diyor ki, Kadir gecesi, Ramazan-ı Şerîf’in son on günü içinde devreder. Bu, Ebû Kulâbe (r.a.)’in rivâyetidir. Bu da, bu geceyi arayanların, birçok geceleri ihyâ etmesi gerektiğindendir. Ancak bu şekilde, onu bulabilir. Her şeyin doğrusunu Allâhü Teâlâ bilir. Saîd bin Hasîb (r.âleyh): “Bir kimse Kadir gecesinde, yatsı namazında cemaatte hazır bulunsa, Kadir gecesinden nasibini almış olur” demiştir. Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivâyetle Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Size içinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan bir ay gelmiştir. Kim, o gecenin hayrından mahrum kalırsa, o bütün hayırlardan mahrum kalmış demektir. O gecenin hayrından ancak gerçekten nasipsiz biri mahrum kalır.” (İbn Mâce) Bu fazîletli geceleri değerlendirmenin bir yolu da cemaate devam etmektir. Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Yatsı namâzında cemaatte bulunan kimseye, gecenin yarısına kadar namâz kılmış gibi sevâb vardır. Yatsı ve sabah namâzlarında cemaatte bulunan kimseye ise, bütün gece namâz kılmış gibi sevâb vardır.” “İnsanlar yatsı namâzı ile sabah namâzındaki fazîlet ve sevâbı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi.” (Muhammed Rebhâmi, Riyâd’ün-Nâsihîn, s.210-215)


Mar 31, 202403:01
2. ABDÜLHAMİD HÂN’IN DUÂSI - 30 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ 2024

2. ABDÜLHAMİD HÂN’IN DUÂSI - 30 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ 2024

“Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helâl etmiyorum! Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çocuklarımı gözümün önünde parçalasalar helâl ederdim de, Sevgili (s.a.v.)’in yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helâl etmem! Allâhım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allâhım! Ya Âdil! Adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz! Bize acı! Resûlü’nün, Sevgili’nin, Kainatın Efendisi (s.a.v.)’in nûrunu kaydeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, râhmetinle, fazlınla, lütfûnla tecelli et! Yâ Kâdir! Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allâhım! Ya Ma‘bud!.. Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum! Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum!.. Huzurunda eğileceğime kaskatı kalıyorum ve duâda ruh teslim edeceğime yatağımda kıvranıyorum! Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allâhım! Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda seni bir kere anabildim, Resûlün (s.a.v.)’e bir an bağlanabildimse, duâmı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et! Yâ Sübhân! Şu titrek elleri, Kıyâmet gününde sana; “Ümmetim, ümmetim!” diye yalvaracak olan Habîbi (s.a.v.)’in eteğinde, şimdi; “Milletim, milletim!” diye dilenen bu ihtiyarın duâsını geri çevirme! Milletimi evvelâ “Ba’sü ba’de’l-mevtsiz” bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşlardan kurtar; ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!..” (Necip Fazıl Kısakürek, Ulu Hâkan)


Mar 30, 202402:45
II. ABDÜLHAMÎD HÂN’IN EŞSİZ METÂNETİ - 29 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

II. ABDÜLHAMÎD HÂN’IN EŞSİZ METÂNETİ - 29 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Sultan 2. Abdülhamîd Hân, Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü, İslâm halifelerininin doksan dokuzuncusudur. Abdülhamîd Han gençliğinde kazandığı serveti, halifeliği döneminde İslâm dîninin yükselmesi ve müslümanların arasında birlik ve dirliğin temini için harcadı. Abdülhamîd Hân, Türk ve İslâm tarihinin ender kaydettiği çok büyük bir şahsiyetti. Dünya siyâset târihinin en büyüklerindendi. Onun siyâsî dehâsı cihân-ı şumûldü. Abdülhamîd Hân, silsile-i saadetten, Şeyh Salâhuddin b. Mevlânâ Sürâcüddin Hazretlerine bağlıydı. Şeyhi, İttihad ve Terakkî’nin fitne çıkartma zamanında, Halîfe’ye: “Ümmet-i Muhammed’in üzerine bir belânın gelmekte olduğunu, insanların bu belâ, musîbet ve felâketleri hak ettiğini, bunun önüne duâ ve silâh ile geçmenin mümkün olamayacağını ve bunun bir takdiri ilâhî olduğunu ve bunun kazâ-i mübrem olduğunu…” beyân etmişlerdi. Tahttan indirildiği zaman halîfenin bunu sadece, “Zâlike takdîru’l-azîzi’l-alîm” diyerek büyük bir soğukkanlılıkla karşılamasını sağladı. Kardeş kanının dökülmesini engelledi. Abdülhamîd Hân kerâmet sahibi bir evliyâ idi. Tayy-i zamanve tayy-i mekân kerâmetiyle hacca gitti. Abdülhamîd Hân, tahttan indirilince kendisine pek çok iftiralarda bulundular. İttihat Terakki komitesi, masonlar, ermeniler, yahudîler ve diğer vatan, millet ve dîn düşmanları; “Çok adam öldürttü” diye onu karalama politikası yürüttüler. Kendisi gazetelere ilan verdi: “Ben kimin nesini öldürtmüşsem, bana karşı dâva açsın, mahkeme huzurunda benden hak istesin” diye. Sadece bir kadın “Kocamı öldürttü” diye mahkemeye mûrâcaatta bulundu. Mahkeme gün tâyin etti. Abdülhamîd Hân kadının kocasını hiç görmediği gibi tanımıyordu bile. İşin doğrusunun ortaya çıkması için Cenâb-ı Allâh’a duâ etti. Tam mahkeme günü, kadının kocası gemiden indi. Meğer Trablusgarb’da İtalyanlara esir düşmüş, bilâhere serbest bırakılmış. Böylece Ulu Hâkan’a iftira atanlar çok mahçup oldular. (İslâm Alimleri Ansiklopedisi)


Mar 29, 202402:47
KİŞİNİN NAMAZI VE ORUCU SAKIN SİZİ ALDATMASIN! - 28 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KİŞİNİN NAMAZI VE ORUCU SAKIN SİZİ ALDATMASIN! - 28 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Hişam b. Urve, babasından; onun da Hz. Ömer (r.a.)’den naklettiğine göre Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Bir kimsenin namaz kılması ve oruç tutması sakın ola ki seni aldatmasın! Her dileyen namaz kılabilir, oruç tutabilir amma, emanete riayet etmeyen kimsenin dini yoktur.” Beyhaki, Abdurrezzak, İbn Ebi’d-Dünya ve Abdullah b. Mübarek’in beraber rivayet ettikleri bu mevkuf hadiste (sahabe sözü), kişinin namazına ve orucuna aldanılmaması gerektiği, asıl olarak ise emanete riayet edip etmediği, doğru sözlü olup olmadığı, herhangi bir günâhla karşılaşması halinde imtihanı başarıp başaramadığı veya dünya nimetlerine karşı tutumu bağlamında, İslâm’ı bütünüyle yaşayıp yaşamadığının ölçü alınması gerektiği bildirilmekte ve bize bu hususta uyarıcı bilgi verilmektedir. Buhârî’de geçen bir hadis-i şerifte de görev emanetinin ehline verilmemesi halinde “Kıyâmeti bekleyiniz” hatırlatması yapılmıştır. Bu hadis-i şerifin, Buhâri’de “ilim” bahsinde zikredilmesi de oldukça anlamlıdır. Yine Cibril hadisinin sonunda ise, kıyâmet alametlerinden biri olarak, ahir zamanda mal nimetinin ehil olmayanların eline geçeceğinin haber verilmesi, mal sahiplerine ayrıca bir sorumluluğu hatırlatmaktadır. İşte Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz bu bağlamda diyor ki; kişinin dindarlığı, emanete riayeti ve diğer dini yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ölçülür. Yoksa Allâh (c.c.)’un tevdi ettiği maddi ve manevi emanetleri onun gösterdiği şekilde sevk ve idare etmeden, onun rızası doğrultusunda yaşamadan ve yaşatmadan, emanete riayet etmeden, yani teslim aldığı maddi emanetleri de sahibine aynen teslim etmeden, kişi dindar da olamaz, güvenilir de. (www.ahmetgelisgen.com)


Mar 28, 202402:24
ORUÇLUYKEN GUSÜL ABDESTİ ALMA İHTİYACI DOĞARSA KEFARET GEREKİR Mİ? - 27 MART 2024 MEVLANA TAKVİMİ

ORUÇLUYKEN GUSÜL ABDESTİ ALMA İHTİYACI DOĞARSA KEFARET GEREKİR Mİ? - 27 MART 2024 MEVLANA TAKVİMİ

Bozulan her türlü orucun sonucunda mutlaka keffaret gereklidir denemez. Bu yüzden keffaret ancak onu gerektirecek hususi durumlarda vacip olur. Bu hususi durumlar şunlardır: Kamil manada orucun bozulması yani orucu bozma denilen kasıtlı olarak yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak eylemlerinden biri ile bozulan Ramazan orucudur. Bir diğer ifadeyle özür ve ruhsat bulunmaksızın sureten ve manen oruç bozmanın tahakkuk etmesi durumlarında olur. Kişinin rüyasında kendisini cimâ ederken görmesi durumunda boşalma olsun veya olmasın kâmil bir cimâ vaki olmadığı için keffaret gerekmez. Boşalma olması halinde orucun kazasının gerekmemesinin delili şu Hadis-i Şerif’tir. Ebu Said el-Hudri (r.a.)’den Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Üç şey oruçlunun orucunu bozmaz; kan aldırmak, kusmak, rüyalanmak.” (Tirmizî) Ancak rüya görüp de boşalan kişinin gusletmesi vacip olur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den şu Hadis-i Şerif rivâyet edilmiştir: Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.anhâ)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ebu Talha’nın hanımı Ümmü Süleym (r.anhâ), Allâh Resulü (s.a.v.)’e gelip şöyle demiştir: “Ey Allâh’ın Resulü! Allâh (c.c.) hakkı beyân etmekten hayâ etmez. Kadın ihtilâm olsa gusül gerekir mi?” (Bunun üzerine) Allâh Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Evet. Islaklık hissettiğinde.” (Buhârî) (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.354-356)


Mar 27, 202402:14
ŞİT (A.S.)’IN PEYGAMBERLİĞİ VE BAZI FAZÎLETLERİ - 26 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ŞİT (A.S.)’IN PEYGAMBERLİĞİ VE BAZI FAZÎLETLERİ - 26 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Şit (a.s.); Âdem (a.s.)’ın oğullarının en ulusu, en üstünü, Âdem (a.s.)’a, en sevgilisi ve ona, en çok benzeyeni idi. Âdem (a.s.); vefatından on bir gün önce, Şit (a.s.)’a: “Ey oğulcuğum! Sen, benden sonra, halîfemsin!” diyerek vazifesini takvâ üzere yürütmesini tavsiye etti. Onu, bir vasiyetname ile yerine vekil bıraktı. Bunu, Kabil’den ve Kabil oğullarından gizli tutmasını ona emretti. Gece ve gündüz saatlerini ve her mahlûkun, Allâh (c.c.)’a, hangi saatlerde, ne gibi ibâdetler yaptıklarını bildirdi. Vuku bulacak tufan hakkında da bilgi verdi. Âdem (a.s.); Kabil oğullarının zina ve içkiye düştüklerini, bozulduklarını görünce de, Şit (a.s.)’ın oğullarına da, Kabil oğulları ile evlilik bağlantısı kurmamalarını tavsiye etti. Yüce Allâh; Âdem (a.s.)’a 21, Şit (a.s.)’a da 29 sahife indirip Şit (a.s.)’ı, bu elliyi bulan sahifelere göre hareket ve âmel etmekle mükellef kıldı. Şit (a.s.); Allâh (c.c.)’u, takdis ve tenzihden geri durmaz, kavmine de; Allâh (c.c.)’un buyruklarını yerine getirmemekten sakınmalarını, Allâh (c.c.)’u, her türlü noksan, eksik sıfatlardan uzak tutmalarını ve dâima iyi işler işlemelerini emrederdi. Bunun için, Şitoğulları ve kadınları arasında ne düşmanlık, ne kıskançlık olur, ne kin tutulur, ne suçlama yapılır, ne yalan söylenir, ne de boş yere yemin edilirdi. Âdem (a.s.)’dan sonra, oğullarından, Kâbe’nin onarımını ilk defa, taşla ve çamurla yapan da, Şit (a.s.) idi. Şit (a.s.); vefât edinceye kadar, Mekke’de kalmaktan hac ve umre yapmaktan geri durmadı. (M. Asım Köksâl, Peygamberler Tarihi, c.1, s.68-69) BAŞA GELEN MUSİBET SEVÂP VESİLESİDİR Davûd et-Tâî (r.âleyh)’in şöyle dediği nakledilir: “Dünyaya karşı zühd, orada kalmaktan hoşlanmamaktır. Amellerin en üstünü de Allâh (c.c.)’un takdirine razı olmaktır. Hiçbir müslüman için hüzünlenmek yakışık almaz. Çünkü o müslüman, her bir musibet için bir sevâbın verileceğini bilir.” (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu’l-Ğayb, c.4, s.92-95)


Mar 26, 202403:03
DOMUZ ÜRÜNLERİ VE GÜNLÜK HAYATIMIZ - 25 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

DOMUZ ÜRÜNLERİ VE GÜNLÜK HAYATIMIZ - 25 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allâh ve Resûlü şarabın, meytenin(leşin), domuzun ve putların satışını haram kıldılar.” ”Ey Allâhın Resûlü! Meytenin yağları hakkında ne dersin, onlarla gemiler yağlanır ve insanlar onu aydınlanmak için kullanırlar?” diye sorulunca, Hz. Peygamber(s.a.v.) “Hayır o haramdır” diye buyurdu ve şöyle devam etti “Allâh yahudileri kahretsin, Allâh onlara hayvanların iç yağlarını haram kılınca onlar bunu erittiler ve sonra da satıp bedelini yediler.” (Buhârî, Müslim) Bu ve diğer kaynaklara dayanarak, Hanefi, Şafii, Mâliki ve Hanbeli fıkıh âlimleri ‘kan, leş, domuz ve şarabın kullanılmasını da alış verişini de caiz görmemişlerdir. Dolayısıyla Allâh’a inanan ve haramdan kaçan bir Müslümân domuz yetiştiremez, domuz kesemez, domuzun derisinden, etinden, kılından veya herhangi bir uzvundan istifade edemez, tabaklama yapamaz, alış verişini yapamaz ve tüketemez. Ülkemizde kaçak olarak salam, sosis, jambon gibi ürünlere karıştırılarak ciddi miktarda domuz eti tükettirildiği gibi domuzun derisi ve kılı da bir çok ürünün üretiminde kullanılmaktadır. Sakal tıraş fırçaları, elbise fırçaları, ayakkabı firçaları, berberlerin kullandığı fırçalar hem domuz kılından hem de başka hayvanın kılından yapılmakta, ama yağlı boya fırçaları çoğunlukla domuz kılından üretilmektedir. Bilhassa hamur işlerinin yağlanmasında evlerimizde ve iş yerlerimizde yağlama fırçası olarak genelde yağlı boya fırçası kullanılmaktadır. Bu durumda Müslümân tüketici ne yapmalıdır? Tüketiciler olarak öncelikle cebimizdeki cüzdanı, belimizdeki kemeri, sırtımızdaki deri ceketi ve altımızdaki deri pantolonu, ayağımızdaki ayakkabıyı, deri çanta ve valizlerimizi, evlerimizdeki ve bürolarımızdaki deri koltukları, diş, traş, elbise, boya ve badana fırçalarımızı sorgulamalıyız. Haram olduklarını tesbit edebildiklerimizden derhal vazgeçebilmeliyiz. Yeni alışverişlerimizde, bundan böyle fiyat araştırmasından önce haram mı değil mi sorgulamasını yapmalıyız. Ürünün üzerinde hangi hayvandan yapıldığını bildiren etiket talebinde bulunmalıyız. (Dr. Kamil Büyüközer, www.gimdes.com)


Mar 25, 202402:49
İSLÂM BÜYÜKLERİNİN BAŞ OLMA SEVDALARI YOKTUR - 24 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

İSLÂM BÜYÜKLERİNİN BAŞ OLMA SEVDALARI YOKTUR - 24 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Geçmiş İslâm büyüklerinin güzel bir ahlâkı baş olmak için arzu göstermemeleri idi. Beklenmedik bir anda böyle bir şeyle karşılaşıp halk kendilerini başlarına geçirme arzusunu izhâr ettiklerinde mazeret gösteriyor, söz gelimi “Ben bu işe ehil değilim” diyor. Halkın “Sen fazlasıyla lâyıksın...” gibi ısrarlarına kulak asmıyorlardı. Süfyan es-Sevrî (r.âleyh) şöyle der: “Kendisine teklif edilmeyen bir üst görevin (riyâset) peşinden koşan bu arzusuna kavuşamaz, ayrıca pek çok ilimden de mahrum kalır.” Onun bir başka tespiti şöyledir: “Herhangi biriniz nefsiyle yetmiş sene mücâhede etmedikçe riyâset (başkanlık) istemesin.” İsa Peygamber (a.s.) şöyle diyordu: “Halk sizi başkan yaparsa sizler kuyruk olun.” Haccâc b. Ertât (r.âleyh)’in bir sözü: “Beni baş olma arzu ve sevdası öldürdü.” El-Antâkî (r.âleyh)’nin bir sözü: “Başkanlık, riyakârlık arzusunun başı, nefsin sevdalısı, şeytânın göz bebeğidir.” İbrahim b. Edhem (r.âleyh)’in görüşü: “Kuyruk olun başkan olmayın, çünkü kuyruk kurtulur baş kesilir.” Fudayl b. Iyâz (r.âleyh) şöyle diyordu: “Baş olmak isteyen kendisinin mükemmelliğini ortaya koyabilmek için insanların kusur ve ayıplarını diline dolar, huzurunda başkalarının hayırla yâd edilmesinden hoşlanmaz. Riyâset aşığı gerçekten iyi hallerine vedâ etmiştir.” Süfyan es-Sevrî (r.a.)’in bir sözü: “Riyâset makâmını bırakmak ve bir kadını sevmekten vazgeçmek sabır bitkisinin usaresinden (öz suyundan) de acıdır.” (İmâm Şa’rânî, Tenbihü’l-Muğterrin Tercümesi, s.116-117)


Mar 24, 202402:21
UÇAĞIN MUCİDİ: ABBAS BİN FİRNAS - 23 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

UÇAĞIN MUCİDİ: ABBAS BİN FİRNAS - 23 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Firnas, 810-887 yılları arasında yaşamış Endülüslü bir İslam âlimdir. Endülüs’ün Ronda bölgesindeki Tâkerunâ’nın (Takoronna) köylerinden birinde doğdu. Kurtuba’da büyüdü ve orada tahsil gördü. Daha gençliğinde kimya, astronomi ve edebiyat alanında adını duyurdu. Yaptığı ilmî ve edebî çalışmalar sayesinde Kurtuba’da I. Hakem’in sarayına girdi ve II. Abdurrahman ile I. Muhammed dönemlerinde de mevkiini korudu. Meraklı ve araştırıcı bir karaktere sahip olan Abbas b. Firnâs, uzayı temsil eden bir gök küresi kurdu ve sonraları Avrupa’da astronominin gelişmesinde tesiri olan Sindhind tablolarının çizimlerini yaptı. Bir ara uçmayı denediyse de yaptığı uçuş takımında kuyruk kısmı bulunmadığı için inişi çok sert oldu ve ölümden zor kurtuldu. Abbas b. Firnâs, bu deneme dolayısıyla havacılığın öncülerinden sayılmaktadır. Tecrübelerinden ders almasını bilen İbn Firnas, çok çalışarak bir sonraki tasarımını iyileştirdi. Şahitlerin ve döneme ait el yazmalarının anlatımına göre bu tasarım büyük kanatlardan oluşan bir makineydi. Yani bundan yaklaşık bin iki yüz yıl önce, yetmişine yakın Abbas ibn Firnas, ipek ve kartal tüyleri kullanarak uçmaya yarayan bir makine yapmıştı. Kuvarstan kristal yapmayı ve kristal kesimini batı İslâm âlemine tanıttı ve ayrıca kimya ile ilgilendi. I. Muhammed’e takdim etmek üzere, daha önce benzeri görülmemiş menkâne (mîkâte) adı verilen bir de saat imal etti. Yaptığı birçok keşifle ve doğu ilimlerini Batı’da yayma çabalarıyla çağdaşlarının dikkatini çeken Abbas b. Firnâs’a I. Hakem, “Hakîmü’l-Endelüs” unvanını vermiştir. (İslâm Ansiklopedisi, c.1, s.24)


Mar 23, 202402:19
HZ. ÖMER (R.A.)’İN PRENSİBİ - 22 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

HZ. ÖMER (R.A.)’İN PRENSİBİ - 22 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Hz. Ebû Bekir’in vefatından ve Hz. Ömer’in görevini üstlenmesinden sonra Ömer (r.a.) prensibini ve nasıl bir idare yolu tutacağını açıklayan bir konuşma yaptı. “Bana ulaşan bilgilere göre insanlar benim şiddetli oluşumdan ürkmüş, katı oluşumdan korkmuşlar ve şöyle söylüyorlarmış: “Allâh’ın Resûlü sağ iken bile şiddetli davranıyordu. Resûlullâh (s.a.v.)’in halifesi Ebû Bekir (r.a.) sağ iken de öyle idi. Şimdi idareyi eline geçirince nasıl davranacak?” Ben böyle söyleyenlere derim ki: “Resûlullâh (s.a.v.)’in sağlığında ben onun hizmetçisi ve kölesi idim. Yumuşaklık ve merhamette onun sahip olduğu özelliğe kimse yaklaşamazdı. Ben onun sıyrılmış kılıcı idim. Resûlullâh (s.a.v.) kılıcını ya kınına sokar, ya da serbest bırakırdı. Ben de gerekeni uygulardım. Sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) halifelik görevini üstlendi. O öyle bir kimse idi ki, hiçbir kimse onun yumuşaklığını ve sakin yapısını inkâr edemez. Ben onun da hizmetçisi ve yardımcısı idim. Onun yumuşaklığı ile benim şiddetimi birleştirdim. Ben onun da sıyrılmış kılıcı idim. O da kılıcını yakınına sokar, ya da serbest bırakırdı. Ben de gerekeni uygulardım. Ey insanlar! Şimdi ben sizi yönetmek üzere iş başına gelmiş bulunuyorum. Bilesiniz ki benim uygulamalarımdaki şiddet daha da artmıştır. Fakat bu şiddetim müslümanlara saldırgan ve zâlimce davrananlara olacaktır. Sulh ve selâmet içerisinde olanlara gelince; ben, onların birbirlerine karşı olan yumuşaklığından daha çok yumuşağım. Hiçbir kimsenin bir başkasına zulmetmesine veya saldırmasına asla meydan vermem. Zâlimin veya saldırganın yanağını yere sürter, ayağımla diğer yanağına basarım. Tâ hakka dönünceye kadar... Hak ve adâlet üzere olanlara gelince; onlara olan sevgim ve onlara verdiğim değerden dolayı ben, yanağımı onlar için yere koyarım.” (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.54)


Mar 22, 202402:38
KİŞİYİ ALDATAN VAAZLAR - 21 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KİŞİYİ ALDATAN VAAZLAR - 21 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Avam, zenginler ve fakirlerden bir grup vardır ki, zikir meclislerinde bulunup, bunun kendileri için yeterli olacağını düşünürler. Bu sebeple bu davranışı âdet hâline getirmişlerdir. Kuru kuruya vaaz dinleyip, öğüt almadan ve amel de etmeksizin sevap kazanacaklarını sanarlar. Oysa aldanıyorlar. Çünkü zikir ve vaaz meclislerinin fazîleti ancak hayra teşvik edici olmalarındandır. Eğer teşvik etmiyorsa orada hiçbir hayır yoktur. Hayır yapmaya arzu duymak övgüye değer bir haslettir, çünkü amele yöneltir; eğer amele götürmüyorsa onda da hiçbir hayır olamaz. Bunlardan birisi bazen dinlediği vaazla aldanır; bazen de kadınlar gibi duyguya kapılır ve ağlar. Bazen korkutucu bir söz işitir, sararır ve der ki: “Ey Selâm olan Allâh! Selâmetli kıl; Allâh (c.c.)’a sığınırız, Allâh (c.c.) bana yeter; Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh...” Böylece bütün hayırları kazandığını zanneder, oysa aldanmaktadır. Bu kişi ise, doktorların meclislerine gidip, onların ilaçları anlatmasını dinleyen hastaya benzer. İlaç yapmaz, onunla uğraşmaz ve bu şekilde rahata kavuşacağını düşünür. Lezzetli yemekleri anlatan birinin yanına giden aç insan da aynı şekildedir. Şayet bütün vaazlar, fiillerini değiştirecek derecede senin bir sıfatını değiştirmiyorsa, Allâh (c.c.)’e yöneltip dünyadan yüz çevirttirmiyorsa, evet, kuvvetli bir şekilde bu yönlendirmeyi yapmıyorsa, dinlediğin vaaz bir fazlalıktır, aleyhinde bir delildir. Bu halde onu kendi lehinde bir vesîle görüyorsan aldanıyorsun demektir. (İmam Gazali, Aldananlar)


Mar 21, 202402:13
TERAVİH NAMAZININ KIRAATINDA SÜNNET OLAN NEDİR? - 20 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

TERAVİH NAMAZININ KIRAATINDA SÜNNET OLAN NEDİR? - 20 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Şüphesiz en güzeli, teravihi hatimle kılmaktır. Buna göre bazı camilerde cemaatin bilgisi doğrultusunda bu şekilde yani hatimle teravih kılınması tavsiye edilmelidir. Diğer camilerde ise namazın erkânına ve huşuuna riayet etmek kaydıyla cemaatin durumu gözetilmelidir. Maalesef günümüzde bazı camilerde teravih, erkânına riayet edilmeksizin süratle kılınmaktadır. Teravihin süratle kılınması bir faziletmiş gibi davranılmaktadır. Hâlbuki bu çok yanlış bir uygulamadır. Zira farz namazlar ile nafile namazlar arasında erkânına riayet edilmesinin gerekliliği açısından hiçbir fark yoktur. Her ikisinde de erkânına riayet etmek lazımdır. Erkânına ve şartlarına riayet etmeksizin namaz kılmak, günâh olduğu gibi yerine göre namazı geçersiz de kılabilir. Nafile namazın kılınmaması durumunda kişi günahkâr olmaz. Ancak nafile kılacağım diye rükün veya şartlarını ihlâl ederek kılmak kişiyi günahkâr yapar. İmâm Ebû Hanife (r.a.)’in görüşü olan “teravihte kişi her rekâtta on ayet okur” görüşü sünnete en uygun olanıdır. Zira teravihte bir kere Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek sünnettir. Her rekâtta on ayet okununca yirmi rekâtta iki yüz ayet yapar. Ramazan’ın otuz gün olduğu düşünülürse altı bin ayet eder ki böylece Kuran-ı Kerim’i hatmetmiş olur. Hz. Ömer (r.a.)’in emrettiği ise fazîlet babındandır. Bu da teravih namazında Kur’an-ı Kerim’in iki veya üç kere hatmedilmesidir. Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâi’ adlı eserinde şöyle der: “Teravih namazında kıraatin son derece uzun yapılması eslafımızın (bizden öncekilerin) zamanındaydı. Zamanımızdaysa en evlâsı teravih kıldıracak olan imâmların arkasındaki cemaatin haline göre kıraati uzun veya kısa tutmalarıdır. Teravih namazı kıldıranlar cemaatin, cemaati terk etmesine sebebiyet verecek derecede kıraati uzun tutmamalıdırlar. Zira cemaati çoğaltmak kıraati uzun tutmaktan daha fazîletlidir.” (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.2, s.296-297)


Mar 20, 202402:38
PEYGAMBER (S.A.V) EFENDİMİZ’E MUHABBETİ OLMAYANIN ÎMÂNI YOKTUR - 19 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

PEYGAMBER (S.A.V) EFENDİMİZ’E MUHABBETİ OLMAYANIN ÎMÂNI YOKTUR - 19 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Allâh (c.c.) ve Resulü (s.a.v.)’i tüm varlığımızdan daha fazla sevmemiz gerekmektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimizi ne derece sevmemiz gerektiğini Cenâb-ı Hâkk; “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır. ...” (Azhâb s. 6) âyet-i kerimesi ile beyân buyurmaktadır. Bir zât Nebi (s.a.v.) Efendimiz’e “Ya Resûlullâh (s.a.v.), ben ne zaman kâmil bir mü’min olabilirim?” diye soruyor. Allâh Resûlü (s.a.v.): “Allâhu Teâla’yı hakkıyla sevdiğin zaman.” buyuruyor. O zât da “Ya Resûlullâh (s.a.v.), Allâhü Teâla’yı nasıl hakkıyla sevebilirim?” diye sorunca Nebi (s.a.v.) Efendimiz, “Allâh (c.c.)’ın Resulü’ne tam olarak tâbî olursan, O’nun sünnetine göre amel edersen, O’nun sevdiğini sever, buğzettiğine buğzedersen, O’nun dostuna bakarak dost edinirsen, düşmanına bakarak düşman edinirsen, o zaman istediğini elde etmiş olursun.” buyurmuşlardır. Hadis-i şerifin devamında Nebi (s.a.v.) Efendimiz “İnsanlar imân cihetinden değişik dereceler alırlar. Onların bu dereceleri bana olan sevgiyle ölçülür. Yine insanların kâfir olanları da küfürde değişik durumdadırlar. Onların da küfürde şiddetli olanları ve diğerleri bana karşı buğzlarıyla belli olur. Dikkat edin! O’na (Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e) muhabbeti olmayanın îmânı yoktur. Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur. Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur.” buyurmuşlardır. Allâh Resûlü (s.a.v.) üç defa teyitle muhabbeti vurgulamışlardır. Başka bir hadis-i şeriflerinde “Ben size kendi öz nefsinizden, annenizden, babanızdan, çocuklarınızdan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe imânınız kemâle ermiş olmaz.” buyurmuşlardır. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.54-55)


Mar 19, 202402:34
ÇANAKKALE SAVAŞLARI - 18 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ÇANAKKALE SAVAŞLARI - 18 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Çanakkale savaşları, İslâm-Türk tarihinin şeref levhalarından biridir. Bu başarı, yalnız Osmanlı kuvvetlerinindir. Deniz yönünün kapalı ve demiryolunun Sırbistan toprağında kesik olmasından ötürü müttefiklerimizin Avusturya ve Almanya’nın Çanakkale’ye kattıkları kuvvet çok azdır. Nisan ayındaki ilk çıkartmalarla Seddülbahir’den son müttefik kuvvetleri çekilene kadar geçen 259 günlük zaman zarfında Gelibolu yarımadasına yarım milyon insan gönderilmiş ve bunun fazlası kayıp hanesine yazılmıştı. Türk kayıtlarına göre kayıp miktari 521.000 idi ki bu rakam müttefik kayıplarından sadece 1000 eksikti. İlk bombardımandan (19 Şubat 1915) itibaren 324 gün ve çıkarma gününe göre de tam 259 gün devam ederek neticesinde Osmanlı ordusunun ölümsüz bir zaferiyle kapanan I. Dünya Savaşının bu, en kanlı sahnesine ordumuzun en kiymetli ve en büyük kısmı iştirak etmiş ve ecdattan miras harp kabiliyetimizin en açık ve en kapsamlı eser ve semereleri burada inkişaf eylemiştir. Rakamlardan anlaşılacağı üzere Çanakkale bize çok ağıra mal olmuştur. Memleketin uğradığı zararlar ise çok daha acı tablolar ortaya koymuştur. Bizimle kıyaslanamayacak kadar geniş imkanlara sahip olan müttefik kuvvetlerin zayiatı yanında, bir tek devletin, Türkiye’nin kaybı gerçekten korkunç bir rakama ulaşmıştı. Üstelik bu savaşta verdiğimiz şehitlerin büyük bir kısmını, memleketin münevver sınıfını meydana getiren yedek subaylar teşkil ediyordu. Verdiğimiz on binlerce münevver şehîd, memleketimiz için ileri tarihlerde bile yerinin doldurulmasi imkânsız ağır bir kayıp oldu. O kadar ki Çanakkale’de yedek subay zayiatı akıllara durgunluk verecek bir dereceyi bulmuş, Doğu Batı kültürlerini toplayan bütün bir genç nesil imha edilmiştir. II. Abdülhamid Hân’in açmış olduğu yüksek mekteplerden mezun olan imânlı ve kültürlü binlerce genç Çanakkale’de şehit olmuşlardır. (Milli Gençlik Mecmuası, Nisan 1977, s.148-151)


Mar 18, 202402:04
RAMAZAN-I ŞERİF İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER - 17 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

RAMAZAN-I ŞERİF İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER - 17 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir. Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in Allâh’ın kulu ve Resûlü olduğuna inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buharî) “Kim Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve benim de Allâh’ın Resûlü olduğuma ihlâsla şehâdet eder, namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir ve Beytullah’ı haccederse Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Taberânî) “Râbbinize kulluk yapın, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan-ı Şerif ayınızda oruç tutun, mallarınızın zekâtını verin, sizden olan reislerinize itaat edin, Râbbinizin Cennet’ine girersiniz.” (Ahmed b. Hanbel) “Ramazân-ı Şerîf ayında nafakayı, çoluk çocuğunuza ve diğer ihtiyaç sahiplerine yapılan harcamaları çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka, Allâh yolunda harcanan nafaka gibidir.” (Kenzü’l-Ummâl) “Her kim Ramazan ayında inanarak ve sevâbını sâdece Allâhü Teâlâ’dan bekleyerek terâvîh namazı kılarsa, onun geçmiş günâhları bağışlanır.” (Buharî) “Ramazan ayı, oruç tutulması farz kılınan bir aydır. Ben de size gecelerinde terâvih namazını sünnet kıldım. Kim inanarak ve mükâfâtını ümid ederek orucu tutar ve terâvih namazını kılarsa, anasından doğduğu gün gibi günâhlarından çıkar.” (İbn-i Mâce) “Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı Kadir Gecesi vardır. O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış olur. Kadir gecesinin hayrından ancak nasipsizler mahrum kalır.” (İbn-i Mâce) “Ramazan ayında yapılan îtikâf, iki hac ve iki umre sevâbına denktir.” (Mecmau’z-Zevâid) “Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz Ramazan’ın son on gününde îtikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullâh (s.a.v.)’den sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) îtikâf ettiler.” (Buharî)


Mar 17, 202402:36
PEYGAMBER (S.A.V.)’İN DOĞRULUĞU - 16 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

PEYGAMBER (S.A.V.)’İN DOĞRULUĞU - 16 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Peygamber (s.a.v.) en emin, en âdil ve en doğru bir peygamberdi. Öylesine emin ve doğru idi ki, bunu düşmanları bile kabul edip itiraf etmişlerdir. Henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce bile “El -Emin” deniyordu. Îbn İshak (r.âleyh), “Allâh (c.c.) O (s.a.v.)’de bütün güzel ahlâk ve hasletleri cemettiği için kendisine emin denilmiştir.” dedi. Allâh (c.c.): “Orada kendisine itaat olunandır. Bir emindir” (Tekvir s. 21) buyurmuştur. Birçok müfessirler, “bu âyette kastedilen, Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir” dediler. Kureyş, Kâbe’nin inşasında Hacer-i Esved’i kim koyacağı hususunda anlaşmazlığa düşünce, aralarında bilâhare ilk defa kim gelirse onu hakem kılacaklarına karar verdiler. Derken, Peygamber (s.a.v.) çıkageldi. Bu, henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce idi. Dediler ki: “Bu Muhammed’dir. Bu, kendisine son derece güvenilen bir zattır. Yani Emîn’dir. Onun hakem olmasına hepimiz yürekten razıyız. Hakemliğini kabul ediyoruz.” Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur: “Vallâhi ben gökte de eminim, yerde de.” Hz. Ali (r.a.)’den rivâyetle: “Ebû Cehil, Peygamber (s.a.v.)’e dedi ki: “Biz seni yalanlamıyoruz, biz sana gelen kitabı yalanlıyoruz.” Bunun üzerine Allâh (c.c.): “Şüphesiz onlar, seni yalanlamıyorlar.” meâlindeki âyeti inzâl buyurmuştur. Bir başka rivâyette ise, “Biz seni yalancı saymıyoruz, sen aramızda yalanlanan (yalancı sayılan) biri değilsin.” Ehnas b. Şerîk, Bedir günü Ebû Cehil ile karşılaştı ve ona sordu: Ey Hakem’in babası burada sözümüzü duyacak kimse yok, bir sen bir de ben varım. Söyle bakalım Muhammed sâdık, doğru bir kimse midir, yoksa yalancı mıdır?” “Allâh’a yemin ederim ki Muhammed doğru ve pek emîn bir zattır! O hayatında katiyyen yalan söylememiştir.” diye cevâp vermiştir. (Kadı Iyâz, Şifâ-i Şerif, s.133-134)


Mar 16, 202402:33
BORCUNU ÖDEMEKTE GÜÇLÜK ÇEKENE YARDIM ETMEK - 15 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

BORCUNU ÖDEMEKTE GÜÇLÜK ÇEKENE YARDIM ETMEK - 15 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Bir mecburiyet altında bizlerden borç mal veya para alan biri, borcunu ödemeyecek bir halde ise, onu bu sıkıntılardan kurtarmak için, borcunu ertelemek veya bağışlamak gibi, ne lâzım gelirse yapmamız, Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biridir. Şu hadîs rivayet edilmiştir: “Darda olan bir kimseyi feraha kavuşturan veya böyle bir kimsenin borcunu ödeyen kişiyi Hâkk Teâlâ Kıyâmet gününün dehşet ve korku veren sıkıntısından kurtarır.” (Müslim) Bir hadîste, “Kıyâmet gününün dehşetinden kurtulmak ve Allâh’ın Arş gölgesine sığınmak isteyen kişi borçluya mühlet versin” (Taberanî) buyuruluyor. Başka bir hadîste: “Bir yoksul borçluya ödeme vadesi gelmeden kolaylık gösteren kişiye, her gün için, o borç miktarı kadar sadaka sevabı yazılır.” (İmâm Ahmed) buyurulmuştur. Diğer bir hadîs-i şerifte: “Herhangi bir kimse, bir mü’min kardeşinin darlık ve sıkıntısını kaldırır, onu feraha ve huzura kavuşturursa, Allâh (c.c.) da o kişinin üzerinden Kıyâmet gününün darlık ve sıkıntısını kaldırır. Kim ki, dünyada bir fakire kolaylık gösterirse, Hâkk Teâlâ da o kimseye, dünya ve âhirette kolaylık gösterir.” (Müslim) Taberânî şu hadîsi rivayet eder: “Kişi borçlu bir fakire, borcunu ödeyebileceği bir duruma gelinceye değin mühlet verirse, Hâkk Teâlâda o kişiye suçlarından tevbe etmesi için mühlet verir.” (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.195-196)


Mar 15, 202402:01
YEMEKTE UYMAMIZ GEREKEN KURALLAR - 14 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

YEMEKTE UYMAMIZ GEREKEN KURALLAR - 14 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

“Yemeğe başlayan kimse, Bismillah desin. Bismillah demeyi unutursa hatırlayınca, “Bismillahi evvelehü ve ahirehü” desin.” (İbn Mace) “Ya Alî yemeğe tuz ile başla. Yemeğe tuz ile başlamak ve bitirmek yetmiş derde devadır. Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır.” (İbn Mace) “Ekmeğe saygı gösteriniz. Çünkü Allâhü Te‘âlâ onu semanın bereketlerinden indirmiştir. Sofraya düşeni alıp yiyen genişlik ve bolluk içinde yaşar. Çoluk çocuğu sıhhatli olur. Bir yere dayanarak yemek yemeyiniz.” (Buhârî) “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hiçbir yemeğe kusur bulmazdı, canı çekerse yerdi, çekmezse bırakırdı.” (Buhârî) “Yemeği soğutun! Zira sıcak yemek, bereketsiz olur.” (Taberânî) “Kişi midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefesine ayırsın.” (Tirmizî) “Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, üç parmakları ile yemek yer ve yemeğin bitiminde, o üç parmağını yalardı.” (Ka’b bin Malik) “Biriniz bir şey yerken bir parçası yere düşerse, onu alıp üzerindeki bulaşanı giderip yesin. Şeytana bırakmasın.” (İbn Mace) “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yiyeceklerin, içeceklerin ve hurmanın içine üfürülmesini (nefes verilmesini) yasakladı.” (Taberânî) “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmekten ve yemek yemekten nehy etmiştir.” (Bezzar) “Kim bir tabakta yemek yiyip de sonra o tabağı (ekmekle veya eliyle iyice sıyırarak) yalarsa, o tabak onun için Allâh’tan mağfiret diler.” (Tirmizî) “Allâh, bir şey yiyip içtikten sonra kendisine hamdeden kimseden râzı olur.” (Müslim) Peygamber (s.a.v.) süt içti, su getirtip ağzını çalkaladı ve şöyle dedi: “Bunda yağ vardır.” (Tirmizî) “Azı dişlerin arasında kalan yemek kırıntıları dişleri zayıflatır.” (Taberânî)


Mar 14, 202402:37
ORUCUN HİKMETİ - 13 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ORUCUN HİKMETİ - 13 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Ramazan-ı Şerif orucunun farz olduğuna dair ümmetin icma’ı vardır. Bütün bunlardan dolayı orucun farz oluşunu inkâr eden İslâm dairesinden çıkar. Alâuddin Ebû Bekr b. Mesud El-Kâsânî, Bedâyiu’sSanâi’ fi Tertibi’ş-Şerâi’ isimli eserinde, orucun farz olmasının; Kitap, Sünnet, İcma ile sabit olduğu gibi, aklen de sabit olduğunu söylemiş ve sözlerine şu şekilde devam etmiştir: “Oruç ibâdeti Allâhü Teâlâ hazretlerinin verdiği nimetlere şükretmeye vesiledir. Şöyle ki; oruç, kişiyi yemekten, içmekten, cinsi münasebetten men eder. Hâlbuki bunlar nimetlerin en üstünde olanlarıdır.” Belli bir zaman bu nimetlerden istifade edememek kişiye nimetlerin kıymetini bildirir. Bundan ötürü oruç, nimetlerden istifade eden kişiyi bu nimetlerin hakkını şükretmekle ifa etmeye sevk eder. Nimete şükretmek hem aklen hem de şer’an farzdır. Oruç ayetinin son kısmı da bu söylediklerimize işaret etmektedir: “…Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allâh’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara s. 185) Kezâ oruç, takvâ sebebidir. Zira oruç tutan kişi, Allâhü Teâlâ Hazretlerinin rızasını istediği için bir de elem verici gazabından korktuğu için, mubâh olan şeyleri terk etmeye boyun eğer. Böylece haram olan şeylerden yüz çevirmesi kolaylaşır. Buna göre oruç, Allâh (c.c.)’un yasak etmiş olduğu şeylerden sakınmaya yani takvâ sahibi olmaya sebep olmuştur. Allâhü Teâlâ Hazretlerinin yasak ettiği şeylerden sakınmak farzdır. Bakara sûresi 183. Âyet-i Kerimesi’nin son kısmı buna şöyle işaret etmektedir: “Umulur ki korunursunuz.” (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.307)


Mar 13, 202402:16
DUÂ-I ARŞ - 12 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

DUÂ-I ARŞ - 12 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran. Li’l-kâfirîne münzirûne münzîran mine’n-nâri ve münziran nebîyyinâ Muhammedün ahadün, hâmidün ve kâsimun ve şâhidün li’l-mü’minîne ve kâimun nebîyyinâ Muhammedün vehüve nebîyyü’l- Mustafâ salla’llâhu Te‘âlâ ‘aleyhi ve sellem. Ve’l-imâmu’l-murtezâ, ve’rresûlü’l- müctebâ, nebîyyinâ Muhammedün hüve’r-resûlü’lmurselü, sâhibu’l-kitâbi, münziru ve’l-kitâbu’l-mecdü, nebîyyinâ Muhammedün sâhibu’llivâ’i ve’l-minberi ve’l-burâki’l- ezheri ve’r-rızâ’i ve’l-kevseri nebîyyinâ Muhammedün ve zeynü’l-cinâni Ahmedün, ‘abdun mutî‘un, ‘âdilün, ‘abdun, cevâdün, nâfi‘un, li’lmüşrikîne kâilün, nebîyyinâ Muhammedün ve şefî‘unâ Muhammedün ve resûlünâ Muhammedün fahrun lenâ Muhammedün hayrun li’l-’âlemîne şefî‘un li’l-müznibîne ve’l-mücrimîne, nebîyyinâ Muhammedün ihtârahu ve erselehu fî hâlkıhî şerrafehu, yuhibbuhu nebîyyinâ Muhammedün salla’llâhu ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma‘îne bi-rahmetike yâ erhame’r- râhimîn.” Meâli: Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla. “Allâh (c.c.) tek olan ve Rabb olandır, herkes O’na muhtaçtır, O hiç kimseye muhtaç değildir. Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizi âlemlere müjdeleyici olarak gönderendir. Kâfirleri ateşle korkutucudur. Münzir olan Efendimiz (s.a.v.) tektir. Övülen ve mü’minlere şâhid olandır. Efendimiz (s.a.v.) seçilmiş nebî, râzı olunan önder ve seçkin elçidir. O (s.a.v.) gönderilmiş elçidir. Kitap sâhibi korkutucu nebîdir. Efendimiz (s.a.v.) sancak, minber, burak, rızâ makamı ve kevser sâhibidir. Gönüllerin süsü Ahmed s.a.v.)’dir. İtaatkar, adâletli, cömert bir kuldur. Dünyâda müşriklere faydalı, âhirette bize şefââtçi olandır. Hz. Muhammed (s.a.v.) bizim iftiharımızdır. Âlemlerin en hayırlısı, günahkarların şefââtçisidir. Hz. Muhammed (s.a.v.), Cenâb-ı Hakk’ın seçip gönderdiği, mahlûkâtın içinde şerefli kıldığı Efendimizdir. Ey merhametlilerin en merhametlisi Allâh’ım! Rahmetinle Efendimize, âline ve ashâbına salât ve selâm olsun.” (Ömer Muhammed Öztürk, İbâdet Takvimi ve Duâlar, s.66-68)


Mar 12, 202403:56
MÜ’MİNLERİN AYI RAMAZAN - 11 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

MÜ’MİNLERİN AYI RAMAZAN - 11 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Şa’bân ayının son gününde Resûlullâh (s.a.v.) şöyle bir konuşma yaptı: “Ey insanlar! Büyük, mübarek bir aya giriyorsunuz. O ayda bin aydan daha hayırlı bir gece vardır. Allâh (c.c.) o ayda oruç tutmayı farz kılmıştır. Geceleri ibâdet etmeyi de müstehâb kılmıştır. Kim bu ayda bir hayır işlerse, diğer aylarda bir farz işlemiş gibidir. Kim bu ayda bir farz işlerse, diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibidir. Bu ay sabır ayıdır, sabrın mükâfâtı ise cennettir. Bu ay, yardımlaşma ayıdır. Müminlerin rızıklarının arttırıldığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluyu iftara davet ederse günahları affedilir, cehennem ateşinden kurtulur. İftara davet eden oruç tutanın mükâfatı kadar mükâfat alır. Oruç tutanın mükâfatından da hiçbir şey eksilmez.” RAMAZÂN-I ŞERÎF’TE OKUNACAK DUÂLAR: İlk on (10) gün: “Yâ erhame’r- râhimîn” İkinci on (10) gün: “Yâ gaffârü’z- zünûb” Son on (10) gün: “Yâ atîka’r- rikâb” 1. Îkâz: Bu duâlar günde en az yüz (100) defa okunmalıdır. 2. Îkâz: Ramazân-ı şerîfin herhangi bir gecesi Fetih sûresi okunursa, o sene içindeki kötülük, belâ ve musîbetlerden bi-izni’llâhi Te‘âlâ muhâfaza olunur. 3. Îkâz: Ramazân-ı şerîfin yirmi üçüncü (23.) gecesi Sûre-i Ankebût ve Sûre-i Rûm okunur. 4. Îkâz: Ramazân-ı şerîfin herhangi bir gününde 363 (üç yüz altmış üç) İhlâs-ı Şerîf okunur. İFTAR DUÂSI “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü, ve ‘aleyke tevekkeltü ve ‘alâ rızkıke eftârtü ve lisavmi ğadin neveytü fa’ğfirlî mâ- kaddemtü vemâ- ahhartü.” (Misvak Neşriyât, İbadet Takvimi ve Duâlar, s.69-70)


Mar 11, 202402:10
RAMAZÂN AYININ FAZÎLETLERİ - 10 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

RAMAZÂN AYININ FAZÎLETLERİ - 10 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Nebi (s.a.v.) bir hutbesinde; “Ey Ashâbım! Ramazan ayında oruçlu olan bir kimseye su içireni Allâhü Teâlâ benim havzımdan sular; artık o kimse ebediyyen susamaz.” buyurmuşlardır. Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.): “Şehr-i Ramazân’ın ilk gecesi olduğunda Allâhü Teâlâ halkına nazar eder. O’nun bir kuluna bir bakışı ebediyen o kimsenin cezâlandırılmamasını mûcib olur. Allâh (c.c.) Ramazân-ı Şerîf’in her bir gününde bin kere bin kişiyi cehennemden âzâd eder.” buyurmuşlardır. Resûlullâh (s.a.v.): “Şehr-i Ramazân’ın ilk gecesinde cennet ve semâ kapıları açılır da Ramazân’ın son gecesine kadar açık kalır. Herhangi bir kul veyâ cemâatten Şehr-i Ramazân gecesinde namaz kılanlar için her secdesine mukâbil Allâhü Teâlâ ona bin yedi yüz hasene yazar ve cennette de kırmızı yâkuttan bir saray binâ eder ki, her sarayın bin kapısı vardır ve her kapının, altından, kırmızı yâkutla süslenmiş iki kanadı vardır. Şehr-i Ramazân’ın ilk gününde oruç tutanın her günâhını Allâhü Teâlâ affeder ve o Şehr-i Ramazân’ın sonuna kadar günâh işlemekten muhâfaza edilir ve onun her günkü orucu için cennette altından bin kapılı bir köşk verilir ve yetmiş bin melek onun için istiğfâr eder. Gece ve gündüz yaptığı her secde için cennette öyle bir ağaç verilir ki atlı bir kimse yüz sene etrafında dolaşmağa çalışsa yine de etrâfını dolaşmağa muktedir olamaz.” buyurmuşlardır. Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.): “Şehr-i Ramazân girdi mi cennet kapıları açılır ve cehennem kapıları kapanır. Şeytânlar da bağlanıp habsolunur.” buyurmuşlardır. (Gavs-ı Âzâm Abdülkâdir-i Geylânî (k.s.), Üç Aylar ve Fazîletleri, s.94)


Mar 10, 202402:31
BÜTÜN SAVAŞLARA KATILAN SAHABİ: EBÛ UBEYDE B. CERRAH (R.A.) - 09 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

BÜTÜN SAVAŞLARA KATILAN SAHABİ: EBÛ UBEYDE B. CERRAH (R.A.) - 09 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Ebû Ubeyde (r.a.) katıldığı tüm savaşlarda cesur, kahraman ve atılgan bir asker olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in savaşlarının hepsinde Ebû Ubeyde (r.a.)’in güzel izleri vardır. En acı çatışma Bedir savaşında kalabalık müşrikler ordusu ile sayısı gâyet az olan müslümanlar arasında yaşanmıştır. Ebû Ubeyde (r.a.) bu savaşta müslüman ordusunun en önemli dayanaklarından birisi idi. Ebû Ubeyde (r.a.) bu savaşta tehlikeli bir olayla yüz yüze geldi. Şöyle ki: Hz. Ebû Ubeyde (r.a.)’in babası puta tapmaya sıkı sıkıya bağlı bir kimseydi. Babasının arzu etmemesine rağmen müslüman olması sebebiyle, oğlu Ebû Ubeyde (r.a.) yüzünden babasını müşrikler ayıplıyorlardı. Müşriklerin gözünde Ebû Ubeyde (r.a.) babasına isyân eden birisiydi. Ebû Ubeyde (r.a.)’in babası, hakkında söylenilenlerden etkilenerek Bedir savaşına katılmak istedi. En büyük emeli, putlara ibâdet etmeyi terk ederek müslüman olan oğlunu öldürmekti. Bedir savaşının en şiddetli sırasında, Ebû Ubeyde (r.a.) babasının kendisine saldırmakta olduğunu gördü. Oğul Ebû Ubeyde (r.a.) gözden kaybolup gizlendikçe babası öte yandan dolaşıp bir kere daha oğlu ile karşı karşıya geliyordu. Babanın tüm ısrarı oğlunu ortadan kaldırmak içindi. Oğul Ebû Ubeyde (r.a.) baktı ki babası onu görevini yapmaktan alıkoyuyor, hemen kan bağı duygusundan sıyrılarak; uzak veya yakın kan bağı ayrımı yapmaksızın İslâm düşmanı olan babasının boynunu vurdu. Oğul Ebû Ubeyde (r.a.) ağlıyordu... Çünkü babası İslâm nimetinden mahrum kalmıştı. Onun bu durumunu açıklığa kavuşturmak üzere şu âyet-i kerime nazil oldu: “Allâh (c.c.)’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allâh’a ve Resûlü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin...” (Mücadele s. 22) (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.176-177)


Mar 09, 202402:44
DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN ARKA PLANI! - 08 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN ARKA PLANI! - 08 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

8 Mart, 1910 yılından bu yana kapitalist küresel sermayedarların kendi lehlerine manipüle ettikleri ilginç bir gün olarak, “Dünya Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaktadır. 8 Mart, her yıl giderek daha fazla çelişkiyi, soruyu bünyesinde toplayarak ilerlemektedir. Soru: Kadına yönelik aile içi şiddette erkeğin rolü, Kadınlar Günü bildiri ve açıklamalarının rutin gündemini oluştururken, bu şiddette alkol, uyuşturucu, kumar, ekonomik zorluklar, haz ve şiddet kültürü pompalayan ekran terörü niçin gündem dışı tutulmaktadır? Soru: Erkek şiddeti söyleminin hizmet ettiği küresel, kültürel, ekonomik ve siyasi amaçlar var mıdır? Kadına yönelen şiddetin sadece aile içerisinde olmadığı aşikârdır. Erkek şiddeti söylemini, toplumsal bir nefret söylemi olarak topluma pompalayanlar şiddete uğrayan tüm kadınları gerçekten savunmakta mıdır? Meselâ İsrail’in katil paletleri altında ezilen Rachel Corrie hangi Kadınlar Günü Bildirisi’nde yerini almıştır? Rachel Corrie mi kadın değildir, yoksa İsrail’in işlediği cinayet mi şiddet olarak görülmemiştir? Türkiye’de 28 Şubat mağduru kadınlar kadın örgütlerinin gündeminde ne kadar yer tutmuştur? Tunus’ta örtündüğü için sahra cezaevlerine doldurulan binlerce kadın, Mısır darbesinde darbeciler tarafından öldürülen Esma, neden Kadınlar Günü’nde gündem edilmemiştir? Soru: Güya kadını koruyan kanunların, genç evlenmeleri sebebiyle eşlerine tecavüzcü damgası vurup, kendilerini çocuklarıyla yapayalnız ve birçok zorlukla baş başa bıraktığı kadınların da günü müdür Dünya Kadınlar Günü? Aileyi parçalamayı hedef edinen, kadınla erkeği birbirinin düşmanı olarak gören, kısır cinsiyetçi okumalarla alkol, kumar, ekran terörü gibi türlü etkeni bir kenara bırakıp, erkekliği şiddetin ana kaynağı olarak gösteren bir zihniyet kadına, erkeğe, çocuğa ve insanlığa mutluluk getirebilir mi? (Aile Akademisi Derneği)


Mar 08, 202402:36
KUR’ÂN-I KERÎM HATMETMENİN ADÂBI - 07 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

KUR’ÂN-I KERÎM HATMETMENİN ADÂBI - 07 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden daha kısa sürede hatmeden, okuduğundan bir şey anlamaz.” Kur’ân-ı Kerîm’i olması gerekenden daha hızlı okuyanlar onu tecvîd üzere okuyamazlar ve okudukları üzerinde düşünemezler. Kur’ân-ı Kerîm hatmine başlama ve bitirme zamanı, okuyanın tercihine bağlıdır. Şâyet haftada bir hatmediyorsa Hz. Osmân (r.a.)’i örnek alabilir. Osmân (r.a.) hatme cuma gecesi başlar, perşembe gecesi bitirirdi. İmâm Gazzâlî (r.âleyh), İhyâu ulûmi’d-dîn adlı eserinde şöyle demiştir: “En fazîletli olan, okunan hatmi bir defa geceleyin, bir defa da gündüzün bitirmektir. Gündüz hatmini Pazartesi günü sabah namazının iki rekât sünnetinde veya daha sonra bitirmelidir. Gece hatmini de Cuma gecesi akşam namazının iki rekât sünnetinde veya daha sonra bitirmelidir. Böylece günün başlangıcını ve sonunu bitirdiği hatimle karşılamış olur.” Tâbiîn neslinin ünlü hadis hâfızı Amr ibni Mürre (r.a.) şöyle demiştir: “Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.), Kur’ân-ı Kerîm’i ya gecenin ilk saatlerinde veya akşamın ilk saatlerinde hatmetmeyi severdi.” Tâbiînin kırâat âlimlerinden Talha bin Musarrif (r.a.) şöyle demiştir: “Bir kimse günün herhangi bir saatinde Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederse, melekler akşama kadar onun günâhlarının affedilmesi için duâ ederler. Aynı şekilde gecenin herhangi bir saatinde hatmederse, melekler sabaha kadar onun günâhlarının affedilmesi için duâ ederler.” Sa‘d İbni Ebî Vakkàs (r.a.) şöyle dedi: “Kur’ân-ı Kerîm’in okunup bitirilmesi gecenin başladığı saate rastlarsa, melekler o hatmi yapanın günâhlarının affedilmesi için sabaha kadar duâ ederler. Şâyet Kur’ân-ı Kerîm’in okunup bitirilmesi gecenin sonuna rastlarsa, melekler o hatmi yapanın günâhlarının affedilmesi için akşama kadar duâ ederler.” Sa‘d ibni Ebî Vakkàs (r.a.), bu rivâyetin devamında Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’in pek değerli bir uygulamasını haber vermiştir. Onlar, meleklerin duâsını kazanmak arzusuyla, hatimlerini akşam veya sabah saatinde bitirmeye çalışırlarmış; bunun için de Kur’ân-ı Kerîm’in sonundaki bazı sûreleri o iki vakitten birinde okurlarmış. (İmâm Nevevî, el-Ezkâr, c.1, s.304-306


Mar 07, 202403:08
NEFSİN ASKERLERİ - 06 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

NEFSİN ASKERLERİ - 06 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Nefsin on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Hırs. 2. Şehvet. 3. Cimrilik. 4. Aşırı istek. 5. Doğru yoldan ayrılıp uzaklaşmak. 6. Acımasızlık, merhametsizlik, katı kalplilik. 7. Kötü ahlâk. 8. Sonu gelmeyen arzu, istek, emel. 9. Aşırı hırs. 10. Tembellik Hevânın da on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Haset. 2. Zulüm. 3. Kendini beğenmek. 4. Kibir, büyüklenmek. 5. Nefret, kin, garaz. 6. Hilekârlık. 7. Vesvese. 8. Doğru şeylere itiraz. 9. Sû-i zan yani insanlar hakkında kötü düşünce beslemek. 10. Münâkaşa. Şunu iyi bil ki, Allâh (c.c.) sana vücudundaki organları kendisinin yasak ettiği şeylerden onları koruman için verdi. Onlar sana Allâh (c.c.)’un birer nimeti ve emânetidir. Günâh işlersen onlarla işleyeciğin için, Allâh (c.c.)’un verdiği nimet ve emânetleri Allâh (c.c.)’a isyânda kullanmış olursun. Öyle yapınca da küfrân-ı nimette bulunmuş, nimete nankörlük yapmış olursun. Nankörlük ise şükrün zıddı olup en büyük azgınlık ve en büyük günâhtır. Mahşer yerinde, kendi organlarının onlarla işlediğin günâhları açık bir lisanla konuşarak senin aleyhinde şahitlik yapacağını ve mahşer halkının gözü önünde seni rezil edeceğini bil ve unutma. Ey âciz insan! Bütün vücudunu bilhassa vücudundaki 7 organını günâhlardan koru. Kur’an-ı Kerim’de cehennem hakkında şöyle buyuruluyor: “Cehennemin yedi kapısı vardır. Her bir kapıya onlardan (cehennemliklerden) belli bir gurup ayrılmıştır.” Bu kapıların herbirinden, 7 organından biriyle Allâh (c.c.)’a isyan eden kişiler girerler. O, 7 organ şunlardır: Göz, kulak, dil, mide, cinsiyet organı, el ve ayak. (Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.281-285)


Mar 06, 202402:48
AMİNE HATUN - 05 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

AMİNE HATUN - 05 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in mübarek annesi olup Kureyş kabilesinin Zühreoğulları kolundan Vehb bin Abdi Menaf’ın kızıdır. Annesi Abdüddaroğullarından Berre binti Abdüluzza’dır. Üç batın ileride soyu Peygamberimizin baba tarafı ile birleşir. Medine’de doğdu. Amcası Vüheyb ibn Abdi Menaf’ın yanında büyüyen Amine, güzelliği ve terbiyesi ile Kureyş içerisinde emsalsiz idi. Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’la evlendi. Abdullah’ın alnındaki nur zifaf gecesi Amine’nin alnına geçti. Bu hale bütün Kureyş kadınları imrendiler. Kısa bir müddet sonra alemlerin efendisine hamileyken, kocası Abdullah vefat etti. Kocasının ölümüne çok üzüldü. Amine, Resûlullâh (s.a.v.)’e hamile olduğu esnada ve dünyayı teşrifi esnasında hiç sıkıntı ve doğum sancısı çekmedi. Kendisine Hz. Asiye ve Hz. Meryem’in ruhaniyetleri ile melekler yardım ettiler. Rüyasında çocuğunun ismini Muhammed (s.a.v.) koyması istendi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hakkında bir de rüya gördü. Bu rüyayı Efendimiz (s.a.v.) şöyle anlatmışlardır: “Ben ceddim İbrahim’in duâsı, İsa’nın müjdesi ve annemin gördüğü rüyayım. Annem rüyasında Şam saraylarını aydınlatan bir ışığın kendi içinden çıktığını görmüş idi. Peygamberlerin anneleri böyle rüyalar görürler.” Amine, Hz. Abdullah’tan başka kimse ile evlenmedi. Abdullah’ın mezarını ziyaretten dönerken, Medine ile Mekke arasında Ebva denilen yerde vefat etti. Bu esnada alemlerin efendisi (s.a.v.) henüz altı yaşındaydı. Böylece Alemlerin Efendisi (s.a.v.) hem öksüz hem de yetim kaldı. Bundan sonra dedesi, Abdülmuttalib ve sonra amcası Ebû Talib’in himayesine girdi. Hz. Abdullah ve Amine, Hz. İbrahim (a.s.)’ın dinine göre ibâdet ederlerdi. İslâm alimlerinin çoğunluğunun bildirdiğine göre; Allâhü Teâlâ, Peygamberimiz (s.a.v.)’e lütûf ve ihsan olarak, Veda haccında anne ve babasını diriltti. İkisi de Resûlullâh (s.a.v.)’e imân ettiler. O (s.a.v.)’in ümmeti oldular. (Rehber Ansiklopedisi, c.2)


Mar 05, 202402:59
ZEKÂT MALI KORUR - 04 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

ZEKÂT MALI KORUR - 04 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullâh (s.a.v.): “Mallarınızı zekât ile koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâ dalgalarını, diğer bir rivayette belâ çeşitlerini, duâ ve tazarru’ ile karşılayınız” buyurmuştur. Bunu Hasan-ı Basrî (r.âleyh) rivayet etmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) bu hadîs-i şerifi Ashâbı (r.a.e.)’e beyân ederken, bir nasrânî oradan geçiyordu. Hadîs-i şerifi dinledi. Gidip malının zekâtını verdi. Kendi kendine: “Eğer doğru söylüyorsa ortağımda olan malıma bir zarar gelmez, korunur. O zaman ona îmân eder, müslümân olurum. Eğer sözü yalan çıkarsa kılıcımla onu öldürürüm” dedi. O sırada Mısır’a ticaret için gitmiş olan ortağının bulunduğu kafileden bir mektub geldi. Hırsızlar yolumuzu kesti. Mallarımızı, .develerimizi ve yanımızda olan her şeyi aldılar diye yazılı idi. Nasrânî bunun üzerine: “Mallarınızı zekât ile koruyunuz...” sözü yalan çıktı diyerek, Resûlullâh (s.a.v.)’i katletmek niyyeti ile kılıcını kuşandı. O sırada ortağından bir mektub aldı. Mektupta: “Üzülme! Ben kafilenin önündeydim. Devemin ayağı incindi, falan handa kaldım. Kafile ileri gittiler, onları eşkıya soydu. Ben bütün malımla emniyet ve selâmetteyim” diye yazılı idi. Nasrânî mektubu okuyunca, “Demek ki Peygamber (s.a.v.) doğru söylemiş, hak peygamberdir” dedi. Resûlullâh (s.a.v.)’in huzuruna gitti. “Yâ Peygamber (s.a.v.)! Bana İslâm’ı arz et, müslümân olacağım” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) İslâm’ı arz etti. Nasrânî müslümân oldu. (Ravda) Zekât namazın yanında zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de çok yerlerde: “... Namazınızı kılınız ve zekâtı veriniz” buyurulmaktadır. Namaz ve zekâttan yalnız birini yerine getirmek olmaz. İkisi birden yapılmalıdır. Allâhü Teâlâ, Mûsâ (a.s.)’a: “Yâ Mûsâ! Namaz ve zekât ikizdirler, biri yapılmadan ötekini kabul etmem” buyurmuştur. (Muhammed b. Ebû Bekir İmamzade, Şir’atü’l-İslâm, s.177)


Mar 04, 202402:44
LOZAN DAYATMALARI! - 03 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

LOZAN DAYATMALARI! - 03 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Dr Mehmet Hakan Sağlam’ın Lozan konulu konuşması: “Lozan’da neleri kaybettik biliyor musunuz? 3 Mart1924, halifelik kaldırıldı. (1923’te imzalanmasına rağmen) İngiltere Lozan’ı ne zaman onayladı? 16 Temmuz 1924 Çünkü Lozan’da İngiltere’nin bir şartı vardı. İngiltere diyordu ki, tamam sizinle anlaştık, bu toprakları verdiniz, bunları aldık. Size de şu kadar toprak bıraktık ama bu anlaşmayı onaylayabilmemiz için mutlaka halifeliğin kaldırılması lazım!Halbuki Halifelik, çimentoydu. Halifelik, tüm dünya müslümanlarının tanıdığı bir referans müesseseydi. 300 milyona yakın Müslüman halifeden gelecek bir emri bekliyordu. Nitekim, Çanakkale’de bizimle beraber savaştılar, maddi yardımda bulundular. 12 Haziran 1924: Camiler kapatılıyor, yani bizzat devlet, camileri kapatıyor, satıyor, daha kötüsü; Çanakkale ve Bursa’da birer cami genelev yapılıyor! 29 Ekim 1924: Türkiye Irak sınırını çizdiler ve Musul– Kerkük bizden alındı! 1 Kasım 1928 harf devrimi: Geçmişimizle 1.000 yıllık bütün bağ koparılıyor. Bir günde cahil oluyoruz. Misal, yarın devlet başkanımız çıktı dedi ki, Japon alfabesine geçiyoruz! Ne oluruz? Cahil. Osmanlı’dan kalan yetişmiş şahsiyetleri de böylece pasifize ettiler. 18 Temmuz 1932: Ezan yasaklandı. Aynı günün akşamı Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e ezanın Türkçeleşmesi şartıyla kabul ettiler. Çünkü bize şöyle dediler, “Zaten camilerini kapattık, harf devrimi de yaptık. Mecelle’yi de (İslam hukukunu) kaldırdık. İsviçre medeni kanunu, Alman Ceza Kanunu, İtalyan ticaret kanunu… Bak ne güzel batılı oldun, medenî (!) oldun başına da bir şapka takarız, olur biter!” 1 Şubat 1935: Ayasofya! İstanbul’un başkentliğini Ankara’ya taşırsanız ve Ayasofya’yı da müze yaparsanız ne olur? 29 Mayıs 1453 ün yani o büyük padişahın İstanbul’u fethettiği günün bir gün öncesine dönersiniz, İşte bizden böyle bir intikam aldılar.” mehmethakansağlam.com.tr


Mar 03, 202402:51
MESELENİN ÇÖZÜMÜNÜ ALLÂH (C.C.)’A VE RESÛLÜ (S.A.V.)’E BIRAKMAK - 02 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

MESELENİN ÇÖZÜMÜNÜ ALLÂH (C.C.)’A VE RESÛLÜ (S.A.V.)’E BIRAKMAK - 02 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Allâhü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Hayır; Râbbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.” (Nisa s. 65) Bu âyet, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Zübeyir (r.a.) lehine Ensârî (r.a.)’den önce bahçesini sulaması hakkında verdiği hüküm sebebiyle inmiştir. Hadis Muvatta ve diğer muteber hadis kitaplarında yer almaktadır. Oysa ki, bu hüküm, Allâh (c.c.)’un kitabında yoktur. Sonra bu âyet, onun hükmüne razı olmamanın imândan çıkmak olduğunu belirten ağır bir ifade de içermektedir. Yine Allâhü Teâla şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar! Allâh’a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allâh’a ve âhiret gününe inanmışsanız, onun halini Allâh ’a ve Resûlü’ne bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibarıyla en güzeldir.” (Nisa s. 59) Meselenin çözümünü Allâh (c.c.)’a bırakmak, Kitab’a başvurmaktır; Resûlullâh (s.a.v.)’e bırakmak ise, O (s.a.v.)’in sünnetine müracaat etmektir. Allâhü Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır: “Allâh’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, karşı gelmekten çekinin. (Mâide s. 92) Daha başka buna benzer, Allâh (c.c.)’a itaat ile Resûlullâh (s.a.v.)’e itaati ayrı ayrı zikreden nasslar vardır. Bunlar, Allâh (c.c.)’a itaatin konusunun, kitabında emredip yasakladığı şeyler olduğunu, Resûlullâh (s.a.v.)’e itaatin de Kur’an’da yer almayan ve bizzat kendisinden gelen emir ve nehiylere tabi olmak suretiyle olacağını gösterir. Çünkü, sünnet eğer Kuran’da mündemiç bulunsaydı, o zaman o da Allâh (c.c.)’a itaatten sayılırdı. Kur’an’ı Kerim’de “O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nur s. 63) buyrulur. (Şatıbi, el-Muvâfakât; İslâmi İlimler Metodolojisi, c.4, s.11-12)


Mar 02, 202402:50
HZ. EBU BEKİR (R.A.)’IN ÂLİCENAPLIĞI VE RESULULLAH (S.A.V.) SEVGİSİ - 01 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

HZ. EBU BEKİR (R.A.)’IN ÂLİCENAPLIĞI VE RESULULLAH (S.A.V.) SEVGİSİ - 01 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Hz. Ebû Bekir (r.a.) bütün malını İslâm uğruna harcamıştır. Zorluk seferi olarak anılan Tebük Seferi’ne herkes elinde ne varsa getirerek katkıda bulunmuştu. Resûlullâh (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e “Ne getirdin ya Ebû Bekir?” diye sorunca “Malımın tamamını ya Resûlullâh” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) “Peki ailene, çocuklarına ne bıraktın?” diye sorunca “Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’i bıraktım ya Resûlullâh, yetmez mi?” dedi. Hz. Ebû Bekir (r.a.)’ın âlicenaplığına ve Resûlullâh (s.a.v.) sevgisine bir örnek daha verilecek olursa; Hz. Ebû Bekir (r.a.) Mekke’nin fethinden sonra kendisi âmâ olan babası Ebû Kuhâfe’nin elinden tutarak müslüman olması için Resûlullâh (s.a.v.)’in huzuruna getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir (r.a.)’ı çok sevdiği için, Ebû Kuhâfe de doksan küsür yaşlarında olduğu için Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e “Onu buraya kadar yormasan biz giderdik.” buyurunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) “Ya Resûlullâh (s.a.v.), onun size gelmesi daha uygun ve evlâdır.” dedi. Daha sonra Ebû Kuhâfe kelime-i şehadet getirip müslüman olunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Resûlullâh (s.a.v.) “Ya Ebû Bekir (r.a.), bugün senin için şerefli bir gündür, baban müslüman oldu. Ağlamanın sebebi nedir?” diye sorunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) “Vallâhi ya Resûlullâh (s.a.v.), şurada keşke babam Ebû Kuhâfe’nin yerine sizin amcanız Ebû Talib olsaydı. Siz buna çok daha fazla sevinirdiniz, ben onun hâlâ İslâm ile müşerref olmadığını düşünerek ağladım.” dedi. (İsabe) (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.70-71)


Mar 01, 202402:10
BULUŞLARIN GERÇEK SAHİBLERİ - 29 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

BULUŞLARIN GERÇEK SAHİBLERİ - 29 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

1. Yerçekimi kanunu: İSAC NEWTON değil BİRUNİ bulmuştur. (500 sene önce) 2. Kan dolaşımı: WİLLİAM HARVEY değil İBN-İ NEFS bulmuştur. (300 sene önce) 3. Dünyanın Güneş etrafında 365 günde dönmesi: KLAUDYOS BATLAMYUS değil EL BATTANÎ bulmuştur. (700 sene önce) Ayrıca Batlamyus 260 gün olarak hesap etmiş, el- Battani 365 gün olarak bulmuştur. 4. Atomun parçalanacağı: ALBERT EİNSTEİN değil CABİR BİN HAYYAN bulmuştur. (Maddenin en küçük zerresi vardır ki o parçalanırsa şu Bağdat şehri havaya uçar demiştir) (1100 sene önce) 5. İlk mikrobu keşfeden: LOUİS PASTEUR değil AKŞEMSEDDİN’dir (500 sene önce) 6. Amerika kıtasını keşfeden: KRİSTOF COLOMB değil PİRİ REİS olmuştur. (Piri Reis, çizdiği dünya haritasında Amerika kıtasını da çizmiştir) 7. Differansiyel hesabını: İSAC NEWTON değil SABİT BİN KURRA yapmıştır. (800 sene önce) 8. Dünyanın yuvarlaklığı: GALİLEO GALİLE değil BİRUNİ bulmuştur. (600 sene önce) 9. Rüzgarın hızı, hava yoğunluğu: EVANGELİSTA TORİÇELLİ değil ABDURRAHMAN EL HÂZİNÎ bulmuştur. (500 sene önce) 10. Paskal üçgeni: BLAİSE PASCAL değil ÖMER HAYYAM bulmuştur. (600 sene önce) 11. Verem mikrobu: ROBERT KOCH değil KAMBUR VESİM bulmuştur. (200 sene önce) 12. Uzayın Haritası: JOHANNES KEPLER değil İBN-İ ŞATIRA çizmiştir. (200 sene önce) 13. Güney Kutbu’nun keşfi: ROALD AMUNDSEN değil PİRİ REİS bulmuştur. (400 sene önce Dünya haritasında çizmiştir) Daha nice önemli buluşlara imza atan İSLÂM ALİMLERİ iken maalesef onları yeterince tanımıyoruz. (www.mevlanatakvimi.com)


Feb 29, 202402:30
İMÂM-I ALÎ (K.V.)’NİN DUÂSI BEREKETİ - 28 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

İMÂM-I ALÎ (K.V.)’NİN DUÂSI BEREKETİ - 28 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

İmâm-ı Âzam (r.a.), kendisine teklif edilen kadılık görevini ve devlet hazinesi bakanlığını kabul etmediğinden dolayı uğradığı çeşitli baskı ve zulümlere katlanarak âhiret sorumluluğu korkusundan dünyevî cezaları yeğler ve küçümserdi. Ebû Hanîfe (r.a.) dinî bilgilerde tam bir ihtisas elde etmiştir. Çağdaşları içinde kendinden daha bilgili birisi bulunmadığını bildiği hâlde insanları kendi mezhebine davet etmeyi istemezdi. Kendine kalsa, halktan uzaklaşıp bir köşede yalnız yaşamayı ve tevâzuyu uygun bulduğundan inzivâyı yeğleyecekti. Fakat insanları mezhebine uymaya davet etmesi konusunda, uyku âleminde tekrar tekrar Hz. Peygamber (s.a.v.) işaret buyurmuşlardır. İlâhî hazineleri hak edenlere dağıtma işi kendisine verilen Hz. Peygamber (s.a.v.)’den böyle bir buyruğun çıktığını kesin olarak iyice bilince, emre uymak lâzım ve gerekli olduğundan bu özel lutfa nâil olduğuna şükredip, mezhebini insanlara açıkladılar. Kısa bir sürede mezhebi ortaya çıkıp, doğu ve batıda, dünyanın çeşitli yerlerine yayıldı. Onun mezhebine uyanlar arttı. Onu çekemeyen hasetçiler terkedilip unutuldu. Allâh (c.c.)’un bir hikmeti, mezhebindeki usul ve fürû çok titiz bir şekilde nakle ve akla uygun olarak yazıldı, kurallarını düzenleyip sağlamlaştıran yetkili kişiler yetişti. Talebe ve müntesibleri bakımından çok mutlu oldu. Bu derece mutluluk ve başarılarına mânevî sebep ise İmâm-ı Alî (k.v.)’nun mübarek duâlarıdır. İmâm-ı Âzam (r.a.)’in babası Sâbit, küçük yaşta iken Hz. Ali (k.v.)’nin dikkatini çekmiş, kendisine ve nesline hayır duâlarda bulunmuştur. (İbn Hacer el-Heytemî, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.) Hayatından Rabbânî Esintiler, s.62-63)


Feb 28, 202402:29
İLK MÜSLÜMANLARDAN SAÎD B. ZEYD (R.A.) - 27 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

İLK MÜSLÜMANLARDAN SAÎD B. ZEYD (R.A.) - 27 ŞUBAT 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Saîd b. Zeyd (r.a.) uzun boylu olup, esmere çalan bir ten rengi vardı. Güzel huylu, sakin tabiatlı vera’ ve takvâ sahibi bir kimseydi. Zühd ve tevazu sahibi, derinlemesine dindarlığı olan bir zât idi. Saîd b. Zeyd (r.a.) ilk müslüman olanlarla birlikte müslüman oldu. Kendisiyle birlikte Hz. Ömer (r.a.)’in kız kardeşi Fâtıma (r.anhâ) da müslüman olmuştu. Resûlullâh (s.a.v.)’in peygamber olarak gönderilmesinden beş sene sonrasına kadar, geç müslüman olan Hz. Ömer (r.a.)’den korktukları için müslüman olduklarını sakladılar. Zira Ömer (r.a.) şiddet ve katı davranışlarıyla meşhurdu. Hz. Ömer (r.a.) müslüman olduklarını öğrendiği eniştesi Saîd (r.a.)’in ve kız kardeşi Fâtıma (r.anhâ)’nın evine gelmişti. Hatta kız kardeşini tokatlaması üzerine Fâtıma (r.a.) “Bizi dövmeye hakkın yok!” demişti. İki kardeş arasında şiddet yoluyla başlayan görüşme, Saîd (r.a.)’in evinde Hz. Ömer (r.a.)’in müslüman olmasıyla sonuçlanmıştı. İşte Saîd (r.a.)’in evi, hâlâ günümüzde bile İslâm’ın ve müslümanların kıvanç duyduğu eşsiz bir şahsiyeti İslâmiyet’e kazândırmıştı. Bu şahsiyet Hz. Ömer (r.a.)’in şahsiyetiydi. Saîd b. Zeyd (r.a.) Bedir savaşına katılmamıştır. Çünkü savaş öncesinde Saîd ve Talha b. Ubeydullah (r.a.e.)’i Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebû Süfyan’ın sevk etmekte olduğu Kureyş’e ait bir ticaret kervanı ile ilgili bilgi toplamak üzere görevlendirmişti. Fakat Resûlullâh (s.a.v.), Saîd (r.a.) ve arkadaşını Bedir savaşına katılanlardan saymış ve kendilerine ganimetten pay vermiştir. Çünkü onlar da Müslümanların yararına bir vazife ile Resûlullâh tarafından görevlendirilmişlerdi. Saîd b. Zeyd (r.a.) Bedir savaşına bilfiil katılamamış olsa da ondan sonra yapılan tüm savaşlara katılma fırsatını kaçırmamak için titizlik göstermiştir. Bu sebeple tarih, Saîd b. Zeyd (r.a.)’in bütün savaşlara katıldığını kaydetmektedir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.203-204)


Feb 27, 202402:46