Skip to main content
Seda’nın Sesi

Seda’nın Sesi

By Seda Erkman

Özfarkındalık, mindfulness ve kişisel gelişim hakkındaki düşüncelerimi aktarıyorum. Gerçekliğine hizmet et ve ışığını paylaş.

Bu kayıtların hepsi sadece benim görüşlerim, düşüncelerim, deneyimlerim, yorumlarımdır. Hiç bir kayıt özel bir kimseye ya da zümreye hitap etmemektedir ve tavsiye niteliğinde değildir.

Self-awareness, mindfulness, wellbeing. Recognizing our oneness with the universe. Serving your truth, sharing your light.
Available on
Google Podcasts Logo
Pocket Casts Logo
RadioPublic Logo
Spotify Logo
Currently playing episode

Hikayeleri bırak

Seda’nın SesiApr 01, 2021

00:00
51:21
Farkındalıksız people pleasing varoluşunda olmak, gasp edilmiş bir varoluştan söz etmek demek

Farkındalıksız people pleasing varoluşunda olmak, gasp edilmiş bir varoluştan söz etmek demek

Çocukluktan etrafına, ebeveynlerinin ve etrafındakilerin istek ve ihtiyaçlarını gidermeye, başkalarını hoş tutmaya odaklı varoluş şekli people pleasing dediğimiz varoluş şeklini yaratıyor. Bu kişinin kendi varoluşuna alan bırakmıyor. Bu o kişinin varoluşunun gasp edilmesi demek oluyor. Bu şekilde büyümüş kişiler bu kalıbı benimsediğinden kendini bunun bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde talep edildiği ortamlar ve ilişkilerde bulabiliyor. Kişi bu şekilde büyümemiş olsa da başka yaşanmışlıklar ve inançlar yetişkin yaşta bunun talep edildiği ilişkilere girmesine neden olabiliyor. Böyle bir varoluşla büyüyen kişi yetişkin olduğunda da ve kişi böyle bir ilişkiye girdiğinde kendi varoluşunu sahiplenmekte, kendi istek ve ihtiyaçlarını dile getirmek ve talep etmekte ve kendi varoluş alanını anlamakta ve sınırlar koymakta zorluk çekiyor. Hatta bu kalıp, bilince ve farkındalığa taşınmazsa, kişi kendini bunu talep eden durumlar ve ilişkiler içinde daha sık buluyor ve buralarda gereğinden çok daha uzun kalıyor ve çıkmakta zorlanıyor. Bu tür bir varoluş şeklinden çıkmak için farkındalık yetmiyor. Farkındalık bunu çözümlemeye gitmek için gerekli kapıdan içeri sokuyor. Bu varoluş şekli bedenselleşmiş olduğu için - bedenle çalışmak ve bedenle tekrardan güvenli bir bağ kurarak algıda oluşmuş olan sisi kaldırabilmek, -bu varoluş şeklini bir baş etme mekanizması olarak edinmeyi gerektiren yaşanmışlıkları şifalandırarak acıyı serbest bırakarak bu varoluş şekline ihtiyacın kalmadığı yerden dönüşüme izin vermek gerekiyor. Bu sayede bunu talep eden ve bekleyen durum ve ilişkileri daha baştan tanıyarak buradan kendini çıkarmak mümkün. Bu, şifanın zehirden daha derine inmesini sağlayan çalışmalarla oluyor. Farkındalık şifanın kendisi değil şifaya götüren adım oluyor. Sevgiyle kal.
Mar 03, 202401:23:50
İkili ilişkilerimizde eğilimlerimize & davranışlarımıza yön veren ne? Gerçekten seçim yapıyor muyuz?

İkili ilişkilerimizde eğilimlerimize & davranışlarımıza yön veren ne? Gerçekten seçim yapıyor muyuz?

Hayatımıza ve seçim dediklerimize geri dönüp baktığımızda, bugün gördüğümüz bir çok şeyin belki de geçmişte o gün de görebileceğimiz kadar açık ve ortada olmuş olduğunu fark edebiliriz. Peki şimdi durup baktığında rahatlıkla görebildiğini vaktinde görmeni ve değerlendirmeni engelleyen neydi? O kişiyi ve durumu seçmemen için bütün sinyalleri görürken yine de orada kalmana, veya olduğun yerden veya ilişkiden çıkman gerektiğini gördükten sonra hala kalmana neden olan ne? Gerçekten bunları kendin için bilinçli seçmiş olabilir misin? Kendin için hizalı ve yapıcı seçimleri yapmandan seni alıkoyan ne? Ve bunu nasıl dönüştürebilirsin. İkili ilişkilerinde kendin için yapıcı, sevgiden, gönlünle hizalı ilişkiler kurmak için senin için olumsuz olan deneyimlerde seni tutanın ne olduğunu anlaman ve oradaki iç hikayeni dönüştürmen önemli. Seni orada tutanın ne olduğunu, iç dünyanın ve sinir sisteminin nasıl işlediğini, senin için nasıl seçimleri asıl sinir sisteminin yaptığını ve bunu anlamadığın yerden onun işleyişine ayak uydurarak belki de kendin için yapıcı olmayan yerlerde kendini bulabileceğini anladığında, bunu nasıl dönüştürebileceğini de görebilirsin. Hayatı belli bir şekil ve şemada yorumlamana ve anlamlandırmana neden olan iç hikayelerin, inanç ve düşünce kalıplarını anlamak ve bunları çözümlemek için Kendinle Sevgiden Buluş farkındalık atölyelerine katıl. Sinir sisteminde güvenli varoluşa kendini getirebilmek ve sinir sistemini yeniden kodlamak için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına katıl. Varoluşunun bütünlüğünü anlamak, ve kendi içindeki ışığını büyütmek ve dışarıya taşıyabilmek için Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni tanı kampına katıl. Sevgiyle kal.
Feb 04, 202402:09:06
Zırhımızı koruyarak sevgiden ve huzurdan yakın ilişki kurmak mümkün mü?

Zırhımızı koruyarak sevgiden ve huzurdan yakın ilişki kurmak mümkün mü?

Çocukluğumuzda farkında olarak ya da olmayarak edindiğimiz algılar, oluşmuş inançlar ve düşünceler oluyor. Çocukluğumuzda varoluşumuzun önceliği hayatta kalmak olduğu için o zaman oluşan karakterimiz ve kişiliğimiz de hayatta kalma amacıyla oluşan mekanizmaların toplamı oluyor. Bu mekanizmalar etrafta tehdit olabilecek olguları görmeye algılamaya ve ona karşı kendini koruma üzerinden kurulmuş oluyor. Bu karakter ve kişilik bizim oluşturduğumuz zırhımız aslında. Bu zırhı ve altındaki varoluşu birbirinden ayırmadan bir ilişkiye girmek aslında zırhımızdan ilişkiye girmeye çalışmak oluyor. Zırhımızı yani bizi koruması için devreye giren baş etme mekanizmalarını kendimiz, karakterimiz zannetmek ve bununla uygun bir ilişkiye girmek bu zırhı korumamıza devam ettirecek ilişkilere sokar. Yani kendini koruma mekanizmalarını devam ettiren. Zırhının ve asıl benliğinin ne olduğunu anlamadan, bunları ayrıştırmadan, ve zırhını koruyarak buradan sevgi, güven ve huzur getiren bir ilişki kurmak mümkün mü? Kendini, asıl benliğini anlamak ve zırhınla benliğini ayrıştırmak istiyorsan Kendinle Sevgiden Buluş farkındalık atölyelerine katıl. Sinir sisteminde güvenli varoluşa kendini getirebilmek ve sinir sistemini yeniden kodlamak için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına katıl. Sevgiyle kal.
Jan 31, 202459:49
Yaşam, doğumdan ölüme giden yol değil, korkudan sevgiye giden yol

Yaşam, doğumdan ölüme giden yol değil, korkudan sevgiye giden yol

Korku en ilkel duygulardan biridir. Doğduğumuz zaman bedenimiz ve bünyemiz hayatta kalmayı önceliklendirir. Bunu sağlayan şeylerden biri de kendini korumayı öğrenmektir. Korku duygusu aslında kendimizi korumamız için gereken ve devreye giren en ilkel ve aslında işlevsel birincil duygulardan biridir. Bu korku duygusu ve bu korkudan varoluş hepimizin temelinde var. Bedenleştikten sonra bu duyguyla varoluyoruz. Yaşamımızın ilk yıllarında, aciz bir çocukken, davranışlarımız ve varoluşumuz kendimizi güvende tutacak şekilde oluşuyor ve şekilleniyor. Yani benliğimiz aslında korku tabanlı kendimizi koruma mekanizmamız oluyor, yani zırhımız. Yaşamı farkındalıkla yaşamaya başladıkça personamızın benliğimizi korumak için oluşmuş bir zırh olduğunu fark ediyor ve benliğimizi tanımaya, anlama ve oradan yaşamaya adım atabiliyoruz. Bu da korkudan değil, güvende hissettiğimiz yerden zırhın altında koruduğumuz benliğimizi tanımak ve oradan yaşamak oluyor. Bu güveni biz kendimize sunmayı ve sağlamayı öğrendiğimiz zaman bu zırhı kenara koyarak yaşayabiliyoruz. Hem kendimize hem de yaşama ve etrafımızdakilere korku, tedirginlik ve tehdit algısıyla bakmayı bırakıp, sevgiden ve şefkatle bakmaya başlıyoruz. Ve işte orası hem kendimizin zırhımızı bıraktığımız hem de etrafımızdakilere zırhlarını bırakmaya davet ettiğimiz yer oluyor. Buraya farkındalık, güven, kabulle geliniyor. Buraya bu yolda yürünerek geliniyor. Yaşam doğumdan ölüme giden yol değil belki de korkudan sevgiye giden yol. Bu yol ancak yürümeyi seçenin ayaklarının altında beliriyor. Sen de bu yolda yürümek ister misin? Seni yolunda desteklemek için Online olarak 4 günlük Kendinle Sevgiden Buluş Farkındalık atölyesi, 14-17 Mart’ta Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı kampı ve 22-26 Mayıs’ta Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampı düzenliyorum. Detaylar için bana healandrise@soundofseda.com adreainden ulaşabilirsin. Sevgiyle kal.
Jan 24, 202452:29
Sistemlerin çatlaklarından doğan sorgulama ile kişisel erdeme doğru yolculuk

Sistemlerin çatlaklarından doğan sorgulama ile kişisel erdeme doğru yolculuk

Sistemler gruba hitap eder, bireye değil. Bireysel ve kişisel sorularımıza sistem asıl cevabı veremez. Sistemlerin kalıp yaklaşımları bizim üzerimizde eğreti duran bir kıyafet gibidir. Ve yeri geldiğinde çoğu insan bu kalıp doğru ve güzel olan sanarak ona kendini uydurmaya, sığdırmaya çalışıyor. Nasıl eskiden kıyafetleri terziler kişiye özel dikermiş, ve kişi onun içinde kendini en güzel şekilde hisseder ve gösterebilirmiş; öyle bir kişisel varoluşumuzu, benliğimizi, bize özel olanı anlayabileceğimiz bir döneme geçiyoruz. Bu da sistemi ve sistemleri, ve bugüne kadar oluşmuş yapıları sorgulayarak başlıyor. Bu kişisel hayatımızdaki sistemler de olabilir, kolektif toplumsal sistemler de. Bu bireysel ve kişisel anlayışa gidişat bizi asıl özümüzle ve kabilimizle buluşturacak olan da yol. Bugüne kadar oluşan ve sürdürülen sistemler öz olanı anlamlı ve aktarılabilir hale getirirken, büyük kitlelere hitapta bu özden uzaklaşıp sistem cevabın kendisiymiş gibi sunabiliyor. Biz kendimizi anlama yolunda kalıpların kısıtlayıcı kaldığını gördüğümüz yerde tekrardan öz olana doğru yöneliyoruz. Bu kişisel erdeme giden yol. Bu dönem dışarıdaki sistemlerde çatlaklar oluştukça seni içeri bakmaya yönlendiriyor. Bizim kendi bünyemizde çatlaklar da olabilir. Bu noktada da hatırlatmak isterim ki, sen sandığının derinlerindesin. O derinlerden buluşmak dileğiyle. Sevgiyle.
Jan 21, 202402:07:50
Yeni başlangıçlar, seni senin için anlamlı olana, kendi doğanla işbirliği içinde olduğunda götürür

Yeni başlangıçlar, seni senin için anlamlı olana, kendi doğanla işbirliği içinde olduğunda götürür

Her ne kadar yeni yıla yaklaşıyor olsak da kış dönemleri yeni başlangıçlardan ziyade geçmiş seneyi değerlendirmek ve yeniye başlamadan önce hazırlık yapmak için daha uygun zamanlardır. Bu süreçte sana hizmet edeni ve etmeyeni anlamak, geçtiğin sana kattıklarını anlamak, hizmet etmeyeni bırakmak, gitmek istediğin yönü ve o yönde ilerlemek için anlamlı olanı nasıl kendine katabileceğini belirlemek ve fark ettiklerinin ışığında baharda doğanın da uyanışıyla yeniye başlamadan önce seni ileriye götürecek olan için hazırlık yapmak için en iyi dönemdir. Bu dönem, seni engellediğini düşündüklerinin kendinin dışında değil içinde olduğunu anlayarak, kendinde bugüne kadar görmediklerini görmeye niyet etmek, ve yaşamak istediklerini yaşayabilmen için kendini nasıl yapılandırmanın anlamlı olduğunu anlamak ve değerlendirmek için iyi bir dönem. Kendini tanımak ve anlamak kendinle işbirliği içinde olmanı sağlar. Kendi doğanı anladığın yerden kendinle işbirliği içine girdiğinde kendine ve becerilerine inancın artar ve tüm varoluş ve potansiyelinle hareket edebilirsin. Kendinle işbirliği içinde olarak yeniye başladığında işte o zaman bu başlangıç seni, senin için anlamlı bir yere götürür. Sevgiyle kalın
Dec 15, 202301:03:38
Kendine koyduğun koşullar seni sen olmaktan alıkoyuyor

Kendine koyduğun koşullar seni sen olmaktan alıkoyuyor

Kendine koyduğun koşullar ve şartlar seni senden uzaklaştırıyor. Kendine koyduğun koşullar kendini ve yaşamı koşullu deneyimlemene neden oluyor. Kendinle ilişkin koşullu bir ilişkiye dönüşüyor. Her koşul içsel bir baskı yaşattığından varoluşunu kendine yaşatamaz olduğun gibi, kendini kendine parçalar halinda yaşatıyorsun. Olanı da tanımaktan ve deneyimlemekten uzaklaşıyor oluyorsun. Bu hayattaki en büyük lutüf olan varlığınla koşulsuz bir varoluş mümkün. Sevgiyle.
Dec 12, 202344:54
Hissettiğin sevgi kendine izin verdiğin kadar

Hissettiğin sevgi kendine izin verdiğin kadar

Hayatta hissettiğimiz ve yaşadığımız sevgi benliğimizde sevgiye izin verdiğimiz kadardır. Kendinle sevgiden buluşmak, varoluşundaki sevgiyi hissetmene engel olanı bırakarak olur. Kendine koyduğun koşullar, seni kendinle mücadele içinde bırakır. Ve mücadele hayatlaymış gibi sanmana neden olur. Mücadele, olmazsa sevilemeyeceğine inandığın koşulları korumaya çalışma çabandır. Halbuki seni sevgiyi hissetmekten alıkoyan bu koşulların kendisi. Sevgiden, sevgiyle.
Dec 04, 202359:54
Yas ve şükür

Yas ve şükür

Kalbinde yas ve şükürü birarada yaşamak
Nov 25, 202325:25
Hızlı kalp atışların her zaman çekimin işareti olmayabilir
Nov 24, 202344:45
Hassasiyet iki insanı şefkatten buluşturur

Hassasiyet iki insanı şefkatten buluşturur

Hepimiz düşüyoruz. Düştüğümüz zamanları yeri geldiğinde saklamak istiyoruz. Hassasiyetimizi gizleme ihtiyacı duyabiliyoruz. Güçsüz sanmasın başkaları bizi diye. Bu deneyim zamanında güçsüzlüğümüzden faydalanıldığı için olabiliyor. Bu benim için geçerliydi ve o yüzden kimse düşmesin, benim yaşadığım acıyı yaşamasın isterdim. Şimdi görüyorum ki kimsenin düşmesini engelleyemem ve acı yaşamalarından koruyamam. Ama ayağa kalmak isteyenlere yardım edebilir, acısına çözüm bulmak isteyenlere destek olabilirim. Düşmek güçsüzlük değil, acı ve hassasiyet zayıflık değil. Öyle hissettiren ve seni en güçsüz anlarında saklanmak zorundaymışsın gibi hissettiren her deneyim için üzgünüm. Daha fazla saklanmak istemediğinde de bil ki seni desteklemek için hazır bekleyenler var. Sevgiyle.
Nov 24, 202359:51
Kendini bilmeyen sanrılarla yaşar

Kendini bilmeyen sanrılarla yaşar

Algın dışarıya dönükse sanrılarla yaşarsın. Dışında gibi gözükeni anlamaya gösterdiğin ilgi, özen ve enerjiyi kendini anlamaya yönlendirdiğinde kendi gerçekliğine yaklaşırsın. Bir değişim yaşamak istiyorsan ancak bu gerçekliğe yaklaştıkça bunu yaratabilirsin. Bireysel hayatında sanrılardan kurtuldukça toplumsal ve kolektif olarak da sanrılarından kurtulur, olana gözün açılır. Sevgiyle
Nov 24, 202301:08:29
Doğum kanalındayken gördüğün seni aldatır, hissettiğin seni yönlendirir

Doğum kanalındayken gördüğün seni aldatır, hissettiğin seni yönlendirir

Her dönem herkesi aynı şekilde etkilemez. Yağmur yağıyordur. Toprağını hazırlayıp tohumlarını ektiysen sen bu yağmuru kutlarsın, sevinirsin, kucaklarsın.

Evinin çatısında delik var ve aylardır tamir etmediysen yağmur yağdığında söylenirsin, kızarsın, kötülersin.

Herkes için yağmur yağıyordur. Ama öncesinde ne yaptığın o yağmur yağdığında seni nasıl etkilediğini belirler.

Bu dönem öyle bir dönem.

Evinin çatısını tamir etmediysen, yağmura kızmak yerine tamir etmeye geçmek sana yardımcı olacaktır.

Evinin çatısında delik olduğunu bilmiyorduysan da, yağmur sana nerede delik olduğunu ve nereye bakman gerektiğini gösteriyordur.

Her zaman bunu şükürle yapmak kolay olmasa da hepsine şükür duyabilecek yere gelebilmek de aslında bu yağmurun hepimize hizmet ettiğini fark etmekle oluyor.

Bu anlayış her zaman gözlerimizin gördükleriyle vardığımız bir yer olmayabilir.

Gözlerinle göremesen, algılayamasan, neye çekim duyardın? Ne hissederdin? O ruhunun duyduğu çekim ve iç sesinin yönü. Gözle gördüklerimiz aldatır. Her zaman gördüğüne inanmak yerine, içinde hissettiğine de sormayı hatırla. O sana yağmurun seni nereye yönlendirdiğini ruh boyutunda gösterecektir.

Bu dönem kendi iç dünyanı, kişisel varoluşunu anlamaya, kendi derinlerini keşfetmeye çağırıyor. Yaşam boyu devam eden bir yolculuk olsa da bu, özellikle bu dönem yeni bir doğum kanalındayız. Bu geçtiğimiz dönemlerde ve bu kanaldayken varoluşunun derinlikleriyle ilgili kendine kattıkların doğumunla açılan yeni varoluş kapılarını belirleyecek.

Herkes yağmuru kendi bulunduğu yerden deneyimleyecek. Sen nerede olmayı seçiyorsun? Sevgiyle
Nov 13, 202357:35
Dünyevi gibi gözüken uğraşlar varoluşunda yüksek frekansları taşıyabilecek alanı hazırlayabiliyor

Dünyevi gibi gözüken uğraşlar varoluşunda yüksek frekansları taşıyabilecek alanı hazırlayabiliyor

Dünyevi gibi gözüken uğraşlar varoluşunda yüksek frekansları taşıyabilecek alanı hazırlayabiliyor
Nov 11, 202359:58
Her attığın adımla yönünü belirliyorsun. Yaşamak istediğine biraz daha soğuk mu sıcak mısın?

Her attığın adımla yönünü belirliyorsun. Yaşamak istediğine biraz daha soğuk mu sıcak mısın?

Bir insan şanslıysa acıyı, rahatsızlığı, zorluğu ileriki yaşlarda deneyimler, genç yaşta deneyimlemektense. Ancak bunun dezavantajı, acının, rahatsızlığın, zorluğun, huzursuzluğun, yaş ilerlemesiyle geldiğini düşünür, bunları ilerleyen yaşlarıyla özdeşleştirirler. Halbuki hayatta her adımla kendinden uzaklaştıkça, her yıl biraz daha ve biraz daha uzağa gittikçe, yıllar içinde sana kendinden uzaklaştığını söylemeye ve sesini duyuramaydığı için bağırmaya başlayan varoluşunun sinyalleridir bunlar. Bunları genç yaşta yaşamış biri olarak, bunun illa da yaşla ilgili olmadını deneyimledim. Ve benim yaşadığım acı, rahatsızlık ve zorluklar erken yaşta beni geri çağırdı. Sağlıklı mı olmak istiyorsun? Hayattaki yönünü mü bulmak istiyorsun? Hizalı bir partner ilişkisi mi istiyorsun? Hepsi için kendini, doğanı, bünyeni ve en önemlisi acını, sancını, yaranı tanıman önemli. Sağlıklı olmak istediğin için kronik ağrını ve acını yok sayarsan, bir ilişkide olmak istediğin için değerlerin ve yaşam çizginle hizalı olmayan biriyle birlikte olmayı ve kalmayı seçersen, mutsuzluğunu veya acını “hayat böyle bir şey” diyerek geçiştirirsen, yaşamın seni sana göstermeye çalıştığı tüm yollara, sinyallere, uyarılara kapıyı kapatmış olursun. Fiziksel ve ruhsal acı ve rahatsızlık sana SENİ göstermeye çalışıyor. Sana senin istek ve ihtiyaçlarını dile getirmeye çalışıyor. Sende daha görülmemiş olana seni götürmeye çalışıyor. Halbuki çoğu zaman kulak asmıyor, görmezden geliyor, inkar va ihmal ediyor olabilirsin. Her attığın adım seni bir yöne götürüyor. Attığın adımlar seni kendine mi yaklaştırıyor yoksa kendinden mi uzaklaştırıyor? Soğuk sıcak oyunu gibi. Sevgiyle.
Nov 11, 202301:32:36
Gölgenle işbirliği içinde olmak

Gölgenle işbirliği içinde olmak

Bizi yaşamak istediğimiz sevgi dolu ilişkilerden, bolluk ve bereketten, coşku ve neşeden alıkoyan şeyin yaşanmışlıklarımız, travmalarımız, yaralarımız olduğunu zannediyoruz. Bu yaşanmışlıklar, travmalar ve yaralar bizimle var olurken böyle düşünmek, bizi kendimizle bir mücadele içine sokuyor. Onları, istediğimiz her şeye giden yolda tehdit gibi görüyor ve onları yokmuş gibi saymak, görmezden gelmek ve inkar etmek istiyoruz. Ve aslında yaşamak istediğimizden bizi alıkoyan bu tavrımız oluyor. Bizi engelleyen, tüm bu taşıdıklarımıza olan direncimiz oluyor. Çünkü bunu yaparak ilk olarak kendimizi inkar etmiş, kendimizle mücadeleye girmiş ve kendimize direnç göstermiş oluyoruz. Ancak kendimizle, bize engel gibi gördüğümüz varoluşumuzla işbirliği içinde olarak hayal ettiğimiz, arzuladığımız ve kendimiz için istediğimiz yerlere gidebiliriz. Biz yaralarımız ve travmalarımız değiliz ama ancak onları anladığımız yerden onların bizi yönetmesine son verebilir ve seçimli bir yerden yaşamaya başlayabiliriz. Bu da varlıklarını kabul etmeyi, söylemeye çalıştıklarını dinlemeyi, anlamayı ve işbirliği içinde olmayı gerektiriyor. Ancak öyle meşale eski varoluşundan yeni varoluşuna geçiyor. Hep birlikte ele ele yürümek dileğiyle. Sevgiyle kal
Oct 02, 202301:18:59
Süper kahraman olmayı bırak, kendin ol

Süper kahraman olmayı bırak, kendin ol

Bu kayıt bir önceki kayıdın devamı olarak kaydettim. Süper kahraman da kötü karakter de acılarını taşıyarak acılarından varolur ve acılarının yönettiği şekilde yaşarlar. Acılarından yönetilmeyi bıraktığın yerde bugüne kadar varolmaya fırsatı olmamış içindeki çocuk ortaya çıkacak. Duygusal yaralarını çözümledikçe daha genç hissedersin, çünkü bugüne kadar saklanmış olan içindeki çocuk artık kendini ifade etmeye başlar. Sevgiyle kal
Sep 17, 202343:12
Yetişkin çocuk olmak

Yetişkin çocuk olmak

Empat doğulmaz, olunur. İnsanları memnun etmeye odaklı doğulmaz, olunur. Herkesten bağımsız olmak için doğulmaz, olunur. Ebeveynlerin duygusal olgunlukta olmadığı yerde çocukların etrafları ve koşullarla baş etmek için oluşturduğu bazı yöntemler bunlar. Yetişkin olduğumuzda, bu bizim hayatımızda bize karşı işleyen bir varoluş şekli oluyor. Ve sonra da hayatımızda hep bizden bu şekilde varolmamızı talep eden durumlar ve ilişkilere çekiliyoruz. Yaşadığın çekim aslında anksiyete. Huzur getirmeye o kadar odaklı oluyorsun ki huzursuzluk olan yere çekiliyorsun. Sinir sisteminin kendini güvende tutma çabası bu. Bunu anladığın yerden bu kişilik diye tuttuğun kabuğunu bırakabilir ve yeni bir yerden varolmayı seçebilirsin. Bir sonraki kayıt bu kaydın devamı, ve bu yeni yerden varoluşu biraz daha detaylı anlatıyor. Sevgiyle kalın
Sep 17, 202302:01:10
Şifalanmak bazen kendi cehennemine gidip geri gelebilmek gibidir

Şifalanmak bazen kendi cehennemine gidip geri gelebilmek gibidir

Kendinden kaçarken ve parçalar halinde yaşarken kendini gerçekleştirmen mümkün mü? Yaşamın içinde derin üzüntüler ve acılar yaşadığın zaman, eğer bunları anlamlı bir şekilde sindiremezsen, zamanla bu acılarla yaşaması ve onları taşıması güç geldikçe, bu acıyı taşıyan parçalarını geride bırakarak yaşamın içinde ilerlemeyi deniyorsun. Bu da zamanla seni parçalar halinde bir varoluşta bırakıyor.

Kolun acıyor diye kolunu kullanmadıkça, bacağın ağrıyor diye bacağını kullanmadıkça nasıl varolanın tamamını değil de geriye kalanıyla yaşamaya çalışıyor oluyorsun, var oluşuna da aynısını yapıyorsun.

Halbuki o acı ve ağrının nedenini ve kökünü anlamak için kalsan, iyileşmesi için ilgilensen ve ihtiyacı olanı sunsan, nasıl o uzuvlarını da tekrar kendine katabileceğin gibi, canı yanan parçalarınla kalabilirsen onları da kendine katabilir, varoluşunun tamamından var olabilirsin.

Aksi takdirde, acıyan yanlarına zamanla yabancılaşıyor, varoluşununun tamamını kullanmadığın için potansiyelinin de tamamını kullanamıyor oluyorsun.

Bu acıyı taşıyan parçalarının acısı sen onları inkar ettikçe geçmiyor ve de, artıyor.

Nasıl kolun acıyorsa inkar ettikçe geçmez ve bedenin bu acıyı sana fark ettirmek için daha yüksek sesle konuşur, varoluşun da aynı şeyi yapıyor.

Ve nasıl kolun acırken biri çarpsa canın daha da çok yanar ve çarpana da kızar ve öfkelenirsin, sen de hem kendi canın acıdığı için kendine kızıyorsun hem de çarpana.

Hem kendine bir kızgınlık besliyorsun, hem de canını yakabilecek olan tüm olaylara, insanlara, ihtimallere.

Acıyan yanlarına biri dokunmasın, tetiklemesin diye korkarak ve kaçarak yaşamaya başlıyorsun.

Sonra buradan da, kendi kendinle mücadele içinde olduğun bu yerden de, mutlu ve huzurlu bir yaşam kurmaya çalışıyorsun. Ve, tabii, nafile.

Bugüne gelene kadar acı çektikçe bu acı çeken parçalarını geride bıraktıkça parça parça bir varoluştan, fragmante olmuş bir varoluştan yaşıyor oluyorsun. Kendine yabancılaşıyor, varoluşunun tamamını kullanmadığın için potansiyelinin de tamamını kullanamıyorsun.

Kendi içinde acıyı yaşamış olan yanlarını terk ettikçe, bu acıyı barındıran yanların sana kendini olumsuz hissettirdiği için onlara düşman oluyorsun. Kendi kendinle savaş ve mücadele içindeyken kendini huzurlu ve mutlu hissettiğin bir yaşam kurmaya çalışıyor oluyorsun.

Bu hayatta ilk kaçtığın kendi içinde barındırdığın ve taşıdığın acılar. Ve bunları tetikleyebilecek herkesten ve her olaydan da kaçıyorsun. Yaşamı adeta hep bir şeyleri atlatmaya çalışır gibi yaşıyor, güveni hissedebileceğin küçük alanlar arıyorsun. Bu küçük alanlara sığabilmek için de sen kendini küçültüyorsun.

Anlamıyorsun ki, kaçtığın kendindeki acı yoğunluğu ve onun barındırdığı yerler.

Varoluşunu mayın tarlasında yürür gibi yaşıyorsun.

Kendinden kaçarkan ve parçalar halinde yaşarken kendini gerçekleştirmen nasıl mümkün olsun.

Kendinle Sevgiden Buluş atölyeleri seni kendinde yabancılaşmış, terk edilmiş ve mücadele ettiğin yanlarınla buluşturuyor. Belki de hep kaçtığın ve reddetmeye çalıştığın yanlarınla güvenli bir alanda kavuşmanı sağlıyor. Kendinden kaçmadan yaşamana ilk adım oluyor. Seni kendinle buluşturuyor. Ve sevgiden kavuşturuyor.

Bu bir kendine uyanış oluyor. Hayatını, içsel kabul, sevgi ve huzurdan yaşayabilmen ve kendi potansiyelinin tamamına ulaşabilmen için bir adım. Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk da seni içindeki acıdan korkarak kaçarak saklanmak yerine, bu yaşanmışlıkların bedendeki iz düşümünü dönüştürmeni sağlıyor ve seni en temel yaşam hissi olan sevgi ve neşeye geri getiriyor. Sevgiyle kal ve sevgiden yol al.
Aug 07, 202301:13:57
Şefkat, seni en derin karanlıklardan, ruhunun ışığına ve ruhsal gücüne geri getirecek

Şefkat, seni en derin karanlıklardan, ruhunun ışığına ve ruhsal gücüne geri getirecek

Bu dönem varoluşunun özünden, hayat amacından yaşayabilmenle ilgili. Bunun ne olduğunu belki biliyorsun ve fark edebilirsin ki en derin ve en büyük korkularınla yüzleşmen gerekiyor buradan hayatını yaşayabilmek için. Veya belki de en büyük korkularını yaşarken, korkup kaçmak yerine şefkatle yaşamayı seçersen, sana özgü yetenek ve becerilerinin sana döndüğünü deneyimleyebilirsin.

Hayatta seni mutlu ve doygun hissettirecek olan kendi en derin özgün halinle bağ kurman olacaktır. O da, ondan vazgeçmene neden olan yaşanmışlıkların, yaraların ve travmalarınla yüzleşmeni gerektirecektir. Bu dönem belki de en çok korktuğun şeyleri deneyimlerken bulabilirsin kendini. Senin korkup kaçtığın yerler kendinden kaçtığın yerleri gösterir. Ve kendine özgü varoluşunu kucaklamak için buralarda bıraktıklarını kendine katmaya davet ediliyorsun. Korku duygusu sana davettir, neyden korkup kaçtığını sorar sana.

Korkunun olduğu yerde deneyimlediğin en karanlık zamanlarda, her şey umutsuz göründüğünde vazgeçmemek, ayakta kalıp devam etmeyi seçmek zordur. Doğanın öğrettiği şeylerden biri ise döngülerdir. Mevsimleri gözlemleyerek en büyük karanlıktan sonra bile ışığın geri döndüğünü hatırla. Kışın çoraklığı, sonsuz ve kesin bir şekilde bahara dönüşür. Bu dönem belki kendine ve evrene inanmak zor geliyor olabilir. Kışın nasıl baharı daha göremezken geleceğini yine de bilirsin. Aynı şekilde senden belki de henüz göremediğin bir şeye güvenmeni istiyor bu dönem. Kendi içindeki kendine olan inancını köklendirmeye teşvik ediyor.

Zorlandığımız dönemler aslında ruhsal olarak büyümeye çağrıldığımız dönemlerdir. Kendimizi gerçekleştirmemiz için gerekli büyümeye, şifalanmaya çağrılırız. Bu zorlayıcı enerjilerin seni korkuya ve yargılamaya sürüklemesine izin vermeyi seçebilir ya da şefkat pratiği yoluyla ruhsal olarak büyümeyi ve kendini daha büyük bir huzur, sevgi ve özgürlük içinde özgürleştirmeyi seçebilirsin.

Değişim yaşamın doğal bir parçasıdır ve sonsuza kadar karşı konulamaz. Değişim amaçsız olabilirken büyüme yön ve anlamla olan bir değişimdir. Bu dönem bu ruhsal büyümeye doğru bir çağrı var ancak amaçsız ve hedefsiz bir büyüme değil. Mevcut konumumuzu anladığımızda, bunu kabul ettiğimizde ve değişmeye karar verdiğimizde, doğal olarak insan olarak büyüyeceğiz. Güçlü bir niyete sahip olmak, büyümemizde ilerlemek için cesaret ve dayanıklılık kazanmamıza ve nihayetinde gerçek benliğimizin çiçek açmasına yardımcı olur. Bu süreçte şefkatli olmak seni ruhunun ışığına ve kendi ruhsal gücüne geri döndürür. Seni özgürlüğe yüseltir. Sevgiyle
Jun 07, 202301:11:13
Kişisel devrim

Kişisel devrim

Bu dönem bir kişisel devrim yaşıyor olabilirsin. Varoluşunda bir özgürlük ihtiyacı, isteği ve arzusu duyuyor olabilirsin. Kendini daha yakından ve derinden anlama, hayat yolunu ve ne yapmak istediğini sorgulama isteği, becerilerini geliştirme arzusu doğmuş olabilir. Ve bunlar, içinde bir yükselme hissi yaşamana neden olmuş olabilir. Bu yükselen arzuyla seni kısıtlayan ve limitleyen bakış açıları ve inançlarını masaya yatırıyor olabilirsin. Bunlardan bir tanesi de insanları memnun etmeğe çalışmak için kendinden vazgeçen kişi olmak olabilir. Ve her ne kadar bunu sevgiden yaptığını söylesen bile, kendinle hizalı olmayan bir şey yaparak kendinden vazgeçtiğini hissediyor ve içinde sıkışma yaşıyor olabilirsin. Bu sıkışma sevginin göstergesi değil korkunun göstergesidir. Kendini otantik halinden değil de kabul edileceğini düşündüğün bir şekilde veya bir başkasını memnun etmek adına ortaya koyduğunda aslında bu korku tabanlı bir yerden hareket etmek oluyor. Her ne kadar dilinde “sevgiden” desen bile bedenin korkuyu yaşadığının sinyallerini veriyor. İçinde taşıdığın korkuyla yüzleşmekten korktuğundan bu belirtileri bile başka türlü yorumluyor oluyorsun. Evet, sadece bedeninden ibaret değilsin ama senin hatırlamadıkların bile bedeninde kayıtlı. Bedenin tüm yaşamının ve yaşanmışlıklarının kaydını taşıyor. Beden, kendini anlamak ve tanımak isteyene giriş kapısı sunuyor. Tüm tepkilerin, davranışların, algıların bedeninin kayıt tuttuğu yerden çıkıyor. Duygular bile bedenin reaksiyonlarını senin zihninle yorumlaman. Bu dönem bedensel varoluşunla bağ kurmaya, duygularını hissetmeye ve bu algı kapısından varoluşunun derinliklerine inmeye davet ediyor. Kendin için hayal ettiğin tüm güzellikleri taşıyabilecek varoluşu bedende alan açarak oluşturacaksın. Sevgiden, sevgiyle.
May 22, 202301:14:36
Yaralarından değil, değerinden yaşa

Yaralarından değil, değerinden yaşa

Hayatta her şeyi kaybettiğimizi hissettiğimiz dönemler bize her şeyi sorgulatabilir. Çünkü olabileceğimizin en iyisi olmuşuzdur. Yapabileceğimizin en iyisini yapmışızdır ve yine de kaybetmişizdir. Işte bu bize tüm varoluşumuzu, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı, iyiyi doğruyu güzeli sorgulatır. Çünkü yaptıklarım beni buraya getirdiyse ve ben yine kendimi kaybetmiş durumda buluyorsam, burada hayalkırıklığı yaşıyorsam, acı yaşıyorsam ve böyle olmak beni buraya getirdiyse, o zaman bu varoluşu sorgularım. Sorgulayabilirim. Bir super kahraman için dönüm noktasıdır bu. Villain olacak mıdır?

İnsanın isyan edesi gelir. Hep verdim, ilgilendim, destekledim, niye gitti? İşim için elmiden geleni yaptım, azmimi, çabamı, tutkumu koydum niye olmadı? Herkese destek olan arkadaş oldum niye zor günümde yanımda değiller?

Çünkü yaralarımızdan davranıyoruz. Davranış kağıt üzerinde güzel, iyi, ve toplum olarak olumlu bulunan ve desteklenen bir davranış olsa da senin oradan davranmanın nedeni aslında yarandan. Vermezsen değerli olmayacağını düşündüğünden veriyorsun, yalnız kalmaktan korktuğun için herkesin yanında olmaya çalışıyorsun, işinde sınır koyamıyor öyle olunca insanların seni istismar etmesine izin veriyorsun. O zaman sen kendini hep iyiden, güzelden, doğrudan var olurken kaybediyor zannediyorsun. Aslında derinde bir yerde hep acından ve korkundan edindiğin baş etme şekilleri bunlar. Acından davranıyorsun, değerini bildiğin yerden değil. Öyle olunca kurduğun hayat ve ilişkiler de acından kurduğun şeyler oluyorlar. Acıdan kurulan tüm her şey de acı getirir. Acından attığın her adım yaranı beraber taşıdığın ve getirdiğin yaranıın yön verdiği beslediği ve yorumladığı bir yer oluyor. Farklı bir şey yaşamak istemekte haklısın. Eğer kendini masaya yatırmaya hazırsan, o zaman kendinle ilgili bir farkındalık edinmeye başlayabilirsin. Bu da seni yaralarının nerede olduğuna ışık tutacaktır. Ve değerini bilerek yaşamaya doğru adım olabilir.

Bu dönem buna çağrı. Sevgiyle kalın
May 10, 202301:04:54
Ruhunla insanlığını hizalamak ve bütünlemek

Ruhunla insanlığını hizalamak ve bütünlemek

Biz hem ruh, insanız. Hem enerjisel, bem de bedensel varoluyoruz. Ruh düzleminde canımız yanmazken, insan olmak çok can acıtabiliyor. Aslında insan olarak bize verilen bir hediye hissetmek ve bunun içinde acı da var. O yüzden bu acıyla bağımızı koparmak adına insan olan varoluşumuzla bağı erken yaşta koparabiliyoruz. Spiritüel olarak da nereden geldiğimizi hatırlamazsak iyice kayboluyoruz. Burada bize söyletilen ve dayatılanlar bize acı yaşatırken, başka türlü olabileceği bilgisiyle de bağımız koptuğundan kayıp yaşıyoruz. Yaşamak acı çekmektir inancına da, gerçekten niye burada olduğumuzu unuttuğumuz için kapılıyoruz. O zaman acıyla yaşamayı kabul ediyor, napalım çekeceğiz diyor çoğu. Bu belki de bize söylenmiş ve aktarılmış en büyük yalan. Bu dönem kendimizle ve yeryüzüyle ve yeryüzündeki varoluşumuzda en derinden, temelden yeni bir yerden bağ kurmak için bir dönem. En temelden sarsıldığımızı ve bir çok temel taşların oynadığını hissedebiliriz. Ruhunla insanlığını hizalamak ve bütünlemeye bir davet. Sevgiyle kal
Apr 20, 202359:30
Kabul ve akış

Kabul ve akış

Kabul ve akışa izin vermek güvenli bir alanda tutulduğumuzu hissettiğimiz yerde olur. Güvende hissetmediğimiz yerde kontrol etme ihtiyacı doğar ve olayların bizim istediğimiz şekilde gelişmesi için durumu zorlarız. Güvenli bir alanda tutulduğumuz yerde ise sürece akışa daha rahat izin veririz. Buna izin verdiğimiz yerde sonuca odaklanmak yerine süreçte, yani “anda” kalabiliriz. Akışta var olmaya izin verdiğimiz yerde de varoluşumuzun en temel hissi olan neşe doğar. Nasıl bir doğaçlama oyununda ancak oyunun gidişatını kabul ettiğimizde oyun aktığı gibi, biz de hayatın, yaşamın içinde “evet” dedikçe yaşamımızda bir akış oluyor. Hizalı olduğumuz yerden evrenin getirdiğine “evet” diyebildikçe. Ancak bunu yapabilmemiz için güvende hissetmemiz gerekiyor. İlk başta bu güveni kendi bedenimizde bulmamız gerekiyor ve sonra hayatın içinde. Kendi hayatımızın akışına güvenebilmek ancak kendimizi özümüzle hizaya getirdikçe olur. Özünle hizalı olduğun yerden evrenin getirdiğine “evet” diyebilmek. Bu da ilk başta kendinin uzmanı olmayı gerektiriyor. Bir kişi ancak uzman olduğu konuda akışta olabilir. Yaşama ve evrene kabule geçmeden önce kendinin uzmanı olmak ve kendini kendin için en hayırlısıyla hizaya getirmiş olmak gerekir. O hizaya getirdikten sonra da akışa izin vermek yaşamla birlikte bu oyunu oynadığın yerdir. Sevgiyle kalın.
Apr 01, 202343:46
Değişim, inancına rağmen gösterdiğin bir uğraş ve çaba iken, dönüşüm yepyeni bir yerden hizalanmadır

Değişim, inancına rağmen gösterdiğin bir uğraş ve çaba iken, dönüşüm yepyeni bir yerden hizalanmadır

Çirkin ördek yavrusu hikayesini bilir misin? Yumurtalar karışır ve bir ördeğe bir kuğu yavrusu doğar. Ördeklerin yanında çirkin kalır küçüklüğünde. Ne zamanki büyür ve serpilir, aslında onun Kuğu olduğu anlaşılır. O Kuğu olduğunu anladığı gün değil, doğduğu günden beri Kuğu’dur aslında. Kendisinin ne olduğunu anlaması zaman almıştır. Ben de böyle bir kavrayış döneminden geçtim ve geçiyorum. Yaşamın her alanında dönüşüm yaşıyorum, ve özümle hizalanıyorum. Dönüşüm ve değişim farklıdır. Değişim çaba gerektirir. Değişim hala içsel inancı değiştirmeden davranışı değiştirmeye çalışmak oluyor. Adeta strateji değiştirir gibi. Orada Direnç oluyor. O dirence rağmen bir şeyler yapma çabası oluyor. Dönüşüm ise yeni bir yerden hizalanmadır. Dönüşüm hücresel bilinçten oluyor. Dönüşüm olduğu yerde yeni bir yerden hizalanma oluyor ve orayla hizalı olmayanlar hayatından çıkarken, hizalı olandan yaşamaya başlıyorsun. Direnç değil bir bütünlük ve akış oluyor. Aldığım eğitimler ve çalışmalarla ben dönüşümüme devam ettikçe dönüşümün limbik beyinde, hücresel anlamda olduğunu tekrar tekrar görüyor ve deneyimliyorum. İlk başta idrak gerekiyor ki neyi dönüştürmek istediğimizi bilelim. Ama sonra o dönüşüme götüren bedenle, travmayla, kodlanmalarımız ve en derin inançlarımıza neden olan zeminimizle çalışmak oluyor. Kendinle ilgili olan idrak ve farkındalığını arttırmak ve kendine sevgiyle yaklaşmak için Kendinle Sevgiden Buluş Farkındalık atölyelerine beklerim. Bedeni travma iz düşümlerinden arındırarak varoluşunu en temel yaşam hissi olan genişleme, ferahlık ve hafiflik hissine getirmek için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına beklerim. Sevgiyle kalın
Apr 01, 202355:39
Bugünün de yarını var

Bugünün de yarını var

Keder ve yas, vücudumuzda işlenmeden, sindirilmeden bırakılan en yaygın duygulardan. Çoğumuza kederle ne yapılacağı, ya da kederin hayatın normal bir parçası olduğu ve onu ifade etmenin güvenli olduğu asla öğretilmediğinden, bu duyguyu nasıl yaşayacağımızı bilmeden kalmamız çok anlamlı.

Bu da keder ve yas duygusuna bir yabancılık ve kopukluk yarattığı gibi, onunla yüzleşmeye karşı bir korku ve direnç yaratıyor. Bundan dolayı da yüzleşmek yerine her şeyi içimize atıyoruz.

Severiz. Kaybederiz. Çenemizi sıkar ve kederi yutarız… Ancak keder öylece kaybolup gitmez... Tam tersine vücudumuza yerleşir... Mühürlü, istiflenmiş olarak saklanır... Ta ki vücut artık hepsini içinde tutamayana kadar...

Yuttuğumuz diğer ifade edilmemiş duygularla karışan keder dışarı sızmaya başlar. Fiziksel belirtiler, etrafla, başkalarıyla ve kendinden kopukluk, yakınlık korkusu, anksiyete, depresyon öfke gibi gözükür bu sızmalar.

İçimizde yükselen ve büyüyen keder, enerjimizi, neşe ve keyif alma kapasitemizi emip yok ederek, değersizlik ve kopukluk duygularını sürdürürken, bir yandan da bedenimizde koruyucu kalıpların oluşmasını teşvik eder. Fiziksel ve enerjik bir zırh tabakası kalbimizi daha fazla acıdan korumak için oluşur...

Güvenli ve destekleyici bir ortamda tutulmak, yasın bedenden ve bünyeden bırakılmasının etkililiği ve verimliliği için ayrılmaz bir unsurdur. Ve ancak bu sağlandığında, kendimize alan tutabilme kapasitemizi genişleterek, tekrardan berrak düşünebilir, yarınımız için plan yapabilir ve bir başkası için orada olabiliriz.

Kendi kederinize dokunmaya hazır olduğunuzda, ve bunu size alan tutabilecek ve buna niyetli biriyle yapmak istediğinizde, birlikte nasıl çalışabileceğimizi anlayabilmek için bana ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın
Feb 13, 202301:08:44
Zorluklar hala uykudaki potansiyelinizi uyandırır

Zorluklar hala uykudaki potansiyelinizi uyandırır

Bu dönem, tıpkı küllerinden yükselen Anka kuşu gibi, yeniden doğuş zamanıdır. Önümüzde yeni bir başlangıç var. Şu an biraz karanlık olabilir ama derin ve dönüştürücü bir dönem olacak. Sihirli olduğunuzu biliyorsanız, sihrinizi gerçekleştirmenin zamanı geldi.

Işık kadar karanlığın da olması gerekir. Ay ve mevsim döngülerinin daha karanlık zamanları, doğal olarak içe dönme, eve yakın durma, kendimize yakından bakma ve ışığın geleceği zaman için planlama dönemine işaret eder. Bu uzun gecelerde, bizim için neyin işe yaramadığını ve ne tür içsel bakış açıları, inanç ve varoluş şekillerimizin bize acı verdiğini belirlemek için gereken öz-yansıtmayı üstlenerek gölge çalışmamızı yapmaya başlayabiliriz. Bu, yıkıcı bir model, yinelenen ve bize hizmet etmeyen bir korku veya olabileceğimizin en iyisi olmamızı engelleyen herhangi bir şey olabilir. Karanlıkta kendimizin bu veçhelerini bir kez gördüğümüzde, gitmeleri gerekip gerekmediğine karar verebilir ve onları kesin olarak salıvermeye karar verebiliriz.

Korku akışı engeller.
İnsanların hayallerini gerçekleştirmekten, hatta yapmak istedikleri şeyleri yapmaktan alıkoyan bir şey varsa, o da korkudur.

Sağlıklı bir tür korku vardır bizi tehlikeli bir durumdan uzak durmamız veya içgüdüsel olarak bizi temkinli olmaya iten birinden uzak durmamız konusunda uyaran. Ancak herkesin kendisine hizmet etmeyen en az bir korkusu vardır; gerçekçi olmayan ya da doğru olmayan bir korku. Ya da belki geçmiş bir deneyime ya da o kadar derine gömülmüş bir şeye dayanıyor ki, korkunun kendisinden ziyade sadece semptomlarını görüyoruz. Çoğu korku, koruma niyetiyle oluşturulmuştur. Hayatımızda kolaylık ve akış yaratmak için, bu niyetle bağdaş korkuyu ve ondan kaynaklı bizi limitleyen davranışları ayırmalı ve onunla daha verimli ve yapıcı bir şekilde başa çıkmalıyız. Bazıları hızlı ve kolay olanı seçiyor. İyi olacağımızı bildiğimiz etkinlikleri seçmek kolay gelebilir. Bunun nedeni, çoğumuzun aslında sonuca odaklanmasıdır. Bu tür etkinlikler ve aktiviteler fazla çaba ve mesai gerektirmez ve dolayısıyla burada iyi olsak bile bizim için büyük bir başarı gibi hissedilmez. Ancak anlık sonuca odaklanmak yerine gelişimimize ve evrimimize odaklandığımızda genel olarak ve günlük hayatımızda farklı seçimler yapabiliriz.

Ruhsal olarak gelişimimizi ve dönüşümümüzü seçme ve sabırla bu yolculuğun tadını çıkarma zamanı. Ve sizi bunu yapmaktan alıkoyan korkuları salıvermek ilk adımdır.

İkinci adım ise, sabrı öğrenmek ve anlık tatminin cazibesinden kaçınmaktır. Sabır, öngördüğümüz şeye duyduğumuz bir tür inançtır. Bu dönemlerde tohumu görebiliriz, ama çiçeği ancak öngörebiliriz. Peki, kendiniz için ne öngörüyorsunuz? Ne istiyorsun ve neyin olabileceğine inanıyorsun?

Kendiniz için bir şey istediğinizde ve aynı zamanda kendinize inandığınızda, bir zihin ve beden uyumu gerçekleşir. İstemek ve inanmak, başarabilme frekansını yaratır. Ve hayattaki zorluklara bu tutarlılıkla yaklaşabildiğiniz zaman, potansiyelimizi gerçekleştirmemiz için gerekli büyümeyi yaşarız.

Sizin için zor olan bir faaliyete veya çabaya girmeyi merkezinizi koruyarak ve bilinçli bir şekilde seçtiğinizde, bu, içinizdeki henüz keşfetmediğiniz bir potansiyeli, beceriyi, yeteneği ortaya çıkarmanızı gerektirecektir. Hala uykuda olan potansiyelinizi ve parçalarınızı uyandırmayı gerektirecektir. Bu şekilde, içinizde var olanı keşfettikçe, kendinizin daha fazlasını deneyimleyebilirsiniz. Sihrinizi gerçekleştirmenin zamanı geldi.

Korkularınızın ötesine geçme fırsatınız var. Karanlıkta hissediyor olsanız da, bilinmeyenin içinde olmanın rahatlığını yaşayın ve içinizdeki ışığın zorlu görünebilecek bu süreçte size destek olacağına güvenin. Bu yol sadece sizi aydınlatmakla kalmayacak, aynı zamanda dünyanın bir köşesini de aydınlatmanıza yardımcı olacak. Sevgiyle kalın
Jan 21, 202354:28
Dharma, yaşam amacı dediğimiz, ne yaptığın değil aslında kim olduğun

Dharma, yaşam amacı dediğimiz, ne yaptığın değil aslında kim olduğun

Uzun bir aradan sonra bu kaydı yapıyorum. Yeni bir anlayıştan varolduğumu hissediyorum. Enerjisel bir entegrasyon sonrası kendimden, bu dönemimden bahsediyorum ve biraz doshalar, dharma, karma ve kriyadan bahsediyorum. Kendimizi o kriya, o hayatı akıştan yaşadığımız yere nasıl getiririz ve bu yolda neler bunun bir parçası bundan bahsediyorum. Başarısızlık dediğimiz, tökezlediğimiz yerler, hayallerimizi gerçekleştirmek için bize nereye bakmamız gerektiğini gösteren yerler. Yolun neresinde durursanız hikayenin sonu o olur. Halbuki yola devam ederseniz hikaye devam ediyor demektir :) Yolda devam ettikçe dharmamızı daha da derinden ve hizmetini gerçekleştirerek yaşıyoruz. Sağlıklı olmamızın nedeni yıldızlı pekiyi almak için değil. Burada ruhumuzun varoluşunu gerçekleştirmek için. Kendi varoluşunuzun tadı, frekansı ne yaptığınızda değil, her yaptığınızda var. Çünkü dharma ne yaptığınız değil varoluşunuzla ilgili. :) Varoluşumuzu her nefesimizde yaşayabilmek ve gerçekleştirmek dileğiyle. İlgileniyorsanız 16-19 Mart tarihlerinde Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı inzivasına beklerim. Sevgiyle kalın.
Jan 19, 202301:36:14
Bir karmik döngü kapanıyor ve yepyeni bir döngü başlıyor

Bir karmik döngü kapanıyor ve yepyeni bir döngü başlıyor

Bu dönemde enerjetik bir davet var. Karmik döngüler, karmik ilişkileri sonlandırmaya ve bir sona ulaştırmaya davet. Geçmişi, yaşanmışlıkları, ilişkileri sevgi gözüyle gördüğümüzde gördüklerimiz değişiyor. Görümüz değiştikçe o deneyimdeki kendimizi, kendimizin oynadığı rolü de görebiliriz. Bugüne kadar kendimize tekrarladığımız hikayelerin değiştiğini fark edebiliriz. Bu hikayeler bizi belli tanımlarda kısıtlı tuttuğundan aynı döngünün içinde tutuyordu. Tanımlamarla koşullanmalar ve şartlanmalarla kısıtlı bir anlayış ve varoluştan seviyor ve yaratıyorduk. Hikayeleri görümüz değiştikçe o hikayelerden oluşan tanımlamalar da değişiyor. Hem özgürleşiyoruz hem de geride bıraktığımız parçalarımızı yeniden bütünlüğümüze katıyoruz. Bunu yaptığımız yerden sevmek, yaratmak ve yaşamak daha önceki döngülerdekine benzemeyecek. Şartlanmalar ve koşullanmalarla bıraktığımız parçalarımızı geri bütüne kattıkça yepyeni ama aynı zamanda s ahep olması gereken varoluşumuzdan yaşıyor, seviyor, yaratıyor olacağız. Evrenin sen desteklemesine, rehberlik etmesine izin verdikçe hayallerini gerçekleştireceğin bir döngüye girdiğini hissedebilirsin. Bu, bu dönemin daveti. Daveti kabul edip etmemek sana kalıyor. Sevgiyle kal
Nov 24, 202253:35
Bağışlamak kendinle başlıyor

Bağışlamak kendinle başlıyor

Bir danışanım sordu “iç rahatlığı ve huzuru ile bir gün geçirmek mümkün mü?” Benim cevabım evet. İç huzur için en gerekli şeylerin başında ise kendini tanımak geliyor.
Kendi hayatıma baktığımda son on dört senemi kendimi tanımaya ve şifalandırmaya adayarak geçirdim. İç huzura giden bu yolda gördüğüm şeylerden bir tanesi bir şeyleri bırakabilmek için bağışlamam gerektiği oldu. Ve bağışlamak bir başka insanı bağışlamak değil aslında, her şeyde olduğu gibi kendini bağışlayarak başlıyor.
Asıl kızgınlığımız olan olaydan daha çok, olan olaydan dolayı yaşadığımız etki ve bizi dönüştürdüğü hal. O yaşanılmış olaydan dolayı kendi içimizde oluşmuş o halden ve o halden var olan kişi olmayı sevmiyoruz, çünkü adeta bize karşı çalışan bir varoluş oluyor o. Ama içinden de çıkamıyoruz. Ve buna neden olan insana ve olaya kızgınlık duyuyoruz. Burada asıl bağışlanılacak buradan var olmuş olan kendimiziz. Asıl kızgınlığımız da kendimize. Burada kendimizle barıştıkça, bu hallerimizi kabul edip şefkat gösterip sevebilip bağışladıkça, bu kızgınlığı bırakabiliyoruz. O kızgınlığı bıraktıkça varoluş yerimizi seçebiliyoruz. O zaman yaşanılanların üzerimizdeki etkisi kalmıyor. Ve yaşanılmış olanlardan özgürleşiyoruz. Bu etkileşimlerde rol oynayan diğer insanlardan da özgürleşiyoruz.
Burada bağışladığımız kendimiziz. Ve bağışladıkça yaşadığımız özgürleşmek.
Şifalanmak için ne hissettiğimizi ve bunu neden hissettiğimizi anlamamız gerekir ki, bunu artık neden hissetmemize gerek olmadığını görelim. Kendimizi tanımak ve iç huzur aslında bir insan olarak en derinden temel ihtiyacımız. Kendimizi gerçekleştirdikçe daha tam ve bütün hissediyoruz. Kendini tanımak da şifaya giden yolun özü. Şifa yolunda kalpten kalbe görüşmek dileğiyle. Sevgiyle kalın
Nov 12, 202201:13:45
Yarının için bugün ne yaratıyorsun? Yaratmadan önceki yıkımla kalabiliyor musun?

Yarının için bugün ne yaratıyorsun? Yaratmadan önceki yıkımla kalabiliyor musun?

Bu dönem biraz ağır, biraz yoğun, ve bir o kadar da yorgun hissettiriyor olabilir. Dönemin ağırlığı ve yoğunluğu biraz da gelen bilgilerin ve açılan farkındalığın derinliğinden. Aslında bu bilgiler içimize entegre oldukça üzerimizde ağırlık ya da yoğunluk gibi hissedilmektense içerden güç veren bir enerjiye dönüşüyor, kendi gerçekliğimizi bize hatırlatan. Sanki bir yerlerde bırakmış olduğumuz gücümüzü geri kazanmak gibi. Bunlardan bir tanesi de yaratımın enerji alanından olduğu. Maddeyi maddede değiştirmeye çalışmaktansa enerji alanından yaratarak dönüştürüyoruz. Bu düzlemde zaman olduğundan enerji alanında yarattıklarımızı maddede yaşıyor ve deneyimliyor olmamız yaratımdan sonra oluyor. Belki günler, belki aylar, belki yıllar sonra. Artık bu yaratım enerjisi hızlandığından aslında daha çabuk oluyor bu. Öyle ki yakın bir zamanda yarattığını maddede deneyimlerken bile çoktan enerjisel anlamda oradan çıkmış ve bir sonraki versiyonu yaratıyor ve bir sonraki versiyonla hizzalı hissediyor olabilirsin. Bugünkü deneyiminin bir dönemki yaratımın olduğunu farkedip şükredip, enerji alanında bir sonraki geleceğini yaratıyor olabilirsin. Bunları yaparken yapmanda yardımcı olacak olan kurban mantelitesinden çıkmak. Ve yaratıcı olduğunu hatırlamak. Neyi yarattığımızı bilmenin en iyi yolu da kendimizi tanımak ve anlamak. Bu dönem, rüyalarla, deneyimlerle senin iç dünyana ışık tutuyor olabilir. Görmeye açık kalple kalmanızı dilerim. Sevgiyle kalın.
Oct 31, 202257:32
Gerçekler ortaya çıkarken sen de kendini, gerçek öz ışığını tüm parlaklığıyla ortaya koyacak mısın?

Gerçekler ortaya çıkarken sen de kendini, gerçek öz ışığını tüm parlaklığıyla ortaya koyacak mısın?

Yine bir geçiş dönemindeyiz. Daha önce fark etmediğiniz bazı gerçekler size gösteriliyor olabilir. Bu ilişkiler konusunda olabilir, kişisel hayatınızda olabilir ya da genel olarak dünyayla ilgili olabilir. Bu gerçeklere uyanmak biraz acı verici ve sarsıcı olabilir. Ama aslında görmeye hazır olduğumuz için bunları görüyoruz. Ve bunları görmek rahatsızlık ve acı verse de daha derin bir anlayış ve farkındalık kazandırıyor. Hala yaşadığı rahatsızlıklar için dış dünyayı ve başkalarını sorumlu tutanlar da, hala hayatı içerden dışarıya yarattığının farkında olmayanlar. Bunun farkında olmak niye önemli? Çünkü hayatı içerden dışarıya yarattığımızı fark edersek o zaman kendi ışığımıza, enerjimize ve ateşimize sahip çıkabiliriz. Bunu yapabildiğimiz zaman da kendi gerçekliğimiz ve özümüzle hizzalı yerden var olabiliriz ve başkalarının rahatsız olması korkusu ve çekincesiyle kendimizi küçük tutma, sesimizi kısık tutma, ateşimizi kısma eğilimimizden vazgeçerek kendimizi ortaya koyabilir, görünür olmaktan kaçınmadan parlak ışığımızla var olabiliriz. Hayattaki amacımız kendimizi var etmek ve var ettiğimizi hissettiğimiz yerde olmak. Sensin hayatının amacı. Kendi özünden yaşadığında, kendini gerçekleştiriyor oluyorsun. Ve bugün yaşadığın deneyimler dünkü yaratımının maddedeki hali. Nasıl bir yarın hayal ediyorsan onu da bugünden yaratabilirsin. Yaratım önce enerjisel olur. Sonra maddede form bulur. Aradan zaman geçtiği için maddedeki halini deneyimlerken kendi yaratımımız olduğunu unutuyor olabiliriz. Ama bu gerçekliğe uyanırsak bugün enerjisel olarak düşündüklerimiz ve inançlarımızla yarınımızı yaratabildiğimizi görürüz. Ve görebiliriz ki zenginliğimiz maddede değil bizde, çünkü maddede form bulan bizim kendi enerjinimiz. Çok ciddi bir enerjisel zıplama yaşıyoruz. İsteseniz de eskiye geri dönüş yok. Şükür diyelim :) Kendiniz bir hediyesiniz bu dünyaya. Aldığınız hediyeleri paketinde mi tutarsınız? Hayır, değil mi. Paketinden çıkarıp açıp hayatınıza katar, etrafınızdakilere gösterirsiniz. Şimdi kendinizi paketinden çıkarıp tüm dünyayla paylaşma zamanı. Ben de kendimi, en çok yaptığım kamplarda ve çalışmalarda amacımı yaşarken hissediyorum. Kendi hediyerimi sizlerle paylaşabildiğim için büyük coşku ve neşe ve mutluluk duyuyorum. Benim hediyelerimi açık kalbinizle kabul ettiğiniz için de teşekkür ederim. Sevgiyle kalın
Oct 29, 202201:27:58
Hayatında olanları inciye dönüştür

Hayatında olanları inciye dönüştür

Yaratmak ve üretmek, olmak ve oldurmak. Biri çabasız bir varoluş iken, diğeri sadece çabadan oluşan bir uğraş. Yaşadığımız hayat aslında varoluşumuzun ortaya çıkardığı baskısı. Baskıda çıkanların yaşattığı deneyimi sevmedikçe, beğenmedikçe, baskıda çıkanı değiştirmeye ve oldurmaya çabalıyoruz. Halbuki o baskıyı çıkaran kalıba dönüp baksak ve kalıbı dönüştürsek? Baskılar kalıbın göstergesi. Yaşadıklarımız varoluşumuzun yaratımları. Yaşadıklarımıza bakarak, onları birbirinden bağımsızmış gibi teker teker değiştirmeye çalışmaktansa onları yaratan varoluşumuza baksak? Bunu da sevgiyle yapsak. Rahatsız edici duygularla ve durumlarla karşılaşmaktan çekindiğimizden bundan kaçıyoruz. Kaçtığımız kendimiziz. Biz büyürken bazı duygularımız bizi büyütenleri rahatsız ettiyse ve geçiştirdilerse, biz de şimdi kendimizi geçiştiriyoruz aynı şekilde. Ama o duygular da kalıbın bir parçası. Ve baskıda çıkanı değiştirmek istiyorsan kalıbı anlayıp dönüştürmelisin. Bunu da kendinle kalarak ve bağışlayarak yapabilirsin. Kendini terkettiğin, yok saydığın, ihtiyaç ve isteklerini görmezden geldiğin, kendini küçülttüğün, kendinden vazgeçtiğin her sefer için. Korkudan attığın her adım, verdiğin her karar için. Dönüşümün olduğu yerde seninle hizzalı olmayanlar hayatından çıkıveriyor. İşte baskıda çıkan, kalıp dönüştüğü an değişiyor. Odağını ve dikkatini deneyimlerini değiştirmeye çalışmaya vermektense, o deneyimleri yaratan iç dünyana çevir. Cevaplar orada. Ve bir midye gibi, oraya giren her rahatsız edici durumu ve maddeyi inciye dönüştürme yeteneğin var, eğer şifalandırma yolunu bulmaya niyet edersen. Sevgiyle, şefkatle kalın
Oct 25, 202201:27:25
Karanlık daha ışığın girmediği yer

Karanlık daha ışığın girmediği yer

Korku bizim içimizde barınıyor. Doğumumuzdan itibaren ilk bedenimiz dünyayı deneyimliyor ve bilgi topluyor. Eğer kendimizi güvende hissetmezsek buranın tehdit olduğu algısı ve bilinciyle yaşıyoruz, belki böyle algıladığımızın da farkında olmadan. Yaşamda algılanan tehditler karşısında çaresiz ve güçsüz hissettikçe kendimize güven sağlayabilmek için ilk önce kendimizi ve kendi hayatımızla ilgili şeyleri ve sonra da etrafımızdakileri kontrol etme ihtiyacı ve isteği duyuyoruz. İçimizdeki korku, endişe ve bundan dolayı yaşadığımız rahatsızlık ne kadar büyükse, etrafımızı kontrol etme ihtiyacı ve isteğimiz de o kadar yüksek oluyor. Kendimizi güvende hissetmek için dışarıyı kontrol etmek adına baskı, zorlama, manipulasyon gibi her türlü yöntemi kullanmaya çalışabiliyor insan. Bunu da güvenliği sağlama adı altında yapabiliyor. O zaman tek doğru, tek bir varoluş şekli, tek bir yaşam seçimi doğru olarak kabul ediliyor ve onun dışındaki varoluşlar ya baskıyla, ya suçlulukla ya utançla kabul edilen doğrulara benzetilimeye çalışılıyor. Bunu ailelerde, toplumlarda olduğuna, hatta yakın zamanda tüm dünyada yaşandığına şahit olabiliriz. Burada insanı bu baskıya ve baskılamaya iten şey korku. Kişi kendi içinde rahat, güvende, sevgiden bir varoluş hissetmedikçe bunu dışarıyı kontrol ederek yaratmaya çalışıyor. Gerçek anlamda bunu kendimize sağlamak ise ancak içerden bir dönüşümle olur. Ve olması mümkün. Hepimizin kendi içinde korku ve endişe barındırdığı yer aslında sevgiye daha büyük bir alan olduğunun göstergesi. Korku sevginin daha girmemiş olduğu yer. Sizler kendimizi içerden dönüştürerek, kendimizle sevgiden buluştuğumuz yerden, varoluşumuzu dönüştürdüğümüz yerden gerçek huzur, neşe ve coşkuyu yaşamaya davet ediyorum. 7-11 Aralık 2022’de Kendinle Sevgiden Buluş- Farkındalık İnzivası, 16-19 Mart 2023 Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı ve Haziran 2023’te Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk inzivalarına bekliyorum. Sevgiyle kalın.
Oct 22, 202259:58
İnançlarını değiştirmesi gereken içindeki çocuk değil, sensin

İnançlarını değiştirmesi gereken içindeki çocuk değil, sensin

Biz çoğu şeyi farkında olarak veya olmayarak görerek, ve gördüklerimizden öğreniyoruz. Büyürken de bize nasıl davranıldığını görerek bize nasıl davranılacağını öğreniyoruz. Ve ondan sonra büyüdüğümüzde de içimizdeki o hiç değişmeyen, kendi ifade etmek isteyen özümüze de biz bize büyürken davranıldığı gibi davranıyoruz. Öz benliğimiz hiçbir zaman bastırılmayı, inkar edilmeyi, görmezden gelinmeyi kabul etmedi halbuki. Çaresizdi ve yara aldı belki ama kabul etmedi. O yüzden biz büyüyünce de bu sefer bizden istiyor ona ihtiyacı olan alanı tutabilmemizi, sunabilmemizi. Biz ise bizi büyüten ve yetiştirenlerden ve etraftan bize nasıı davranılacağını öğrendiğimiz şekilde davranıyoruz kendimize. Ve bir zamanlar bastırılan olurken, bu be sefer hem baskılanan hem de baskılayan biz oluyoruz. Ama içimizde hala sesini duyurmayan çalışan o çocuk, o iç ses olduğuna göre, o hiçbir zaman susturulmayı kabul etmedi. Senin ona alan tutman için seni bekledi. Bastırılmayı hak ettiğini düşünen bugünkü, büyümüş, yetişkin sen. Yani inançlarını değiştirmesi gereken de yine sen. O içindeki çocuk hiçbir zaman inanmadı zaten ona yapılanları hak ettiğine. O içindeki çocuğa var olma alanını tutacak olan sensin sana öğretilenleri bırakıp, kendi varoluşuna izin vererek. Sevgiyle kalın.
Oct 16, 202224:26
İyi bir ata ol

İyi bir ata ol

Seneler önce 4-5 günlük bir etkinliğe gitmiştim. Orada girdiğim seminerlerden birinde “be a good ancestor” demişti semineri veren kişi. İyi bir ata al. İyi bir soy ol. Bu ne demek? Hepimiz bize atalarımızdan aktarılan şablonların üzerinden kimliğimizi yaşıyoruz. Ve her nesil ona aktarılan şablonun üstüne kendi hayat deneyiminden edindiklerini de ekliyor. Bu şekilde aktarılan şablonlar gittikçe detaylanıyor, katmanlaşıyor, katılaşıyor. Bu şablonlar hayatta yaşadığımız travmalar ve deneyimlerle oluşan inanç kalıpları, düşünce şekilleri, baş etme mekanizmaları ve davranış kalıplarından ve daha bir sürüsünden oluşuyor. Biz durup bunları çözümlemedikçe de bunlar aktarılmaya devam ediyor. İyi bir ata ol aslında bu şablonların, travmaların, kalıpların, sıkışıklıkların, oluşmuş olan inanç kalıplarının ne olduğunu fark et ve çözümle ki bir sonraki nesile geçmesin demek. Tabii bunu yaparken ilk bunun şifasını gören de biz oluyoruz. Ailemizde bizden önce kimse bunu yapmadıysa, o zaman iş bize düşüyor. Bu da aile arasında kimsenin paylaşmadığı düşünce şekilleri ve bakış açıları ile varolmak demek olabiliyor. Dolayısıyla destek alması zor bir varoluş da yaratıyor. Ancak bir yandan da kendine sunduğun çözümlemelerle bugüne kadar aktarılmış ama işlevini yitirmiş ve yarardan çok zararı olan inanç kalıplarından, baş etme mekanizmalarından, düşünce şekillerinden kendini şifalandırmak ve arındırmak, bu şablonlardan kurtularak kendini, kim olduğunu tanımak ve kendini onurlandırarak yaşamak demek oluyor. Bunu yapmak iç huzura götürdüğü gibi bireysel sağlığa ve yükselen bir yaşam enerjisine de götürüyor. Sadece o da değil kendini şifalandırdığın yerden hem kendini, hem sonraki nesilleri ve kolektifi de şifalandırmış oluyorsun. Bu ses kaydım size bir davet. Bu şablonlarını tanıyıp onları bırakmak ve kendinle sevgiden buluşmak istiyorsan 7-11 Aralık 2022’de Kendinle Sevgiden Buluş - Farkındalık İnzivasına, kendini ve içindeki evreni keşfetmek istiyorsan 16-19 Mart 2023 Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı inzivasına, ve bedeninde barınan travmalardan arınmak istiyorsan 31 Mayıs-4 Haziran Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk inzivasına beklerim. Sevgiyle kalın.
Oct 12, 202201:18:13
Bireysel ve kolektifte dönüşüm: yıkım ve doğum.

Bireysel ve kolektifte dönüşüm: yıkım ve doğum.

Hem kişisel hem kolektif anlamda bir dönüşüm gerçekleşiyor. Eski sistemler ve şablonlar yıkılırken, içerden bir yeni doğuyor. Bu süreç içerisinde bireysel olarak duygu akımları yaşayabilirsiniz. Bu duygu akımlarıyla bedende hem sizin hayatınızdan hem de jenerasyonlar boyunca birikmiş travmalar ve sıkışık enerjiler çıkıyorlar, bu enerji akımıyla akarak arınmalar yaşıyor olabilirsiniz. Bu şablonların çözümlenerek arınma süreci büyük bir değişim olarak yaşandığından bazılarımız aynı büyüklükte bir dirençle de karşılıyor olabilir. Nasıl kolektifte yıkılmaya yüz tutmuş, geçersiz sistemlerin çöküşü karşısında bu sistemi devam ettirmek için güç ve direnç gösteriliyorsa biz de kişisel dönüşümümüzde de içsel değişime aynı şekilde dirençle yaklaşıyor olabiliriz. Her ne kadar bize hizmet etmediğini fark ediyor olsak bile bilindik olduğundan bir tutunma isteği doğabiliyor, çünkü bir kayıp olarak yaşıyoruz bu değişimi. Bir kimlik kaybı. Bilinen bir varoluşun kaybı. Bu kaybın yasını yaşıyor olabiliriz. Giden aslında eski, ağır, acılı ve işlevsiz olan geçmiş varoluş şablonları. Bizi sıkıştıran ve özümüzden koparan programlanmalar. Yeni ise ruhumuzun enerjisi, bize özgü yaşam enerjimiz. Yine de süreç bizi boşlukta hissettirdiğinden kendi içimizde bir direnç ve mücadele yaşamaya götürebilir. Bunun yerine engellendiğimizi hissettiğimiz yerlerde, bunu eski yöntemlerden bizi vazgeçirmek ve yeniye yönlendirmek olarak yorumlayabilir miyiz? Direnç göstermek yerine yeniye yer açarak, bir çocuk merakıyla bu yeninin sunduklarını gözlemlemeye ve yaşamaya kendimizi açabilir miyiz? Kalp bölgemizden kendimizi ifade etmeye ve buradan iletişim kurmaya cesaret edebilir miyiz? Dışımızda zannettiğimiz mücadele ve direncin içimizde olduğuna uyanıp, bu mücadeleye bir son verip, yeninin doğuşuna odağımızı çevirip onu büyütebilir miyiz? Kaybolan kimlikle kaybolmak yerine, bunun seni özünden uzaklaştıran şablonların ve sistemlerin çözümlendiği yerden, ruhunun ifadesi olarak yeniden doğum olarak görebilir miyiz? Sevgiden. Sevgiyle.
Oct 08, 202201:30:03
Aydınlıktan önceki karanlık

Aydınlıktan önceki karanlık

Bazıları şu an şahit olduklarımıza ilahi dişilin uyanışı diyor olabilir. Benim görüşüm biraz farklı. Bu dönem aydınlıktan önceki karanlık. Yeni yaratılmadan önceki kolektifteki yıkım. Bunun iyisi kötüsü yok. Her döngü gibi bu da bir döngü, aynı mevsimlerde olduğu gibi. Ve her döngü bir amaca hizmet eder ve bir sonraki döngüye hazırlar. Bu da aslında ilahi dişilin yaratımından önceki yıkım dönemi. Her şey zıtlığıyla birlikte var olur ve yıkım ve yaratım da öyle. Olanı olduğu gibi görebilmek ve neyin ne olduğunu anlayabilmek için ve bir sonraki döngüye alan tutabilmek için bu kıymetli. Kendi içinizdeki yıkım ve yaratım enerjilerinin güçlerinden tekrar tekrar yeniyi en hizzalı yerden yaratabilmeniz dileğiyle. Sevgiyle.
Oct 06, 202221:54
“Kökleri cehenneme inmeyen hiçbir ağaç cennete büyüyemez”

“Kökleri cehenneme inmeyen hiçbir ağaç cennete büyüyemez”

En büyük korkular dışımızda değil kendi içimizdeki korkular. Kendimizle bağımız o kadar koptu ki, kedimizden korkar olduk. Hayatı kendimizden kaçarcasına yaşıyoruz. “Bir günü daha atlattım”diyor adeta bir çok insan. Korkularımız ve endişelerimiz bizi harekete geçirdikçe hep kaçma ve bir şeylerden kaçınma halinden hareket ediyor oluyoruz. Kendi içimizdeki korkulardan kaçarak, bir şeylerden kaçınarak nereye varabiliriz? Sadece o da değil, hep kaçma halinde olup nasıl bir şeyi inşa edebiliriz? Carl Yung’ın dediği gibi “Denir ki kökleri cehenneme inmeyen hiçbir ağaç cennete büyüyemez.” Biz de eğer bu hayatta genişliği, varoluşumuzun tamamını, özgürlüğü, özgünlüğü hissetmek istiyorsak, kendi derinliklerimize, bugün bizi rahatsız ve huzursuz eden halimizin derinliklerine ve köklerine bakmalıyız. Oralara bakmadan, bakmaya niyet etmeden, hayalini kurduğumuz huzur, sevgi, özgürlük hayal olarak kalacaktır. Ancak en çok kaçındığımız korkularımızla temasa geçtiğimizde hayatı bir kaçış olarak yaşamayı bırak, sevdiğimizden yerden yaratmaya ve inşa etmeğe geçeceğiz. Siz de kendi derinliklerinizle temas edip kendinizi kendinizden özgürleştirmeye ve sevgiden inşa etmeye niyetliyseniz 7-11 Aralık’ta Kendinle Sevgiden Buluş - Farkındalık İnzivası’nda buluşalım. Sevgiyle.
Oct 02, 202250:31
Sorgulamadan kabul ettiğin her şey bir programlanma

Sorgulamadan kabul ettiğin her şey bir programlanma

Bazı şeyleri hiç sorgulamadan kabul ediyoruz. “Gerçeklik budur” diyoruz. O kadar fazla insan aynı gerçekliği paylaşınca onu tek gerçeklik olarak alıyor ve başka türlü olabileceği ihtimalini bile görmüyoruz. Ancak bu başka türlü olamayacağı demek değil, sadece artık yeteri kadar çoğunlukta insan aynı şeye inanıp pratik ettiği için başka türlü olabileceği düşüncesi ve sorgulaması bile yapılamayacak kadar alternatiflerin olabileceği unutuldu demek. Sorgulamadan kabul ettiğimiz her şey bir programlanma. Herkesin aynı programlanmalardan hareket ettiği yerde, programlanma olduğunu gören pek kalmıyor. Neyse ki dünyada uyanış başladı. Ancak bu programlanma en temel yaşam algılarından en küçük günlük hayat konuşmalarına kadar yayılmış durumda. Ve işte o zaman daha farklı bir şeyin özlemini çeken ve farklı bir yaşam olabileceğini içten içe bilen, onu yaşamak isteyenler programlanmaları görmeye başlıyor. Siz de başka türlü bir var oluşun özlemini yaşıyorsanız ilk başta programlanmalarınızı tanıyın. Sorgulama başladığında bunun sonu olmadığını ve bambaşka bir yerden yaşamanın mümkün olduğunu görmeye başlayacaksınız. Uyanış insanın ilk kendisine gözünün açıldığı yerde başlar, çünkü kendi hayatımızı en derinden etkileyen programlanma bizdeki programlanmadır. Uyandıkça gözünüze giren ışık sizi rahatsız etse de gözünüzü açık tutmaya devam edin. Uyandıkça kendi gerçekliğini göreceksin, ve ruhunun güzelliğini. Bunun için buradasınız. Sevgiyle
Sep 05, 202246:37
Sağlıklı sınırlar (healthy boundaries) ancak kendini bildiğin ve dürüst olduğun yerden pratik edilir

Sağlıklı sınırlar (healthy boundaries) ancak kendini bildiğin ve dürüst olduğun yerden pratik edilir

İlişkilerde sağlıklı sınırlarla varolabilmekten çok bahsediliyor. Ancak bunun için gerekli ilk koşulu atlıyor çoğu insan: kendini tanımak. Kendini tanımadan, varoluşunu bilmeden, ne kadar geniş olduğunu anlamadan nasıl sınırlarını koyabilirsin? Nerede başlayıp bittiğini anlaman lazım. Sadece o da değil, varoluşunun ne barındırdığını bilmelisin ki hem ona uygun hem de onun için en elverişli sınırlı oluşturabil. Kendini tanımadan ilişkilerde sağlıklı sınırlar oluşturabilmek mümkün değil. Ve sınırlar oluşturmak sevgisizlik değil. Tam tersine kendini sevdiğin ve ancak değerini bildiğin yerden uygulayabileceğin bir pratik. Hem kendin hem de ilişkide olduğun insanlar için aslında en dürüstlükten varolunacak pratik bu. Herkese evini açar mısın? Herkesi evinin içine alır mısın? Aldıklarından kaçını salona alırsın? Herkesi yatak odana alır mısın? Almazsın. Bu arkadaşlarını, yakınlarını, insanları sevmiyorsun demek değil. Sevebilirsin, ancak evine özel alanına, ancak yakınlarını, senin evine senin gibi özenle davranacak olanları, senin yarattığın ve tuttuğun frekansta seninle birlikte yaşayacak ve paylaşacak insanları alırsın. Bunu seninle birlikte paylaşamayacak olanla belki dışarda buluşursun. Paylaşabilecek olduğunu gördüğün yakınlarını evine alırsın. En özeline ve en yakınına da senin kendine gösterdiğin özeni gösterebileceğine inandıklarını alırsın. Bunu yapabilmek de kendini tanımayı gerektirir çünkü kendini tanımadan, bilmeden, sevmeden bunu sen de bilemezsin, ifade de edemezsin. Bu kendi yolunu ve frekansını birlikte paylaşabilmek isteğidir. Bu kendine ve etrafına dürüstlüktür. Bu kendi yoluna hizmettir. Yolu birlikte yürüyebileceğini yakınına alırsın, seni yolundan ve hizmetinden çıkaracak olanı değil. Bu dönem kendini yeni tanımaya başlıyor olabilirsin, değerine yeni gözün açılıyor olabilir veya kendni bildiğin yerden ortaya koyduğunda seninle hizzalı olanlar karşına çıkıyor olabilir. Bu yolculuğun hangi noktasındaysan bil ki yol kendini tanımakla başlar. Sevgiyle.
Sep 01, 202251:57
Gücünü geri al

Gücünü geri al

Kendini tanıdığın yerde artık varoluşunun tamamı kendine hizmet eder. Çünkü hizmetinin ancak kendi yolundan yürüyerek gerçekleştirilebileceğini bilirsin. Varoluşuna izin verdiğin yerde dengeyi bulma çabası biter çünkü varoluşun ihtiyacı olanı sağlamanı temin eder. Sevgiden varolduğun zaman kendine zarar verecek bir şey yapamazsın artık. Varoluşumuz bütünden olduğunda alma verme dengesi kurmaya çalışmaya gerek kalmıyor çünkü varoluş kendiliğinden sevgiden varoluyor. Sevgi kendini acıtarak, inciterek, harcayarak, üzerek, zorlayarak vermez, vermeye çalışmaz. Böylece kendini sonradan koruması gerekecek bir duruma sokmaz. Dengeden çıktığımız her an bir uğraş ve çaba var demektir. Ve bu bir yöne ağırlaşmışız demektir. Bu da sevgiyi kendimiz olmadan vermeye çalışmaktan oluyor. Bu dönem kendini tanıdığın yerden hem kendini ortaya koyma hem de ifade etme isteği duyuyor olabilirsin. Kendi derinlerini anlama ve keşfetmek için yaptığın yatırımlar sana varoluşundaki dönüşümler olarak gösterecektir. Kendi gerçekliğine ve yoluna dön yüzünü. Bu yolda korkuların karşına çıkarsa, gücünü ondan geri al. Hayallerine giden anahtar korkularına verdiğin güçte saklı. Bu seni yolundan vazgeçirmesin. Her geri aldığın güçle kendine aşık etsin. Sevgiyle.
Aug 30, 202243:33
Korkup kaçtığın kendinsin. Korkunun diğer tarafında seni bekleyen ise özlemini duyduğun varoluş: Sen

Korkup kaçtığın kendinsin. Korkunun diğer tarafında seni bekleyen ise özlemini duyduğun varoluş: Sen

Korkup kaçtığın kendinsin. Reddettiğin, yargıladığın yine sensin. Varoluşumuz, varoluşun her halini kapsıyor. Sen ise “kabul edilmem”, “sevilmem”, “onaylanmam” korkusundan kendini sabit bir varoluşa hapsettin kendini. Ve varoluşunun geri kalanıyla her an ve her gün mücadele halindesin. Korkuyorsun ortaya çıkar diye. Kendinden korkuyorsun. Sonra da başkasından korkuyorsun başkasının varoluşu, hali, tavrı, düşüncesi’ seçimi senin kendinden korktuğun yanlarını sana hatırlatır diye, seni davet eder diye. Başkasında gördüğün, kendi varoluşunda reddettiğin kendinden korkuyorsun. Asıl mücadelen kendinleyken sanki kendi dışındaymış gibi yaşıyorsun. Sen kendini küçücük alana kapatmış oradan yaşamayı zorunlu kılmışken, hayat seni bu zindana kapatmış gibi yaşıyorsun. Kendi kendinin kurbanıyken, hayatın kurbanıymış gibi davranıyorsun. Halbuki, kendini tanmayı seçtiğin yerde, sevgini kapalı kapıların arkasındaki yerlere ulaştırmayı seçtiğinde, kendinle barışmaya başladıkça otantik halinden varolmaya gidiyorsun. Kendini sevebildikçe, kendindeki bu yanları başkalarında gördüğünde onlara yargıyla değil şefkatle yaklaşabiliyorsun. Dışarısı bir tehdit olmayı bırakıyor ve sen kendine sevgiyle yaklaştığın yerden ettafına aynı sevgiyi uzatabiliyorsun. Bu şekilde varolunca yaşamı yaşayışın değişiyor. Artık bir savaş ve mücadele halinden değil, ilk başta kendi içinde bulduğun ve sonra etrafınla bulduğun birlik bütünlük hissinden yaşıyor oluyorsun. Artık dış dünyanın etkisi altında edilgen ve kurban değil, kendi seçimi isteği ve bilinciyle yaşamak istediğini seçen biri oluyor, özgür oluyorsun. Yaptığım tüm çalışmalar sizi sevgiye geri getirmek için, varoluşunuzun tamamına kalbinizi açabilmeniz ve böylece yaşama kalbinizi açabilmeniz için yapılan çalışmalar. Sizi kendinizle mücadele etmekten kendinizi kucaklamaya davet eden çalışmalar. Bunu yaptığınızda yaşamı yaşayışınız değişeceği gibi sevmeyi ve sevilmeyi nasıl deneyimlediğiniz de değişecek. Korkunun arka tarafında seni bekleyen özlemini duyduğun varoluş: sensin. Sevgiyle kalın.
Aug 27, 202249:59
Koşullu sevmenin nedeni korku

Koşullu sevmenin nedeni korku

Bir vizyon gördüm ve bu vizyonda ban aderin bilgiler aktarıldı. Varoluşun mutlak hali sevgi. Korkunun olduğu yerde sevgi olmuyor. Korkuyu dönüştürmek sevmekten geçiyor. Sevgimizin kapsama alanını genişlettikçe hissedebileceğiz varoluşun mutlak halini. Korktuğumuz şeylerle temas ettikçe, sevgimizin kapsama alanı içine aldıkça, o korku dönüşüyor ve çözümleniyor. Ve yerini sevgi alıyor ve bu bizi varoluşun mutlak haline, özümüze yaklaştırıyor ve bu şekilde limitsiz potansiyelimizle temas kurmaya başlıyoruz. Korkularınızdan korkmak yerine, onlarla temas etmeye niyet ettikçe kendinizle temas ediyor olacaksınız ve sevgiden bunu yaptıkça kendinize olan sevginiz büyüyecek. Sevgi varoluşun yaratım gücü en kuvvetli varoluş. Buraya çağrılıyoruz. Sevgiyle kalın.
Aug 22, 202232:20
Varoluşunun imzasını biliyor musun?

Varoluşunun imzasını biliyor musun?

Biz ne sunuyoruz? Yaptığımız herşeyde varoluşumuzun imzası var. Bu imza ne taşıyor, nasıl bir enerji taşıyor, nasıl bir yerden yaratıyor, nasıl bir yeri aktive ediyor? Bizim imzamız bize has olan aslında. Yaptığımız her şeyin tadını herkesinkinden biraz daha farklı yapan herkesin kendi imzası. O da bize ait, bize özel, bize özgü, otantik halimizin sunduğuyla ortaya çıkıyor ve o tadı veriyor. Biz yaptğımız her şeyde varoluşumuzun bize özgü halinden sunuyoruz her daim. Peki bu nedir? Bunun ne olduğunu biliyor muyuz? Bilecek kadar kendimizi tanıyor muyuz? Biz özel, farklı olan yanlarımız genelde en onay gören taraflarımız olmadığından, genelde en otantik halimiz kıyıya köşeye bırakılmış, hatta belli korkuların arkasına saklanmış oluyorlar. Bizi biz yapan, bize has yapan yanlarımız korkuların arkasında keşfedilmeyi bekleyen hazineler gibi uykuda yatıyorlar. Onları keşfetmek ve kendimize katmak orayla temasa geçme isteği ve cesareti gerektiriyor. En büyük cesaret de var oluşumuzda onun eksikliğiyle ve özlemiyle yaşadığımızı, ve otantik halimizden var olamadıkça içimizdeki sıkışıklığı kendimize itiraf etmek. Ancak bir kere kendimize bu dürüstlükle yaklaşınca, kendimizi bu sıkışıklıktan çıkarma ve en otantik halimizle temasa geçebilme olanağı vermiş oluyoruz. Kendimizi olmaya çalıştığımız halimizden kurtarıyor, otantik halimizle buluşturmaya doğru götürüyoruz. Kendin olabilmek için hem kim olduğunu, ne sunduğunu, imzanın ne olduğunu anlayabilmek ve bilebilmek gerekli, hem de bunu her yerde her daim olabilmek için kendine o güvenli, sağlam, sağlıklı alanı tutabilmek. İşte bu da özgürlük demektir. Ancak kendini bildikçe ve kendin olabilecek o alanı sen kendine tutabildikçe özgürsün. Ve işte biz de buna davet ediliyoruz. Var oluşunun imzasını bildiğin yerden kendine burdan var olabilecğin alanı tutarak otantik halinden var olarak özerkliğini ve özgürlüğünü deneyimlemek. Sevgiyle kalın
Aug 13, 202201:07:04
Tehdit algısını dönüştürdüğün yerden otantik varoluşuna izin vererek özgürlüğü deneyimle

Tehdit algısını dönüştürdüğün yerden otantik varoluşuna izin vererek özgürlüğü deneyimle

Bugüne kadar belki de büyürken hep başta korkmak öğretildi bize. Yeni bir şeyler denerken, zorlayıcı bir şeyler denerken, kendi kafamıza göre hareket etmek istediğimizde hep korkmak öğretildi. Bizi korumak adına korkutarak belki de yaptırtmadılar bir çok şeyi, ya da denerken düşelim diye bıraktılar düşüp vazgeçelim diye. Korkuyla büyüdük çoğunlukla. Yaş aldıkça ve bu korkuların bizi ne kadar kısıtladığını fark ettikçe korkularımızın üstüne gitmeye çalıştık. Ancak en derindeki tehdit algısı değişmedikçe korkunun üstüne gitmek iyice zor oldu. Mücadele gibi oldu. Ve bu sefer de kendimizden vazgeçtik belki de. Kendimizden vazgeçtikçe dışarının sesine daha muhtaç ve bağımlı olduk. Dışarının takdirine, onayına, sözüne, bilgisine. Kendimizden uzaklaştıkça iç sesimizden uzaklaştık ve kendimizi tanımlayacak ve güvende hissettirecek dış sesler aradık. Halbuki hepimizin özlemini duyduğu özgürlük. Ve özgür olmak kendi otantik halimiz olmak demek. Kendi otantik halin olmak da kendi varoluşunu tanıdığın yerden sorumluluğunu almayı gerektiriyor. Buna engel olan tehdit algısını sisteminden bırakmaya ve kendini kendinden özgürleştirmeye hazır mısın? Sizleri 14-18 Eylül’de Babakamp Fethiye’de yapacağım Yoga ve Şifa kampına bekliyorum. Sevgiyle kalın.
Jul 30, 202201:13:17
Kendine ebeveyn olmak
Jul 16, 202258:47
Üç boyutlu düzlemde engel diye gördüğümüz unsurlar iç dünyamızdaki blokajların şekil bulmuş halleri
Jul 12, 202254:06
Yüksek enerjilerle yelken açmak
Jul 11, 202253:59
En temel yaşam hissi: neşe

En temel yaşam hissi: neşe

En temel yaşam hissi aslında neşe. O huzur dolu, yükseldiğimizi hissettiğimiz, neşe ile, hayatın akışında, içinde bulunduğumuz an ile sarmalandığımız o yaşam hissi hepimizin en temel yaşam hissi. Ancak yaşadığımız hayatlar çoğu zaman bu duygudan, bu varoluş hissinden uzak oluyor. Günlük hayatımızın çoğunu stres içinde ve tetikte geçiriyoruz, adeta her gün olabilecek bir tehdite karşı hazırda beklermiş gibi. Sinir sistemimiz hep yorgun, algımız hep tehdit arayışında, yıpranıyoruz. Bu yerden kararlar verdikçe de hep korkudan ve anksiyeteden kararlar veriyor, iyice en temel yaşam hissi olan neşe ve sevgiden uzaklaşıyoruz. Ancak o kadar uzun zamandır bu şekilde yaşamış oluyoruz ki, davranışlarımızla, alışkanlıklarımızla kendimizi buradan iyice uzaklaştırdığımızın farkında bile olamayabiliyoruz. Ve neşe duygusuna özlem duyuyoruz. O temel yaşam hissine duyduğumuz özlemden onun hayaleti olan keyif ve eğlenceye el uzatıyoruz. Neşe ve huzura bizi getirir sanarak. Keyif ve eğlence içeren şeyler geçici oluyor ve biz günün sonunda yine özlem içinde kalıyoruz. En temel haşam hissi olan neşeyi, huzuru yaşamak, kendi içimizdeki hayatta kalabilmek için edindiğimiz bakış açıları ve alışkanlıkları, davranış şekillerini bırakarak olabiliyor. Ve onları bıraktıkça, hayattaki temel bakış açımızı dönüştürdükçe, açılan alanda genişleme hissini ve neşe, huzur, hafifleme hissini deneyimleyebiliyoruz. Bu hissi yaşadıkça ve onun davetine cevap verip onun çağrısıyla hareket ettikçe de bunu yaşadığımız alanlar büyüyor. Kendimizi yaşam amacımızı yaşarken bile bulabiliyoruz. Travma ve yaşamın koşullarıyla özümüzden uzaklaşmış olabiliriz. Kendimizi yeniden özümüzle hizzalayabilmek tüm travma ve hayatta kalma çabasıyla oluşturulmuş davranış şekilleri ve kalıpları fark edip dönüştürerek oluyor. Siz de kendi hayatınızda böyle bir dönüşüm yaşamaya hazırsanız sizleri 14-18 Eylül’de Babakamp’ta gerçekleşecek Yoga ve Şifa kampına beklerim. Sevgiyle kalın
Jul 10, 202236:12